"Birçok çocuk günlerce babalarını bekledi, ama onlar gelmedi. Birçok anne, oğullarını bekledi. Birçok kız, erkek kardeşlerini bekledi. Birçok kadın, kocasını bekledi. Birçok kız, sevgilisini bekledi Gelmediler."
Samira Osmanbegović-Bakšić, savaşı birebir yaşamış insanların başlarından geçenleri anlattığı 19 hikâye ile savaşın acımasızlığını gün yüzüne çıkarıyor. Yetimhanede kalan çocukların para karşılığı İtalyanlara evlatlık verilmeleri ya da Sırp Hastanelerine savaş esiri olarak düşen Boşnakların tedavi
Otobiyografiler her ne kadar bir kişi ve onun çevresinde dönen dünyanın bir yansıması olarak görülseler de, aynı zamanda o hatıraların geçtiği zamanı ve mekânı anlamlandıran metinlerdir. Bu minvalde William H. McNeill'in bu otobiyografi çalışması, sadece öz hikâyesini paylaşmasıyla değil; kendi uğraş alanının, yani tarihçiliğin ve tarihyazımının nasıl dönüştüğünü kendi tecrübeleri üzerinden anlatmasıyla da önemli bir anlatıdır.
Bu çalışmada, McNeill'in kurduğu ilişki ağları üzerinden -daha çok tarih disipl
Einstein'ın beyninin çalınmasından XIV. Louis'in kalbinin korkunç sonuna kadar, ünlü kişilerin
vücut parçalarına neler olduğunu bilmek ister misiniz? Ceset hırsızları, çalınan organlar, tuhaf
gelenekler, vampirler ve çok daha fazlası... Bu kitapta, modern tıbbın karanlık tarihi mizah ile
harmanlanıyor. Carlyn Beccia, Avrupa ve Amerika'da yaşanan sansasyonel olayları eğlenceli bir
dille okuyucuya sunuyor.
Her yaştan okuyucunun ilgisini çekebilecek Kimin Kafası Kimin Cebinde'de bulabileceğiniz ünlü
isimler ve
Her olayda biz aklıkarışık ve çıldırmış yaratıklarız. Kendi benliklerimize, birbirimize, manevi ve maddi dünyaya yabancıyız. Hatta gözümüze ilişen ancak benimsemediğimiz bir zaviyeden, deliyiz biz.
Yabancılaşmanın bizi beklediği bir dünyaya doğuyoruz. Potansiyel olarak insanlarız ancak yabancılaşmış bir haldeyiz ve bu hal sadece doğal bir sistem değil. Halihazırdaki kaderimiz olarak yabancılaşma, sadece insanın insana uyguladığı insafsız bir şiddet ile gerçekleştirilir.
Bu kitap, günümüzde, kendi benlikleri
"Eğer bir gün bu çatışmalı sürecin muhasebesi yapılacak olunursa görülecektir ki PKK'nin
Kürtlere verdiği zarar, 1930'lardaki Stalin'in Ruslara verdiği yıkıma benzerdir."
"Örgüt ortamlarında bir tek ölüler seviliyor. Bundan dolayıdır ki koğuşumuzdaki eğitim odasının
duvarında ‘Aramızda en iyilerimiz bizim için öldüler.' yazıyor."
Aytekin Yılmaz'ın eşsiz anlatımıyla, Abdullah Öcalan'ın 1998 yılında Şam'dan Yunanistan'a,
oradan Moskova'ya ve ardından Roma'ya geçişine, en sonunda Kenya'da tutuklanıp İmralı'da
Muhammed Marmaduke W. Pickthall'ın ilk yayınlanan romanı Balıkçı Said, yazarın iki yıllık Orta Doğu gezisinin ürünüdür. 19. yüzyıl Suriyesi'ndeki halk hikâyelerini, deyimleri, sosyal ve siyasî yapıyı gerçeğe çok uygun bir şekilde tasvir eden Pickthall, ayrıca Doğu medeniyetinin ve toplumunun hayat dinamiklerini eleştirel bir şekilde okuyucusuna sunar. Romanın kahramanı Said, bir karakter olarak Doğulu insanın üç özelliğine sahiptir: Maceraperestlik, bilgelik ve kalenderlik. Tutkulu bir insandır. Bazen paras
Babaannem, babaannemiz...
Sahi çoğumuzun yanı başında bir babaannesi vardı değil mi; dizinin dibinde oturduğu, dara
düştüğünde sığındığı, hayat tecrübesiyle yönlendirmesine ihtiyaç duyduğu?
Günümüzde yaşanılan acayiplikleri anlamlandıramayıp, bu yaşanılanların akıl işi olmadığını hâl
lisanıyla zihinlerimize mıh gibi kazıyan...
Bu dünyaya gözlerini yumsa da her daim hakikate gözlerinin açık olduğunu bildiğimiz
babaannelerimiz, anneannelerimiz, dedelerimiz, teyzelerimiz, amcalarımız... Göğe yükselen
çınarları
Nûrü'l-Beyân, Kur'ân-ı Kerîm Tefsîrinin Türkçe Tercemesi adlı eser, Osmanlı'nın son dönem,
Cumhuriyet'in ise ilk tefsir/tercüme faaliyetlerinden birisi olarak yayınlamıştır.
Hüseyin Kâzım, Nûrü'l-Beyân'ın yayınlanma gayesi olarak; bulunduğu dönemde hayatın gittikçe
hızlandığını ve zorlaştığını, insanların Kur'an'ı okumak ve anlamak için yeteri kadar zaman
bulamadıkların belirtir. Bu durum dînî bilgilenme işini iyice zorlaştırmaktadır. Ayrıca
Trablusgarp (1911), Balkan (1912), Dünya Savaşı (1914) ve Milli Mü
Bir bilim olarak modern psikiyatri, tüm tarihi boyunca olduğu gibi, bugün de tüm özgünlük ve
ilginçliğini muhafaza ediyor. Psikiyatriyi özgün ve ilginç hâle getiren ve onu kutupsallıklara
mahkûm eden şey, zihin-beyin ikilemidir. Zihin-beyin ikileminden köken alan kutupsallıkların en
önde geleni, tüm beşerî bilim-doğa bilimi tartışmaları boyunca başköşede oturmuş olan,
dolayısıyla yorumsama ile doğrudan bağlantılı olan meşhur ‘açıklama-anlama' kutupsallığıdır.
Psikiyatrinin açıklamaya dayalı doğa bilimsel yö
Türkiye'de İran çalışmaları, kuvvetlendirilebilecek kısa bir geçmişe sahiptir. İki ülkenin
arasındaki ilişkilere karakterini veren "güvensizlik", ülkemizin İran araştırmalarına da damgasını
vurur. İran üzerine çalışmak, İslam düşmanlığından fundamentalistliğe kadar pek çok klişe ile
yargılanmak anlamına gelebilir. Kuşkusuz bunda, 1979'da İran'da meydana gelen rejim
değişikliğinin büyük etkisi bulunmaktadır. Kırkıncı yılına erişen bu değişiklik, Türk
akademisinde mesafeli bir duruşun ana nedenleri arasında y
Yazılarıyla okuyucularını eşsiz bir tefekkür yolculuğuna çıkartan Gökhan Özcan, bu sefer
bambaşka pencereler açıyor gönül dünyamıza "Açık Pencere"sinden uzanan kalemi ve fotoğraf
makinasıyla.
Sözcüklerin kimi zaman anlatmakta kifayetsiz kaldığı an'ları, bir kadraja sığdırarak kazıyor
hafızamızın en müstesna köşesine.
Gökhan Özcan, "Açık Pencere"de alışılmış tınıdaki yazıları, belgesel tadındaki fotoğraflarıyla
araladığı pencereden, selama duruyor tüm dostlarına...
Cammanda henüz genç bir delikanlı...
Zanzibar'ın muhteşem doğasının içerisinde sağaltarak kendisini, huzur içinde büyümekte...
Sonrasında eli sopalı köle avcıları, kaçırılma, küçücük bir kafes içerisinde taşınarak zindana
kapatılma, dayak ve işkence ile onurunun yerle bir edildiği kölelik yılları...
Elinizdeki kitap, kabilesinde şefin oğlu olarak başı dik bir yaşam süren "Cammanda"nın
kaçırılarak köle olarak satılıp "Faraj"a dönüştürülme öyküsü...
Ve bir kölenin, adalet timsali yöneticisinden etkilenerek Mü
Darfur, pek çoğumuzun zihninde bir muammadan ibaret. Darfur hakkında bildiklerimiz, orada
kabileler arasında hunharca bir katliamın olduğu... Fakat bu çatışmaların neden çıktığı ya da
bunu ortadan kaldırmak için nelerin yapıldığına dair bilgilerimiz ne yazık ki etraftan duyduğumuz
birkaç cümleden öteye geçemiyor.
Bir insan hakları savunucusu olan Yasser Elgharbawy, bu kitabında bütün gerçekliğiyle Darfur'u
anlatıyor bize. Darfur seyahati boyunca deneyimlediklerini, kabileleri, çatışmaları, insanların
yaşadı
İlk bakışta, psikiyatri alanında çalışan bir hekim olan Erol Göka'nın , "sosyolojik" veya "sosyal psikolojik" bir konu olduğu izlenimini veren ‘İnsan Kısım Kısım: Toplulukların Anlaşılmasında Psikolojik Bilimler' başlıklı bir kitap yazma girişiminde ne işi var, diye düşünülebilir. Hele hele bu kişi, psikiyatrinin meslek ve bilim olarak sınırlarındaki muğlaklığın birçok karışıklığa ve etik soruna yol açtığının farkında olan ve bundan yakınan birisiyse, bu sorunun önemi daha da artmaktadır.
Sosyal psikoloji
Evlilik bir "yaşam birliğine" imza atmak demektir. Yaşam birliğinin temelinde ise paylaşım vardır. Evlilik iki hayatı bir çatı altında toplayıp, o çatının altında sevinci, hüznü, mutluluğu, derdi ve umudu bölüşmektir. İşte bu, evlilik bilincidir. Sırf yalnız yaşlanmamak, kendini maddi ya da manevi güvence altına almak ya da sadece çocuk sahibi olmak için evlenmek, evlilik bilincinden uzak yaklaşımlardır. Bu saydıklarım zaten her evlilikte olan istekler fakat bunlar, evliliğin nedeni olarak değil sonucu olar
Kurulduğu 1984 yılından itibaren Mehmed Âkif 'in ahlâkî, edebî, ilmî mirasını topluma ve genç kuşaklara ulaştırma maksadıyla çeşitli faaliyetler tertip eden Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve San'at Vakfı, şimdi de Mehmed Âkif 'e dair yeni bilgi ve belgeleri senede bir defa neşretmeyi düşündüğü Âkif Salnâmesi ile araştırmacıların ve ilgililerinin istifadesine sunmayı planlıyor. Bu maksatla ilkini neşrettiğimiz Akif Salnâmesi (Mehmed Âkif ve Yakın Çevresine Dair Etütler-Araştırmalar), ilk defa gün yüzüne çıkan Âkif
Akademik çalışmalar; tez yazım sürecinin yoğun stresini ve prosedürlerinin yavanlığını çoğu zaman metinlerine taşır. Örneğin; okuduğunuz metinde yazar bir yandan size bolca bilgi verirken, diğer yandan da bunca literatürle sizi baş başa bırakmak suretiyle kendi fikri yokmuş gibi davranır. Bundan dolayı yoğun bir mesai ile yazılmış bir tezi alıp "esaslı bir metin", "herkesin okuyacağı bir kitap" haline getirmek sanıldığının aksine kolay bir yol değil, keskin virajlar ve engebelerle dolu bir y
‘Göbeğini Kaşıyan Adam'ın Psikanalizi, bir yandan özellikle 80 sonrası Türk edebiyat eleştirisinde çokça kullanılmaya başlanan ‘kayıp ideal', ‘mağdur', ‘baba', ‘Türklük', ‘özne' gibi kavramların neyi gösterdiğini incelerken, diğer yandan da özellikle sol edebiyat eleştirmenleri tarafından uygulanan bu tür bir edebiyat eleştirisinin nasıl bir toplum tahayyül ettiğini araştırmaya çalışıyor. Çalışmanın amacı, bu tür bir eleştirinin Türk edebiyat tarihini tarihsel olarak var olmayan bir kalkış noktasından değer
"Tarihi bilinmedikçe, bir bilim tam olarak anlaşılamaz". Comte'un bu aforizması belki de en fazla, bizzat kurduğu ve "sosyoloji" adını verdiği bilim için geçerlidir. İsim babası tarafından bilimler hiyerarşisinin en tepesine yerleştirilen bu yeni bilim Fransa'da doğar, kurumsallaşır ve yirminci yüzyıl başlarında bilimsel meşruiyet ve özerklik kazanarak akademik bir disipline dönüşür. Bu kitapta, Durkheim'in ifadesiyle "bir Fransız bilimi" olarak on dokuzuncu yüzyılda inkişaf eden sosyolojinin erken dönem ta
Toplam 147 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.