Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9
?Buenos Aires varoşlarında bir mahallede, Trajik Gazete ile Kör Pilot'u, kötü bir İspanyolca çevirisinden okuduğumda on bir-on iki yaşlarında olmalıyım. Ne olursa olsun, kişisel bir yaşantıya gönderme yapmak istiyorum. Şimdi, öylesine uzak olan o sayfaları hayranlıkla, gönül borcuyla yeniden okurken, kendi bulduğuma inandığım, kendi biçemimce uzamla zamanın başka noktalarında yeniden işlediğim masallar buluyorum onlarda. Papini'nin hak etmediği bir biçimde unutulmuş olduğundan kuşku duyuyorum. Bu kitaptak
Tükendi
İşçi servisi durağa yanaştı mı sokağın hareketi, evlerin beton duvarları arasına çekilir. O kedersiz curcuna, akşam haberlerinin sevimsiz iklimi altında kaybolup gider. Dip dibe apartmanların aynı boşluğa bakan mutfaklarında yemek kokuları birbirine karışır. Kokuya kediler, kuşlar üşüşür. Her daireyi çekip çeviren aynı fabrikanın maaşı olduğundan, mutfak masasına aşağı yukarı aynı çorba konur, farklı tencerelerde hep aynı yemekler pişer. Hal böyleyken kaygılar, öfkeler, sevinçler de birbiriyle benzeşir. 199
"Hayatta en büyük şans küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır." İsmail, geleceğe dair hayalleri olan bir köy çocuğu. Okula yeniden başlamayı ümitle bekliyor. İsmail'in hayatı okula gelen yeni öğretmen ile değişiyor. Mustafa Öğretmen, İsmail’in tanıdığı diğer öğretmenlere hiç benzemiyor. Yeşil karavanının camları siyah filmle kaplı ve tekerleri her zaman çamur içinde. Tüm bunlar yetmezmiş gibi okulun sevimli köpeği Reçel de sürekli karavanı kokluyor. Arkadaşları daha ilk günden öğretmenlerinin karanlık yanl
Eğlendiren, düşündüren, sorgulatan ve meraklandıran öykülerle hayalin sınırlarına bir yolculuk! Üç apartman büyüklüğünde serçe mi? Cevap alamadığı soruları bulut rengi balonlara dönüşen çocuk mu? Balıklı sostan şapka mı? Ağaç yapraklarından bir dede mi? Karların Beyi’nden şehre neden gelmediğine dair bir açıklama mı? Bir gün okula gelip çocuklara sitem eden kış mevsimi mi? Yıkık evlerin duvarlarını okşayan iki kafadar kız arkadaş mı? Abdullah Harmancı'nın kaleminden birbirinden tuhaf on üç öykü… Sular selle
Kimisi, uzakların hayalini kurar; yeşil bir ülke, dost bir şehir, türkülerdeki köy... "Gitsem nasıl olurdu?" diye düşünür kalan. "Kalsam nasıl olurdu?” der gidebilen. Günün sonunda; hayata tutkuyla sarılıp "giden" de, ucundan kıyısından tutunup “kalan" da diğer seçeneği merak eder. Gidilmeyen her yol, her tercih, her eylem ve eylemsizlik; başka başka hayatlar kurgular, kayıp öyküler ülkesinde. İğne uçlu acılar, tüy dokunuşlu mutluluklar, çekiç darbeli hayal kırıklıkları; yeniden ve yeniden, yeni öykül
Tükendi
Aynı zamanda ressam ve felsefeci olan yazar daha çok anı denemelerinden oluşan, okurken kah hüzünlendiren kah içinizi ısıtan öyküleriyle sizleri zamanda yolculuğa çıkarıyor. 1960'lar, biraz da 1970'ler Türkiye’sinin sosyal yaşamına, aile ve arkadaşlık ilişkilerine ışık tutuyor. Hemen hemen tüm yazılarının sonunda sorduğu sorular ve yazdığı dipnotlarla okuru düşünmeye sevk ediyor.
Tükendi
“Svevo’nun mizacı Çehov’unkiyle benzerdi: İnsan ve hayvan sefaletine karşı yoğun duyarlılığını gizlediği zarif bir gözlemciliğe sahipti, ‘entelektüel’ gibi davranmak ya da düşünmeye ve şairane olana karşı isteksizdi.” –James Wood Italo Calvino, Cesare Pavese ve Umberto Eco’yla birlikte İtalya’nın dünya edebiyatına kazandırdığı en önemli isimlerden sayılan, James Joyce’un en sevdiği yazar ve yakın dostu Italo Svevo, İyi Yürekli Yaşlı Adam ile Güzel Kızın Öyküsü’nde yaşla beraber gelen kaygıları ve aşkın a
Doğanın bütün canlılarının neşeyle başını uzattığı, mevsimlerin en göz alıcısı ve iyi hissettirenidir ilkbahar. Gözleri parlar bütün hayvanların, küçücük kuzular meler ve kırlar yeni doğan yavrularla dolar. Bitkiler en güzel çiçeklerini, nefis kokularıyla birlikte rengârenk açar. Bütün bu tanıdık atmosfere, şimdi çocuklara Çin'de ilkbaharın nasıl karşılandığını, nasıl her yerin şenlikli hâle geldiğini enfes bir hikâyeyle anlatıyoruz. Mitolojik figürler, kadim saray bahçeleri, konuşan maymunlar ve e
Çağdaş bir Çehov olarak tanımlanan Alice Munro, bu kitabındaki soluksuz okunan dokuz öyküsüyle de gerçekten günümüzün en usta öykü yazarlarından biri olduğunu kanıtlıyor. Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik, adını kâğıt tuzluk falına benzeyen bir oyundan alıyor. Bu oyunu oynayanlar, beğendikleri kişiyle gelecekteki ilişkilerini bu sözcükleri sayarak tahmin ediyorlar. Film uyarlaması 2013 Toronto Film Festivali’nde ilk kez izleyiciyle buluşan öyküdeki kişilerin yazgısı da bir bakıma benzer bir oyunla
Tükendi
“İncecik bir dal onun küçücük ayaklarının değmesiyle aşağı yukarı birkaç kez esnedi. Denemişti. Geri gelmek istemiş ama başaramamıştı. Umulmadık özgürlük onu daldan dala kondursa da yuvasına dönmeyi her şeyden çok istemişti. Bu kadar sevildiğini bildiği bir yere dönmek istemeyi hangi çılgın özgürlük hissi engelleyebilirdi ki?” ‘Çılgın’ adlı hikayeden.
Tükendi
Ömer Seyfettin, öykücülüğümüzün kilometre taşlarından biri olarak kısa ömrüne yüz elliden fazla öykü sığdırmakla kalmaz, Türk edebiyatını halkın diliyle buluşturmanın mücadelesini de verir. Bilhassa Yeni Lisan manifestosundan sonra kaleme aldığı öykülerde, sav unduğu fikirlerin doğrultusunda bir dil anlayışı göze çarpar. “Bahar ve Kelebekler ” bu öykülerin ilkidir. Ömer Seyfettin, döneminin tartışmalarını, çelişkilerini, yaşanan toplumsal değişimi ciddiye alır. Doğu ve Batı, alaturka ve alafranga, eski ve y
Zaman zaman içinde. İki afacan kız kardeş ve babaanneleri de zamanın içinde. Üçü de aynı yaştalar ve bir ormanda tüm dünyayı keşfe çıktılar. Birer masal kahramanı oldular; göllerde saraylara, yeraltında şehirlere konuk oldular; rüzgârlarla denizleri, uçan halılarıyla okyanusları aştılar. Balıklarla arkadaş, kentenkelelere yoldaş oldular. Romanlarıyla Avrupa’da birçok ödüle değer görülen Letonyalı romancı Laima Kota artık Türkiye’de yaşıyor ve eserleri arasındaki tek masal kitabı olan Zaman Zaman İçinde,
Tükendi
Kendini kaybetmişsin. Yazmaya kaptırdın mı hızını alamıyorsun. Seviyorsun bu işi. Son noktayı koyuyor ve çarşafa tamamen sarındıktan sonra yazdıklarını kontrol ediyorsun. Büyük bir boşluk seni karşılıyor. Yazdıkların yok bu sefer de. Mide bulantın artıyor iyice. Ekrana yaklaşıyorsun. Boşluk. Ellerin titriyor. Boşluk. Daha önceki yazdıklarına bakıyorsun. Bulanık bir görüntü. Sandalyenin titrediğini hissediyorsun. Deprem geliyor aklına. Masaya tutunuyorsun. O sırada elin klavyeye çarpıyor. Gri bir fon boşluğu
Bazı Kaldıramadığım Yükler
“Güzeldik. Genç, diri, tazecik. Yazık, seninle beraber sokağa çıkıp el ele dolaşmadık. Rumelihisarı’nda ağzımızdan dumanlar saça saça, domates salçalı, sucuklu tost yemedik. Sen geceye yakışıyordun. Kısacık kış günlerinin sonuna yetiştiğimiz saatlerde uyanıyorduk. Arka odaya etraftaki apartmanların arasından süzülen tatlı bir akşam kızıllığı çöküyordu. Mor çarşaflarını seviyordum. Yatağına mor çarşaf seren erkekle sevişilir, diyordum kendime. Gün ışığında senden ürkmüyordum. Kendine Zeusluğu boşuna yakıştır
Tükendi
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 84 öyküsünün yer aldığı Kadınlar Vaizi, Namusla Açlık Meselesi, Katil Puse, İki Hödüğün Seyahati, Tünelden İlk Çıkış, Gönül Ticareti, Melek Sanmıştım Şeytanı, Eti Senin Kemiği Benim adlı kitapların ilk baskılarından seçilerek bugünün Türkçesine uygun biçimde hazırlanan Şehirde Bir Şekavet kitabında 13 öykü var. Murat Yalçın tarafından hazırlanan kitaptaki öykülerin adları şöyle: “Ada Vapurunda”, “Bugün Ne Yiyeceğiz?”, “Misafir”, “Mırnav… Mırnav”, “Şehirde Bir Şekavet”, “Eşkıya Oyun
Üç yüzyıldır Canterville Kalesi’nde insanları korkutmakla ün yapmış olan bir hayaletin, buraya yeni taşınan Amerikalı ailenin kimi zaman mizahi kimi zaman da hüzünlü mücadelesini konu edinir, Canterville Hayaleti. Öyküde, Amerikan yaşam tarzı incelikle işlenerek yer yer alaycı bir tavırla eleştirilir. Var olma amacını gerçekleştirmede sürekli hezimete uğrayan Canterville Hayaleti’nin malikânedeki zamanı artık dolar ve nihayet huzura kavuşur. “Evet, ölüm. Ölüm çok güzel olmalı. Otlar başının ortasında salını
Tükendi
Doğuş Benli Mutluluğumuza’da gözü karanlığa alışmış, aradığı her neyse bulamayan, yorgun karakterlerin öykülerine davet ediyor okuru. İnsanın varoluş bunalımını, yaşayamamayı ama bir türlü de ölememeyi sakince, hatta öylesine anlatıyor. Sanki bütün bunlar zaten hep böyleymiş, dünya bunun için kurulmuş, hayatlar başka türlü yaşanamazmış gibi. Neredeyse vazgeçmiş ama sanki ipin ucundan yakalasa, hayata yeniden sıkıca tutunacakmış gibi gözleriyle etrafı kolaçan eden öykü kişilerinin hikâyeleri asla k
Tükendi
Selimiye’ye gidiyorum. Caminin kubbesinde, duvarlarında, büyük mimarın sesi çınlıyor: “Ters lale istedim ki herkesin dikkatini çeksin, Selimiye için nazarlık olsun, buraya gelenlerin keskin nazarlarını üzerine çeksin. Öyle meşhur olsun ki bu muhteşem eseri bile gölgede bıraksın. Selimiye Camisi’ni görmeye gelen, ilk önce ona koşsun. Koşmakla kalmayıp ona dokunsun. Zaman içinde o dokunmalar sebebiyle mermere kazınmış ters lale silinecek hale gelsin. Kaybolmaması için muhafaza altına alsınlar. Koca cami, parm
Babaları genç yaşta ölen, altısı erkek üçü kız, dokuz kardeşli bir aile. Erkeklerin hepsi bir dönem başta Almanya’da olmak üzere Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde çalışmış bu ailenin hallerinin “okumuş” yeğenlerinin gözünden anlatımı Rüzgârımı Kestiler. Birbiriyle doğru düzgün geçinemeyen kardeşlerin memleket ziyaretlerinde yaşadıklarının renkli hikâyesi. Gazeteci İlhan Taşcı, Rüzgârımı Kestiler’de sulugöz taşra tuzağına düşmeden taşranın, gurbetin, memleket özleminin, kalabalık ailenin, aşkın, gidenlerin ve
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 160-180 / Aktif Sayfa : 9