Durkheim, "Sosyolojik Yöntemin Kuralları" adlı yapıtında "toplumsal fenomenlerin bireylerin dışında olduğu " önermesini ileri sürdüğünden bu yana 100 yıldan fazla zaman geçti. Sosyolojinin bugün geldiği aşamaya bakıldığında bu önermeyi tam olarak ne reddetmek ne de kabul etmek olanaklı görünmemektedir. Birey, toplumsal fenomenlerin hem içinde hem de dışındadır. Böyle söylendiğinde toplumsal olgu ve olaylar içinden çıkılmaz bir hâl mi alır, yoksa karmaşıklığına vurgu mu yapılmış olur, doğrusu çok emin değil

Özel gereksinimli öğrencilerin eğitiminde de en temel amaç onların bağımsız hayata tam katılımını sağlamak olduğuna göre, matematik özel gereksinimli öğrencileri günlük yaşama hazırlamada önemli bir araçtır. Bu durum özel gereksinimli öğrencilere matematik öğretiminin de en önemli odak noktasıdır. Özel eğitimde matematik öğretiminden sorumlu öğretmenler, bu odak noktasının ne kadar çok farkında olursa, amaca ulaşmada izleyecekleri basamakları da o kadar iyi belirleyebilir. Bu nedenle kitabımızda öğrenciler

Tema, müzik dilinde "motif " olarak geçer. Bu motifler benimki, seninki, onunki birleşerek bir yapıyı oluşturur. Bütün bu tüme varım sürecinde tuğlaların üst üste konma hali sadece bir eylemdir. Oysaki hangi tuğlaların nasıl konduğu "motif "i yani "temayı" ortaya çıkarır. Tıpkı Benjamin Franklin'in dediği gibi; Bana anlatırsanız unuturum. Beni eğitirseniz hatırlarım. Beni dahil ederseniz öğrenirim. Ders sürecini tema üzerine uyarlamanın müzikal kazanımlardan öte pedagojik yönü de vardır. Hayal gücünü canl

Birey doğduğu andan itibaren birçok davranışta bulunur. Bu davranışlarımızdan refleks davranışlarımız hariç birçoğu öğrenilmiş davranışlardır. Davranışlarımızın öğrenilmesi sürecinde çevre, aile, öğretmenler, okul, arkadaşlar, yaşanılan ortam ve sağlık durumu gibi bireyin yaşamında olan herşey etkilidir. Davranışlarımızın temelleri özellikle çocukluk yaşantımızda şekillenmektedir. Bunun içindir ki, çocukluk yaşantısında çocukla ilişkili olan herşeyin ve herkesin çocukların davranışlarını kazanma sürecinde ö

Kitap 16 bölüm halinde sunulmuştur. Kitapta; çevre eğitiminde probleme dayalı öğrenme, proje tabanlı öğrenme, okul dışı öğrenme, argümantasyon odaklı öğrenme, otantik öğrenme, STEM yaklaşımı, çoklu zekâ kuramı, disiplinler arası yaklaşım, teknoloji entegrasyonu, kavram karikatürleri, zihin haritaları, yaratıcı drama, rol oynama etkinlikleri, beyin fırtınası, kanıt temelli öğrenme, istasyon tekniği bölümleri içerisinde etkinlik örneklerine yer verilmiştir.

Yenilenen ilkokul ve ortaokul yabancı dil programlarının verimli ve etkili uygulanabilmesi belirlenen yabancı dili öğretecek öğretmenlerin iyi yetiştirilmesine bağlıdır. Özellikle ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda öğrencilerin iletişimsel yaklaşımla destekleyerek dil öğretimine yönlendirilmesi yaşamsal öneme sahiptir. Ders içeriklerinin şarkı, öykü ve oyun gibi etkinliklerle desteklenmesi bu programın başarısı açışından önemlidir. İlkokul İngilizce programı, dinleme ve konuşma becerilerini önceleyerek d

Her şey Çanakkale ve o yörede oturan küçük çocukların kocaman bir tahta at görerek büyüyecek oldukları düşüncesiyle başladı. Bu tahta At'la ilgili küçük çocuklardan gelecek soruları yanıtlamak, At'ı onlara tanıtmak, ardındaki ünlü Troya Destanı‘nı anlatmak düşüncesiyle yola çıktık...Troya Destanı'ndaki krallar, prensler, kraliçeler masallara alışık çocuklar için yabancı değil. Fakat, ya o aldatmalar, şiddet, öldürmeler, yağmalar? Çocukların dünyasını bunlarla kirletmenin, ruhsal gelişimlerini sarsmanın, bir

Utku, arkadaşı Mustafa'yla okul çıkışı futbol oynamak için sözleşmişti. Mustafa, sözleştikleri saatte gelmemişti. Gel geldiği gibi yanında da okul arkadaşları Ertan vardı.Mustafa ile Ertan, futbol oynamak yerine mahallede kurulan sirke gitmek istiyorlardı. Utku da onlara katıldı.Sirke vardıklarında onları çadırın önünde bir palyaço karşıladı. Palyaço, elindeki rengarek fuları avucunun içine alıp konfetiye çevirdi. Sonra da Utku ve arkadaşlarını çadıra aldı.Utku ve arkadaşları çadıra girdiklerinde kendilerin

Koştum eve vardım. "Baban doğdu!" dediler. Kucağıma bir yumurta verdiler. Yumurta elimden düştü, içinden kocaman bir horoz çıktı, sokağa kaçtı. Kovalamaya başladım. Taş attım, değmedi. Ceviz attım. Cevizden kocaman bir ağaç bitti. Üstündeki cevizleri düşüreyim diye taş attım, değmedi. Toprak attım. Ağacın başı tarla oldu. Kimi dedi, "Buğday ek!" Kimi dedi, "Karpuz ek!" Kafam karıştı. Uykum geldi. Dedim, "Hele bir uyuyup uyanayım. Sonra ne ekeceğime karar veririm." Uyudum, uyandım. Kendimi sihirli bir bulutu

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler top oynarken eski hamam içinde... Ben deyim şu ağaçtan, siz deyin şu yamaçtan, uçtu uçtu bir kuş uçtu; kuş uçmadı derken bakmışsınız ki ben uçuyorum bir uçan daire kuyruğunda. Uçan dairenin içinde büyük bir kız, yanı başında da güzel mi güzel bir kadın. Küçük kız, "Ay Ülkesi güzel mi?" diye soruyor. Meraklı mı meraklı bu küçük kız. Ben de merak ettim bu Ay Ülkesi nasıl bir yer, diye. Tutundum uçan dairenin kuyruğuna. Vardım küçük kızla birlikte Aylar Ülkesi'n

"Değişmeyen tek şey değişimdir." Heraklitos yaşadığı sürece insanlığa bunu anlatmaya çalıştı. Gerçeği söylemek gerekirse bu konuda çok başarılı olamadı. Heraklitos, kendi çağında anlaşılamadığı için "Karanlık Filozof" olarak anıldı. Şimdi her zamankinden daha çok anlaşılıyor. O, artık karanlık değil. Peki ne değişti?

Herkesin mutlu olduğu bir yaşam olabilir mi? Ütopya adası işte tam da bunun için oluşturulmuş. Öyleyse Martin, bu mutluluk adasından neden kaçmak istiyor; yoksa tuhaf şeyler mi var?

"Düşünüyorum o halde varım!" diyen Descartes; "Uyuyorum o halde varım!" diyebilir miydi? Descartes'in rüyaları bir şey anlatıyor olabilir mi?

Sorular, sorular... Her defasında sorulan, türlü türlü yanıtlanan sorular. Geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe, insanlık var oldukça sorulmaya devam edecek sorular... Evren nasıl oluştu? Her şeyi bilmek olası mı ? İnsanın bu dünyadaki görev ve sorumlukları nelerdir? Mutluluk nedir? Nasıl mutlu olunur? Merak olmadan felsefe olmaz. Sokrates de öyle diyor: "Sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez." Ya sen değerli okur; sen neleri merak ediyorsun?

John Locke, düşünceleri yüzünden yaşamı boyunca kimi zorluklar yaşadı. Filozof olmak, kimi zaman anlaşılamamayı ve bazen kaçmayı gerektirdi. Peki, tüm bunlara değer miydi? Düşünmek aslında tüm kapıları açan bir anahtar mıydı?

Platon, Sokrates'in öğrencisidir ancak öğretileri ve yöntemleri Sokrates'ten oldukça farklı. Peki, bir öğrenci nasıl olur da öğretmeninden bu kadar farklı düşünebilir? Filozof olmak belki de böyle bir şey. Sen, öğretmeninin her dediğine katılıyor musun? Kim bilir belki de sen de küçük bir filozofsun.

Thales, Mısır'a yaptığı seyahatlerden çok şey öğrendi. Bunlardan birisi de nehir taşkınlarının nedenleri ve sonuçlarıydı. Suyun çekildiği topraklarda canlılık artıyor, verim bollaşıyordu. Şüphesiz bu iyi bir şeydi. Peki, ama nehir neden taşıyordu? Kimse bunun yanıtını bilmiyordu. Zamanın koşullarında yapılabilen tek açıklama şuydu: "Tanrılar öyle istiyor." Acaba neden yalnızca bu muydu?

İçinde yaşadığımız gezegen nasıl oluştu? Bilim insanları bu konu üzerinde durmaksızın çalışıyor, çok önemli araştırmalar yapıyorlar. Acaba Demokritos da evrenin ve gezegenlerin nasıl oluştuğunu merak etmiş mi? Evet, Demokritos evrenin nasıl oluştuğunu nerdeyse üç bin yıl öncesinden merak etmiş ve merakını gidermeye çalışmış. Sen merak etmiyor musun? Evrenin sırrı belki de bu sayfaların arasında...