Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 500-520 / Aktif Sayfa : 26
İstanbul Treni 20. yüzyılın en çok okunan İngiliz yazarlarından Graham Greene'in romancı kimliğini bulmaya başladığı yapıtıdır. Aynı zamanda akıcı olay örgüsüyle bir gerilim romanı tadında olup, aslında daha derin ahlaki temeliyle dikkat çeken romanlarından ilkidir. Sadakat, insanın kendisine ve başkalarına karşı görevleri, ülkesine bağlılığı, Greene'in ırkçılık ve komünizm üzerine kafa yorduğu romanının başlıca temaları arasındadır. Roman, Ostende'den İstanbul'a uzanan bir tren yolculuğuna çıkan bir grup i
Tükendi
Ben hasta bir insanım Huysuzum. Hiçbir cazibesi olmayan biriyim.
Keskin gözlemciliği, capcanlı karakterler yaratma yeteneği ve Rus toplumunun alt sınıflarına ilişkin bizzat deneyime dayanan eşsiz bilgisiyle döneminin en önemli edebi kişiliklerinden biri olan Gorki, devrimden sonra da 1917 öncesi döneme ilgisini kaybetmeyen Sovyet yazarlarındandır. Gorki 1925 yılında yayımlanan, en etkileyici ve en dramatik romanı olarak nitelenen Artamonovlar'da, devrim öncesi Rus kapitalizminin yükseliş ve çöküşünü işler. Toprak köleliğinin kalkmasından sonra özgürlüğüne kavuşan İlya A
Londralı beyefendi Phileas Fogg, üyesi olduğu Reform-Kulüp'te gazetesini okurken seksen günde dünyayı dolaşmanın mümkün olduğunu öğrenir. Bu olağanüstü yolculuk 19. yüzyılda sanayi devrimiyle gelen tren ve buharlı gemi gibi toplu taşıma araçlarının yanı sıra 1869 yılında açılan Süveyş Kanalı sayesinde yapılabilmektedir. Kulüp arkadaşlarıyla bu yolculuğu seksen gün içinde tamamlayacağına dair bahse tutuşan Fogg, aynı gün uşağı Passepartout'yla birlikte Londra'dan ayrılır. Bu meydan okumayla başlayan bin bir
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat'ın büyük yazarı, sadece toplumsal olayları değil, bireyin duygularını da olağanüstü tasvir yeteneğiyle aktarmıştır. Yazar, en ünlü eserlerinden biri olan Anna Karenina'da evlilik, aşk ve ölüm konularını derin bir gözlem gücüyle ele almış, muhteşem edebi dehasıyla işlemiştir. 1875-1877 yılları arasında Ruskiy Vestnik dergisinde tefrika edilen romanın ilk baskısı 1878'de yapılmıştır. Pek çok yazar ve eleştirmen Anna Karenina'yı gel
Büyük Üstat Leonardo da Vinci'nin heyecanla beklenen başyapıtı "Son Akşam Yemeği" yarım kalmıştır. Milano'daki Santa Maria delle Grazie manastırının yemekhanesi için yaptığı resim üzerinde aylardır çalışamamasının Leonardo'yu yılgınlığa gark eden bir nedeni vardır. İsa'ya ihanet eden havari Yahuda'nın kafasını resmederken esinleneceği bir model bulamamıştır. Bu amaçla şehirdeki en kötü insanın peşine düşen Üstat, bütün sokakları, meyhaneleri ve pazarları gece gündüz dolaşır. O sıralarda şehre gelen Bohemyal
Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809-1852): Ukrayna'da, orta halli toprak sahibi bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğunu etkileyen köy yaşamı ve Kazak gelenekleri eserlerine yansıdı, Ukrayna halk kültürünün ögeleriyle işlenmiş öyküler yazdı. Mizah anlayışı, gerçekçi tutumu ve canlı anlatımıyla Rus edebiyatında önemli bir yeniliğin öncüsü oldu. Bu yenilik, Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları, Petersburg Öyküleri ve Mirgorod Öyküleri'nde mizahın yanı sıra yaşam karşısında karamsarlık ve dünyanın köt
Hayvan Çiftliği - 128 1984 - 352 Dönüşüm - 79 Ömer'in Çocukluğu - 80 İki Şehrin Hikayesi - 536 Muhteşem Godisar - 70 İnsan Ne İle Yaşar - 126 Beyaz Zambaklar Ülkesinde - 230 Tula Teyze - 152 Sevginin Yasası Şiddetin Yasası - 111 Satranç - 62 Vahşetin Çağrısı - 104 Palto-Burun-Fayton - 102 Küçük Prens - 111 Gandhi Kılıçsız Savaşçı - 239 Kırık Kanatlar - 72 Ermiş - 103 Üsküdarlı İhtiyar - 104 Beyaz Diş - 280 İzis - 112
Dostoyevski’nin ilk dönem öyküleri... Daha önce yayımladığımız Beyaz Geceler ve İkiz gibi uzun öykülerden sonra Dostoyevski, kısalı uzunlu bir dizi metin kaleme almıştı. Yazarın sürgün dönüşü öncesi yazdığı öykülerin tamamı, böylece, bu öykü kitabıyla birlikte yeniden çevrilip Can Yayınları’nın Klasikler dizisinde yerini almış oluyor. "Dokuz Mektuplu Roman", "Yufka Yürek" gibi ünlü öykülerin de yer aldığı bu kitap, Dostoyevski’nin gençlik yıllarında edebiyata bakışını, etkilendiği kaynakları, konu edindiği
Tükendi
Yeraltından Notlar, Dostoyevski'nin 1864'te yayımlanmış hikayesidir. Birçok kişi tarafından ilk varoluşçu eser olarak kabul edilen hikaye, on dokuzuncu yüzyılın ortalarında Petersburg'da yeraltına çekilip insanların dünyasını küçümseyerek yaşayan isimsiz emekli bir memurun, yani diğer bir deyişle "yeraltı adamının" anılarından bir alıntıdır. Dostoyevski, kahramanının durumunu ve düşüncelerini etkileyici bir şekilde açıklayarak yeraltı insanının fikirlerinin karmaşasını, ruhundaki derin çelişkileri ortaya
Tükendi
“Sineklerin Tanrısı başlangıçta, ıssız bir adaya düşen çocukların serüvenlerini anlatan, küçükler için yazılmış bir öykü, R.M. Ballantyne’ın Mercan Adası’nın çağdaş bir uygulaması sanılabilir. Hatta Golding, kendine özgü buruk alaycılıkla, okuyucunun bu sanısını pekiştirmek istercesine, Sineklerin Tanrısı’nın başlıca iki kişisine Mercan Adası’ndaki çocuklardan aldığı Ralph ve Jack adlarını verir. Mercan Adası’nda Ballantyne, oldukça duygusal ve biraz da bön bir iyimserlikle, gemileri battıktan sonra Pasifik
Tükendi
Zweig bu derlemede yer alan iki novellasında kitaplara, edebiyata ve sanata bağlılıklarını saplantı haline getirmiş insanların hikâyelerini anlatır. Her iki yapıtın da arka planında I. Dünya Savaşı, değişen kültürel hayat, yozlaşmış Avrupa, ekonomik bunalım ve yoksunluklar vardır. Ancak Zweig’ın karakterleri bütün dikkatlerini öyle mutlak bir coşkunlukla kendi ilgi alanlarına yöneltmişlerdir ki savaşın ve vahim sonuçlarının farkına bile varmazlar. Sahaf Mendel, eşsiz belleği ve bilgisiyle Viyanalı entelektü
Tükendi
Zweig bu derlemede yer alan iki novellasında kitaplara, edebiyata ve sanata bağlılıklarını saplantı haline getirmiş insanların hikâyelerini anlatır. Her iki yapıtın da arka planında I. Dünya Savaşı, değişen kültürel hayat, yozlaşmış Avrupa, ekonomik bunalım ve yoksunluklar vardır. Ancak Zweig'ın karakterleri bütün dikkatlerini öyle mutlak bir coşkunlukla kendi ilgi alanlarına yöneltmişlerdir ki savaşın ve vahim sonuçlarının farkına bile varmazlar. Sahaf Mendel, eşsiz belleği ve bilgisiyle Viyanalı entelektü
“Sait Faik yolda, sinema önünde, otobüste, köprü üstünde, vapurda, Gülhane Parkı’nda, ne bileyim bir dükkânda ya da İstanbul’un en kıyıda köşede kalmış bir yerinde rastladığı insanları kollarından tutup öykülerine sokuşturur. Tabii, bu öyküleri düzmek için yanaştığı her insana hemencecik el atmaz, onları, kavun alıyormuş gibi iyice tartar, koklar ve öykü olabilecek bir yan bulduktan sonra onlara kucak açar. Çünkü ona göre her insanın içinde öykü bulunmaz. Yazara düşen iş, içinde öykü taşıyan insanı kıstırm
Ottoline Brown ve onun en iyi arkadaşı Bay Munroe okula başlıyorlar… ...ama gittikleri yatılı okulda acayip şeyler oluyor. Tabii hiçbir şey kahramanlarımızı korkutamaz.
Tükendi
Issız, soğuk ve yabancı Kanada Ormanlarında altın aramak için yollara düşen iki arkadaştan biri sakatlanır, diğeri ardına bakmaz, hızlı adımlarla kendi yoluna devam eder. Kalan için artık açlıkla, soğukla ve ormandaki vahşi hayvanlarla mücadele etmesi gereken yeni bir hikâye başlar. Yaşama umudunu bir girdap gibi yüreğinde taşıyan karakterin, hayata tutunma çabasını ve yaşamak için birbirlerini yiyen canlıların savaşını okurken yazarın eşsiz üslubuna hayran kalacaksınız.
Dostoyevski’nin gençlik yıllarında kaleme aldığı Yufka Yürek te, insan ruhu üzerinde yapılan derin psikolojik tahlilleri görmekteyiz. Kişilik bölünmesi yaşayan uyumsuz karakterlerin yer aldığı öyküde, kadın-erkek ilişkilerinde sıkışan duygusal dalgalanmalar göze çarparken, ani ruhsal değişkenliklerin sadece insan yaşamının zemini ile değil, zeminin altıyla da ilgili olduğunun saptanması yapılıyor.
Dostoyevskinin bir anti-kahraman başyapıtı olan bu eserde, kendisiyle çelişkiler yaşayan, hayata tutunamayan ve ağır çöküntü yaşayan bir karakter ele alınır. Özellikle varoluşunun kökenlerini sorguladığı bölümlerde yazar, hayal ürünü olarak nitelendirdiği bu anti-kahramanla hem kendini hem de zamanının insanlarını sorgulamaktadır. Yeraltından Notlar, belki de Dostoyevskinin hem bir itirafı hem de döneminin boş insanlarına olan nefretini kustuğu bir kitaptır.
Tükendi
Mali olarak çökmüş bir generalin yanında özel öğretmen olarak çalışan Aleksey Ivanoviç, gönlünü generalin üvey kızı Polinaya kaptırmıştır. Polinanın gönlünü kazanabilmek için bu yoksul gencin tek çaresi, kumar oynayıp zengin olmaktır. Fakat bilmediği şey paranın bir insanın aşkını satın almaya yetmeyeceğidir.
Dostoyevski’nin bir gazete ilanından esinlenerek yazdığı ve psikolojik tahlillerin ön planda olduğu bu öyküde, 16 yaşındaki genç bir kızın çaresizlik sonucu 41 yaşındaki bir adamla evlenmesi ve kadının intiharıyla sonuçlanan bir son anlatılıyor. Sevgisini dile getiremeyen ve karısını sürekli aşağılayan, aşağıladıkça daha çok aşık olan hastalıklı bir adam bastırdığı duygularını, hastalıklı bakış açısını vicdani bir sorgulamaya dönüştürüp, kendi kurduğu mahkemede, okuru bir yargıç gibi görüp, vicdan muhaseb
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 500-520 / Aktif Sayfa : 26