Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 350 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
İstanbul'a döndüğümüzde ertesi yıl adaya bir kez daha geleceğimizi bilmiyorduk. Ne var ki ada, özellikle de bir haftamızı geçirdiğimiz Bademli köyü beni derinden etkilemişti. Daha önce de Ege'nin çeşitli yerlerinde, Söke'deki Doğan Bey (Domaçe), Fethiye'deki Kayaköy (Levissi) gibi terk edilmiş Rum köyleri görmüştüm. O köyler 1923 Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesiyle birlikte boşalmıştı. Adadaki diğer Rum köylerinde olduğu gibi Bademli'de de durum aynıydı. Adanın Rum nüfusu devletin yaptırımları sonucu ada
"Doymak mı, içmek mi? Her ikisi de. Amaç doymaksa, bir biçimde doyuluyor. Amaç içmekse, bir biçimde içiliyor. Doymakla içmek arasında kopmaz bir bağ var; hayatla yemek ve su arasındaki bağ gibi. Karın doyurmanın ötesinde, yazılanların odağındaki yeme-içmenin dünyasında gezinip duruyorum ben. Yani, yemenin edebiyat yapıtlarındaki gölgesinin peşindeyim ben. Onlarda, yemek tarifinden güzel sofralara, değişik yemeklerin insan ruhu üzerindeki bıraktığı izlere, şiirlerdeki yeme-içme imgelerine, öykü ve deneme
Yetmişli yılların sonunda, Zonguldak'ta korkunç cinayetler işlenir. Cinayet mahalline yakın oturan Yıldız Alatan, kurban ile katili bir araya getiren rastlantının ardındaki gizemi araştırmaya karar verir. Polisiye romanlara düşkün Yıldız Alatan, usta bir terzi, dört dörtlük bir ev kadını, tatlı bir komşu, iyi bir dosttur ve en büyük hayali, günün birinde gizemli bir olayı çözüme kavuşturmaktır. Kolları sıvayan Yıldız'ın detektiflik macerası giderek karmaşıklaşacak, ancak dostlarının da yardımıyla en içind
Metin Çakır da Kim? Hercule Poirot kadar zeki, Sherlock Holmes kadar dikkatli, Mike Hammer kadar çapkın, James Bond kadar yakışıklı, Philip Marlowe kadar pervasız... Yok canım, nerdee! O, Tarihin en ahlaksız, sahtekâr, korkak, yalancı, maço, vb karaktersiz karakteri. Ama insan gene de onu sevmeden edemiyor. Yıldız Cinayetleri, Resim Cinayetleri, Konsey Cinayetleri ve Karakol Cinayetleri'nin olağanüstü detektifi Metin Çakır, tuhaf Ötesi maceralarına Park Cinayetleri'nde de devam ediyor...
Önce Elena'ya baktı, sonra da o güzeller güzeli çocuğa. Birlikte o kadar mutlu görünüyorlardı ki, ona böyle bir hikâyeyi yazdırdıkları için neredeyse içinden ikisine de küfredesi geldi, dilini ısırdı. Resme baktı. Tekrar baktı. Telefonun metal aksamı ısınıp da elini yakana kadar, birkaç dakika daha boş gözlerle baktı ekrana. Sonra "sil" tuşuna bastı. Elena da oğluyla beraber melek oldu, gitti. Melek Tokadı, gerçekliği sertçe kıran öykülerden oluşuyor. Şaşırtmacalar tekinsizliğin kapısını aralıyor ve bu
Edebiyat, kurgusunun ummadık, beklenmedik dönüşümleriyle, sıra dışı anlatımıyla ve sözleriyle, sözcükleriyle beynimizde haz uyandırmalıdır. Yazar, yazdığı her paragraftan sonra kendi kendine "Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!" demeli ve bu sloganı iki yüz otuz iki sayfalık bir yapıtta en az on beş kez tekrarlamalıdır. Kısa öykü, buna çok elverişli olanaklar sağlayan bir edebiyat türüdür ve bu niteliklere büründüğünde sadece yazanına değil, okuyanına da iyi gelir. Benimle Çıkar mısın? okuyanı he
Tükendi
Arabadan iner inmez etrafa bakındı. Sarhoş denizcilerle doluydu sokak. Kimisi kusuyor, kimisi yoldan geçenlere sataşıyordu. Dekolte giysili şuh kadınlar, evlerin aralık panjurlarından onlara vücutlarını sergiliyor, cilveyle ve işveyle içeri davet ediyorlardı. Rum kabadayılar ceketlerini omuzlarına atmış, dudaklarında sigara, tespihlerini sallayarak tur atıyorlardı. Çoğunun yüzünde bıçak yarası izi vardı. Muhabbet tellalları, onları saygılı bir tavırla selamlıyorlardı. (...) Şeytan ona akıl vermişken ve hazı
Tükendi
Türkiye'de halk tarafından benimsenmiş ilk çok sesli müzik türü olan tangonun başlangıcı olarak kabul edilen Mazi'nin ve Özleyiş (Kemanımla ona bir ses...), Suna, Kimse Sevgimi Bilmez gibi daha birçok tanınmış tangonun bestecisi Necip Celâl Andel hakkındaki bu kapsamlı çalışma, müzikal bir monografi olmanın çok ötesinde bir serüven sunuyor okurlara. Kitabın birinci cildi, Andel'in tangoları ve sanatından başka bestecinin aile öyküsü ve yaşadığı İstanbul'u, müziğinin arka planını anlatırken geç Osmanlı'da ba
Öykülerin birbirini tamamlayarak yol aldığı bu kitap, aşkı ve yaşamı tutkuyla deneyen bir avuç gencin, ama öncelikle İstanbullu bir genç kızın anlatısı... Genç olmanın belki de son kez bu denli düşsel, tutkulu ve masum olduğu yetmişli yıllarda, Bern'de konservatuvar sınavlarına hazırlanan genç kız, İstanbul'dan kalma koruyucu anıları ve şimdinin akışkanlığı içinde dünyada kendi adına bir öykü kurmanın yollarını ararken, bizi de sahne kostümleri gibi tamamlayıcı karakterlere dönüşen kıyafetlerinin eteğinde s
"Adım Yeşim Yıldız... Ben suçsuzum. Sadece kaderimin sonucunu yaşıyorum. Asıl suçlu kendini biliyor. Senin...can aldığın yerdeyim. Gelip beni kurtarmanı bekliyorum. Kırk sekiz saat içinde gelmezsen...günahının bedelini ben ödeyeceğim! Kurtar beni!" Büyükannesinin her biri hayata dokunan masallarıyla büyümüş kız çocuğu... Akrabalarının sevgisi ve nefreti arasında kalmış genç kadın... Dokunulmaktan hoşlanmayan bilgisayar kurdu genç adam... Evinde beslediği tuhaf yaratıkla bağ kuran hacker... Aile bireylerind
"Yılın hemen her günü, türlü meyve kokularının hâkim olduğu bir fabrika... Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında Osmanlı çileği, ahududu ve Tokaloğlu kayısısı; Yine Temmuz ve Ağustos aylarında Kütahya ve Afyonkarahisar vişnesi; Eylül ayında Isparta güllerinden üretilmiş gül suyu, Ekim, Kasım, Aralık ve Ocak aylarında Dörtyol portakalı, Mersin turunç ve limonu, Bodrum mandalinası, ayrıca Brezilya ve Yemen kahveleri, Gana kakaosu... Bütün yıl boyunca bu muhteşem aroma bombardımanından sadece fabrika değil, çevre
Hayatı doğrudan anlatacak cesaretimiz yoktu, biz de kelimelerle oynaştık..." Murat Aslan Daha önce Bir Aşçının Dünlüğü adlı kitabını yayımladığımız Murat Aslan'ın bu kez şiirlerini bir sosyal sorumluluk projesi olarak sunuyoruz okurlarımıza. Geliri görme engelli çocuklara burs olarak dağıtılacak olan bu kitabın kapağı Braille alfabesiyle basıldı ve tüm sayfaları birer QR kodu içeriyor. İnternetten telefonunuza Kelimelemeler Aplikasyonu'nu indirdiğinizde bu kodları okutarak şiirleri y
Edebiyatçıların, ressamların ürünlerinde rastladığımız, atasözleri ve deyimlerde sık sık karşılaştığımız; zencefilden patlıcana, turunçtan cevize meyvelerin, sebzelerin, baharatın, kuruyemişlerin, lezzetlerinin dışında anlatacak çok şeyi var... Bu kitapta Faruk fiüyün'ün rengârenk manavını, kokusuna bayıldığı aktarını, her mevsimde lezzet deposu olan kuruyemişçisini onunla birlikte gezecek, okuduğunuz her sayfanın âdeta kokusunu duyacak, tadını alacaksınız. Oğlak sizi bir kez daha lezzetli ve mis kokulu bi
Tükendi
Fransız aristokrat, felsefeci, sadizmin babası ve erotik edebiyatın usta yazarı Marquis de Sade'ın iki ciltte topladığımız Hikâyeler/Hikâyeciklerinin ikinci cildi Aşkın Suçları, tabii ki "Oğlak Klasikleri" arasında... "Bakın işte" der Courval'a, "yeryüzünde zavallı Florville'den daha suçlu, daha günahkâr biri olmadığına şimdi inanıyor musunuz? Beni tanı, Senneval, hem kız kardeşin olan hem de Nancy'de baştan çıkardığın kızı tanı, oğlunun katilini, babanın eşini, anneni idama gönderen alçak, rezil yaratığı
Kadıköy, Moda'da işlenen kanlı cinayetler ve cinayetlerin peşinde bir başkomiser... Galip bu kez bir profesörün ölümünün ardındaki gizemi çözmeye çalışıyor. Oğlak Yayınları, polisiye edebiyatın usta yazarlarından Çağatay Yaşmut'un, "Başkomiser Galip Polisiyeleri"nin beşinci kitabı, Moda Cinayetleri'ni yayımlamaktan gurur duyar... (...) cesedin bırakılış pozisyonu çok garipti. Bunca yıllık meslek hayatımda hiç böyle bir şey görmemiştim. Adamcağız, Kâbe resmi ve dinsel motiflerle bezeli yeşil bir seccadenin
"Beyaz bir hayalet kadar sessiz ve hareketsiz bu örtülü kadınla yalnız kalırdım. Küreğe geçer, ters yöne doğru çekmeye başlardım. Açıklara doğru uzaklaşırdık. Yeterince uzaklaştığımıza karar verdiği bir anda kollarını bana uzatırdı. Bu yanına oturmak için beklediğim bir işaretti. Ona dokunduğumda titrerdim. Bu ilk temasla içime ölümcül bir güçsüzlük çökerdi. Başörtüsü Doğu kokularına bulanmış olurdu. Vücudunun teması diri ve soğuktu. (...) Günümüz Türk kadınlarının unutmaya yüz tuttuğu uzun etekli bir ceket
"Kendisinden söz etme fırsatı bulacağımız Matmazel de Villeblanche ‘doğadaki sapmalar arasında o yarı filozofları, hiçbir şey anlamaksızın her şeyi incelemeye, çözümlemeye çalışan o yarı filozofları en fazla düşündüren, onlara en garip gelen, belli yapıda ya da belli yaradılıştaki kadınların kendi cinsiyetlerindeki insanlara karşı duydukları o tuhaf istektir' diyordu. (...) ‘Sappho'nun çok öncesinde ve sonrasında bize bu tür fantezileri, bu tür tercihleri olan kadınları sunmamış ne tek bir ülke ne de tek bi
Ben basit, sıradan, düz bir ev kadınıydım. Ve hepsinden önce bir anneydim. Düşünmem gereken on beş yaşında bir kızım, sorumlu olduğum bir yengem vardı. Aysel'i kimin, nasıl ve neden öldürdüğü umurumda değildi. Dandik bir losyon için ne kadar ileri gidilebilir? Ya da son kullanma tarihi geçmiş kırışıklık giderici krem için? Selülit jeli uğruna insanlar cinayet işler mi? Maceraperest Kitaplar'ın yepyeni dizisinin ilk kitabı, Krem Bahane Cinayet Şahane, eğlenceli ve sürükleyici bir "Zuhal Aydan Macerası." Tabi
"Muhterem efendiler, sizi günlerce işgal eden, uzun ve ayrıntılı açıklamalarım, en nihayet mazi olmuş bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklığı davet edebilecek bazı noktalar gösterebilmişsem, kendimi bahtiyar sayacağım. Bu açıklamalarımla, milli hayatı sona ermiş varsayılan büyük bir milletin, bağımsızlığını nasıl kazandığını ve bilim ve tekniğin en son temellerine dayanan, ulusal ve modern bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün vardığı
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 350 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3