Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 220-240 / Aktif Sayfa : 12
Tarihi ölü bir anlatı olmaktan kurtarıp yaşayan, nefes alan bir canlı haline getiren sosyal tarih anlayışı tüm tarih yazımını kökten değiştirdi. Sosyal disiplinlerin tamamıyla etkileşim halinde olan bu yeni tarih yazımı ile birlikte geçmişte yaşanmış büyük olayların bir izleyicisi olmaktan kurtulan ve onun içinde yaşayan bir özne halini alan “sıradan insan” da bu sayede tarihsel özne konumuna yerleşmiş oldu. Dile ve onda gerçekleşen değişimlere hem bir tarihsel kaynak hem de onu yaratan en büyük aktörler
Millî Mücadele ve Cumhuriyetin kurucu kadrosu içinde yer alan Mustafa Kemal Atatürk, Ali Fuat Cebesoy, Kâzım Karabekir, Refet Bele, Rauf Orbay, İsmet İnönü gibi dönemin siyasi ve askeri şahsiyetleri Osmanlı Devleti’nin son döneminde yetişmiş, bir imparatorluğun ellerinden kayıp gidişini her cephede yaşadıkları ağır travmalarla görmüş, bir büyük yangının küllerinden yeni bir Türk devleti çıkarmayı başarabilmiş tecrübeli insanlardır. Bu insanlar arasında gerek Millî Mücadele gerekse sonrasında devletin kurulu
Bu kitap, I. Dünya Savaşı’nda en kanlı mücadelenin yaşandığı Çanakkale Cephesi’nde savaşan askerlerimizin tarihe mâl olmuş destansı mücadelesini bir nebze olsun anlatmak için hazırlanmış ve vatan savunmasında varlığını ortaya koyan Mehmetçiklerimizin hikâyeleri dile getirilmiştir. Geride ailesini, bazen de bir tek anacığını bırakıp vatan savunmasına koşan yiğitleri, uykusuz geçen günler boyunca cephede mermilerin üzerlerinden geçmesine aldırmaksızın sargı mahallerinde zor şartlar altında yaralı askerleri te
Türk milletinin yetiştirdiği en büyük insan, Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamak, her şeyden önce onun yetiştiği çevreyi ve kültür ortamını iyi bilmekle mümkündür. Ülkemizde Atatürk'ün düşünceleri, ilkeleri ve yaptığı işler, genellikle incelenmiş olmakla beraber; onun soyu, aile tarihi ve içinden çıktığı kültürel ortam pek incelenmemiştir. Bunu fırsat bilen bazı yıkıcı, bölücü insanlar ve kuruluşlar, Atatürk'ü ve onun "en büyük eserim" diyerek âdeta kutsallaştırdığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni karalamaktadır
Cevat Çobanlı Paşa; 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin kazanılmasını sağlayan Müstahkem Mevki’nin kahraman kumandanı ve mütareke devrinin en zor zamanlarında Osmanlı genelkurmay başkanıdır. Cevat Paşa'nın Mustafa Kemal’in Anadolu'ya gönderilmesindeki rolü ihmal edilmiştir. Millî Mücadele'ye gizli ve açık desteğinden dolayı da Malta'ya sürülmüştür. Yakın zamanlara kadar adeta unutulmuş olan Cevat Paşa'nın hayatının aydınlatılması hem Çanakkale Muharebeleri'nin hem de Millî Mücadele'nin bilinmesi açısından ön
Haçlı seferleri neydi ve nelere yol açmıştı? gibi sorular her zaman kafamızı meşgul eder. Çünkü bazen anlamlı bazen de anlamsız olan pek çok olguyu içinde barındır. Genel olarak Haçlı seferlerinin en büyük motivasyon kaynağı, Doğu topraklarında başarı elde edebilmekti. Tam da bu noktada Akka’nın fethi, bazı Hristiyanlar için bir son değil, aslında yeni bir başlangıç olarak görülüyordu. Bu amaçla çeşitli Haçlı seferi projeleri tasarlanmaya başlanmıştı. Kutsal Toprakları kurtarma fikrinden yola çıkan ve çabal
Orhan Şaik Gökyay tarafından hazırlanan bu kitap, Türk denizcilik tarihi için çok önemli olan ve hem karada hem de denizde yapılmış ünlü bir savaşın hikâyesidir. Zekeriyyazâde isimli bir tersane kâtibinin kaleminden çıkmış ve yazarının Ferah adını verdiği eserde yazar bizzat savaşa katılmış bir şahsiyettir. Leventlerin maaşları başta olmak üzere çeşitli hesap kitap işleri için Piyale Paşa komutasındaki donanmayla birlikte Akdeniz’e açılan yazar, seferin başından İstanbul’a dönünceye kadar başından geçen mac
1948’de Filistin Nekbet/Felâket'inden sonra Gazze'de doğan mülteci Derviş'in mahzun hikâyesi. Kendi ülkesinde mülteci olmak nasıl bir duygu? O, yürek paralayıcı şartlarda, dul bir baba ve üç çocuğuyla baş başadır. Bir kulağı sürekli, barış görüşmelerinin neticelenmesi beklentisiyle, büyük oğlunun İsrail zindanlarından salıverileceği haberindedir... İçinde bulunduğu sıkıntılı günlerde mutluluğu hissetmek ister. Hep kendisine umut verecek şeylerin arayışında, basit olaylardan tad almak peşinde: Kızı ve
Tükendi
Cengiz Han’ın liderliğinde Asya’yı ve İslam dünyasının önemli bir kısmını yerle bir eden Moğollar, Hristiyan Avrupa için hem gün geçtikçe yaklaşan bir tehdit unsuru hem de ezeli düşman Müslümanlara zarar vermeleri nedeniyle önemli bir müttefik haline gelmişlerdi. Hristiyan dünyanın liderleri “Düşmanımın düşmanı dostumdur” prensibiyle Moğolları hem siyasi hem de dinî anlamda kendi yanlarına çekmeye çalışmışlardır. Bu çalışmaları en çok misyoner Hristiyan keşişler vasıtasıyla yapmışlardır. Misyoner Hristiyan
Tükendi
Kitap kültürü konusunda ülkemizin yetiştirdiği en önemli isimlerden İsmail E. Erünsal’ın yıllar süren yoğun bir kütüphane ve arşiv mesaisinin ürünü olan bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu’nda kitap ticareti ile geçimlerini sağlayan meslek erbabını konu edinmiştir. Osmanlı kültür hayatında sahafların önemli bir payı olmasına rağmen bugüne kadar sahaflara dair monografik bir çalışma yapılmamıştır. Dolayısıyla da sahaflığın ve kitap ticaretinin tarihî gelişimi, kitap kültürünün oluşmasındaki rolü ve bu kültürün
Tükendi
Alabildiğine gösterişli, yakışıklı Aşina soylu erler, başlarını Gök’e kaldırmış, alımlı, aldırmaz yürüyüşlerini terk etmişler, uzun saçlarını atlarının yelelerine eş bir salınışla savurmaktan vazgeçmişlerdi. Sarıdan kumrala ve daha koyuya doğru akan bir renk çeşnisinde esen yele başkaldıran saçları dalgalanmadan, konuşmadan, sessizce duruyor, başları eğik, yürüyorlardı. Nedeni, geçmişi, yapılan yanlışları hatırlamaktı: “Göktürk kağanına ihanet ettik. Onun tutsaklıkta uçmağa varmasına göz yumduk. Gök’ten uta
Tükendi
Bu destanı okuyunuz ve anlayınız. Zaman zaman kızmak, üzülmek, sevinmek, umutsuzluğa katılmak, umut bulmak, destanların özelliğidir. Bunlar yaşanmıştır. Bunlar gerçeklerdir. Bu biziz! Asla reddedemeyiz. Her birinizin yüreğine Bozkurt sevisi ve Gök aydınlığı dolsun. Yarınlar Türk’ün olsun!
Devlet), gereklilikten doğmuştur. Kişilerin bir arada, belli bir düzen içinde yaşamasının zorunluluğudur il. Atalarımız Ulu Türkler, il kurma gereğini çok erken çağlarda fark ettiler. Çağı geldiğinde bu gereğigecikmeksizin yerine getirdiler. Birlik oldular, yağılarını yendiler ve illerini yücelttiler. Hızla ve istekle… Bu benzersiz bir güçtü. Benzersiz bir kut! Ancak, kurdukları ili bölmede ve yıkmada da hızlıydı atalarımız. Yazık ki böyleydi! Tarihe orun veren Göktürk ili de benzer bir yaşamda var
O zorlu dönemde, Türk ulusu pek çok değerli kişi, pek çok kahraman çıkarmıştır her zor devirde olduğu gibi. Hepsi de kendi güçleri ve ülküleri doğrultusunda büyük bir çabaya girmişler, cepheden cepheye büyük savaşlarda yer almışlar, inandıkları doğruları gerçekleştirmek için savaşmışlardır.Başta Mustafa Kemal Atatürk, bu kahramanların hepsi silah arkadaşı, aynı dönemin ülkü sahibi, inanmış, cesur kişileri ve kendilerini yüksek ülküleri adına hiçleyen özverili kişilerdiler. Enver Paşa’da bunlardan biridir. Ç
Söz bitmedi ardımdan. Durmadan yargılandım ve sorgulandım. Yaşamım ve yaşadıklarım nedeni ile bu zorunluluktu elbette. Değişik, ilginç, bir devletin geleceğinde etkili olan bir yaşamdı benim yaşamım. Şaşırtan, usları zorlayan neden ise bu yargılamaların ve sorgulamaların, bir uçtan diğer uca değişiklik gösteren açılımı oldu. Hakkımda söylenenler, öylesine uç ve birbirinden uzaktı ki. Kimisi beni kahraman duyurdu, “Şehid-i Âlâ Gâzi-i Nâmdar” diye andı. Kahramanlık destanları yazdı hakkımda. Kimisi, hainl
"Hem dostuna hem de düşmanına iyilikle davran. Böylelikle dostunun sevgi ve muhabbeti artar, düşmanının kin ve öfkesi azalır. Hükümdarın ferasetsiz olanının tavrı şöyle olur; küçük düşmanı ihmal edip ciddiye almadığı halde dostuna öyle dayanak verir ki bir gün gelir düşmanlık yapar. Her nimet için şükretmek vaciptir. Zenginliğin şükrü sadaka vermek, padişahlığın şükrü halkı koruyup iyi davranmak, hükümdara yakın olmanın şükrü halkın hayrı için çalışmak, mutlu olmanın şükrü ihtiyaç sahiplerinin dertle
KAYI serisi ile 7’den 70’e yüz binlerce okurun beğenisini kazanan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, OSMANLI GERÇEKLERİ serisinin üçüncü kitabında Osmanlı’daki sosyal meselelerle ilgili akla takılan pek çok soruya temel kaynak referanslarıyla cevap veriyor. Şimşirgil bu çalışmasında kadınların Osmanlı’daki sosyal, kültürel ve politik konumlarını; kuruluş döneminden son döneme kadar Osmanlı donanmasının durumunu; tarikatların ve tasavvufun teşekkülünü; casusluk ve istihbaratı; iskân siyasetini ve Ermeni tehcirini de
Kitap kültürü konusunda ülkemizin yetiştirdiği en önemli isimlerden İsmail E. Erünsal’ın yıllar süren yoğun bir kütüphane ve arşiv mesaisinin ürünü olan bu çalışma, Osmanlı İmparatorluğu’nda kitap ticareti ile geçimlerini sağlayan meslek erbabını konu edinmiştir. Osmanlı kültür hayatında sahafların önemli bir payı olmasına rağmen bugüne kadar sahaflara dair monografik bir çalışma yapılmamıştır. Dolayısıyla da sahaflığın ve kitap ticaretinin tarihî gelişimi, kitap kültürünün oluşmasındaki rolü ve bu kültürün
Yol uzun, ömür kısa olduğuna göre, hayatı güzelleştiren sırları çözmek gerekiyor. Bunun için de kültür hazinelerinin kapılarını açmak, mücevherleri ortaya saçmak icap ediyor. Unutmayalım ki, medeniyetimizin pırlantaları, dün olduğu gibi, bugün de hem gözlerimizi hem gönüllerimizi dinlendiriyor. Kültür tarihçisi Dursun Gürlek’in hazırladığı bu kitap Osmanlı medeniyetinden ve İstanbul kültüründen kesitler sunuyor. Evliya Çelebi’den anekdotlar, eski kitapların tozlu sayfalarında unutulmaya yüz tutan latifeler,
Bedenin Tarihi serisi “somut insanı”, “yaşayan insanı”, “etten kemikten insanı” yeniden kurguluyor. Elle çizilen portrelerden fotoğrafa, kişisel bakımdan kolektif korunma yöntemlerine, mutfaktan gastronomiye, cinselliğin ahlakın alanından çıkıp psikolojiye dahil edilmesi gibi bedene yapılmış farklı yatırımları inceliyor. Serinin ilk kitabında her biri alanında uzman tarihçiler ortaçağdan Rönesansa uzanan zaman dilimini mercek altına yatırıyor.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 220-240 / Aktif Sayfa : 12