Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Tıpkı yaşarken olduğu gibi, yazarken de özensiz olmaktan vazgeçin. Yazmayı konuştuğumuzda ne konuşuruz? Yazmak Üzerine, adı modern öyküyle eşanlamlı hale gelen Raymond Carver’ın yazın hayatını denemelerinin izinden sürüyor. Carver, kendisine sade bir dille gerçekçi öyküler yazmayı öğreten öğretmenini hatırlıyor, öykülerin aklında şekillendiği ilk anlardan söz ediyor, kendi yapıtları ve farklı yazarların kitapları hakkındaki görüşlerini her zamanki açıksözlülüğüyle dile getiriyor. Bir yazarın nasıl v
Victor Hugo ve niceleri çocuğu hep bir melek olarak gördüler. Asıl onda şeytani ve gaddar olanı görmemiz gerekir. Çocuğa dair yazılanlar da ancak bu bakış açısıyla yenilenebilir. Çocuğun küçük bir hayvan olması kaçınılmazdır.” Jules Renard, 1894’te yayımlanan Havuçkafa’yla edebiyatta masum çocukluk ve kutsal annelik temsiliyle ilgili kalıpları yıkmayı amaçladığını bu sözlerle duyuruyordu. Gerçekten de yetişkinlerin ikiyüzlülüğüne ve sahtekârlığına karşı, eşit olmayan koşullarda mücadeleye girişen çocuğu, çı
Mitat bir gıcık oldu, herkesin ama herkesin şu hayatta bir destekçisi vardı, kimin başına bir haksızlık gelse en az bir kişi çıkıp onun için “yalnız değildir” hashtag’i açardı. Mitat Karaman dışında. Olur da bir gün Mitat haksızlığa uğrarsa, başına bir iş gelirse bir kişi, bir Allah’ın kulu bile arkasından “yalnız değildir” diye yazmayacaktı. O bir istisnaydı. Mitat önceki tweet’lerini sildi. Kimliğini açık etme pahasına yeni bir tweet girdi, yeni bir hashtag açtı, kimsenin desteklemeyeceği, sons
Halid Ziya’ya kadar, romancı muhayyilesiyle doğmuş tek muharririmiz yoktur. Hepsi roman veya hikâye yazmaya hevesli insanlardır. Ahmet Hamdi Tanpınar “Bugün hâlâ onun güzel siması, kara gözleri, beyaz dişlerini gösteren tatlı tebessümü, Kartaltepe kabrinin derinliklerinde ebediyen sönmüşken, ben ne zaman penceremden bahçemin kapısına baksam, Vedad geliyor, Vedad kapının önünde başını kaldırıyor ve biçare babasını gene o tebessümüyle selamlıyor zannediyorum. Onun bu hayali hiçbir zaman gözlerimden silin
1980’ler. Glasgow şehrinin adeta öleyazdığı, ailelerin güçbela ayakta kalabildiği bir dönem. Ne var ki orta yaşlarındaki alımlı Agnes Bain daha fazlasını hak ettiğine inanır; müstakil bir ev sahibi olmak, istediğini satın almak gibi... Gelgelelim taksi şoförü kocası tarafından sürekli aldatılan Agnes, üç çocuğuyla birlikte harap olmuş bir madenci kasabasında yaşamaya mahkûm olur. Çocukları, yavaş yavaş alkol batağına saplanan Agnes’i kurtarmak için ellerinden geleni yapsalar da, bir süre sonra kendilerini k
Ernaux’nun babası, kızı öğretmenlik sınavlarını verdikten iki ay sonra ölür. Yazar bu ölümün ardından, yetersiz eğitim görmüş, çocukluğundan beri değeri ancak kas gücüyle ölçülmüş babasının işçilikten küçük esnaflığa geçişini, onun toplumsal konumunu ve kendisiyle ilişkisini eşeler. Satırlara dökülenlerse dramatik hatıralar değil, bir portre üzerinden anlatılan bir “sınıf” hikâyesidir. Babamın Yeri, bir adamın hem toplumun hem de kızının gözündeki “yer”ini irdeleyen, son derece kişisel bir konuyu sakınm
İsimsiz bir anlatıcı, evli ve yabancı bir adam, her şeyi tüketen bir tutku, saplantıya dönüşen bir aşk… Ernaux ispatsız, sade üslubuyla, cinsellik temelinde kurulan bu ilişkinin dinamiklerini, tutkunun tuzağına düşmüş kalbin arzularını, beklentilerini, arzulanan erkeğin varlığıyla özdeşleşmedikçe katlanılabilir olmaktan çıkan günlük işleri, sıradan olayları bütün içtenliğiyle, cesurca ortaya koyuyor. Yalın Tutku, hangi toplumsal konuma ait olursa olsun, tutkunun insanları nasıl ele geçirebileceğini, kiş
19. yüzyılın renkli Prag’ından beş derin, ironik öykü: Çek şair ve gazeteci Jan Neruda’nın ilk kez 1878’de kitaplaşan Eski Prag Öyküleri, bizi tarihî kent merkezinin en pitoresk mahallesinde gezdiriyor. Büyülü Prag’ın dolambaçlı sokakları, arnavutkaldırımları, vakur aristokrat sarayları, görkemli kiliseleri arasında dolaşırken, amansız rakipler olarak otuz yılı deviren Bay Ryšánek ile Bay Schlegl’in rekabetine ortak oluyor, tek bir hastaya bile dokunmamasıyla nam salan Doktor Heribert’le tanışıyoruz. Neruda
Karanlık romantizm ve gotik akımların Amerikan edebiyatındaki önemli temsilcilerinden Nathaniel Hawthorne, Rappaccini’nin Kızı’nda esrarengiz bir aşk hikâyesi anlatıyor. Tıp öğrencisi genç Giovanni öğrenimini sürdürmek için geldiği Padova’da bir oda tutar ve böylece kendini Profesör Giacomo Rappaccini’nin bitkileriyle meşhur bahçesinin üst katında bulur. Bitkilerin dört bir yanından adeta fışkırdığı bu bahçe ürkütücü bir güzelliğe sahiptir; tıpkı Rappaccini’nin kızı Beatrice gibi. Kentteki herkesin çeki
Ruhun ve bedeninle Dao’yla bir bütün olup, bu bütünlüğü sonsuza dek koruyabilir misin? Yaşam enerjinin sağladığı narinliğinle, bir bebeğin hassasiyetine erişebilir misin? Kalp gözünü yıkayıp temizleyerek, hiç leke tutmamasını sağlayabilir misin? Halkı sevip devleti yönetirken, çokbilmişlikten geri durabilir misin? Göğün kapısı açılıp kapanırken, bir dişinin sakinliğine bürünebilir misin? İdrak gücün dört yana erişirken, çokbilmişlikten geri durabilir misin? Laozi; köklü bir değişim ve karmaşa dönem
Şeytanî Öyküler, 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransız edebiyatında büyük tartışmalara yol açan sıradışı yazar Barbey d'Aurevilly'nin skandal yaratan altı öyküsünden oluşuyor. Daha basılmadan "büyük bir merak, şaşkınlık uyandıracağı, hatta insanları incitme başarısına ulaşacağı" söylenen öyküler düşünüldüğünden çok daha fazla tepki alır. "Toplum ahlakına ve genel adaba aykırı davranmak"la suçlanan Barbey eserinin amacının erdemsizliğin iğrençliğini göstererek insanları ahlaka davet etmek olduğunu; eserinde
Işığın Savaşçısı, başkalarının kendisine biçtiği rolü oynamaya çalışarak zaman harcamaz. Işığın Savaşçısı, kışkırtmalara kulak asmaz; onun, gerçekleştirmesi gereken bir yazgısı vardır. Işığın Savaşçısı, kendi kusurlarının farkındadır, ama erdemlerini de bilir. Işığın Savaşçısı, her zaman elinden gelenin en iyisini yapar ve başkalarından da aynı şeyi bekler. Işığın Savaşçısı, evrenin en uzak köşesinde bulunan yıldızın kendini Savaşçı´nın çevresindeki şeylerde belli ettiğini bilir. Işığın Savaşçısı,
İstasyonda kimsecikler yoktu. Sokağın öbür yanında, badem ağaçlarının gölgelediği kaldırımda bir bilardo salonu açıktı sadece. Köy, sıcağın içinde dalgalanıyordu. Kadınla kızı trenden indiler, aralarında çıkan otlar yüzünden döşeme taşları yer yer çatlamaya başlamış bomboş istasyondan çıkıp karşıdaki gölgeli kaldırıma doğru sokağı geçtiler. Gabriel García Márquez’in Hanım Ana’nın Cenaze Töreni, İyi Kalpli Eréndira ve On İki Gezici Öykü derlemelerinden seçilerek resimlendirilen bu altı öykü, çocukken anneann
Oliver Twist, yoksullar evinde dünyaya gelmiş bir yetimdir. Daha fazla yemek isteme cesareti, kapının önüne konmasına yol açar. Hayatta yapayalnızdır artık. Bir cenaze levazımatçısının yanına girer. Orada da kötü muamele görünce kaçar ancak bu kez de yankesici Fagin ve çetesinin eline düşer. Yeraltı dünyasının acımasız ortamında korkunç Fagin'in pençesinden kurtulmak için akıl almaz serüvenlere atılan Oliver'ı hiç ummadığı bir gelecek beklemektedir... Oliver Twist, XIX. yüzyıl İngiliz edebiyatının en büy
Tükendi
Kapıların Dışında, savaştan dönen Beckmann'ın hikâyesini anlatır. Ölülerin diyarından tesadüfen geri dönebilenlerden biridir o. Fakat ne eşi ne evi ne de ülkesi bıraktığı gibidir. Şimdi her yer enkaz, herkes kaypaktır ve Beckmann nihilist bir tavırla ölümü arzular. İkinci Dünya Savaşı'nın toplumda yarattığı yıkıcı etkileri ele alan "yıkıntı edebiyatı"nın, HeInrIch Böll'le beraber en önemli temsilcilerinden biri olan Wolfgang Borchert, nasyonal sosyalizmin ahlaki ve fiziksel kurbanlarından biridir. Büyük ya
Fernando Pessoa, 1935´te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa´nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başlandığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden hab
Kırmızı Perde, D’Aurevilly’nin ilk yayımlandığında büyük edebî ve ahlaki tartışmalara yol açmış Şeytani Öyküler’inde topladığı altı öyküden biri. Bu kısa yolculuk öyküsü, Parisli bir beyefendi ile adı dönemin dedikodularına sıkça karışan, etkileyici ve kendini modaya ve sosyal yaşama kaptırmış Brassard vikontunun sohbetiyle şekillenir. D’Aurevilly Kırmızı Perde’de bir yandan bu yolculukta anlatılan bir yaşam hikâyesiyle okuru öykü içinde yeni bir öyküyle tanıştırırken, bir yandan da gündelik yaşamın basit o
“Yedi Ses, kendi köklerinden yola çıkarak evrensel bir edebiyatın peşine düşen, kendi uygarlıklarının derin geleneklerinde gezinmekle yetinmeyip insan ruhunun kuytularına uzanan, ama hiçbiri birbirine benzemeyen yedi büyük yazar ve şairi, bizi yer yer şaşırtan en sakınmasız düşünceleri, eleştirileri, itirafları ve suçlamalarıyla bir kitapta buluşturuyor: Yalnızca yaşama, dünyaya, insanlığa, edebiyata, dönemin edebî tartışmalarına değil, sosyalizme, kapitalizme, dönemin siyasal olaylarına da yedi ayrı bakış.
Diyalog. Monolog. Deneme. Tekrarlamalar. Listeler. Büyüler ve kayıplardan sonraki trajik süreci “evde bir gezinti” yaparak anlatan, biçimsel olarak da sınırın dışına taşan bir lirik novella.
Claude Bernard. 19. yüzyıl Paris’inde hayvan deneyleri. Claude ile eşi Fanny’nin sorunlu evliliği, dönemin bilim insanlarının, sanatçılarının ve aktivistlerinin toplumsal trajedisi haline geliyor.
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2