Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 128-144 / Aktif Sayfa : 9
Joburg, Benim, okuru bilincin ve zamanın labirentlerinde gezintiye çıkaran modernist tarzın en çarpıcı öykülerini bir araya getiriyor… Ahmet Sait Akçay, her kitabında farklı bir öykü anlayışıyla yazmayı ‘göze alabilmiş’ bir yazar. Tamamı Afrika’da geçen öyküleriyle, şahsi coğrafyasının sınırlarını genişletirken, dilin imkânlarını da zorluyor. Yazılarında postmodernizmi olumlayan Akçay’ın içindeki ‘gizli’ modernist; Joburg, Benim’i zenginleştiren, beklenmedik bir unsur. Afrika’yı, Batı’nın klişe bakış açısıy
Tükendi
Seher'deki hikâyeler, heveskâr işi değil insana ve yaşama duyulan derin sevginin ince bir mizahla harmanladığı has yazar işi metinler. Karşımızda, tutsaklık günlerinde vakit doldurmak için yazan biri değil, bugüne kadar ortaya çıkmamış, okura ulaşmamış bir edebiyatçı var. Demirtaş'ın hikâyelerini okuyunca, keşke halkına, ülkesine, dünyaya karşı duyduğu sorumluluk ağır basmasaydı da yazar olsaydı diye hayıflandım. Sonra, edebiyat-sanat damarımın bencilliğinden utandım: o zaman, edebiyat bir yazar kazanacak
Dünya edebiyatı insanı; bilimden ve siyasetten çok önce keşfetmiştir. Romanın kentsoylu kurumuna karşı öykü daha ayrıntıya, haneye, kişiye, ruha odaklar kalemini dünya edebiyatında. Tek başına öyküde yapıt yaşamını kuran yazarlar olabildiği gibi romancılığıyla yarışan öykücülükleri de ünlüdür çok dünya yazarının. Edgar Allen Poe'dan Franz Kafka'ya Dostoyevski'den Oscar Wilde'a... Virginia Woolf'tan Guy de Maupassant'a... Dünya öykü edebiyatı, antik örnekler ve epik sanat bir yana bırakılırsa çok da yaşl
Tükendi
Yazınımızda öykü türünü tanıtan ilk yazar olan Sâmipaşazâde Sezâi, hem düzsöz anlatımımızı zenginleştirmiş, hem de romanı ve öyküleriyle anlatı türünde yeni bir anlayışa yönelmiş; böylece Tanzimat yazınını Servet-i Fünûn'a bağlamak gibi, yazın tarihimiz bakımından önemli bir görev görmüş; yazınımızda Coşumculuk'tan (Romantizm) Gerçekçiliğe (Realizm'e) geçişin en önemli kilometre taşlarından biri olmuştur. 1892'de yayımlanan Küçük Şeyler'de, bir "Mukaddime" [Önsöz] ve altı öykü ("Bu Büyük Adam Kimdir?", "Hiç
Tükendi
Zeynep Tuğçe Karadağ, Alaybozan ile okurun zihnine sızmak ve uzun süre orada kalmak niyetinde. Her bir öykü; özenli dili, güçlü kurgusu ve şaşırtıcı finaliyle cesaret edip yanıt veremeyeceğimiz sorular yöneltiyor bize. Şiirleriyle tanıdığımız yazar, kurduğu sinematografik evren ve dert edindiği meselelerle öykü türünde de kalıcı bir iz bırakmayı vadediyor. “Kas, yağ ve kemik dokularının altında saklanan sözleri görebilseydim, üzülebilirdim belki. Karnımızı şişiren hisler, doğru sözcükleri kuşanıp açığ
İlk aydınlanmam o anda geldi çattı. “Kişisel gelişememe böyle oluyor demek…” dedim. Bu kadar zorlama ile zorlayıcı beni benden öte benden ziyade başka bir şeye çeviren. Toplumda kabul görmek, kabul eden güruha dahil olmak için harcanan onca cm. Cetvelin de bir sonu var, az mı çok mu bilmesem de bir baktım ki hala künklerin oradayım. Hala ayağımı bir adım öteye taşıyamadım. Aynı olmaya çalışmaktan işte o saniye vazgeçtim. Aynılaşamayanlardan mısınız? Aynılaşmayı reddedenlerden mi? Delirmeye karar verdim,
Tükendi
Ayşe ölüyor, verem, verem! O güzelliğe âşık katil! O gençlik düşmanı canavar! Verem bir yırtıcı hayvandır ki hurilerin dinlenme yeri olan cennet ovasında bulunur. Sinsi sinsi gezer, hunhar gözüne merhamet ışığı, gaddar çehresine masumiyet anlamı verir de o hurilerden hangisi daha güzel, tabiatına daha uygun bulunursa yanına yaklaşanlar ayaklarının altında yuvarlanmaya başlar. Kaplanken güvercin kadar küçülür; hayatı yutacağı halde cana can katacak kadar güzelleşir. “Bu neslin ortak özelliği farklı ede
Heinrich von Kleist, klasik Alman edebiyatının sıra dışı yazarı olarak bilinir. Eserleri gizemli motifler üzerinde yükselir, kurguladığı yazgılar geniş dramatik kavisler çizer. Bir esrar perdesi ardına gizlenen gerçeklerin doğurduğu gerilimden beslenen öykülerine, adalet ve hakikat arayışına çıkan karakterler eşlik eder. Oysa Kleist’ın öykülerinde adalet çoğu zaman ulaşılabilir bir menzil değildir. Hakikat ise kendini beklenenin aksi yönde tesis eder ve yerini şiddete bırakır. Kullandığı imgelerin şiddeti
Pandemi süreci her durumda sıra dışılığıyla, kuşkusuz istisnailiğiyle ve özellikle de ürettiği korku ve paniğiyle hemen herkes için can sıkıcı bir zaman dilimi oldu. Bizi bekleyenin ne olduğuna yönelik enformatik/endüstriyel yönlendirmeler bir kenara bırakılsa bile hemen sıklıkla gözlemlenen ve dilden dile akan korkutucu imgeler fazlasıyla baskın ve ağırdı. Öyle ki bütün bunların tek tek her birimizde hasar bırakıcı bir potansiyele sahip olduğundan kuşku duymayan yoktu. Karantina Sohbetleri bu ortamda kendi
-Hepinizi nezarete atarım. Sıdıka mı yaraladı seni? Ne olduysa anlat doğru düzgün, deyince koca devletin karşısında uzun boyundan utanan kadın, dizlerinin üzerinde küçüldü. Yeterince ufalmadığına kani olunca sırtını da iki büklüm yapıp, -Kimse yaralamadı efendim, kaza oldu. Kimseden şikâyetçi değilim, dedi. Alçak sesindeki büyük korku komiseri sarsmıştı. Kadının kolundaki yemeniyi çözdü. Yaranın ufaklığı Ekrem’i rahatlatırken, atılan façanın işçiliği şaşırtmıştı. Çocuklarının evinde divana kıvrılıp yatacak
Bakmakla görmenin aynı şey olmadığının bir yansımasıdır Konuşmayan Adam. Sürecin tamamlanıp; olması gerekene varıldığı soru işareti olarak akılda kalsa da yolu, yolculuğu ve yolculuğun yaşanmışlığını anlama çabası, Konuşmayan Adam’ın zihnindeki en belirgin gizemdir. Bu gizem çözme süreci, yalnız bir kişiyi değil tüm mahalleyi etkisine almış ve acı tatlı bir çokolayın yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Konuşmayan Adam, mahallesi ve sakinleriyle, yaşamı, anlamı, görünenle olan arasındaki yanılsamaları ile,
Ailesinden kalan yüklü mirasla rahat ve tasasız bir hayat süren kahramanımız her zaman yaptığı gibi pazar günü gezmesine çıkar. Orada burada dolanırken yolu at yarışlarının yapıldığı hipodroma düşer. Can sıkıntısından ne yapacağını bilmediği için içeri girer ve yarışları izlerken kendinden geçen yarış severlerin abartılı, çılgın tepkilerini kâh gülerek kâh şaşırarak ama keyifle izlemeye koyulur. Bu arada cilvebaz bir kadınla bakışmaya başlar. Kadına oyun yapıp onu kızdırayım derken kendini bir anda hı
Sıcak bir eve ve rahat bir yaşama alışkın olan Buck, evin bahçıvan yamağı tarafından kuzeye altın aramaya giden insanlara satılınca kendisini hiç bilmediği bir hayatın orta yerinde buluverir. Burada sürekli dayak yer, çoğu zaman aç uyur ve bir kızak köpeği olarak satılıp durduğu hayatı boyunca pek çok defa kavga etmek zorunda kalır. Güneyin sıcağından ve konforundan kuzeyin çetin şartlarına sürüklenen Buck, önceleri neye uğradığını şaşırsa da vahşi hayata hızlı bir şekilde adapte olur. Artık sözü geçsin ist
Denizi ve denizciliği henüz çok küçükken sevmeye başladım. Çünkü büyükbabam bölgemizde meşhur bir denizciydi. Daha sonra babam çok büyük bir kaptan oldu ve “Kıtalar Kaptanı” diye tanındı. Kıtalar derken o zaman Arap ve Hindistan coğrafyası kastedilmekteydi. Küçük bir çocukken deniz seferlerinde babama eşlik etmeyi çok seviyordum. Babam beni yanı başına oturtur, neler yaptığını gösterir ve bana denizciliği öğretmeye çalışırdı.
Ulusal Sanat Vakfı tarafından bursa layık görülen Anjali Sachdeva ilk kitabı Tanrı’ya Verdikleri Adlar ile 2018 yılında The Story Ödülü’nün uzun listesine girdi, 2019’da ise Chautauqua Ödülü’nü kazandı. Öyküleri The New York Times tarafından “bizimkinde başlayıp başka bir gerçekliğe öyle bir zarafetle ve fantastiği öyle iyi kullanarak geçiyor ki elimizde olmadan inanıyoruz onlara” diye tanımlandı. Gittiği yerden dönmeyen eşini bekleyen bir kadın, keşfettiği bir mağarada kayboluyor. Ciğerlerine yerleşen
Cevri Çelebi başlığı altında bir araya getirdiğimiz altı öykü polisiye edebiyat türü içinde ele alınabilir. Çünkü hırsızlık, cinayet, insan kaçırma gibi olaylarla şekillenir her biri. Karakullukçu, asesbaşı, subaşı, bostancıbaşılar, hasekiler dolaşır satır aralarında. Yani bir yanda suçlular diğer yanda güvenliği sağlamakla görevli olanlar var. Bunlar Osmanlı’nın polisiye öyküleri. Polisiye edebiyat meraklılarına duyurulur. Divan Edebiyatı’ndaki sergüzeştnamelerden Ahmet Mithat Efendi’nin Esrar-ı Cinayat ro
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 128-144 / Aktif Sayfa : 9