Robert Nisbet'in elinizdeki metni genelde bir düşünce tarihi, özelde bir sosyoloji tarihi, yani sosyal düşüncenin tarihi kitabıdır. Sosyolojik Düşünce Geleneği'nde Nisbet, "sosyolojinin altın çağı" diye nitelendirdiği çağı (1830-1900), on dokuzuncu yüzyılın sosyal filozoflarının şu beş büyük temasının ana hatlarını çizerek ele alıyor: cemaat, otorite, statü, kutsal ve yabancılaşma. Bu kitapta, Avrupa'nın sosyoloji mirasını; Tocqueville, Comte, Marx, Durkheim, Weber, Tönnies, Le Play ve Simmel gibi kurucu şa
DÜNDEN BUGÜNE TÜRKİYE'DE SENDİKACILIĞIN
TÜRKİYE'DE SENDİKA SİYASET İLİŞKİSİ (1980-2002)
SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMAYI TEŞVİK
KANUNU ÇERÇEVESİNDE
TÜRKİYE'DE MERKEZİ SOSYAL YARDIM
ORGANİZASYONU
TÜRKİYE'DE BULUNAN SURİYELİ GÖÇMENLERİN
İSTİHDAM SORUNLARININ
TÜRKİYE'DE GÖÇ VE ŞEHİRLEŞME
ENDÜSTRİ 4 SÜRECİNDE TÜRKİYE VE
ALMANYA'NIN İŞ POTANSİYELİ VE
İSTİHDAM YAPISININ
TÜRKİYE'DE ÇALIŞMA HAYATINA YÖNELİK
DİKKAT(LİLİK)
TEMELLİ EĞİTİM MODELLERİ
Türkiye'de Yürütülen Çocuk Koruma Hizmetleri (2011-2019)
Toplumsal Bir Olgu Olarak Engellilik Ve Türk Hukuk Sistemine Yansımaları
Refah Devletlerinde Yaşlılara Yönelik Sosyal Yardım Ve Sosyal Hizmetler
İş Dairesi'nden Aile, Çalışma Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na Türkiye'de Çalışma İlişkilerinin Yönetimi
Belediyeler Ve Sosyal Hizmet
Çalışma Hayatı Ve İşyerinde Maneviyat
Postmodern Değişimler Sonrası Eğitime Erişim Ve Uzaktan Eğitim: Sakarya Üniversitesi Örneği
Günümüzde kendileri de itiraf edemedikleri bir cemaatin mensubu olan çoğu kimse cemaatlerin kişinin özgürlük ihtiyacı silikleştirdiğini, devre dışı bıraktığını tekrar edip duruyor.
Sıbğatullah Kaya'nın meseleyi dini ve sosyolojik açıdan ele aldığı Cemaatler kitabında öne sürülen argümanlar ve insanların cemaatle birlikte var olma süreçlerine eğilme tarzı oldukça ufuk açıcı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki tartışmaların, yüzleşmelerin ve uzlaşmaların sürdürüldüğü bir diyalog zeminine dönüşmesi gerektiği
TÜRKİYE'DE SOSYOLOJİNİN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI
Türkiye'nin önde gelen akademisyenleri sosyolojide yüz yıllık bilgi birikimini ve bugüne
yansımalarını mercek altına alıyor.
"Türkiye, bölgesinde ve dünyada güçlü, bağımsız ve belirleyici bir devlet olarak bu coğrafyada
varlığını devam ettirmek istiyorsa, öncelikli olarak kendi toplumsal yapısını, tarihini, kültür ve
medeniyet birikimini bütün yönleriyle değerlendirebilmeli, bu özelliklerine hâkim olabilmeli,
tarihsel, güncel ve gelecek perspektifine dayalı ola
Sosyalist hareket, bugün hangi noktada bulunursa bulunsun, kitap içindeki yazılardan da izlenebileceği gibi, esasen Alevi toplulukların da tarihlerinin bir parçasıdır. Ancak içinde bulunduğumuz günlerde, bu "parça" sanki bir tümörmüş gibi sökülüp atılmaya, düşmanlaştırılmaya, ondan doğan boşluğa ise milliyetçi, ırkçı, faşist ya da çeşitli görünüm biçimleriyle devlet tapıncıyla malul bir Alevilik inşasının temelleri atılmaya çalışılmaktadır. Bu kitap, okurların dikkatini, şimdiye değin bütünlüklü bir biçimde
Oryantalizmin en göze çarpan özelliklerinden biri sözüm ona "Doğulu" olarak nitelenen düşünürlerin teorik belirleyiciliğini görmezden gelmesidir. Her ne kadar sosyal ve beşerî bilimlerde Oryantalizm ve yine onunla yakından ilişkili Avrupamerkezcilik gibi sorunlar eleştiriliyor olsa da çığır açıcı Batı- dışı düşünürlerin dikkate alınması büyük oranda hâlâ söz konusu değildir. Başka bir ifadeyle, her ne kadar Oryantalist yaklaşımların Batı-dışı alternatiflerini inceleme görevi, bizzat Oryantalizm eleştirileri
Wallerstein'e göre Batı Avrupa, 16 Yüzyılda daha önceki dünya tarihinin gelişim seyrinden
ayrılacak denli yeni bir sistem kurmuştur. Bu sistem kapitalizmdir ve er ya da geç tüm
sistemler gibi sona erecektir. Wallerstein'in söz konusu Modern Dünya-Sistemi anlayışı kısa
sürede sosyal bilimler camiasından önemli olumlu ve olumsuz tepkiler aldı. Bu tepkiler
içinde belki de en iddialısı A. G. Frank'tan ve onunla birlikte hareket edenlerden geldi.
Dünya Sistemi (1993) adlı çalışma ile taraflar tezlerini tartıştıl
Philip Abrams. Tarihsel Sosyoloji'y'ı şu şekilde tanımlar: "Tarihsel sosyoloji, geçmiş ile bugün arasındaki ilişkiye evrimsel gelişim şemaları giydirmeye çalışma meselesi değildir. Yalnızca bugüne bir tarihsel arka plan tanıtma meselesi de değildir. Bir yandan kişisel faaliyetler, diğer yandansa toplumsal örgütlenme arasında, zaman içinde bilinçli bir biçimde inşa edilmiş olan ilişkiyi anlamaya dönük bir çabadır. Tarihsel sosyoloji, sürekliliğe sahip olan bu inşa sürecini toplumsal çözümlemenin odak noktası
Kam-şaman sanatından ozan-baksı sanatına, ozan-baksı sanatından derviş-şair sanatına ve âşık sanatına dönüşen âşık edebiyatı, gelenekli Türk edebiyatının en gür kollarından biridir. Geleneğe göre, sözlü iletişim ortamlarında “canlı” olarak icra edilen âşık tarzı Türk edebiyatı âşık tarzı Türk şiiri, âşık tarzı Türk hikâyesi, âşık tarzı Türk ezgi kalıpları vs. ile zengin ve köklü bir edebiyattır.Âşık tarzı Türk edebiyatı bir gelenek edebiyatı olduğu için, bu edebiyatta ferdî üsluptan ziyade geleneğin belirl
Geleneksel yapının koruduğu, biçimlendirdiği ve yönlendirdiği bireyler, bu yapının dağılmasıyla birlikte kendilerini "sahipsiz" ve terkedilmiş bir alanda, bir anlam ve aidiyet arayışı içerisinde buldular. Eski sosyal ilişkilerin ve aidiyet bağlarının çözülmesine karşın, yeni ve insanları mobilize eden başka toplumsallık biçimleri hâlâ sürece damgasını vuramadı. Kentselleşmiş ve giderek çeşitlenen bir dünyada, yeni toplumsallıklar ve dayanışma dinamikleri arayışı modern insanın en önemli kavgası olarak önümü
Kitabımızın içeriği, ülkemizde "eğitim sosyolojisi" alanında yerleşmiş bir müfredat programını
oluşturmuştur. Kuşkusuz toplumsal değişmeler ülkemizde yoğun biçimde sürmektedir. Bu
değişmeler akademik alanlarda da görülmektedir. Her yeni baskıda, kitabı yeni araştırma
bulguları, yeni düzenleme ve uygulamalarla genişletmeyi ve geliştirmeyi ilke edinmiş bir
araştırıcı olarak, bu baskıda da aynı ilkenin sürdürülmesine çalıştım. Birçok bölümde ve
istatistikte gerekli güncellemeleri yaptım. Yeni gelişmeler doğrul
Jean-Claude Schmitt, ünlü Fransız tarihçi Jacques Le Goff ve Annales Okulu'nun tedrisatından geçmiş, ortaçağ Batı uygarlığı üzerine yaptığı antropolojik çalışmalarla önemli eserler vermiş yetkin bir tarihçi. Doğum Gününün İcadı, bugüne kadar tarihçilerin yeterince eğilmediği günümüzün en olağan ritüelini, kişisel yaşantımızın ritmini belirleyen kutlama törenlerinin en başında sayabileceğimiz doğum gününü inceliyor.
Doğum gününü ne zamandan beri kutluyoruz? Bu çalışma, uzun süre yanıtsız bırakılan bu soruya
Durkheim, ne zamanını ne de düşünsel çalışmasını birbirinden ayrı, gelişigüzel eşgüdülmüş iki ayrı etkinlik alanı arasında bölmüş değildir. Eğitimi, bir toplumsal olgu olarak ele almıştır: Onun eğitim anlayışı, toplumbiliminin temel bir ögesidir. Şunları söylemektedir: "Sizlere eğitimden özellikle toplumbilimci olarak söz edeceğim. Böyle yaparken, olguları çarpıtarak görüp göstermek şöyle dursun, onların gerçek doğasını ortaya koymada bundan daha uygun bir yöntem olmadığına inanıyorum." Eğitim son derecede
Sosyal hizmet mesleğinin doğası gereği birçok insan doğrudan ya da dolaylı olarak sosyal hizmet uzmanlarının kararlarından etkilenmektedir. Sosyal hizmet uzmanları; huzurevleri, sevgi evleri, bakım merkezleri, sosyal hizmet merkezleri, kreşler, aile danışma merkezleri vb. birçok kurumda doğrudan müracaatçılara hizmet sunmaktadır. Yine mahkemelerde, hastanelerde, kliniklerde, psiko-sosyal danışma merkezlerinde, göçle ilgili kurumlarda, belediyelerde, sosyal yardım birimlerinde kısacası birçok özel kurum ve k
Modern şehrin kaosunda yabancılar arasında yaşama becerisini nasıl elde ederiz ve nasıl
davranışa dökeriz?
Çok eskiden şehirde insanlar birbirlerini tanırdı ve hayat çok daha kolaydı. Modern şehirde ise
hayatımız boyunca bir "yabancılar dünyası"na maruz kalmak zorundayız. Kamusal alana
çıktığımızda hiç tanımadığımız binlerce insanla karşılaşıyoruz. Bir kafede, bir bankta, bir tren
istasyonunda, bir otobüs durağında ya da caddenin kaldırımlarında onlarla bir aradayız. Bir
şekilde onlardan kaçınarak günümüzü
Birinci BölümPopülarite Ve Popülerlikİkinci BölümTüketici Araştırmalarında Popülarite İhtiyacı İle İlişkilendirilebilecek Konu Ve KavramlarÜçüncü BölümTüketim Bağlamında Popülerlik Ve Popülarite İhtiyacı İle İlişkilendirilecek Diğer KavramlarDördüncü BölümPopülarite İhtiyacının Materyalizm, Statü Tüketimi Ve Gösterişçi Tüketim Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesine Yönelik Bir Araştırma
Bu kitap Güney Kore'den tüm dünyaya nyayılan Kore Dalgası Hallyu olarak bilinen kültürel içeriklerin kültürel diplomasi aracı ve kanalı olarak devlet politikasıyla üretim ve yayılım sürecinin nasıl desteklendiğini örnekler üzerinden tartışmaktadır.
Çalışmada, Hallyu örneği merkeze alınarak yaratıcı içerik endüstrisinin Güney Kore'de devlet politikası ve büyük şirketlerin desteğiyle gelişme süreci, ulusaşırı popüler kültür pazarına damga vurması hem ekonomi politik bakış açısıyla, hem de kültürel bakış açıs
"Unutmak, toplum için olduğu kadar birey için de bir zorunluluktur. İçinde bulunulan zamanın, şu anın ve bekleyişin tadına varmak için unutmayı bilmek gerekir; ancak unutmak bellek için de bir ihtiyaçtır: Uzak geçmişe ulaşabilmek için yakın geçmişi unutmak gerekir."
Alışılagelmiş kuramsal antropolojik/etnografik söylemin ötesinde, insanın dünyadaki mevcudiyet anlarının yazınsal sınırlarında gezinen Augé'den "unutma" üzerine cesur bir kitap. Yaşamı anlatı olarak kuran bellekte içkin olarak bulunan unutma'
Sosyolojide Fransız ekolünün ilk temsilcilerinden olan Marcel Mauss ve Paul Fauconnet, bu derleme çalışmada sosyolojinin bilim haline gelme aşamasında işlediği konuları, uyguladığı yöntemleri ve bölümlemeleri sunarlar. Sosyolojinin bugünkü konumuna gelmesi hususunda tarihsel değeri de olan bu makaleler, antropoloji ve diğer bilimlerle kurulan ilişkileri de örneklendirir.
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 100-120 /
Aktif Sayfa : 6
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.