Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 350 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
(...) Merdivenlerin sonunda yüzükoyun yatan bir ceset vardı. Bacakları üst kat zemininde, belden aşağısı basamaklardaydı. Sağ elinin gevşemiş parmakları halen bir tabanca tutuyordu. Arkasında iki metreye yakın kızıl bir leke bırakmıştı. Sürünerek de olsa uzaklaşmaya çalıştığı açıktı. Ziya cesedin başını çevreleyen lastiğe baktı. Yüzünde maske olduğunu anladı. Cesedin üzerinden atlayarak, diğer tarafına geçti. İki basamak indi. Olduğu yerde çömelip cesedin yüzüne baktı. Kendisine gülümseyen bir fare görünce
Türkiye’de kooperatifler üzerine çalışma yürüten antropologlar dışında sanki herkes için kooperatifler konuşulmuş, tartışılmış araştırılmış ve keşfedilmiş bir konu olarak toplumun bilgi dağarcığında ve arşivlerde yerini almıştır. Kooperatifleşme başı sonu herkes tarafından tahmin edilen çok bilindik bir hikâyedir âdeta. Bugün ise tam tersine kooperatifleri “bilindik” değil, “bilinmedik” kılan bir bakış açısına daha çok ihtiyacımız var. Globalizmin tüm dünyayı şiddetle kuşattığı, ulus devletlerin uluslararas
Meraklılarının sabırsızlıkla beklediği, Çağatay Yaşmut'un kahramanı Başkomiser Galip; dört romandan sonra şimdi de birbirinden heyecanlı ve sürükleyici, yepyeni maceralarının olduğu yedi hikâye ile okurlarıyla buluşuyor.
Tükendi
Edebiyatımızın özgün kalemi Nahid Sırrı Örik’in dergilerde, gazetelerde kalmış öykülerinden oluşan bu derlemesi ilk kez bir kitap olarak yayımlanıyor. Örik’in edebiyatının takipçileri, onun insan ruhunun en dramatik anlarını dile getirmekteki derinliğini, örtülü olanın derinine inmekteki yetkinliğini gayet iyi bilirler. Ancak iyi okurları onun “müstehzi” gülümsemesini de yer yer satırlarında yakalarlar.Hep ayrık duran kimliği ve bakışıyla Nahid Sırrı Örik’in bu derlemesinin de diğer yapıtları gibi okurların
Nahid Sırrı Örik, imparatorluktan cumhuriyete geçiş döneminin yazarıdır. Bir dönemin kuruluşunu olduğu gibi, bir dönemin çöküşünü de gözlemlemiştir. Üstelik babasının görevi nedeniyle sarayın çöküşünü yakından izleme olanağını da bulmuştur. Gerek tarih merakı, okumaları, araştırmaları, gerekse bu içeriden edinilen bilgiler onu çöken Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına ilişkin yazarlar içinde ayrıcalıklı bir yere koyar.Bu nedenle onun kaleminden Saray Kadınları biraz tarih, biraz anı, biraz dertleşme bir
Nahid Sırrı Örik, “İlk eserim” dediği Kibar Fahişe Zeynep’i (Zeynéb la Courtisane) Fransızca kaleme almış, bu uzun öykü 1927 yılında Paris’te yayımlanan Les Ouevres Libres dergisi tarafından okuyucuya sunulmuştur. Sultan’ın Öfkesi’yse (Colère de Sultan) 1933 yılında İstanbul’da basılmış, yine Fransızca bir öyküdür. Bir Türk yazarının altı yıl arayla iki Fransızca eser yazması, daha da garibi ikincisini İstanbul’da bastırması ilginç, üstüne düşünülmesi gereken bir durum. Uluslararası bir şöhret mi kazanmak i
Tarih nerede biter ve roman nerede başlar? Romancı tamamen muhayyelesinde yarattığı mahlukları istediği ve dilediği şekle koyabilir; halbuki romanın şahıslarını tarihten almışsa, onlara dilediği şekli ve simayı verebilir mi? Bu meseleyi ilk düşündüğüm zaman gençliğin ancak eşiğinde bulunuyordum.Nahid Sırrı Örik, “Tarihle Romanın Hudutları” adlı denemesine aklını gençliğinden beri kurcalayan bu soruyu sorarak başlar. İlerideki yıllarda Kösem Sultan üzerine yazmak istediğinde aynı soruya geri döner ve eserini
Tükendi
Son zamanlarda, mutfak yazınımızda, çeşitli türlerde kaliteli ve güzel çalışmalara rastlıyoruz. Bu, mutfağımız açısından sevindirici... Daha önce Bir Aşçının Dünlüğü ve Kelimelemeler adlı eserlerini keyifle okuduğumuz Murat Aslan, Şef mi Olacaksın Sen? adlı son çalışmasıyla, tarife ve yemek kültürüne eğilen kitaplar dışında, âdeta çok iyi bir "sohbet" tarzı geliştiriyor. Murat Aslan, mutfağı teorik ve pratik yönleriyle iyi tanıyan ve içinde yaşayan bir uzman. Dolayısıyla, mutfak konusunda yatırımcısından aş
Tükendi
´Giovanni Boccaccio İtalyan dilinde düzyazının temelini atan yazardır. Yazı dili olarak Latincenin kullanıldığı on dördüncü yüzyıl İtalya´sında, Boccaccio başyapıtı ´Decameron´u halk ağzıyla (İtalyanca) yazmış, bu kitabında hem bir çağın günlük yaşama biçiminden gerçekçi gözlemler aktarmış, hem de İtalyan dilinin daha sonraki gelişme aşamalarına kaynak oluşturacak bir düzyazı düzeni kurmuştur.´ (..) Veba salgınından kaçmak için bir araya gelen yedi genç kadınla üç genç erkek ´gönüllerince yaşayarak gülüp eğ
"Ülkemizde içki içmeyenlere gösterilen hoşgörü ve anlayış, içenlere gösterilmediği sürece, toplumda ayrışma, hatta düşmanlaşma daha da ağırlaşarak devam edecektir." "Alkollü içecekler, bilinen tarih boyunca hep var olmuş, insanoğlu bu çekim gücü yüksek olan maddeyi tüketmekten hiç vazgeçmemiştir." "Ne dinsel ne de polisiye önlem ve baskılarla insanların içki içme özgürlüklerinin önüne tam olarak geçilmesi mümkün olamamıştır. Tarihimizi irdelediğimizde, benzer pek çok yasaklamaların ve baskıların sonuçsuz
Bu kitap sizi değişikliğe, daha uygar, etik ve daha sağlıklı bir beslenmeye davet ediyor!.. Hayvansal ürünlerle beslenmek yalnız kalp damar hastalıkları ve kanseri değil, başka pek çok hastalığı da tetikler. Buna karşılık vegan beslenme, yaşı ve cinsiyeti ne olursa olsun, herkesin sağlığını olumlu etkiler. Doğru beslenmeye ne kadar erken yaşta başlarsanız, sağlıklı yıllarınız o kadar uzun olur. Bugünden bitkisel beslenme alışkanlığı kazanarak gelecekte kalp krizi, felç, şeker, kanser gibi hastalıklara yakal
Eski yeni çehreler, çoğu da tanıdık simalar birer birer zihnimde canlanırlarken esmer güzeli kızın sesi kulaklarımda yankılanıyordu. "Ben hayallerin terzisiyim. Kumaşları özenle seçer, düşlerimle süslerim!" Salgının yüz yetmiş dokuzuncu gününde saat yedi kırk dördü gösterirken bir hayalin içine çekilip yazmaya başladım... Seslerin, kokuların, tatların, müziğin, takıntıların peşlerinden sürüklenirken hem siz okurlarıma hem yaşanmışlıklara hem de kendime haksızlık etmek istemem! En iyisi neyin gerçek neyin
Yazmadan dur da görelim! "Yazmamanın ya da yazmanın grevi olmaz; yazmak da bir çeşit mahkûmluk, yazıya mahkûm olma hâli." Güzel yemekleri düşünmeden dur da görelim!"Olur mu öyle şey? Hayata gözlerini yummaya benzer güzel, lezzetli yemekleri düşünmemek, düşlememek." "Yemekle ilgili cümleler, paragraflar, sayfalar da öykülerin, romanların kahramanlarından sayılırlar. Yani vazgeçilemezler." Ne çok şey yemişim, ne çok değişik yemeğin varlığından haberim olmuş. Hepsi... hepsi... günlerime sığmış, anılarımda
"Unutulmuş Ekmekler'in ardından, geçmişten ve anılardan söz edebilmek için bu kez de tatlılara sığındığımı söylemeliyim. Unutulmuş tatlılardan söz etmek, geçmişe açılan bir pencerenin önünde durmak, eski dostların ya da hiç tanımadığınız kişilerin evlerine girmek, onlarla birlikte anıları durdukları yerlerden çıkarmak, duygulanımları harekete geçirmek, artık bizimle olmayan ama hepimizde derin izler bırakmış sevdiklerimizi yeniden aramıza almak gibi... 100'den fazla tatlı tarifi unutulmuş lezzetleri yenide
Kararımı verdikten sonra ona ne bir açıklama ne de sitemde bulundum. Neye sitem edecektim? Ondan ne isteyebilirdim? Bu güzel ve iyi insanı gelecek dolu bu hayatı neden alt üst edecektim? Zaten kapma noktalarında ilk adımı atan, zalim ya da bahtsız olamaya zorlanmış olan kişi sorgulanmamalı ve yargılanmamalıdır. Onun bu duruma düşmesini istemedim. O, acı çekmeyi hak etmemişti. Bense, onu rahatsız ederek bana duyduğu saygıyı kaybetmek istemiyordum. Gururu, kadının en önemli görevlerinden biri olarak algılamak
Tükendi
Dönemin Osmanlı coğrafyasında uzun yolculuklar yapan, İstanbul'da kaldığı yıllar nedeniyle neredeyse şehrin bir hemşerisi addedilen, tarihte Türk dostu olarak anılan Pierre Loti, döneminin önemli oryantalistlerinden biriydi. Fransız Devrimi'yle başlayıp Aydınlanma Çağı ve Sanayi Devrimi ile devam eden, sonunda da peş peşe iki dünya savaşına yol açacak olan batının önü alınamaz hızının karşısında, doğunun yavaşlığını sevmiş, bu yaşamda daha insani ve hatta ulvi bir yan görmüştü. Umudunu Yitirmiş Kadınlar adl
Ankara'daki küçük İngiliz topluluğu tuhaf ilşkileri, duygusal tutarsızlıkları ve dedikodularıyla ünlüdüydü. En başta bu durum, gizli bir görevle Türk-Rus sınırına giderken Ankara'da bir iki gün geçiren Hand'i yalnızca tedirgin ediyordu. Ama sonra casus olduğuna ilişkin dedikodular onu geçekten ele verdi. Gizli bir üssün fotoğraflarını çekmek, görevinin yalnızca bir parçasıydı. Daha da önemlisi filmi Londra'ya ulaştırmaktır. Ama partilerde ileri geri konuşan diller yüzünden peşini komünist ajanlar, ordu ve
Tükendi
seçkin kitapçılarda, www.oglak.com'da, internet satış noktalarında ve Zambak Sokak, 21 Beyoğlu'nda "Ölümü beklemek sabırsızlığıma ve korkusuz bulunmak için vermiş olduğum metanet kararına rağmen bütün damarlarıma büyük bir korku yayılmaya başladı. Pencerenin önünden çekilmek istedim.Fakat nereye kaçacaktım? (...) Şimdi artık ay ışığının yardımıyla biçiminin bütün ayrıntılarını seçebiliyordum. Kazan büyüklüğünde bir baş... Üzerinde o ürkütücü büyüklüğüne uygun beyaz sarıklı bir kavuk... Birer lombar deliği s
Tükendi
İnsanlık tarihi doğadan duaya bir yol alış olarak da değerlendirilebilir. İnsan, "kültür" aracılığı ile bir parçası olmaktan, hâkimi olmaya doğru konum değiştirdiği doğadan kopmasıyla ortaya çıkan boşluğu "dua" ile doldurdu.Canlı varlık insanın doğaya yabancılaşması ve kendini "canlı-üstü" sayar hâle gelmesiyle koşut biçimde, doğanın yerine konulan doğaüstü varlıklara yakarı, maneviyatın temeli oldu. Kısaca, doğa gitti dua geldi!.. Elinizdeki kitap, yukarıdaki iddiaları temellendirme yolunda özellikle end
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 350 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1