The Nebula Coating

Temmuz Başlarında çok sıcak bir gün, akşama doğru, genç bir adam "Su" sokağındaki bir pansiyonda kiraladığı küçük odasından çıkarak ağır ve kararsız adımlarla "K" köprüsüne yöneldi. Ev sahibiyle merdivenlerde karşılaşmaktan kurtulmayı başarmıştı. Kiraladığı küçük oda, beş katlı yüksek bir binanın çatı kalındaydı ve odadan çok, bir dolabı andırıyordu. Yemek ve öteki hizmetler de içinde olmak üzere kiralamıştı odayı. Ev sahibi kadın bir alt kattaki dairede oturuyordu ve genç adam her sokağa çıkışında, ev sah

Meğerse yaşamak ne zormuş. Çocukken delicesine büyümeyi isterdik oysa. Özgür olacağımızı zannederdik masumca. Büyüdük büyümesine ama özgürlüğümüzü bir çok şey kısıtlamaya başladığında büyümenin iyi bir hal olmadığını fark ettik ve keşke çocuk kalsaydık demeye başladık. Haklıyken haksız duruma düştük. Doğruyu söyleyince dokuzköyden kovulduk. "Sakın ha düşündüklerini söyleme!" dediler. "Sabret geçer gider" dediler. Hep içimize attık. Sustuk. Durduramadık hataları. Oysa çok güzel bir dünya vardı elimizde, yaşa

Gözlerini kapattıktan sonra giderek uğultuya dönüştü sesler ve omuzlarında bir el hissettiler. Dünyayı kurtaran kahramanlar kendilerini kurtaramayacaktır yalnızca başkaları onları kurtarabilecektir. Bunca zaman kurtardıkları hayatlar o kadar çoktu ki şimdi borçlarını geri alma vaktiydi fakat eceli geldiyse o insanı hiçbir şey kurtaramazdı. Ecel kapıyı tıklatınca savaşmak gibi bir düşünce söz konusu değildi peki kapıyı çalan kimdi? Ecel mi yoksa sadece isyancılar mı? Bir hikâyeye başlamak dünyadaki en basit

"Hayır sakinleşmeyeceğim. Şimdiye kadar hep susturdun. Kendine oyuncak ettin. Konuşma sırası bende. Asıl neyi merak ediyorum biliyor musun? Bütün bunlar olurken çok eğlen mi? Beni kahrederken mutlu oluyor muydun?" İlgilenmediği oyunumu elime alarak zorla ellerine bıraktım. "Bak bu hafife aldığın, umursamadığın metin var ya, inan bana kelimesi kelimesine hissederek, inanarak yazdım. Senin o çok güvendiğin metinlerin hepsi ama hepsi artık benim gözümde değersiz. Yaşadığım toplumun sorunlarını bilmem gerektiğ

Son 35 yılını savaşlara, iç çekişmelere ve silahlı çatışmalara harcamış olan ve bu yönüyle siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın en ağır şartlarını gören Afganistan'ın, aynı süre zarfında öne çıkan bir diğer önemli sorunu da, özellikle Sovyet işgali sırasında ivme kazanmaya başlayan ve sonrasında giderek büyüyen yasadışı afyon üretimi ve kaçakçılığıdır. Bununla bağlantılı olarak, ülkede artan ve yaygınlaşan eroin imalatı, narko-terör ilişkisi, derinleşen yolsuzluk ve sınır ötesi kaçakçılık bağlantıları, yasad

Soğuk akşamlarda ısınmayı özlerken rüzgardan kokunu ve yağmurdan dudaklarının ıslağını umarken, işte tamda bu haldeyken sen, beklediğim kadar varsın. Ne azı ne de fazlasısın kimse bilmese de beklediğim kadarsın

Kitap Tanıtım Yazısı : Arka Kapak Dr. Abdurrahman Tomakin1956'da Ordu'da doğdu. 1967'de ilkokulu, 1973'de Ordu İmam Hatip Okulu'nu, 1982'de Erzurum Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 1989'da İç Hastalıkları-Dahiliye Uzmanı oldu. 1996 yılına kadar SSK Çorum Hastanesi'nde Dahiliye Mütehassısı, 2001 yılına kadar SSK Ordu Hastanesi Başhekimi, 2006 yılına kadar SB Boztepe Devlet Hastanesi Başhekimi olarak mesleki ve idari görevlerde bulundu. 2013'de SB-Ordu Üniversitesi Eğitim Araştırma H

Issız gezinti yerindeki sessiz ormancıkların hareketsizliği ve ürküntüsü ruh haline pek uygun geliyor; rüzgarın ağaç yapraklarını sallamasıyla oluşan iniltiler, elemli ruhuna ağlama isteği veriyordu. Yüksek tepelerden Marmara Denizi'ne ve o denizi gökle birleştiren ufka baktıkça düşüncesi sonsuzluk kadar geniş başka bir aleme süzülüp gidiyordu. Kuşların cıvıltısı, suların çağıltısı hasretli kulağına başka türlü yansıyor; bulutların sessiz kımıltısı, yıldızların yalpırdaması hasretli gözlerine başka türlü ça

Gökhan (Türkiye'de) babalığının emriyle işlediği cinayeti unutmak için, kaldığı otelin odasına çekilir. Asıl memleketi Gürcistan olan genç (34) televizyon kanallarındaki haber bülteninde, Gürcistan'ın parlamento binasının önünde seneler önce terk ettiği annesini canlı bomba olarak görünce şoka uğrar. Kadın iki (Goça, İlia isimli) iki oğlunun kaybolmasında devleti suçlayarak protesto edip intihar eder. Gökhan, (çocukluğunda adı Goça olan) kardeşi İlia'yı bulmaya ant içer. Uçakta Nona ile tanışır. Memleket

Bir satranç tahtası beliriyor karanlığın göbeğinde. Bütün dünya sanki onun içerisinde. Standart bir satranç tahtasından kat be kat daha büyük; muazzam! Biliyorum bunu, hissedebiliyorum. Bir piyonum zira o tahtada. Üzerindeyim ve ufacık kalıyorum orada. Bir piyonum, evet! Evet! Bir piyonum dünyada.

Bir tuhaf defterde ismin yazılı, tam okuyamıyorum yazıları, bir bulanıklık var hissiyatımda acaba kaderinin resmimi büzülmüş, kayıp olmuşsun göremiyorum seni yıldızların arkasında. Yoksa hep ismini duyunca bir başka olduğun ölüm mü geldi? Göremiyorum seni bu hayat yokluğunda. Uğurlar olsun diyeceğim ama kanım donacak, nasıl gittin, nasıl öldün, hani hep birdik, hani hep diriydik ne oldu bize. Sen artık bir toprakla ben de artık bir yastıkla yatacağız. Üzülme, daha büyük aşka kavuşuyorsun, daha büyük bir sev

Savaşlarda en çok ve en ilk ?savaşa hayır" diyenler ölür... Ve tarihin icat ettiği tüm savaşlarda çocukların öldürülmesinin nedeni henüz bilinmiyor. Savaş olur, çocuk ölür! ?Savaşa hayır, çocuklar ölmesin" diyen yer, ikinci kurşunu! Aldırma sen kentli modern adamın burnu havada gezdiğine, o, doğal yaşamdaki kurtlar, çakallar, ayılar var ya, işte tüm bu mahlûkatları kıskanır hale geldi senin kentli insan. İşte bu kitapta bu minval üzere mevzuları bulacaksın...

Türkiye'de hızlı bir kentleşme sürecinin yaşandığı 1950?1980 yılları arasında kentleşme ve kentlileşme sürecini konu edinen romanlarda, kırsaldan kente göç etme sebepleri üzerinde durulduğu görülür. Romanlarda, kente göçün daha çok kırsalın itici bir hâl almasıyla gerçekleştiğine vurgu yapılarak, kırsalda ekonomik şartların olumsuzluğuna, kırsal kimlikten duyulan rahatsızlığa dikkat çekilir. Kırsalın iticiliğinin yanı sıra kentlerin çekici bir işlev kazanmasının da anlatıldığı romanlarda, insanların daha iy

Yuri Vasilyeviç Bondarev (1924- ) cephe yazarlarının yaşayan birkaç temsilcisinden biridir. Sovyet-Rus toplumu ve tarihinin izinin sürülebileceği eserler veren Bondarev'in her şeyden önce tarihsel ve biyografik deneylerden oluşan bir yazar kimliği vardır. Sovyetler Birliği ve Rusya Fedarasyonu döneminde iz bırakan olayların canlı tanığı olarak yaşananları döneminin siyasi, kültürel ağları içinde eleştirel bir tutum ve hassasiyetle eserlerine taşımıştır. Çeşitli türlerden oluşan geniş anlatı yelpazesindeki

İslam literatüründe israiliyat kavramıyla, Yahudilikle birlikte Hıristiyanlık hatta diğer din ve kültürlerden İslam literatürüne girmiş yabancı sayılan rivayetler kastedilmektedir. Bununla birlikte farklı din ve kültürler içinde Yahudilik, Hıristiyanlık'tan daha eski ve israiliyat haberlerinin ana kaynağı olması yönüyle diğerlerinden daha çok öne çıkmaktadır. Yahudilik uzun tarihsel süreci içinde birçok evrelerden geçmiştir. Bu evreler içinde, zaman itibarıyla İslam'ın tarih sahnesine çıktığı dönemler ve m

?İnsanın teheccüt namazı gibi aşkı olmalı; içinde fedakarlık samimiyet olmalı, bu aşktan kimsenin haberi olmamalı." A.D Ruhu yaralı şairin kırıntıları bu Kaleme ve sana olan ihtiyacın tasvir-i hali bu Bir seyyahın yüreğindeki yollarını bulma çabasıdır bu Hatırı sayılır geçmişin yadigarlarının meyvesidir bu Sen denen zatın ben denenin yüreğinde bıraktığı birkaç izdir bu.

İnsanlık, Tanrı'yı hiçbir zaman yadsımamıştır. Felsefe ve bilim tarihine baktığımız zaman ister negatif ister pozitif anlamda olsun filozof ve bilim adamlarının, Tanrı ile ilgilendiğini görmekteyiz. Bilimin kaynağı olan felsefede de Tanrı ? EN YETKIN VARLıK " olarak karşımızda durmaktadır. Filozoflar, Tanrı'ya İdea, Salt Form, Geist v.b. isimler vermişlerdir. İsimler her kültürde farklı bir şekilde olabilir. Bu isimleri Allah'ın Güzel İsimleri olarak her filozof kendi açısından bakarak Tanrı'sını o isimle k

Ne güzel gitmişti oysa; Sokak lambalarının caddeyi süslediği bir akşamda; Şarkıların sustuğu bir anda Ve içimde kimsenin duymadığı çığlıklarla... Sen!Sen Gece saçlım! Gidişlerin en güzelini, giderek yaşattın bana... Aklında başkalarıyla, Gözlerin uzaklarda, Dudaklarında olmazlarınla. Olmazları da Aşka dâhil ederek gittin... Aşka inanmayanlara

Sanırım hazırlıklar tamam uçuşa geçebiliriz. Emniyet kemerinizi bağlayın tabii, Beni sıkıyor, Hep olacağı varsa olur olarak yaşadım, Hep de olmayarak beni yanıltmadı... Ki olsaydı ölünün günlüğü olurdu, ARDA KALAN...