Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Kopuk’un isimsiz ana karakteri bir foto muhabiri. Korku ve karmaşanın hâkim olduğu bir kente yolculuğa çıkar: Orada tanıştığı rehber, tek yol göstericisidir. Foto muhabirinin geçmişine dair varla yok arası, bölük pörçük anı parçaları vardır. Rehber ise aksine, kendisinin ve öncekilerin yaşadıklarının bilgisine sahip; kişisel ve toplumsal tarihinin bilincindedir. Foto muhabirinin kentteki cenazeye katılması ve çocuğunu arayan anneyle karşılaşmasıyla hayatında bir şeyler değişmeye başlayacaktır. Bu sır
On altıncı yüzyıl Avrupa'sı: Protestan Reformu Katolik Kilisesi'ne, güçlülere ve ayrıcalıklılara karşı bir isyana girişir. Böylece, kendilerine yalnızca cennette eşitlik vaat edilen köylüler ve yoksullar, bu eşitliğe neden burada ve hemen sahip olmadıklarını sorgulamaya başlar. Bunun neticesinde, muktedirlerle aralarında kısa sürede alevlenen şiddetli bir mücadele patlak verir. Tarihe damgasını vuracak bu mücadeleye bir ilahiyatçı önderlik edecektir: Thomas Müntzer. Kendisi Almanya’yı ateşe verecek olan kiş
Tükendi
Heinrich von Kleist, klasik Alman edebiyatının sıra dışı yazarı olarak bilinir. Eserleri gizemli motifler üzerinde yükselir, kurguladığı yazgılar geniş dramatik kavisler çizer. Bir esrar perdesi ardına gizlenen gerçeklerin doğurduğu gerilimden beslenen öykülerine, adalet ve hakikat arayışına çıkan karakterler eşlik eder. Oysa Kleist’ın öykülerinde adalet çoğu zaman ulaşılabilir bir menzil değildir. Hakikat ise kendini beklenenin aksi yönde tesis eder ve yerini şiddete bırakır. Kullandığı imgelerin şiddeti
Ayşe ölüyor, verem, verem! O güzelliğe âşık katil! O gençlik düşmanı canavar! Verem bir yırtıcı hayvandır ki hurilerin dinlenme yeri olan cennet ovasında bulunur. Sinsi sinsi gezer, hunhar gözüne merhamet ışığı, gaddar çehresine masumiyet anlamı verir de o hurilerden hangisi daha güzel, tabiatına daha uygun bulunursa yanına yaklaşanlar ayaklarının altında yuvarlanmaya başlar. Kaplanken güvercin kadar küçülür; hayatı yutacağı halde cana can katacak kadar güzelleşir. “Bu neslin ortak özelliği farklı ede
"Aşk, insanın mutluluk nedenlerinin aynı zamanda mutsuzluk nedenleri olması." Semih Gümüş, bu kez bir romanla okurunun karşısında. Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz, insanın içine yer eden, acı bir yalnızlık duygusunun hikâyesini anlatıyor. Sinan büyük acılar çektiği, işkenceler gördüğü kişisel tarihini geride bırakmıştır.Kendine yeni bir hayat kurmayı, tanık olduğu herkesi ve her şeyi de geride bırakmayı başarabilecek midir?Uzak bir deniz kıyısında, köyden uzak bir kır evine yerleşir ve geçmişiyle h
Tükendi
Bir bakışı unutmak istediğimizde, büyük bir yitimi göze almak zorundayız. Ancak böyle bir yitimin neden olacağı yıkımın altından kalkabilirse insanın yeni bir yaşamı olabilir ve insan bu yeni yaşamına çok derin bir bilgiyle, kaybın bilgisiyle sahip olur. Bir grup arkadaş, doğayla uyumlu bir yaşam arayışındaki Şeref'in önderliğinde, şehir hayatının kargaşasından, toplumsal kalıplardan uzak yepyeni bir dünya yaratmaya koyulur. Erdemli ve özgür bir yaşam peşindeki bu karakterlerin amaçladığı dünya, kötülükl
On İki Gezici Öykü, 1982 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Gabriel García Márquez'in on sekiz yıllık bir zaman diliminde aralıklarla tekrar tekrar kaleme aldığı kısa öyküleri bir araya getiriyor. Yıllar öncesinin gazete notları, senaryo ve TV dizisi taslakları, zamanla García Márquez elinde usta işi, olağandışı birer öyküye dönüşmüş. "Maria dos Prazeres" adlı öyküde, kendine bir mezar satın alan bir fahişe, küçük köpeğine mezarı başında nasıl ağlayacağını öğretiyor. "Kendimi Rüya Görmek İçin Kiralıyorum" adlı öyk
"Maalesef," diye başladı söze. Maalesef, beyaz bir kâğıdın tam ortasına damlayan kocaman bir mürekkep lekesi gibi düştü içime. Sanki iki mememin ortasında bir yer, içine sıcak su dökülmüş çay bardağı gibi patladı, kırıkları ciğerlerime battı sanki... İlk baskısı 2012'de yapılan Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde..., Mahir Ünsal Eriş'in ilk kitabı. Ancak ilk kitaptan beklenmeyecek bir yetkinliğe sahip, konu ve kişileri açısından da şaşırtıcı bir çeşitlilik sergileyen bu birbirinden güzel öyküler bazen bir çoc
Tükendi
Ah, ben bu zaafı onların yanında neden göstermiştim? Şimdi ne kadar utanıyorum! Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Bunu ancak yine metanetimle tamir edebileceğimi düşündüm. Bu anda her şeyden, hatta kendimden bile iğreniyordum. Artık beyhude yorgunluk, bu faydasız didişmeden bıktım... Gözlerimden akan yaşlar, ruhumda yanan ateşle kurumuştu. “Romanlarında kırılgan aşkların duygu yüklü dünyasını aksettiren Güzide Sabri’nin en önemli romanı, ilk baskısı 1905’te yapılan Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi’dir. Öl
Her okun uçuşu farklıdır. Bin ok atarsan, bini de sana farklı bir yol gösterecektir: Okçunun yolu işte budur. Ülkenin en mahir okçusu Tetsuya bir köyde mütevazı bir marangoz olarak yaşamını sürdürmekteyken bir gün uzak diyarlardan gelen bir okçu ona meydan okur... Tetsuya bu meydan okumayı kabul ederek okçuluk felsefesini hem yabancı okçuya hem de köyün delikanlılarından birine aktaracaktır. Paulo Coelho’nun Okçu’nun Yolu’nda dile getirdiği öğreti sadece okçuluğa değil hayatın her alanına uygulanabi
Dünya ne kadar büyük inkılaplarla altüst olursa olsun, dünyada erkek daima hâkim, kadın daima onun emirberidir. Kocan, kardeşin, oğlun tepende birer küstah âmirdirler. Hayat piyasasında kadının değeri düşüktür. Her gün sokaklarda kıskançlık vahşetiyle kocaları, amant’ları tarafından bıçaklanarak cesetleri kaldırımlara serilen kadınların fela- ketlerini gazetelerde okumuyor musunuz? Bu sayısız vakalara mukabil hiçbir erkeğin sehpada cinayetinin cezasını çektiğini işittiniz mi? “Onun yaşayan yanı; romancı yet
Geleceğin mühendisi başarılı öğrenci Gamze ile köy enstitüsü mezunu babası emekli öğretmen İhsan Sami Bey… Bu ikili arasında uzanmakta olan fay hattı, Gamze’nin annesi Feriha Hanım’ın vefatından beri hayli aktiftir. Gamze’nin üniversitede tanıştığı misafir öğrenci Stavros’la muhabbeti ilerletmesiyle baba-kız çatışması iyice şiddetlenir. Zira kabına sığmaz Gamze Yunan sevgilisinin kollarına, Girit’in koylarına kaçacak, böylece İhsan Sami Bey’in neşrettiği gayriresmi milli mücadele tarihinin gölgesindeki bu c
Sanat salt estetik bir mesele değil, aynı zamanda bir direniştir. Camus’nün 1957’de gerçekleştirdiği Nobel konuşması ile Uppsala Üniversitesi’nde verdiği konferansı bir araya getiren bu kitap, eserlerini 20. yüzyılın büyük tarihî değişimleri sırasında inşa eden sanatçıların karşı karşıya geldiği güçlükleri ve onların toplumdaki yerini tartışıyor. Yaratma Tehlikesi, “sanat için sanat” ve gerçekçi sanat yaklaşımlarını irdeleyen, her çağın sanatçısına yönelik yankı uyandırıcı bir direniş çağrısı.
Bu dünya artık beyaz değil, hiçbir zaman da tekrar beyaz olmayacak. Baldwin’in, 1940’larda ve 1950’lerin başında, henüz yirmili yaşlarındayken yazdığı ve bu kitapta bir araya getirilen denemeler, Sivil Haklar Hareketi’nin şafağında, Harlem’deki gündelik yaşamdan muhalif romana, filmlere ve yurtdışındaki Afro-Amerikanların deneyimlerine kadar ABD’de siyah olmanın karmaşık durumunu araştırıyor ve sanatçının siyah bir adam ve bir Amerikalı olarak kimlik arayışının da samimi bir portresini ortaya koyuyor. Otobi
Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Lucien Fleurier, varoluşsal bir kriz yaşar ve hayatında bir anlam bulmak amacıyla arayışa koyulur. Önce bohem çevrelere girerek eşcinsel bir ilişki deneyimler, ardından aşırı sağcı bir gençlik örgütüne dahil olur. Nihayetinde kişiliğinin anahtarını, reddettiğini düşündüğü şeyin tam kalbinde bulur. Lucien’in öyküsü, bir çocuğun dört yaşından erken yetişkinliğine uzanan bir bildungsroman parodisi.
Dünya ne kadar büyük devrimlerle altüst olursa olsun, dünyada erkek daima hâkim, kadın daima onun emir eridir. Kocan, kardeşin, oğlun tepende birer küstah âmirdirler. Hayat piyasasında kadının değeri düşüktür. Her gün sokaklarda kıskançlık vahşetiyle kocaları, amant’ları tarafından bıçaklanarak cesetleri kaldırımlara serilen kadınların felaketlerini gazetelerde okumuyor musunuz? Bu sayısız vakalara karşın hiçbir erkeğin sehpada cinayetinin cezasını çektiğini işittiniz mi? “Onun yaşayan yanı; romancı yeteneğ
Yangın gündüz yandı, gece yandı, ertesi günü oldu, hâlâ yanıyordu. Biz İstanbul’da hiç ev kalmadı zannettik. Çünkü etrafımız göz alabildiği kadar virane olmuştu. Yalnız bacalar gözüküyor, her yandan dumanlar tütüyordu. Bilmiyoruz kaç saat olmuştu, biz hiçbir şey yememiştik. Evde babamızın getirdiği pastırmalar, peynirler, tereyağları, kuru üzümler, incirler vardı. Hepsi, hepsi yandı efendim. “Çocukluğumu, delikanlılığımı ve kırkına merdiven dayayan yaşımı kitaplarında toplayan bir yazıcı olduğu için onu, şu
Yangın gündüz yandı, gece yandı, ertesi günü oldu, hâlâ yanıyordu. Biz İstanbul’da hiç ev kalmadı zannettik. Çünkü etrafımız göz alabildiği kadar virane olmuştu. Yalnız bacalar gözüküyor, her yandan dumanlar tütüyordu. Bilmiyoruz kaç saat olmuştu, biz hiçbir şey yememiştik. Evde babamızın getirdiği pastırmalar, peynirler, tereyağları, kuru üzümler, incirler vardı. Hepsi, hepsi yandı efendim. “Çocukluğumu, delikanlılığımı ve kırkına merdiven dayayan yaşımı kitaplarında toplayan bir yazıcı olduğu için onu, şu
Tükendi
Çağdaş bir Çehov olarak tanımlanan Alice Munro, bu kitabındaki soluksuz okunan dokuz öyküsüyle de gerçekten günümüzün en usta öykü yazarlarından biri olduğunu kanıtlıyor. Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik, adını kâğıt tuzluk falına benzeyen bir oyundan alıyor. Bu oyunu oynayanlar, beğendikleri kişiyle gelecekteki ilişkilerini bu sözcükleri sayarak tahmin ediyorlar. Film uyarlaması 2013 Toronto Film Festivali’nde ilk kez izleyiciyle buluşan öyküdeki kişilerin yazgısı da bir bakıma benzer bir oyunla
Tükendi
Hayat, kayaç katmanları gibi parçalarına ayrılan değersiz bir kütledir. Türkçe edebiyatın sözünü sakınmayan kalemi Ayfer Tunç, yazarlık hayatının 25. yılında sarsıcı bir romanla karşımızda. Hayatı yolcu olarak yaşamak isterken baba mirası otelin işletmecisi, ailesinin reisi olmak zorunda kalan Mürşit, her geçen gün tamahkârlaşan bir şehirde, gerçek dostluğu İstanbulda bıraktığı hayaletlerden kaçarak Mürşitin oteline sığınan Madencide buluyor. İki arkadaşın dünya algısı, okuyucuya Türkiye tarihindeki utanç
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4