Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 520-540 / Aktif Sayfa : 27
Jack London’un 1908 yılında yayımladığı bu öyküsü, Kuzey topraklarında ölümle yüz yüze kalan bir insanın ve köpeğin donarak ölmemek için verdiği mücadeleyi anlatıyor. Jack London’un vahşi doğanın pençesinde insanın acizliğini, hayatta kalma iç güdüsünü ve doğanın kazandığı mücadeleyi, vahşi doğa kanunlarını ile anlattığı bu öyküyü okurken umudu, çaresizliği, ölüm korkusunu, kabullenişi, yaşama azmini yazarın gerçekçi betimlemelerinde yaşayacak ve kendinizi buzla kaplı o coğrafyada bulacaksınız.
Midhat Paşa’nın Bağdat’ta kurduğu sanat okulları için yazılan Hâce-i Evvel (1871), Osmanlıdaki ilk modern ders kitaplarındandır. Sekiz cüzden oluşan ve ilk müzecimiz ressam Osman Hamdi Bey’in katkılarıyla hazırlanan bu eserde cebir, geometri, coğrafya, tarih, astronomi ve fen bilimleri derslerine ait konular, bu konuların öğretmenlerce öğrencilere nasıl öğretilmesi gerektiğine dair bilgiler, sorular ve şemalar vardır.Ahmet Midhat Efendi, hâce-i evvel unvanına bu eseriyle lâyık bulundu. Türk eğitiminin moder
Tükendi
Her türlü imkâna ve üretim araçlarına sahip sermayeder sınıf ile toplumun kırsal ve marjinal kesim ayrımını kabul etmeyen soylu bir adam seçkin bir tabakanın getirdiği tüm imkanları reddederek, toplumun bozucu ve yozlastırıcı etkilerinin dışında yaşamak ister. Bu tercihi, bulunduğu çevrede hor görülür işçi ve seçkin sınıf tarafından dışlanır ve aşağılanma çemberine alınır. Toplumsal duyarlılığı yüksek olan Rus yazar Çehov, Hayatım - Bir Taşralının Hikâyesinde, sosyal hayattaki kültürel çürümenin ve ahlaki
19. yüzyıl Rusyasında belli bir düzenin ve bu düzenin oluşturduğu çelişkileri, bir tiyatro eseri çatkısıyla eleştiren yazar, sosyo-ekonomik farklılaşmanın üst düzeye çıktığı bir dönemde sınır, yapı ve toplumsal dengelerin değişmesini feodal yapılı aristokrat bir ailenin bencillikleri, kabalıkları ve anlayışsızlıkları üzerinden eleştiriyor. Ekonomiye egemen olanlarla olmayanların yer değişiminin trajikomik bir şekilde elen alındığı eser, bir devrin sonunu ve yeni bir devrin başlangıcını işaret ediyor...
Beyaz Zambaklar Ülkesinde - Grigori Petrov - Maviçatı (Dünya Klasikleri)
Fransız iktisatçı, gazeteci-yazar Paul Lafargue, 1848 Çalışma Hakkı Devrimine cevap olarak yazdığı Tembellik Hakkı monografisinde kapitalist sistemin oluşturduğu çalışma koşullarını felsefi bir perspektifte sorguluyor ve eleştiriyor. Aşırı çalışmanın, aşırı üretimi aşırı üretimin de, aşırı tüketimi getirdiğini savunan sosyalist düşünür kapitalizmin kurallarına ve yasalarına karşı bir direniş anlamı taşıyan eserinde, emperyalizmin hürriyet ve refah yerine kölelik ve sefalet getirdiğini vurguluyor.Sanayi d
Yolu, sarsılmaz ahlakı ve doğruluğuyla ün yapmış insanların yaşadığı bir yer olan Hadleyburg Kasabasına düşen bir yabancı, kasaba halkı tarafından haksızlığa uğrar ve bu muamele kendisini son derece rencide eder. Fakat yabancı, bu durumu kabul edecek biri değildir incinmenin verdiği hırs ve intikam duygusu ile muhteşem bir plan yapar ve dürüstlüğüyle övünen kasaba halkını yozlaştırmak için hiçbir çabayı esirgemez.Amerikan edebiyatının usta yazarlarından Mark Twain, Hadleyburgü Yozlaştıran Adam da toplum de
Oscar Wilde hayat, aşk, sanat, ilişkiler gibi önemli konulara değindiği ve gözlemlerine dayalı toplumsal hayatla ilgili düşüncelerinden oluşan kısa cümlelerin bir araya getirildiği derlemesinde toplumsal görüntüyü ve ciddi, düşündürücü konuları, iğneleyici ve alaycı bir üslupla okura sunuyor.
Disiplinli, mükemmeliyetçi ve takıntılı bir ressamın üzerinde gizlilik ve saplantılı bir bağlılıkla çalıştığı göz kamaştırıcı bir kadın bedenini, kusursuz bir şekilde resmettiği on yıllık duygusal ve ızdıraplı sürecin anlattıldığı Gizli Başyapıt sanat dünyasında bir rehber niteliğine bürünmüştür.Bir sanatçının eseriyle oluşturduğu bağda tutkunun, abartının ve duygu karmaşasının çarpıcı ve sürpriz sonla biten hikayesi...
Tükendi
İnsanlığın İnsan olma sürecini ele alan Jack London, bunu bir çocuğun rüyalarından esinlenerek kaleme alıyor. Hem ilkel hem de çağdaş bir benliğe sahip olan bu çocuk, geçmişini gördüğü rüyalar aracılığı ile öğreniyor. Dostluğu Sarkık Kulak, düşmanlığı Kızıl Göz ve aşkı Hızlı ile tadan bu ilkel insan, tüm hayatı boyunca edindiği izlenimleri kendisinden sonraki kuşaklara aktararak bir yerde modern insan ile birleşiyor.Yüksekten düşme rüyalarının kaynağı nedir bilir misiniz? Atalarımız olan Ağaç İnsanların sık
Yetim bir kızdır Varvara Alekseyevna ve başına gelmeyen kalmamıştır. Uzaktan bir akrabası olan Makar Devuşkin sahip çıkar bu zavallı kızcağıza ama Makar Aleksiyeviç de üç kuruş kazandığı memur maaşıyla zar zor geçinen bir adamdır. Yine de sırf Varvarasını, meleğini mutlu etmek için varını yoğunu onun uğruna harcar ta ki elinde hiçbir şey kalmayana kadar. İkisi de yoksuldur, çaresizdir, zavallıdır ama birbirlerini ayakta tutmayı başarırlar. Birbirlerine her gün mektup yazarlar, her gün üzüntü ve sevinçlerini
Tükendi
Jack London’un Kurdun Oğlu adındaki derlemesinden alınan Bir Kuzey Macerası aşk uğruna çıkılan bir yolculuğu anlatıyor. Kabile reisi Naass, aralarındaki kan davasını bitirmek için atalarının düşman olduğu kabilenin son üyesi Unga ile evlenir. Evlendikleri gece Unga, denizden gelen beyaz bir adam tarafından gemiye bindirilerek kaçırılır. Naass, karısını bulmak ve intikam almak için yollara düşer.Aşkın, fedakarlığın, hırsın, mücadelenin ve adaletin hikayesini akıcı, sürükleyici ve sade bir dille okuyacaksını
1980'lerin Amerikasında, derin ekonomik krizin etkileri görülürken, sokakların en acımasız gerçekleri demiryollarında yaşanmaktadır. Bu ekonomik krizin oluşturduğu boşluklar, özellikle adalet kavramını sorgulatır duruma getirmiştir.Demiryolu Serserileri toplumun marjinal katmanlarından biri olan Jack Londonun, kaçak yolcu statüsünde trenle Amerikayı gezerek yaşamını sürdürdüğü, bazen dilencilik bazen hırsızlık bazen de aç kalarak hayatını idame ettirdiği gençlik yıllarını anlatan otobiyografik öykülerinden
Jack Londonın 1912 yılında kaleme aldığı Kızıl Veba, 2013te başlayan tehlikeli ve ölümcül bir salgını anlatıyor.Bedene nüfus ettiği andan itibaren çok kısa bir sürede öldüren veba mikrobu, insanlığın kaderini değiştirir ve modern dünya, salgına teslim olur. Uygarlıklar yıkılır. Yağmacılar şehirleri harabeye çevirir.Hastalıktan kurtulmuş çok az sayıdaki insan ise ilkel bir şekilde kabile hayatı yaşar.Salgından 60 yıl sonra sağ kalan tek kişi olan Profesör James Howard Smith, teknolojiden ve medeniyetten yoks
Bir kurt yavrusunun gözünden anlatılan Beyaz Diş, kuzey topraklarının soğuk ve acımasız yaşam şartlarını ortaya koyarken aynı zamanda insanların yaşamlarından da kesitler sunuyor.Yaşadığı çevrenin tüm vahşiliğine karşın hayatta kalan Beyaz Diş, annesiyle birlikte insanların eline düşünce tüm yaşamı değişmişti. Köpeklerin ve insanların tüm eziyet ve işkencelerine, açlığa ve esarete, sevgisizliğe ve nefrete karşın Beyaz Diş en sonunda sevgiyi bulur ama sevgiyi bulma süreci onun için hiç kolay olmayacaktır.
Hayatının bir döneminde boks ile ilgilenmiş olan Jack London, bu öyküsünde boks sporunun karanlık dünyasını gözler önüne seriyor. Yazar, spor müsabakalarında dönen şikelerin ve bahislerin eleştirisini yaparken, adaletsizliğe karşı bir baş kaldırışı konu ediniyor. Saf ruhlu, genç ve yetenekli bir boksör, genç ve güzel bir gazeteci ile yaptığı bir röportaj esnasında kirlenmiş ve yozlaşmış ruhlarla dolu bir dünyanın içinde olduğunu fark eder. Ve bu fark ediş ile birlikte sorgulamalar başlar. İleri ki günlerde
1900’lü yıllarda, Britanya krallığı zenginliğinin en üst sınırlarını yaşarken başkent Londranın doğu yakası fakirlik, açlık ve hastalıklarla mücadele eden insanlarla doludur. Jack London, toplumsal adaletsizliğin sosyolojik araştırmasını yapmak için halka karışır ve uçurumun kenarında yaşayan insanların hayat mücadelelerine tanık olur.Jack London, “Uçurum İnsanları” adını verdiği bu öyküsünde, güneş batmayan bir imparatorluğun, farklı yakalarında yaşayan insanlar arasındaki derin toplumsal sınıf ayrılığını
Güneşli Güney topraklarından bir gece ansızın kaçırılan Buck, kendisini hiç bilmediği bir dünyada bulur. Bu dünyanın yasası sopa ve dişin yasasıdır. Burada ya ölürsün ya da öldürürsün. Üçüncü bir seçeneğin yoktur. Artık yaşam acımasızdır ve Buckın bu acımasız Kuzey topraklarının yasasına uymaktan başka çaresi yoktur. Türlü acımasızlıklara katlandıktan sonra sevgiyi bulur Buck ama damarlarında akan vahşi kan onu yabana çağırmaktadır.
Hayatındaki tek dostu hayalleri olan a-sosyal bir adamın, aşk acısı çeken genç bir kadınla yaşadığı dört gece…Bir gece vakti yolları kesişen Nastenka ve ismini gizleyen kahramanımız, birlikte geçirdikleri bu dört gece boyunca, birbirlerine hikayelerini ve hayallerini anlatırlar. Kahramanımız, bu “beyaz geceler” olarak adlandırdığı zamanlar da Nastenka’ya ya aşık olur fakat duygularını gizler. Nastenka ise hâlâ bir yıldır haber alamadığı eski aşkını beklemektedir ama kahramanımıza da onu sevdiğini söyler.Kah
Hayatını bilime adamış, hastalıklı ve a-sosyal bir karakter olan Ordinov, bir gün kiralık oda aramak için evden dışarı çıkar ve kilisede gördüğü evli bir kadına âşık olur. Hikâyenin olay örgüsünü Ordinov’un, bu yasak aşkı üzerinden gelişen hadiseleri belirler. Dostoyevski, toplumun dışında kalmış, çevresi tarafından yalnızlaştırılmış ve aşk acısı çeken bir insanın, yaşadığı buhranları ve karmaşık duyguları derin analizleriyle gözler önüne seriyor ve okuyucuya, tüm bu yaşanılanların gerçek mi yoksa kahrama
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 520-540 / Aktif Sayfa : 27