Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 900-920 / Aktif Sayfa : 46
Bu kitâbda âlemlere rahmet Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in zuhûruna âdeta birer ikbâl ve bahar müjdesi olan nebîler silsilesinden; tevhîd sancağını maşrıka ve mağribe taşıyan Zülkarneyn (a.s.); muhabbet ve hasretle kavrulan ve sabırda âbideleşen Ya'kûb (a.s.); bir müddet kölelik sonra zindanda yalnızlık gariplik çile ıztırap meşakkat riyâzât ve nefs mücâhedesini müteâkib Mısır'a ve gönüllere sultân olan ve mehtapları solduran nûru ile Yûsuf (a.s.); hatîbü'lenbiyâ Şuayb (a.s.); z
Tükendi
Oku! Niçin? Anlamak için Anlamak? İnanmak için İnanmak? Eylem için Eylem? Süreklilik için Süreklilik? Karakter inşası için Karakter? Amaç için Amaç? Allah’ın rızasını kazanmak.
Gözünle Görmeden İnanma! Her şey Çetin dedemle zeytinlikte sohbet ederken başladı. Dedem bana ‘Evladım gözünle görmediğin hiçbir şeye inanma!’ dedi. Neeee?! Gözümle görmediğim hiçbir şeye inanmayayım mı? - Ama ben Allah’ı da gözümle görmüyorum ki?!!! Meğer Allah’ı görüyormuşum. Ama gözümle değil de başka türlü görüyormuşum. Nasıl oluyor diye merak ediyorsan doğru yerdesin. Çünkü ben de merak ettim ve dedeme, nineme, anneme, babama onlarca soru sordum. Bu soruların cevaplarını da Allah’la Tan
İnsan Rabbinden başka nereye gidebilir? Gidenlerden bahsediyorsun, gitmeyen var. Aldatanlardan bahsediyorsun, yalanlardan büyük Bir gerçek var. Anlamayanlardan bahsediyorsun, yüreğindeki sevgiyi bilen var. Yalnızlıktan bahsediyorsun, sen fark etmesen de ruhuna Bir dokunan var. Yüzlerce yüzünden bahsediyorsun insanoğlunun, yüzlerce yüzünün içinde saklı riyasından, hilesinden, çıkarından, talanından… Unutmasana! Senin yüzüne hep Bir gülümseyen var. “Yoruldum” diyorsun güzel dostum, eğe
Bir zamanlar yoktuk, şimdiyse varız. Önce hiçbir şeydik, sonra pek çok şey olduk. Bunun ardından yeniden “hiçbir şey” olacağımızı öne sürmek akla yatkın bir açıklama değildir. İnsan için en önemli mutluluk kaynaklarından biri, ölüm ötesindeki sonsuz yaşama inanmaktır. Ahiret bilgisi, insanın -daha bu dünyada- ağlamalarını gülmeye, endişelerini şükre çevirecek olan bir bilgidir. Vakti dolan insan dünyadan ayrılır ayrılmaz “artık hep ama hep varsın” cümlesinin içine doğar. Bu ne güzel bir müjde, ne hari
Dijital İşgal: Asıl Hedef Muallak Kayası Kudüs zıtların uyumluluk arz ettiği ilahî bir mekândır... ‘İlahî Nur’ buradadır! Mescid-i Aksâ ise göklerin ve yerin buluşma noktasıdır... Peygamber Efendimizin miraca neden ‘Muallak Kayası’ üzerinden yükseldiği bilinmeden... Bugün yaşadıklarımızın pek çoğu anlaşılamaz... Ve İstanbul’da namaza durduğumuzda iki kıblemize birden secde ederiz... Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksâ! Aynı yöndedirler... Alınlarımızda birbirlerine temas ederler... Hacerü’l-esved ve Muallak
“İlahi hitabın tabiatının ne olduğu” zorunlu ve önemli bir sorudur. Çünkü ilahi hitabın neliğine verilecek doğru cevap, onun modern çağın ihtiyaçlarına sağlıklı bir yöntem önerisinde bulunmasını sağlayacaktır. Günümüz İslam toplumlarının karşı karşıya bulunduğu kültürel, sosyal ve medeni tehdit, yedi asır veya daha fazla zaman önce, ümmetin karşı karşıya bulunduğu tehditten farklıdır. Eski ulema, Kur’an metniyle doğrudan veya dolaylı şekilde ilgisi bulunan her şeyi ‘Kur’an ilimleri’ başlığı altında bir aray
Tükendi
Dâvûd (a.s.); muazzam dünyâ servet ve tasarrufunu kalbinin dışında taşıyabilen Süleymân (a.s.); yüz senelik bir ölümden sonra tekrar diriltilerek kıyâmetteki yeniden yaratılışa misâl olan Üzeyr (a.s.); derin tefekkürü ile sabrın bileyi taşı olan Eyyûb (a.s.); büyük bir vecd hâlinde istiğfâr duâ ve zikrin hakîkatinde derinleşerek karanlıkları aşan Yûnus (a.s.); ardından «İlyâs'a selâm olsun!» diye bir ün bırakan İlyâs (a.s.); âlemlere üstün kılınan Elyesa' (a.s.); ilâhî rahmete garkedilen sâlih peygamber Zül
Tükendi
Nüzûl-i İsa (aleyhi’s-selâm) konusunda Sahâbe döneminden itibaren ümmetin üzerinde ittifak ettiği bir kabul, modern zamanlarda Kur’ân ve Sünnet’i ‘yeni ve farklı’ bir okumanın nesnesi kılma faaliyetinin sonucu olarak, yerini ‘yeni ve farklı’ bir değerlendirmeye bırakıyorsa, bunun ‘ilmî özgürlük’ten daha öte bir anlamı olmalıdır. Bu tarz yaklaşımların, -ayrıca ima ve tasrihe ihtiyaç bulunmaksızın- ‘karşı taraf’ı oluşturan sahâbîsi, müfessiri, muhaddisi, kelâm âlimi ve tarihçisiyle bütün bir ümmet ulemasını i
Tükendi
İbn Cüzeyy el-Kelbî (v. 741/1340) Endülüs coğrafyasında sekizinci asırda yetişen nadide âlimlerden birisidir. Akideden fıkha, tefsirden kıraate farklı ilim dallarında kıymetli eserler kaleme alan el-Kelbî’nin eserleri arasında en meşhur olan çalışma et-Teshîl li-‘Ulûmi’t-Tenzîl’dir. Elinizdeki kitap ise müellifin zikri geçen tefsirine mukaddime olarak yazdığı iki bölümün çevirisinden oluşmaktadır. Tefsire Giriş adıyla çevrilen iki bölümün ilkinde müellif, Kur’ân’ın harekelenip noktalanması, cem‘i, kısımlar
Tükendi
Ehl-i Sünnet imamlarımızın her biri bizim için birer deniz feneri mesabesindedir. Onlar, itikattan fıkha, ahlaktan âdâba kadar bütün bir hayatın rızâ-yı Bâri istikametinde nasıl yaşanacağı sorusunun en müşahhas cevaplarıdır. İmam el-Kevserî’nin o hayatî tespitiyle “müçtehid imamlar bir aile gibidir”. Hoca-talebe ilişkisi içinde birbirlerinden ilim almış, birbirlerine ilim aktarmışlardır. İmam Ebû Hanîfe, her hac seyahatinde İmam Mâlik’le bir araya gelir, müzakerelerde bulunurdu. Talebesi İmam Muhammed, a
İnsanlar evlenmek için pek çok sebep ileri sürebilmektedir. Çoğu kimse de neden evlenmesi gerektiğini, kiminle nasıl bir aile hayatı kurması gerektiğini enine boyuna düşünmeden evlenmektedir. Kadın ve erkek birbirlerine karşı istek ve arzu duyan fıtratta yaratılmıştır. Fakat sebep sadece bu olmamalıdır. Aile, Allah’ın rızasını kazanmanın başka bir boyutunu oluşturmakla ibadeti, geniş aile ile bir hayat içerisinde olma yönüyle hukuku ilgilendiren bir boyuta sahiptir. Bunlar düşünülmeden kurulan aileler ya de
Babasının ısrarlı uyarılarını dikkate almayan ve namaza karşı vurdumduymazlığı olan bir oğula babası son bir kez seslendi: -Yavrum, anlasaydın ki ömrün azdır ve faydasız gidiyor; anlasaydın ki kılacağın beş vakit namaz: Dünyada huzurun, kabir karanlığında kandilin, haşır mahkemesinde kurtuluş senedin ve beratın, amellerin tartıldığı terazide seni kurtaran sevabın, sırat köprüsünde Burak’ın, cehennemden kurtaran şefaatçin, ahirette de ebedî saâdet ve cennetin olacaktır; ne yapar yapar o namazı kılardın
Abbâsî Devleti, miladî X. yüzyılın ilk yarısında hayatî sorunlar yaşadı. Merkezî devlet zayıfladı, bölgesel yöneticiler özerk bölgeler ilan etmeye başladı. Merkezî devletin kontrolünde olan bölgelerde birtakım isyan hareketleri baş gösterdi. Olumsuz siyâsî gelişmeler yanında toplumsal ve ekonomik sorunlar da gün gittikçe arttı. Mezhebî ve ideolojik yapılanmalarda da pek çok ayrışma yaşandı. Ardı arkası kesilmeyen bu sosyo-politik sorunlar bir sarmal şeklinde devleti varlık kriziyle baş başa bıraktı. Sonuçta
İslâm dünyasına antik bilimlerin girişi yeterince ele alınmamıştır. Bunun temel nedeni çeviri faaliyetlerinin Abbâsîler özelinde incelenmesidir. Hâlbuki Abbâsîler dönemine kadar antik bilimlerden özellikle tıp, simya ve astronomi İslâm coğrafyasında merak konusudur. Bu merak ve birikimin Abbâsîler’e intikal serüveni ne yazık ki irdelenmemiştir. Elinizdeki bu eser bahse konu intikalin ortaya konulmasını hedeflemektedir. Fetihten Bilime antik bilimlerin İslâm dünyasına intikalini iki kısımda incelemektedir. E
Sen halkın işlerinden gaflet ettin. Onların mallarını tamamen topladın ve onlarla kendin arasına alçıdan ve tuğladan bir perde demirden kapılar ve silahlı bekçiler koydun. Sonra kendini onlardan ayırıp [sarayına] hapsettin. Sonra halkın mallarını toplamak üzere valilerini gönderdin; onları adamlar silah ve atlarla takviye ettin. Sonra filan ve filan yani isimlerini zikrettiğin adamlar dışında hiçbir adamın yanına girmemesini emrettin. Mazlumların mahzunların aç ve çıplakların zayıf fakirlerin ya da bu malda
Günümüz müslümanlarının hadis literatürünün sahihliğine ilişkin tartışmalarıyla ilgili eserimi yazarken ne İslam alimleri arasındaki tartışmalarda ne de doğulu ve batılı alimler arasında patlak veren tartışmalarda taraf olmadığımı anladım.
Musa Carullah Bigiyef (1875-1949) Kazan'ın Rostov şehrinde doğmuş; Buhara Mısır Hicaz Şam ve Hindistan'da tahsil görmüş; hayatını İslamı ilimlere ve Müslümanların çeşitli dinı siyasi sosyal ve kültürel meselelerine adamış çalışkan dürüst dindar vatansever; yüksek medeni cesarete eleştirel ve özgür düşünceye sahip büyük bir İslam âlimi ve mücahididir. Elinizdeki kitap Musa Carullah'ın Kıraat ilmine dair hem neşr hem de şerh ettiği Nâzımetü'z-zühr Şerhi (Orenburg 1910) adlı eserdir. Kur'ân-ı Kerım'deki ayetle
Muâviye bir miktar mal ve bir prangayı Ömer b. el-Hattâb'a gönderdi ve ona bir mektup yazdı: "Ben Rum kalelerinde demir prangalar içinde Müslüman esirler buldum. Müminlerin Emîri görsün diye onlardan bunu çıkarıp gönderdim." Araplar daha önce demirden zincirle bağlanırlardı. Muâviye'nin elçisi geldi; malı ve prangayı Ebû Süfyân'a verdi.Ravi dedi ki: Ebû Süfyân prangayı ve mektubu Ömer b. el-Hattâb'a götürdü; ancak malı kendisi için alıkoydu. Ömer mektubu okuyunca: "Mal nerede ey Ebû Süfyân?" dedi. Ebû Süfy
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 900-920 / Aktif Sayfa : 46