Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 411 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Osmanlı padişahları arasında Divan sahibi şairler; Osmanlı şairleri arasında da Farsça Divanı olanlar çıkmıştır. Ancak Farsça Divanı olan tek Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'dir. Osmanlı tahtının dokuzuncu Padişahı, tarihe yön veren Yavuz bir cihangir olarak ülkesini üç kıtaya yayılmış bir cihan devleti yaparken üç Şark diliyle kültür alanında söz sahibi Selimî olarak şiirleriyle de cihana seslenmiştir. Uzmanlar, onun şiirini en ünlü İran şairlerinin şiirleriyle birlikte değerlendirmiş; İranlı şairler d
Tükendi
"İnsanlar arasında, Yunus Emre, Derviş Yunus, Âşık Yunus nâmlarıyla meşhur olan ârif ve âşık-ı billâhtır ki, Bolu'da dünyaya gelmiş, Yıldırım Bâyezit zamanında zuhûr etmiştir. Şeyhleri Tapduk Emre Hazretleri olup tarîkatleri Kâdirî'dir. Yunus ümmîdir, yani zâhiren kimseden okumamış, ders almamıştır; fakat bâtınen mekteb-i tevhit ve aşkta tahsilini ikmâl etmiş, aliyyü'l- âlâ olarak şehâdetnâmesini almış ve birinci olarak çıkmıştır. Yunus, tevhîd ve hakikatte bir Muhyiddin, esrâr ve hikmette bir Mevlânâ, aşk
Son dönem düşünürlerimizden Filibeli Ahmed Hilmi'nin kaleme aldığı Akvâm-ı Cihân 1329/1911'de yayımlanmıştır. Osmanlıların Avrupa'dan ve Afrika'dan neredeyse tamamen çekildikleri bir zamanda kaleme alınmıştır. Batıda yapılan çalışmalarla aynı zamanda yayımlanmış olması dikkat çekicidir. Eserin muhtevası kavimlerin, ırkların yaşayışı, psikolojik özellikleri, simaen ve bedenen görünüşleri, adetleri, töreleri... gibi konular olup bu anlamda edebiyatın, sosyoloji ve etnolojinin, dinin ve tarihin alanına hitap e
Tükendi
"Bakmayın burada Boğaz'a karşı oturduğuma. Biz deniz kıyısı çocukları değiliz. Büyük nehirlerin birinin kenarında, onun çağıltı seslerini dinleyerek büyüdük. Bir köprü vardı nehri geçen. Ayaklarının birinin dibinden akıntıya bıraktık kendimizi. Yüzmeyi öyle öğrendik. Kıyıdaki kumların, kayaların üstünde güneşlendik. (Yaz başında kıpkırmızı olurdu sırtımız. Akşam evde ağlayacak hale gelirdik sızıdan. Uyuyamazdık.Annemiz yoğurt sürerdi çaresizlikten. Sızısı geçerdi bir süreliğine hiç olmazsa. Sonraki günlerde
Yakın zamanlara kadar, idealler, entelektüel hayatın başlıca belirleyicisiydi. Aydınlar idealleriyle vardı. İdealleri için yaşar, ideallerinin gereklerinin belirlediği bir çizgi üstünde sürdürürlerdi yaşantılarını. Rodoslu Habibzade Ahmet Kemal, bu soyu tükenmiş idealist aydınlardan biri. Türkçü, Turancı düşünceleri benimsemiş bir öğretmen, bir İttihatçı. İdealleri uğrunda Doğu Türkistan'a yaptığı, bir serüven romanını aratmayacak tat ve heyecan yüklü yolculuğu, Doğu Türkistan'da sona ermiyor; Çin yönetimin
Tükendi
Üç Risale, İmam-ı Gazzâlî'den yapılmış tercümelerden meydana gelmektedir. İlk ikisi İhyâ'dan seçilmiş bölümlerin, üçüncüsü ise Gazzâlî'nin çeşitli eserlerindeki hikmetli nasihatlerinden derlenmiş bölümlerin çevirisidir. İkinci Abdülhamid zamanında Arapçadan Türkçeye çevrilmiş olan bu risaleler Mi'yâr-ı Hüsn-i Ahlâk [Güzel Ahlâkın Ölçüsü], Mîzân-ı Ülfet [Dostluk ve Muhabbet Terazisi] ve Misbâhu'n-Necâh [Zafer Meşalesi] adlarını taşımaktadır. İlk ikisi Hüseyin Tevfik tarafından; Misbâhu'n-Necâh ise Farukî Abd
Tükendi
İstanbul'da güngörmüş ahşap mobilyaların kitap kokusuyla karıştığı hatıralarla dolu bir ev: Prof. Dr. Ahmed Ateş ve ailesinin evi. Türkiye'de kültür, bilim ve siyaset üçgeninde yaşananların kısa tarihini anlamak açısından önemli bir kesişim noktası... Bilim dünyası için "her sayfası altın değerinde" olan eserleriyle adından bahsettiren Ahmed Ateş'in hayatı, eşi Fikret Ateş ile olan evliliği, çocukları Ertunga Ateş ve Toktamış Ateş'in anıları elinizdeki bu kitabın paylaşmaya çalıştığı tanıklıklardır. Üç nesi
Tükendi
Musul doğumlu fakih ve tarih âlimi İbn Şeddad'ın (1145-1239) bu eseri Selahaddin-i Eyyûbî hakkında ilk elden kaleme alınmış kaynak bir eserdir. Müellife eserini kaleme alma yolunu açan görüşmeyi ondan dinleyelim: "Kudüs'e gitmek üzere Selahaddin-i Eyyûbî ile vedalaştığım zaman ileri gelen adamlarından bir kısmı beni uğurlamak için dışarı çıktılar. Bunların arasında İmâdüddin el-Kâtip el-İsfahani de vardı. Bu zat Kudüs dönüşü Selahaddin-i Eyyûbî'ye uğramam gerektiğini bildirdi. Ben de Musul'a dönerken Musul
Tükendi
Ahmed Cevdet Paşa'nın iki risalesini bir araya getiren bu eserin ilk risalesi Eser-i Ahd-i Hamîdî olup kapak sayfasında "Mekâtib-i İbtidâiye'de Okunacak İlmihaldir" ifadesi yer almaktadır. İlk mektepte okunacak bir ilmihal olan eser 1309/1892'de İstanbul'da yayımlanmıştır. Cevdet Paşa, bu risalesinde bir Müslüman için gereken temel ilmihal bilgisini akaid, ibadet, ahlâk, tutum ve davranışlara dair konuları özün özü diyeceğimiz bir şekilde sunmaktadır. 1312/1895 tarihli İkinci risalemiz Mâlûmât-ı Nâfia-Fayda
İkinci Meşrutiyetin ilânından sonra Osmanlı coğrafyası içinde sesleri çoğalmaya başlayan her düşünce akımı, "millete tekâmül sahasına doğru bir hareket hattı" göstermek lâzım geldiği inancı içindeydi. "İslâmcılık" akımı içinde gösterilen isimlerin çatısı altında toplandığı Sebilürreşad dergisi de aynı inancı taşıyordu. Bu sebeple, okuyucularını, yeryüzünün değişik kıtalarına dağılmış müslüman kardeşlerinin hâllerinden haberdar edip birbirine kaynaştırmak ve ilim dünyasının hayret verici ilerleyişiyle tanışt
Ferid Kam'ın yazı hayatı, "enîs-i ruhum" dediği yakın dostu Mehmed Akif Ersoy'un teşvikiyle "Sırat-ı Müstakim" dergisinde başladı. Meşrutiyetin ilânından hemen sonra çıkmaya başlayan bu dergide 1909 yılından itibaren "Ferid" imzasıyla görünmeye başlayan Üstad, ayrıca "Sebilürreşad", "Ceride-i İlmiye", "Mahfil", "Dâru'l-Fünûn Edebiyat Fakültesi Mecmuası" ve "Peyâm-ı Sabah" gazetesindeki yazılarıyla, Türk entelektüel hayatına muhtevası itibarıyla bereketli bir makâleler koleksiyonu bıraktı. Üstad, "hakikati a
İbni Atâullah el-İskenderî (v. 709/1309)'nin Hikem adıyla kaleme aldığı eser, doğuşundan bugüne kadar üzerinde yapılan şerhlerin çokluğu, gerek içinden çıktığı Şâzelî yolu, gerek umumî tasavvuf camiası tarafından rehber bir kitap olarak okunup okutulmuştur. Bütün ihtişamıyla yaşayan eser, yüksek bir duyuş ve kavrayışın adeta kelama sığdırılmasının örneğidir. Eserin onlarca şerhi içinde en önemlilerinden biri Abdullah Şerkâvî (v. 1227/1812) tarafından yapılan ve Minehü'l-Kudsiyye olarak da bilinen şerhtir. H
Tükendi
Tâhirü'l-Mevlevî külliyatına katılacak bu eser müellifin Şâir Anıtları ve Şâir Ali İffet Merhum Hakkında Hatıralar isimli iki kitabını biraraya getirmektedir. Şâir Anıtları tarih düşürme ve ebced hesabı hakkında derli toplu bilgi vermekte, ardından da yazarın yakından tanıdığı 28 şair hakkında değerlendirmeler ile onların ölümleri münasebetiyle düşürdüğü tarih manzumeleri yer almaktadır. Tâhirü'l-Mevlevî ‘nin şairler hakkında verilen bilgiler ile ölümleri için düşürülen tarih manzumeleri, edebiyat tarihi, d
Tükendi
Kurtuluş Teolojisi ve Öze Dönüş: Hıristiyan ve İslami Perspektifler adlı elinizdeki kitap; Din, Toplumsal Değişim ve Kurtuluş Teolojisi Üzerine Mülahazalar, Başlangıcından Günümüze Kurtuluş Teolojisi, Hıristiyan Kurtuluş Teolojisi ve Öze Dönüş Tartışmaları, İslami Kurtuluş Teolojisi ve Öze Dönüş Tartışmaları, Hıristiyan ve İslami Perspektiflerin Mukayesesi ve Kurtuluş Teolojisinin Geleceği alt başlıklarından oluşuyor. Eser, Türkiye'de önemli bir boşluğu doldurmaya aday zira eserin kaynakçasından da açıkça a
Üstad Sezai Karakoç ve Diriliş hakkındaki bu çalışmanın adı Sabah Yıldızı. Bu isim Sezai Karakoç'un şiirlerinin 7. kitabı Alınyazısı Saati'nden mülhem. Şiir 1979-1988 yılları arasında, İslâm dünyası ve Müslümanlara uygulanan kıyımların ve zulümlerin günbegün gelen haberleri ve şahitlikleriyle kaleme alınmıştır. Kudüs, Şam, Bağdat, Beyrut, Afganistan, Afrika, Kafkaslar, Azerbaycan, Türkistan'ın... hali hazırdaki içler acısı durumları anlatılmaktadır. Şiirin bazı bölümlerinde Şair, Sabah Yıldızı'yla aynı bilg
Tükendi
Üss-i İslâm ya da İslâmî Hakikatlere Dayanan Yeni Akâid İlmi Filibeli Ahmed Hilmi'nin "genç müslümanlığın ihtiyaçlarını tatmin edecek tarzda tertip ettiği, yeni bir akâid" kitabıdır. Sebeb-i telif olarak görülebilecek bu cümlede yazar, diğer akaid kitaplarından farklı olarak, "yeni" hasıl olan bir "ihtiyac"a İslâm'ın esasları ile cevap verdiğini söylemektedir. Kitabın kaleme alındığı tarih (1913-1914), Osmanlı Batılılaşmasının yalnızca askerî ve eğitim alanları ile sınırlı kalmadığı bir dönemdir. Artık tam
Tükendi
İstiklâl Mahkemeleri hakkında yayımlanan birkaç önemli kitap arasında yer alan Tâhirü'l-Mevlevî'nin İstiklâl Mahkemesi Hatıraları adeta gelecek nesillere aktarmak üzere kaleme alınmış bir vesika niteliğine sahiptir. Yakın tarihimize dair tanıklıkları ve şahitlikleri içermesi sebebiyle, çok yönlü bir okumaya ve değerlendirmeye tabi tutulabilecek bir eser. Tâhirü'l Mevlevî'nin kaleme aldığı hatıralarını, İstiklâl Mahkemesi'nde yapmak isteyip de yapamadığı ayrıntılı bir savunması olarak değerlendirebileceğimi
Tükendi
Tatar-Türk âlimi, müftü ve tarihçi Rızâeddin bin Fahreddin (1859-1936) pek çok eser kaleme almış, özellikle biyografi konusunda mahir bir müellif. Meşhur Hatunlar, onun “İslâm eserlerinde ve Müslümanlar arasında meşhur olan, ilim veya malıyla milletimize hizmet eden hatunların hayat hikâyeleri beyan edilen bir kitaptır” diye takdim ettiği bir eseri olup 1903’de Orenburg’da yayımlanmıştır. Eserini kızı Zeyneb için kaleme alan Rızâeddin bin Fahreddin zikrettiği kaynaklar dışında "her gün okumakta olduğumuz ga
Tükendi
“İlmin Kapısı” olarak da gönüllerde yer eden Hz. Ali’nin rivayet yoluyla ulaşan sözleri, İslâm düşüncesinde olduğu kadar edebiyat geleneğinde de geniş tesirler bırakmıştır. Muhtelif rivayetlerle sonraki nesillere ulaşan, Sad Kelime ve Nesrü’l-Leʽâlî isimleriyle bir araya getirilen bu sözler, manzum ve mensur olarak ilk olarak Farsçaya daha sonra Türkçeye tercüme edilmiştir. Asırlar içinde tercüme ve şerhleriyle birlikte Hz. Ali vecizeleri oldukça geniş bir literatür meydana getirmiştir. 12. asır âlimlerind
Tükendi
Hocası Cüveynî'nin "derin bir denizdir” dediği İmam Gazzâlî'nin (1158-1111) İhyâu Ulûmmi’d dîn’den sonra kaleme aldığı ve İhyâ'ya başlamadan önce okuyup içindekilerle amel etmeyi tavsiye etttiği eseri "Bidâyetü’l-Hidâye" ilk Türkçe tercümesiyle okurlarımızla buluşuyor. Eseri dilimize “Esbâbu’l-‘inâye fî Tercemeti Bidâyeti’n-Nihâye” adıyla kazandıran Eyüp Sabri Paşa (1832/33-1890) daha çok "Mir’âtü’l-Haremeyn" isimli büyük eseriyle bilinmektedir. Osmanlı bahriye paşası, eğitimci, tarihçi Eyüp Sabri Paşa'nın
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 411 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3