Hatıra ve sohbetler yaşanılan ve düşünülenlerin hangi ortamda ve bağlamda ortaya çıkarıldığının bilinmesi açısından önemli ayrıntılardır. Belki ilmi değerleri tartışılabilir fakat düşüncenin zemininin görülmesi açısından kayda değer metinler ve durumlardır. Sohbetler ve Hatıralar entellektüel bir düşünüş ve yaşayışın ortaya çıkardığı bir eserdir. Anlatılanların bütünlüklü bir şekilde verildiği bu eserde konular sohbet ve hatıra tarzında kaleme alındığı için kitabın okunmasını kolaylaştırmakta ise de bu kola
Bu kitap özellikle dünyanın çeşitli yerlerinde olduğu gibi son
yıllarda ülkemizde de faaliyette bulunmaya başladığı gözlenen
yeni dini hareketlerin tanınması ve toplumsal etkilerini sosyolojik
bir gözle analiz edebilmek amacıyla hazırlanmış bir çalışmanın
ürünüdür. Söz konusu yeni dini oluşumlara ilişkin literatürün ülkemizde oldukça kısıtlı olması, konuya her şeyden önce tarihsel ve sosyolojik bir perspektifle yaklaşılması ihtiyacını doğurmaktadır.
Milyonlarca inananı olan geleneksel dinlerden ayrışmalara
Bu kitaptan amacımız İslâm düşüncesi ve medeniyetine öncesi ve sonrasıyla evrensel ilişkiler kurabilme imkanı sağlayan felsefe hareketini bütünüyle tasvir etmek olmayıp sadece günümüz din felsefesinin de esas problemlerinden olan Tanrı, TanrıÂlem ilişkisi, Vahiy, Nübüvvet, Eskatolojik problemler ve bunlara bağlı olarak felsefedin, akılnass münasebetlerini, özellikle Grekhelenistik etkileri taşıyan felasifeye bağlı kalarak kronolojik bir seyir içinde tanımaya çalışmakla sınırlıdır. İslâm düşüncesinin umumi y
Zemahşerî, Arap olmadığı, yani Arapçayı sonradan öğrendiği halde Arapça olarak kaleme aldığı tefsiri, ilim dünyasında geniş bir şöhrete ulaşmış, hatta semantik ve belağî tefsirlerin en önemlisi olarak kabul görmüştür. Yine bunun kadar ilgi çekici diğer bir husus ise, Zemahşerînin Mutezilî bir âlim olmasına karşın Ehlisünnet âlimleri üzerinde oluşturduğu etkidir. İtizalî düşünceye mensup olduğunu bilmelerine rağmen Sünnî âlimler, onun Kuranın tefsiri konusundaki izahlarından müstağni kalamamışlardır. İsmail
Hakdin gökten inen suya benzer. Su, gökten temiz, duru ve (her toprağa) eşit olarak indiği halde, toprağın bileşiminde bulunan unsurların rengi, tadı, kokusu vs.nin değişik olması; suyun tat, renk, koku vb. özelliklerini de değiştirir. O zaman, suyun bazısı tuzlu, bazısı tatlı, bazısı kirli ve bulanık olur; bazısından faydalanılır, bazısından faydalanılamaz. Bu, yeryüzünün cevherlerinin farklı olmasının gerektirdiği bir zorunluluktur. Çünkü aslı ve özü bakımından gökten inen su tatlı, duru ve temiz olduğu h
İslâm düşünce tarihinde Müslümanlar arasında ilk büyük ayrılık hareketini başlatan Hâricîlerin ortaya attığı ilk Kelâm problemi, büyük günah sahibinin kâfir kabul edilmesi (tekfir) ve bu kimse tövbe etmeden ölürse Cehennemde sonsuz olarak/ebedî kalacağı iddiasıdır. Hâricî guruplarının kendi görüşleri dışındaki herkesi tekfir ederek Cehennemlik ilan etmesinin yankıları o dönemin büyük kentlerinden Kûfe, Basra, Medine ve Şam başta olmak üzere bir çok yerde Müslümanlar arasında hararetle tartışılıyordu. Bu kon
Miladî XII. asırda İslâm dünyasını gezen Benjamin (1165-1173) ve Petachia (1170-1187) adlı Yahudilere ait bu seyahatnameler Bizans, İslâm ve Türk tarihi hakkında bilgiler de içermesi sebebiyle, sadece Yahudi tarihi açısından değil, ortaçağ dünya tarihi açısından da önem taşımaktadır.
Benjamin, İspanyadan başladığı yolculuğuna Roma, Yunanistan, Konstantiniye (İstanbul), Kıbrıs gibi Eski Roma ve Bizansa ait önemli şehirleri gezmiş ve bu şehirlerin tarihî mekânları, ticarî ve sosyo-kültürel yapıları hakkında
Binlerce yıldır insanlık Tanrıya, kendisinden zengin bilgelik ve kutsal sanat geleneklerinin kaynadığı vahiyler ile bağlanmıştır.
Bu geleneklerin çağdaş dünyada hâlâ anlam ve önemi var mıdır?
Bu geleneklerin reddedilmesinden doğan sonuçlar nelerdir?
[Modern dönemde] bilginin yok edilişini ve şuurun karartılmasını reddeden Harry Oldmeadow, bu kitapta önde gelen Ezelî Hikmet öğretisi savunucusu yazarlar ve başka seçkin düşünürler tarafından kaleme alınmış yirmi beş ilgi uyandırıcı makaleyi derlemiş. Bu ya
Kur´an´ı anlama hususunda onun indiği ortam ve şartları bilmenin ayrı bir önemi vardır. Kur´an´ın indiği dönemde Arap yarımadasında kimler vardı? Nasıl bir hayat yaşıyorlardı? Siyasi, dini ve sosyal yapıları nasıldı? Hayatın hâkim rengi ne idi? Daha da çoğaltılabilecek bu ve benzeri sorulara cevap verebilmek için Kur´an´ın (vahiyden bi haber anlamında) cahiliye olarak nitelediği İslam öncesi Arap toplumu ile ilgili inceleme ve araştırmalara ihtiyaç duyulmuştu.
Biz bu ihtiyacı Prof. M. Şemseddin Günaltay´ı
Kader problemi, İslam düşünce tarihinin en önemli konulardan birisi olmuştur. Bu problemi önemli kılan nokta, henüz çözümlenmemiş olmasıdır. Günümüze kadar pek çok mütekellim, filozof ve bilim adamı bu konuda görüş belirtmiş, ancak sır perdesi henüz kaldırılabilmiş değildir. Bütün mesele, Allah ile insanın, fiil konusunda rollerini belirlemede odaklanmaktadır. Konunun ilahi yönü ile insani yönünün takdiri meselesi, tartışmaları günümüze kadar getiren husus olmuştur.
Bu çalışmada, genelde insanlığın ve öze
İslâm kelâmının teşekkülüne ve gelişmesine önemli katkılarda bulunan Mu'tezile ekolünün son temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Hâkim el-Cüşem yaşadığı dönemde mensubu olduğu ekolün görüşlerini münazara, münakaşa ve reddiye gibi yöntemleri kullanarak müdafaa etmeye çalışmıştır. Kelâm ilminin müteahhirin geç döneminde yaşayan Cüşem'nin birçok eseri el yazması olarak bulunmaktadır.
İ.Ü. İlahiyat Fakültesi hocalarından Yard. Doç. Ramazan Yıldırım bu eserinde Hâkim el-Cüşem'nin hayatı, eserleri ve ilmi k
Gazzâlî, nesiller boyunca sadece Müslümanların değil, her çağda hakikati araştıranların otorite kabul ettikleri önemli bir şahsiyet olmuştur. O, Doğuda olduğu kadar Batıda da çok iyi tanınan ve İslâm düşünürleri içerisinde en özgün ve orijinal simalardan birisidir. Gazzâlî için birçok Batılı düşünür, modern Batı düşüncesine en yakın, bizim en iyi anlayabileceğimiz filozoftur demektedir. Eserlerindeki bilgiler ve ortaya attığı tezler ile büyük tartışmalara ve kendinden sonra büyük bir tartışma geleneğinin ba
Bilgi, çok eskiden beri filozofları meşgul eden bir konudur. Meselâ "bilgi nedir?" sorusunu Platon a kadar götürmek mümkündür.
Yaklaşık XVIII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın ilk yarısında tam bir sistem olarak ortaya çıkan ve felsefenin ana problemlerinden biri olan "bilgi teorisi", ya da epistemoloji üzerinde çok şey yazılmış ve söylenmiştir.
Dinî epistemoloji, bir din felsefesi problemi olarak, bugün memleketimizde hemen hemen hiç ele alınmamış bir konudur ve bizde bu alanda yapılmış çalışmalar yok de
Fikir tarihi içerisinde önemli bir tefekkür sahası olan İslâm Felsefesi, özgün bir düşünce sistemi/sistematiğidir. Onun
özgünlüğü, vahiy ve aşkın alandan beslenmesinin yanında, kendi içerisinde eleştiri ve tenkide kayda değer bir fırsat ve
imkân açmasında aranmalıdır. Bunun bilimsel ve nitelikli ilk örneği; Gazzâlî'nin, Aristo tarzında felsefe yapan Meşşâî filozoflarının bir kısım metafizik düşüncelerine yönelik eleştirilerinde görmek mümkündür. İslâm dünyasında aklî düşüncenin gerilemesi ve
zayıflamasına s
Bu eser, İslam İlahiyatı`nda itikat yahut iman kavramının, tahlile dayalı bir tetkididir. İki türlü amacı vardır. Bir yandan bir tarihî sürecin ayrıntılı anlamını vermek iddiasındadır ki, bu tarihi süreç, iman kavramınının doğduğu, geliştiği ve müslümanlar arasında teorik bakımdan irdelendiği süreçtir. Öte yandan yine bu eser, dikkatli bir semantik analiz yapmayı hedefliyor. Bu analiz, iman kavramı ile o kavramla bağlantılı anahtar kelam ve bu kelamın kendi aralarında kurdukları kavramsal dokuları analizidi
Türkiyede siyaset sanaldır. Gerçek sorunlar vardır, ama bu sorunları çözme iddiasıyla siyaset arenasında rol üstlenen aktörler, sanaldır. Dolayısıyla, bu aktörlerin rol aldığı gündemlerin bir parçası olmak, çözümsüzlüğü beslemekle eş anlamlıdır. O yüzden, bu aktüaliteden belirli ölçüde uzak kalmak gerekir. Ancak aktüalitenin yansıttığı resmin doğru yorumlanması ve bu yorumla uyumlu bir eylemlilik içerisinde olmak da bir Müslüman için zorunluluktur. Bununla birlikte, burada ince bir sınır vardır. Mevcut pr
"Din ve Modernizm" adlı kitabımızın son bölümünde "Tarihin kırılma anında hepimizin yaşadığı bir tufan halidir. Çevrimin bu son diliminde Nuh'un Gemisi'ne binmekten başka çare yoktur" demiş ve aynı yerde modern zamanların genel bir tasviri olan "Din ve Modernizm"i "Nuh'un Gemisi'ne Binmek" adlı çalışmamızın izleyeceğini vadetmiştik.
"Din ve Modernizm"in bir devamı ve tamamlayıcısı olan bu kitap iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde çağımıza ilişkin olarak genel din olgusu ele alınmış: Yahudilik, H
İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ BÖLÜM
Vahdet sosyal tevhiddir
Allahın ipi yapışmak
Vahdet farzdır, tefrika haramdır
Toplu vurdukça yürekler
Kendi yüzünüzden
Cahiliyenin öbür adı: Asabiyet
Asabiyetin en tehlikelisi
Haydutların çizdikleri hudutlar
İKİNCİ BÖLÜM
İslâmî yapılanmaların birbirlerine karşı tutumları nereden kaynaklanmaktadır?
Fitne anlayışımız
İhtilaf ve tefrika
Efdaliyet hastalığı
Elbette cemaatle
İslâmî hareket ve sosyalleşme
Şahsiyetli müslüman cemaat
İstişaresiz cemaat, cemaat değil cemâdâttır
ÜÇÜNCÜ B
İslamı Suçlamak
Yaratılan sonuncu düşman
Antropolog John R. Bowen, İslam'ın ve Müslümanların Batı toplumlarındaki entegrasyonuyla ilgili bazı mitleri
sonlandırıyor. Almanya, Fransa ve Hollanda'ya Müslüman göçü, çokkültürlülük politikaları, İngiltere ve Amerika'daki şeriat mahkemeleri deneyimleri ve sağcı politikacıların İslam karşıtlığı üzerinden
yaptığı popülizmi sorguluyor. İngiltere, ülkesindeki Müslüman göçmenlerin evlilikle ilgili ihtilaflarını çözmesi ve toplumsal barışa katkı sunması nedeniyle şeria
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.