Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 980-1000 / Aktif Sayfa : 50
"Günaha Son Çağrı'yı yazdığım gündüz ve geceler boyunca, İsa'yla birlikte Golgota Tepesi'ne çıkarken duyduğum dehşeti, hayatını ve ölürken çektiği acıları yaşarken duyduğum yoğunluğu, anlayışı ve sevgiyi başka hiçbir zaman duymadım. İçimi kemiren bu duyguları ve insanlığın büyük umudunu yazarken gözlerim dolu dolu oldu heyecandan. İsa'nın kanının bu denli tatlı ve acı olarak yüreğime damla damla aktığı olmamıştır hiç. [...] İsa'nın hayatının her ânı bir çatışma, bir zaferdir. Basit insan zevklerinin yenilme
Mansfield Park, tıpkı Emma gibi, Jane Austen'ın olgunluk dönemi eserlerindendir. Gerek anlatım biçimi, gerekse din ve dinsel görev bilinci konularında bir tartışma başlatması bakımından Austen'ın en ciddi romanı kabul edilir. Fanny Price, Bertram ailesinin kır evlerinde, onların yanında yetişmiş, pek ilgi gösterilmeyen, içine kapanık bir kızdır. Ancak roman geliştikçe gerçek bir kahramana dönüşecek, ahlaki yetkinliği sayesinde sonunda kendini Bertram ailesine bütünüyle kabul ettirecektir. Ne var ki Fanny h
Hız hastalığına tutulmuş günümüz dünyasında mutluluk hala olası mı? Yaşam alanlarımızın tüm katmanlarına nüfuz etmiş, hayata yönelik duru bir bakışa izin vermeyen, yaşam kalitemizi düşüren koşuşturma kültürünün içinde kendimize soluk alacak alanlar yaratmaya geç mi kaldık yoksa? Mutluluğa Dair Bir Düşünce, Güney Amerikalı dünyaca ünlü yazar ve aktivist Luis Sepúlveda ile tüm dünyada ağ biçiminde örgütlenen Slow Food Hareketi'nin kurucusu Carlo Petrini'yi tam da bu sorular ekseninde bir araya getiriyor. Po
Tükendi
Hayatı, çanlar ve Notre-Dame Kilisesi'nden ibaret olan Quasimodo, güzeller güzeli Çingene kızı Esmeralda'ya ilk görüşte büyük bir aşkla vurulur. Ne var ki başrahibin gözü de Esmeralda'dadır. Esmeralda'nın dünyasındaysa Yüzbaşı Phœbus'ten başka kimseye yer yoktur. Artık sevgi ile nefretin, iyilik ile kötülüğün kıyasıya mücadelesidir yaşanan. Victor Hugo, olayları ince ince ördüğü bu ünlü eserinde, insan hayatında kaderin yerini de sorgulamış, kaleme alındığından bu yana birçok sanat eserine, özellikle de f
Tükendi
Brontë Kardeşler, kadının edebiyatla uğraşmasının hoş görülmediği Victoria döneminde, önce bir erkek kimliğiyle şiirler yazmış, sonra kendi adlarıyla klasikler arasında yer alacak üç önemli romana imza atmışlardır. Emily Brontë 1848'de öldüğünde dünya edebiyatının en güzel romanlarından birini, Uğultulu Tepeler'i bırakmıştır ardında. Bu roman, kimine göre dünyanın gelmiş geçmiş en büyük aşk romanı, kimine göreyse her okunuşunda değişik tatlar veren çağlar ötesi bir eser ya da insanın içine işleyen bir anlat
Tükendi
Büyük Umutlar, 19. yüzyıl İngiltere'sinde taşra ortamından büyük kente uzanan tam bir Victoria dönemi romanıdır. Charles Dickens, bu olgunluk dönemi eserinde, köyünde acılı bir çocukluk yaşadıktan sonra esrarengiz bir mirasa konan Pip'in maceralarını anlatır. Gönlü karasevdayla, gözü yükselme hırsıyla perdelenmiş genç Pip'in serüvenleri, sanayileşen toplumdaki sevgisizliği, ikiyüzlülüğü ve para hırsını gözler önüne serer. Büyük Umutlar, Londra'da beyefendi konumuna yükselen Pip'in başından geçenleri anlatma
Tükendi
Mansfield Park, tıpkı Emma gibi, Jane Austen'ın olgunluk dönemi eserlerindendir. Gerek anlatım biçimi, gerekse din ve dinsel görev bilinci konularında bir tartışma başlatması bakımından Austen'ın en ciddi romanı kabul edilir. Fanny Price, Bertram ailesinin kır evlerinde, onların yanında yetişmiş, pek ilgi gösterilmeyen, içine kapanık bir kızdır. Ancak roman geliştikçe gerçek bir kahramana dönüşecek, ahlaki yetkinliği sayesinde sonunda kendini Bertram ailesine bütünüyle kabul ettirecektir. Ne var ki Fanny he
Tükendi
Bu sabah doktor geldi. Yanımda uzun oturdu, konuştu. Bu haftanın sonunda ameliyat kesin. Bende bugünlerde düşüklük var. Sanıyorum ki, ben denilen şey başımdaki birkaç yüz ve onların anılarından ibaret. Bunları anlattıkça boşalıp yavaş yavaş bitiyorum. İçimde dökeceğim son bir Sakarya kaldı; asıl facia ve son perde. [...] bende ancak son perdeyi anlatacak kadar nefes var. Ondan önceki günler hep perde arası. Güzel ve önemli Kurtuluş Savaşı romanları sonradan yazılmıştır. Birçoğunu bugün de tutkuyla okuyabil
Tükendi
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Üç Öykü Daha başlığını taşıyan elinizdeki bu kitap, Stefan Zweig'ın kadınlara dair öykülerini bir araya getiriyor. Zweig'ın erken ve geç dönem eserlerinden bir seçkiye yer verdiğimiz bu kitaptaki öyküler, kişiyi zincire vuran arzunun ve tutkunun farklı biçimlerine eğiliyor. Öykülerin ortak noktası, hayal kırıklıklarıyla şekillenen hayatlarda iz bırakan anları yakın merceğe alması; odaktaysa hep talihsiz kadınlar var. İnsan ruhunun eşsiz gözlemcisi Stefan Zweig'ın öyküleri,
Hafızamdan hatırlamasını istiyorum, hayatımı havadan toparlıyorum, generalin karşısındaki asker gibi dimdik duruyor ve El Greco'ya mektuplar yazıyorum; çünkü aynı Girit toprağından yoğrulduk, yaşayan ya da yaşamış olan tüm mücadeleciler içinde beni en iyi o anlayabilir. Kendisi de taşların üzerinde aynı kırmızı izi bırakmadı mı? Zorba, Yeniden Çarmıha Gerilen İsa, Kardeş Kavgası, Kaptan Mihali, Günaha Son Çağrı gibi yapıtlarıyla 20. yüzyılın yalnızca yazınsal açıdan değil, düşünsel yönden de en etkileyici
Ludvik, bir süredir uzak kaldığı kız kardeşi Marketadan bir mektup alır. Marketa, hayatından memnun olduğunu ve Batıda devrimin pek yakında gerçekleşeceğini yazmaktadır. Kendisini özlemediği için Marketaya kızan Ludvik, bir kartpostalın arkasına, İyimserlik, insanlığın afyonudur! Sağlıklı ruh, hıyarlıktan başka bir şey değil. Yaşasın Troçki! yazar ve kıza gönderir. Ludvikin şaka olsun diye yazdığı bu üç cümle, hem Komünist Partiden, hem de üniversiteden atılmasına, toplumdan dışlanmasına yol açacaktır... M
1993’te yayınlanan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git adlı romanıyla tüm dünyada büyük yankı uyandıran Susanna Tamaro, bu yeni romanında o büyüleyici öykünün devamını sunuyor okurlarına. Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, 80 yaşındaki bir kadının, uzaklara giden genç torununa yazdığı mektuplardan oluşuyordu. “Yapmaya değecek tek yolculuk, içimize yapacağımız yolculuktur,” diyordu yaşlı kadın, “o özgün çağrıya kulak vermeli ve yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz.” Yüreğimin Sesini Dinle’de, artık genç bir kadın olan
Y
Y kromozomunun yeryüzünden silinmiş olduğu, artık yalnızca kadınların yaşadığı bir dünya. Geçmişin siyasetinden, ekonomisinden, toplum yapısından, kültürel birikiminden, ilişki biçimlerinden nefret edilen bir dünya bu, çünkü hepsi erkek yapımı. Artık yeni kurallar var, çünkü eski insanlar yok. Constantine, böyle bir dünyaya doğan bir erkek çocuk. Nasıl olduğu bilinmiyor. Onu kapılarının önünde bulup evlat edinen iki kadın, oğullarını tam bir kız gibi yetiştiriyor ve cinsiyetini herkesten –özellikle de devle
Tükendi
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan José Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın b
Tükendi
Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlânâ'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi. Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı
Tükendi
Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu. George Orwell'in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, r
Tükendi
İngilterede XIX. yüzyılın ikinci yarısı, Victoria Dönemi olarak adlandırılan bu dönem, orta sınıfın yükselişini, gösterişli yaşamların moda oluşunu simgeler. Brontë kardeşler, kadının edebiyatla uğraşmasının hoş görülmediği bu yıllarda, önce bir erkek kimliğiyle şiirler, sonra kendi adlarıyla klasikler arasında yer alacak üç önemli romana imza atmıştır. Emily Brontë 1848de öldüğünde dünya edebiyatının en güzel romanlarından birini, Uğultulu Tepeleri bırakmıştır ardında. Bu Victoria dönemi romanı, kimine gör
Tükendi
Keşke tersi olabilseydi! Keşke her zaman genç kalacak olan ben olsaydım da portrem yaşlansaydı! Bunun için... bunun için her şeyi verirdim! Özellikle bir genç adamın büyümesini, eğitimini, gelişimini, kendini ve inançlarını keşfetmesini işleyen Dorian Grayin Portresi için Oscar Wilde, bir ruhun hikâyesi demişti. 1891de ilk basıldığında ahlâksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepki çeken romanın baş kişileri olan Lord Henry ile Dorianın karşılıklı etkileşimleri, Dorianın kendini giderek kötüye, şeytani o
Tükendi
12 Mart Askerî Darbesi, 68 Kuşağı diye anılan bir gençlik kesimini yok etmek amacıyla yapılmış bir baskın hareketiydi. 1971, 1972 yıllarında iki kez tutuklanıp cezaevine girdim. Orada sık sık -gizlice- günlük tuttum. Bunu yaparken, bir yandan da dışarıya durmadan mektuplar yazıyordum. O günlük notlarda, mektuplarda yazamadığım pek çok ayrıntıyı, kafama, yüreğime kazıdım. Tuttuğum gizli günlük notlarımdan kurtarabildiklerimi, dışarıya yazdığım mektuplardan bulabildiklerimi belleğimde kalanlarla buluşturunca
Kırılmış, paramparça, mahvolmuş... Kaputt, Almancada tam olarak bu anlamlara geliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupasının o enkaz hali daha başka hangi sözcükle anlatılabilir ki? Malaparte, yazıldığı günden bugüne kadar çok konuşulan başyapıtını, 1941 yazında, Almanların Rusyaya açtıkları savaşın başında, Ukraynada bir köylünün evinde yazmaya başlamış. Yalnızca cephelerdeki değil, cephe gerisindeki vahşeti de cümleleriyle okurun beynine kazıyan Malaparte, sayfalar boyunca bombardımanların altında, karla
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 980-1000 / Aktif Sayfa : 50