Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 200-220 / Aktif Sayfa : 11
Safiyye’ye verdiği düğün hediyesi hürriyet idi. Muhammed’in Safiyye’ye karşı aşkı o kadar şedîd {şiddetli} idi ki Medine’ye avdet için karargâhı tebdîl ettikleri {değiştirdikleri} zaman Muhammed, zevcesinin deveye binmesine yardım için bir dizini yere koydu ve kendisine basamak yaptı. Sonra, Medine’de Muhammed’in diğer zevceleri bu yeni zevceyi kıskanarak güzel Safiyye’yi pek mağrurâne ve istihfâfkârâne {küçümseyerek} kabûl ettiler, kendisine Yahudi Cariye nâmını verdiler, Safiyye’yi ağlattılar. Nihayet Muh
İranlılar hâkimiyetlerini bir iki asır muhafaza ettiler. Fakat bu mevkilerini kendi ülkelerinde uzun süre devam ettiremediler. Daha önceki yıllarda Araplar tarafından durdurulan Türklerin Mâverâünnehîr, Toharistan ve Horasan bölgelerine ilerlemesine engel olamadılar. Daha önceden Memluklular aracılığıyla Müslümanların içlerine sızan Türkler, bu vesileyle İslam Devleti’nin varisleri oldular. Burada yelpazeyi genişletecek olursak, aslında İslam dünyası üzerinde menfi izlerden başka geride çok fazla önemli bir
Guénon bu kitabında, yerinin gayb alemi olduğunu söylediği bir "kutsal toprak"ın, aynı zamanda manevî bir hükümetin varlığı esasına dayalı bir "hükümdar"ın izini sürüyor. Dinlerde çeşitli anlatılar ve başlıklarla yer bulan bu hükümdar ve onun iktidar alanını, güçlü sezgileri ve zihinsel güçleri olan bir metafizikçi kimliğiyle ele alıyor. Guénon, kitap boyunca takip ettiği yöntemi belki şu ifadelerle açığa vuruyor: "Bize göre, coğrafî vakıalar ve aynı zamanda tarihî vakıaların kendisi, her şey gibi bir se
Bu çalışmamızda konular işlenirken, okuyucunun Kur’ân’daki dil yapılarını tanıması için ele alınan konu her neyse ona yönelik yeterli bilgi verilmiş, işâret edilmesi gereken luğavî incelikler dikkate sunulmuştur. Mesela “Hâl ve Zi’l-hâlin Doğru Tespit Edilememesinden Kaynaklı İşkâl” başlığı altında önce hâl nedir, zi’l-hâl nedir, Türkçe’deki hangi dil unsuruna karşılık gelir, yükleme ya da fiile sorulan hangi sorularla bu öğeler tespit edilir gibi birtakım ön bilgiler verilmiş, daha sonra hâlin tespitinde h
Mustafa el-Galâyînî (1885-1944), Osmanlı döneminin son zamanlarında yaşamış ilim adamıdır. Toplumda gördüğü yanlışlıkları düzeltmek için yoğun çaba sarf etmiştir. Galâyînî bir yazar, bir mücadele adamı, bir sosyal ıslahçı, siyasetçi, hukukçu, dilbilimci ve hatip, aynı zamanda samimî ve cesaretli bir mücadele adamıdır. Hayatı sürekli hareket ve mücadele içinde geçmiş-tir. Bütün eserleri ıslahçı karakterini ve ruhî yapısını ortaya koymuştur. Hislerini ve fikirlerini tüm sıcaklığıyla dile getirerek insanların
Sevakıb-ı Menakıb, Hazret-i Mevlana´nın hayatı etrafında teşekkül etmiş menkıbelerden oluşmaktadır. Söz konusu menkıbelerde devrin sosyal ve kültürel durumunu öğrenme imkanını bulmak açısından da önemli bir kaynak niteliği taşıyan Sevakıb-ı Menakıb yahut namıdiger Sevakıb-ı menakıb-ı Evliyaullah, Hazret-i Mavlana´nın hayatıyla ilgili birinci derecede kaynakların başında yer almaktadır.
Tükendi
Peygamberlerin insanlar arasından seçildiği noktasında gerek mutasavvıflar gerekse Müslüman filozoflar ve mütekellimler fikir birliği içerisindedir. Fakat zaman içerisinde peygamberin beşer oluşuyla bağdaşmayan özelliklerin Hz. Peygamberle atfedilmesi, bunun yanında sadece peygamberlere ait olan ve diğer insanlardan ayırt edilmelerindeki temel niteliklerden olan mucize gösterme ve ismet sıfatına sahip olma gibi özelliklerin peygamberler dışındaki insanlar için de gündeme getirilmesi, gerçeği yansıtmayan, aş
“Tefsîru Kıssati Mûsâ bi’l-Kırâati Enmûzecen” Kur’an Tefsirinde Kıraatlerin Rolü ve Önemi -Musa Kıssası Bağlamında-
Kur’ân başta inanç, ibadet ve ahlâkla ilgili hususlarda olmak üzere insanlara yol göstermekte, karşılaştıkları problemlere çözüm önerileri sunmakta ve hayat yolunda cevabını bulmaya çalıştıkları birçok konuda Kur’ânî bakış açısını öğrenmek üzere onların ilk müracaat kaynağı olmaktadır. İnsanların Allah’ın kelamına müracaat ettikleri konulardan biri de maruz kaldıkları musibetlerdir. İnsanlar musibetlerle karşılaştıklarında niçin bunlara maruz kaldıklarına ilişkin akıllarına muhtelif sorular gelmektedir. Bu
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de insanların hayatlarında yaygın bir şekilde kullanım alanı bulan sembol ve motifler, Alevî-Bektaşî inançlarında önemli bir yer tutmaktadır. Bu sembollerin oluşması ve anlamlandırılmasında dinlerin çeşitli ölçülerde etkisi olmuştur. Özellikle İslam’ın yayılması ve Türklerin Anadolu’ya göçleriyle, Alevî-Bektaşîlerin kullandığı sembollerden bazıları, onların geçmiş inançlarının izlerini taşırken, bazıları ise Hıristiyanlık, Budizm ve Zerdüştlük gibi dinlerden izler taşımaktadır
Bu dünyada mevcut olan dert ve felâketlerin sebebi kaynak ve zenginlik ile araç ve cihaz/eşya yokluğu değildir. Daha ziyade, icatlar, aletler ve yeniliklerin yanlış gaye ve hedefler uğrunda kullanılıyor olmasıdır. Tarih boyunca dünyanın muzdarip olduğu bütün korkunç talihsizlikler hep insanoğlunun kaprisi, sırât-ı mustakîmden sapması, hevâ ve hevesine yenik düşmesiyle başlamıştır. Bu sebeple isyanlar, insanı ve dünyayı bu kötü sonuçlarla karşı karşıya getirmiştir. Bu geniş kâinat kişiyi şaşkın ve dili tutul
Ailemizin İslamî kimliğini muhafaza etmek, Sevgili Peygamberimizin sünnetine hayatımızda daha fazla yer verebilmek, Çocuklarımıza İslamî kimlik ve bilinç kazandırmak, Aile ortamını aynı zamanda bir okul yuvasına dönüştürmek, Aile bireyleriyle birlikte etkin ve verimli bir şekilde zaman geçirebilmek, Dinimizi öğrenirken öğretmek; öğretirken öğrenmek, Kitap okumayı ailemizin bir alışkanlığı hâline getirmek, İş ve arkadaş toplantılarımıza Resulullah’ı misafir etmek için, Sevdiklerimizle her gün veya her hafta
İnsanları düşünmeye, araştırmaya, gözlem ve deney yapmaya yönlendiren Kur’an, bünyesinde hazır çözümleri barındıran bir bilgi küpü değil, kendisinden çözüm üretilen bir bilgi kaynağıdır. Bu itibarla nazil olduğu günden itibaren çeşitli ilim dalları açısından sürekli araştırılmakta ve her bir ayetinin dikkat çektiği konular üzerinde kafa yorulmaktadır. Örneğin bir fakih, Kur’an’ın ahkâm ayetlerini tefsir ederken; kelâm alanında uzmanlaşmış bir ilim adamı ise Kur’an’ın itikadî ayetlerine ağırlık vermektedir.
Din, insanı hayatın gerçekleriyle yüzleştirir ve bunun gereği olarak da ona hayatında olmaması gerekenleri kaldırıp atma cesareti verir. Allah'ın insana verdiği bu hakkın kullanılması onu gerçek makamına, eşref-i mahlukat seviyesine ulaştırır. Değişen dünya ve içinde bulunduğumuz teknoloji çağı yeni problemleri de beraberinde getirmekte, bu problemler, diğer alanlarda olduğu gibi dinî alanda da kendini göstermektedir. Bu kitap, din ile ilgili kafası karışan, cevap arayan, sorular soran insanlara akılcı ç
Ramazan ayı, bu kutlu ayın her bir ânı, bu kutlu aya ulaşan herkesin dünyasında farklı bir geçmişi barındırır. Ramazan denilince her birimizin ikide birde varıp uzandığı, berrak suyun baş pınarından su içmeye çabaladığı memba; kahir ekseriyet çocukluğudur. Ortalama her Müslümanın duygu geçmişinde arı duru bir Ramazan hatırası, bir Ramazan gülümsemesi vardır. Bu hatıralar unutulmaz ve lekesiz bir güzellikte havsalamızda bir yerde her zaman dupdurudur.
Seksen küsür yıllık bi̇r ömre yürek vermedi̇ği̇ni̇z zaman sözcükler elbette yeti̇m kalacaktır. Kabri̇ni̇n başinda ona veda edi̇p karanlik kuytularda sevgi̇li̇ aramayın. Allah aşkı, peygamber aşkı yanında bi̇r de eyyub aşkını tadın. Oradan yolculuğunuz habi̇bullah'ın önüne çıkacaktır. Sevgi̇li̇ nebi̇'ni̇n bütün savaşlarına katılan büyük sahabi ebu eyyüb i̇stanbul'a ni̇çi̇n geldi̇? Bi̇zans dönemi̇nde roma i̇mparatorları konstanti̇ni̇yye'ye ni̇çi̇n allah'a emanet edi̇lmi̇ş şehi̇r di̇yorlardı. Şükrü altın'ın ka
KUR’AN’DAN SANATA YANSIMALAR Kur’an’ı Kerim’in insan idrakiyle buluşmasının 1400.yılı olan 2010 “Kur’an yılı” ilan edilmişti. Vahyin 1400. Yılı etkinlikleri çerçevesinde neşredilen bu kitap, taşa, mermere, çiniye, ahşaba, metal vd. malzemelere uygulanan ayet hatlarını konu almaktadır. Hangi ayetin, hangi sanat eserinde o eserin hangi birimine ne gibi gerekçelerle yazılmış olabileceği hakkında temel kaynak durumundadır. Bu yönüyle eşsiz bir eser olan “Kuran’dan Sanata” hem tarihi bir belge hem bir kültür
Üzerinde yaşadığımız bu topraklar, öteden beri göçmen diyarıdır. Necip milletimiz, tarihinin her döneminde diline, rengine, inancına bakmaksızın mazluma umut, çaresize çare, kimsesize sığınak olmuştur. Elinizde bulunan ve göçmenler konusunda toplumsal bilinç ve hassasiyeti pekiştirmeyi amaçlayan bu eser, son yıllarda Başkanlığımız süreli yayınlarında yer alan yazıların kitaplaştırılmış halidir.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 200-220 / Aktif Sayfa : 11