Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 360-380 / Aktif Sayfa : 19
Suat Derviş’in bilinen üç öykü kitabı, Ahmet Ferdi, Behire’nin Talipleri ve Beni Mi? onun 1921-24 yılları arasında yazdığı öykülerden ibarettir. Oysa Derviş, tüm kariyeri boyunca öykü yazmaya devam etmiştir. Gazete ve dergi ciltleri arasında kalan yüzlerce öyküsünden, 1930-41 yılları arasında yazılmış yirmi yedi tanesi bu derlemede bir araya geliyor. Fukara Ölüsü’ndeki tüm öyküler insanın ‘para’yla ilişkisine dair. Derviş’in karakterleri paranın yokluğu ya da varlığıyla sınanıyor bi
Kökleri yerkürenin çekirdeğine kadar uzanan yalanlarca oyulmuş karanlık boşlukları dolanıyor Simlâ Sunay'ın öyküleri, "dünya" diye yazılıp "ev" diye okunan o boşlukları sessizce dolduran ilk günah kadar eski yalanlara gözcülük ediyor: Her hakikat belli bir mesafeyi, her mesafe bir boşluğu ve her boşluk bir yalanı arzuluyor.Dilin sınırlarını yoklayarak okurun ezberini bozarken öykü türü içinde yepyeni mümkünler de yaratan Yalancı İçin Bir Boşluk, yalanla başlayan hikâyelerin boşlukla sarmalandığı, boşlukla s
İlk kez 1942 yılında yayımlanan Kumsal, okurları İtalya’nın sayfiyesine davet ediyor: Romanını evli bir çift, onların yakın dostu ve arkadaşları ekseninde öyküleyen Pavese, odağına arkadaş topluluğunun ilişki dinamiklerini alırken aynı zamanda dönemin burjuvazisinin ruhunu da yansıtacak şekilde kişinin kendiyle ve ötekiyle ilişkisini, kadın erkek ilişkilerini yer yer bir varoluş sancısı hissettirerek sorguluyor.
Roma Karnavalı’na katılan aktör Giglio Fava, kendini bir masal dünyasının içinde bulur ve katıldığı bu gerçeküstü dünyada kendine hayalî bir ikiz yaratır. O artık Cornelio’dur ve Prenses Brambilla’ya âşık olur. Dahası, aşkının karşılık bulduğuna inanır.Eserlerinde gerçek ile fantastiği kaynaştırarak göçebe, geçişken dünyalara dönüştüren Hoffmann, Prenses Brambilla’da gündelik hayatı masal, karnaval, mit, tiyatro ve rüya gibi alegorik düzlemlerle eşleştiriyor. Prenses Brambilla farklı dünyalar arasındaki sın
Cengiz Aytmatov, üç güçlü öyküyle insanın dünyaya, kendisine ve diğerlerine karşı sürdürdüğü o büyük savaşı farklı perspektiflerden ustaca resmediyor.Aytmatov en ünlü öykülerinden biri olan Yıldırım Sesli Manasçı’da okuruna Kırgız tarihinden çarpıcı bir kesit sunar. Oyratların saldırısına uğrayan Kırgız halkının varoluş mücadelesinin, tek bir bireyin kişisel tarihi ile kesiştiği kritik bir âna odaklanır Yıldırım Sesli Manasçı. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yeni bir çağı başlatan, bir son olduğu
Cengiz Aytmatov insanın kendisine, diğerlerine ve hayata karşı mücadelesini, kısacası yeryüzü tecrübesini ustalıkla hikâye ediyor.Bir yitirişin ve peşi sıra gelen uyanışın anlatıldığı Kızıl Elma, eşinden ayrılmak isteyen İsabekov’un kızı Anara’nın çocuk masumiyetinde ailesini yeniden buluşunun çarpıcı hikâyesidir.Oğulla Buluşma ise kapanmayan yaraların ve ertelenen yüzleşmelerin yükünü anlatır. Savaşta kaybettiği oğlunun hatırasını içinde yaşatan Çordon, gerçek ölümün unutulmak olduğunu anlayacaktır. Zira b
Cengiz Aytmatov’dan insanın yeryüzü mücadelesi, kendisi ve dünya ile yüzleşmesi üzerine çarpıcı iki öykü.Anarhay bozkırının çorak topraklarında doğaya ve insan ruhunun kötücül yanına karşı verilen çetin bir mücadeleyi konu edinen Deve Gözü, sabır ve dirayetin “zor” olanı “kolay” kılışını anlatır. Hep daha ötesini hayal edenlerin, kolayca pes etmeyenlerin kazanacağı zaferler vardır elbet.Baydamtal Irmağında ise hırs ve tamahkârlığın yıkıcı yapısına eğilir. İşini hakkıyla yapmak isterken hırsına karşı verdiği
Sibirya steplerinde farklı şekillerde yaşanmış;Hayaller, ümitler,Aşklar, sanatlar,Mutluluklar…Kitapta roman tadında dokuz hikâye ile Gorki yine sanatını ortaya koymuştur.Gorki bilindiği gibi bu bölgenin zor şartlarında yaşamış,Dünya edebiyatının önemli şahsiyetlerindendir.Bu nedenle kısa hikâyelerden oluşan eser, edebi alanda da diğer eserleri gibi değer ifade etmektedir.
Bazen can dostumuz, bazen bir kardeş, bazen bir yoldaş, bazen sevinçlerimizin ya da dertlerimizin tek ortağı… Belki de yalnızlığın tek şahidi… Konuşamasa da dinleyen, gözlerindeki sevgi dolu bakışlarla bizi anlayan, içinde bir yerde bizi hissettiğini bildiğimiz o güzel can… Köpek… Kimi zaman bir insandan daha yakın değil mi bize?.. Mutlu anların, mutsuz anların, acılarımızın ve düşlerimizin şahidi o… İşte Köpek Öyküleri kitabında, birçok yazarın sahiplendiği, beslediği, birlikte yaşadığı, karşılaştığı ve öz
Birbirine zayıf düğümlerle bağlı dokuz öyküden oluşuyor bu kitap. Changzhou'nun sokaklarını dolduran kim varsa konuşuyor kendi dilince. Mobilet üzerinde flört eden genç bir çiftten Budist tapınağı önünde el falı bakan yaşlı kadınlara, evden kaçıp özgürlüğün anlamını arayan beyaz bir kediden Çin'in son yetmiş yıllık tarihine tanık olmuş bir piyanoya, zaman kavramının kent tarafından yaratılmış bir yanılsama olduğunu düşünen bir motokuryeden şiddetin bulaşıcılığının en yalıtkan yüzeylere bile meydan okuyacağı
Tükendi
“Gücümün kaynağı başarılarım değil, her düştüğümde tekrar ayağa kalkabileceğime olan mutlak inancımdır.” Çocukluğundan beri türlü kronik hastalıklarla mücadele eden ve hayatı hastane odalarının penceresinden yakalamaya çalışan bir kadının güç, cesaret ve umut dolu yaşamı... TOÇEV’in kurucusu Ebru Uygun’dan pes etmemeye, şartlar ne olursa olsun üretmenin önemine ve karabulutların üstümüzde dolandığı zamanlarda elimizi tutacak bir ailenin bize katacağı güce dair farkındalık yaratacak ruh ve zekâ dolu bir kita
İnsanoğlunun kendisi bir hikâyedir. Ve yeryüzünde yaşayan herkesin kendi hikâyesi vardır. Bu hikâyeler nesiller boyunca açılır kapanır. Üç semavi dinde de inanılan Adem ve Havva’nın hikâyesi bizim bu ev dediğimiz dünyanın nice acıları ve mutluluklarının yaşanmışlıklarının başlangıç sembolleridir. Bu hikâye bir elma -aslında yasak meyvenin adı belirtilmemiştir- ile başlar. En azından Batı imgeleri böyle oluşturulmuştur. Çünkü elma bir metafordur. Bilgi ağacı veya Cennetin yasaklı ağacının meyvesi. Dünyada ya
Tükendi
Esaret, insanın övündüğü kukla olmakla başladı. Merhamet, kaplumbağaların bacakları kesildiğinde son buldu. Hâkimiyet, geyik boynuzlarından söküldü. Adalet, sincapların kuyruklarından sallandı, insanın boynunu süsleyen kıyafetlerin renklerine saklandı. Kürklerin, insana zenginlik kattığı sanıldı. Bir sincap daha asıldı. Bir insana daha zenginlik katıldı. Hayvanlar, tüm bunlara hiç ağlamadı.
Tükendi
Bir tarafı dağ, bir tarafı dere olan bir köy varmış. Köyün dağdan yüzünde bir zurba domuz ölmüş. Köylü kokudan pislikten leşlerin olduğu yere yanaşamamış yanaşıp da köyü pis kokudan kurtaramamışlar.Köylüler bu pislikten nasıl kurtuluruz diye kara kara düşünüyorlarmış. Toplanmışlar, aklı yetik biri "Ağalar bir fikrim var," demiş. "De bakalım fikrin neymiş?" demişler. "Valiye gidelim, derdimizi iletelim. Leş kokusundan burnumuzun direği kırıldı huzurumuz kaçtı yemeden içmeden kesildik diyelim. Yardım iste
Tükendi
Herkesin bir hayat hikayesi vardır, biliriz... İşte bu kitabı okurken içinde anlatılan hikâyelerde kendinizi bulacaksınız. İyilik, sevgi, dostluk, ihanet, vazgeçiş ve mutluluk hepsi bir arada bu kitapta yer alıyor. Okurken hayata keyifli bir mola verip tüm kargaşalardan uzaklaşacaksınız.
Tükendi
2008’de ilk romanı Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı’yla Pulitzer Ödülü’nü kazanan Junot Díaz, 2012’de MacArthur Dâhi Bursu’na layık görüldü. The New York Times edebiyat eleştirmeni Michiko Kakutani, Díaz’dan “günümüz edebiyatının en ayrıksı ve karşı konulamaz yeni seslerinden” diye bahsetti. Boğul, bazıları Paris Review, New Yorker, Time Out gibi saygın dergilerde de yayımlanan, İspanyolcanın İngilizceyle harmanlandığı on öyküsüyle Díaz’ı ve unutulmaz personası Yunior’u edebiyat dünyasına tanıtan melankolik
"Bedenimle birlikte ruhumu ısıtmayan güneşi, pencereme vurmayan mehtabı yazmayı hakikat hikat adına ar saydım. İnsana değmeyen, yüreğe dokunmayan hiçbir cümlenin, kurgu ya da hikâyenin ardına düşmedim. Vicdanını yitirmiş bir çağda yaşarken merhametini ve sevgisini "hiç” etmişlerle çevrili bir dünyada. "insanlık” için öçetin bir mücadele verenlerin çok uzakta olmadığını biliyorum.”Yazar Musa Yaşaroğlu’nun ilk hikâyekitabında okuyacağınız her hikâye tam anlamıyla "insan’a ait. Sayfalar arasında dolaşırken baz
Geceleyin Bir Mümkün, bu dünyadan ve bu dünyanın çok uzağından bize ulaşan öykülerden oluşmaktadır. Yazar, okuru kahramanlarının kaderine ortak eder ve olayların sarsıcılığıyla kuşatır. “İnsanın en sevdiği hikâye kendi hikâyesidir” diyen Aynur Dilber, öykülerini kendi hikâyemiz gibi sevdirmeyi başarıyor. Muhit Kitap, yazarın ikinci öykü kitabını okurla buluşturmanın sevincini yaşıyor. “İnsan kaybede kaybede tamamlanan bir varlıkmış.” “Hiçbir eşyayı yük etmedim kendime. Kendim yeterdim bana yük olarak.”
‘‘Duyduğu şeyi söylediğinde olacakları biliyordu. Deli diyeceklerini, güleceklerini… Mamafih cesaretle ‘Yeni bir nota buldum!’ diye ilân etti. Yeni bir nota… Onunla dalga geçenlerin aksine, ben o kimdir diye merak ettim, araştırdım. Bu vetirede onu yakinen tanıma şerefine eriştim, onunla sohbet ettim. Kafasına yeni bir nota keşfetmeyi takmış Beykozlu meşhur bir bestekârdı kendileri… Keşke hepimiz onun gibi yaş aldıkça zinde kalabilsek, yaşamaya dair kıvançla heyecanla dolsak, peşin hükümler vermekten kaçabi
Tükendi
“Üç, iki, bir, kayıt!” Nerede olduğumu anlamak için filmler çekiyorum, demişti bir keresinde. Dünyaya düşmenin şaşkınlığı ancak ölünce geçecek, demişti ödül töreninde. Artık film makinesi gibi çalışıyor bedenim, siz bu film makinesini film çekerken görüyorsunuz sadece, diye konuşmuştu bir keresinde. “Kestik!” Her şeyin dünyada olduğu ve dünyaya dair şeyler olduğu gibi bir vehmimiz var. Gördüklerimizin gerçekliğine, duyduklarımızın sahiciliğine, hissettiğimizin hakikatine inanıyoruz sonuna kadar. Oysa algıla
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 360-380 / Aktif Sayfa : 19