Hakas, güney-doğu Sibiryada Altay-Sayan Dağlarının eteklerinde Abakan Nehri vadilerinde yaşayan küçük bir türk grubudur. Hakaslar Rusya Fedarasyonuna bağlı özerk bir cumhuriyet olan Hakasyada yaşamaktadırlar. Günümğzdeki nüfudları, 80.000 civarındadır. Hakaslar, Sibiryadaki diğer Türk grupları gibi, zengin ve tarihi bir zölü kültür mirasına sahiptirler. Sahip oldukları kültürel miras, hala daha tam olarak araştırılmamıştır. Hakas Destancılık Geleneği ve Huucın adlı çalışmamız Hakas Destanları Üzerinde Yapı

Günümüzde, Türkmen destancılarının merkezi olarak bilinen Daşoğuz bölgesinde, destancı bagşıların anlatmaya devam ettikleri Türkmen destanları, kendine özgü kuralları olan bir geleneğin ürünü oldukları gibi diğer Türk destalarıyla da pek çok ortak unsuru paylaşmaktadırlar. Doktora tezi olarak hazırlanan bu çalışmada Türkmen destanlarının tasnifi, kaynakları, konuları, dil, üslup ve yapı özellikleri, Türkmenistanda geçmişten günümüze destan anlatıcılarına verilen adlar, bagşılık geleneğinin oluşumu ve gelişi

Kitabımıza konu olarak aldığımız Saha Türklerinin büyü masalları yaklaşık üç yüz yıllık bir süreç içinden bazen Alman kökenli Rus bilim adamları, bazen sadece Rus araştırmacılar bazen de belirli bir eğitim almış Saha aydınları tarafınndan derlenmiştir. Pek çok derlemecinin amacı, masal incelemesi olmamıştır. Bir kısmı bu zenginliği dil malzemesi olarak görmüş, bazıları topluma yeni dini kabul ettirmek için sözlü kültüre bir araç olarak yaklaşmıştır. Bir grup bilim adamı ise yazıyı geç kullanmaya başlayan Sa

O kağıt parçası ki, üstünde nâzırın imzası, dalkavuğun pusesi, mezarcının çamuru, orospunun pudrası, sarrafın ütüsü, casusun buruşuğu, imamın nefesi, ırgadın teri, milletin remzi, dilencinin kiri, şehidin kanı, sarhoşun tükürüğü, katilin tırmığı, mübaşirin zamkı birbirine karışmıştır.

İlmiye sınıfına mensup divan şairleri, Osmanlı dönemi Türk edebiyatının en dikkat çekici simalarıdır. Elinizdeki Divan, bu sınıf şairler arasında adı geçen Nali (ö.1086/1675-1676) 'ye aittir.17. yüzyılın geride iz bırakmış şairlerinden olan Nali yaşadığı dönemde, kendi muhiti içerisinde herkesçe bilinen bir bilim ve sanat adamıdır. Hakkında bilgi aktaran eski biyografi kitaplarının şairi övgü dolu ifadelerle anlatmaları kişiliği ve şairliğini daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu kaynaklardan edinil

Türk milleti, çağlar boyunca tanınan en eski ve en soylu milletlerden biridir. Bugün Türkler, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar geniş bir coğrafyada yaşamaktadırlar. Türk dünyası olarak tanımladığımız ve Türklerin tarih boyunca yaşadığı bu coğrafyada Türkler çok önemli eserler ortaya koymuşlardır. Bu eserler hem yazılı, hem de sözlü olarak nesilden nesile aktarılmıştır.

"Şimdi âarancfuwa nüfuz sahasından itibaren deniz Ona sınır(dır). Şimdi Parha Şehri nüfuz sahasından itibaren Kastaraia Nehri Ona sınırdır, ve Hattı Kralı onlara (karşı) yukarıda nereye sefere çıkarsa Parha Ülkesi´ni silahla zaptederse, o zaman sözkonusu şehir Tarhuntassa Kralı´na ait olacaktır. Şimdi Walma´nın nüfuz sahasından itibaren Huwahhuwarwa Şehri, Ailuprata Şehri, Kaparuvva Şehri, Hassuvvanta Şehri, Walippa Şehri, Wala Şehri sınırdır. Bu müstahkem şehirler Hulaia Nehri Memleketi´ne aittir. Hatti Ül

Son özel mektubunuzu ne zaman postaya verdiğinizi hatırlıyor musunuz? Dün müydü, yoksa geçen ay mı? Sahi, siz ne zaman, fiyatı altmış beş kuruş olan bir pulu zarfa yapıştırıp gişe görevlisine verdiniz? Veya mektubunuz ne zaman damga makinesinin hışmına uğradı? Artık mektuplar, modası geçmiş haberleşme aracı durumuna geldiler. Onlar da zamana karşı koymadılar.

Rusların, Karadeniz'in kuzeyinden başlayan ve XVI. yüzyılın ortalarından XIX. yüzyılın sonlarına kadar süren uzun Orta Asya yürüyüşünde, bu coğrafyanın yerel halklarınca zulme ve asimilasyona karşı gerçekleştirilen birçok başkaldırı olmuştur. 1755 yılının mayıs ayında da İdil-Ural bölgesinin halkları; Hristiyanlaştırma, yani Ruslaştırmaya ve özellikle bölge yöneticilerinin haksızlık ve zulümlerine karşı ayaklandılar. Bu ayaklanmanın önderi ise bir din adamı olan Bahadur Şah ya da daha yaygın adıyla Batırş

Çağatay sonrası ortaya çıkmış olan Türk yazı dillerinden birisi de Nogay Türkçesi'dir. Nogaylar ve onların dilleriyle ilgili ilk araştırmalar 18. yüzyılın ortalarında Rusya merkezli başlamıştır. Türkiye'de ise bu çalışmaların tarihi 20. yüzyılın ortalarını bulmuştur. Genel olarak çağdaş Türk yazı dilleriyle ilgili araştırmaların önemli ölçüde artış gösterdiği tarih ise Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecinden sonraki yıllar olmuştur. Bugün itabarıyla önemli ölçüde bir birikime ulaşmış olan bu çalışmalar tüm

Osmanlı döneminde Anadolu'yu gezmiş olan seyyahların önemli bir bölümü Türklerin İslam öncesi mimari ve sanat eserlerine karşı İngiliz oldukları hususunda müttefik gibidirler. Yabancıların gözlemlerinden hareketle Osmanlı Devleti'nin eski eserlere bakışı hakkında yapılmış çalışmalarda ulaşılan tespitler, Osmanlı toplumunun özellikle İslam öncesi eski eserlerin önemi hakkında bilgisiz ve bilinçsiz oldukları şeklinde özetlenmektedir. Osmanlı Devleti'nin eski eser politikası hakkında ortaya konulan kimi çalışm

Yirminci yüzyıla büyük ümitlerle giren Türk Dünyası asrın ilk çeyreğinde büyük acılar yaşamış, Türk dünyasının büyük bölümü, Çarlık Rusyası'nın yıkılmasıyla sonuçlanan 1917 Ekim Devriminden sonra kurulan Sovyetler Birliğinin nüfuz alanında kalmıştır. Türkistan, muhtar cumhuriyetlere bölünerek parçalanmış ve yirminci asrın ilk çeyreğine kadar tek bir yazı dili kullanan Türk toplulukları Sovyetler tarafından sadece siyasi sınırlarla ayrılmakla kalmamış, konuştukları mahalli şiveler ayrı birer yazı dili kabul

Eser, 7-16 Haziran 1928 tarihinde Hasan Dağı'na yapılan ilmi bir seyahati anlatmaktadır. Bu seyahate, Aksaray Orta Mektep Müdür, Mualimlleri, 55 öğrenci, Belediye Reisi Hadi Bey ve eşi, Müdür Hüsnü Bey'in eşi, Belediye Veznedarı Yakup Efendi ve Taşpınar Karakol Kumandanı Niğdeli Şakir Efendi katılmıştır. Muallim Hüsnü Bey, eseri on günlük seyahat izlenimlerini esas alarak hazırlanmıştır. Ayrıca esere Muallim Hüsnü Bey tarafından Aksaray ve çevresini anlatan bir ek konmuştur. Eserade, Hasan Dağı ve çevresi,

İçindekiler Giriş I. Bölüm Sabit TV Sistemleri ve Bölümleri II. Bölüm TV Personeli ve Genel Örgütleme III. Bölüm Teknik Personel ve Örgütlenmesi IV. Bölüm Önerilen Teknik Sistem ve Kuruluşu Sonuç Kaynakça Ekler

"Efsane araştırmalarının tarihi oldukça yenidir, pek gerilere götüremeyiz. Ancak belli bir tarihten sonra araştırmaların sayısında artış görülür. Önceleri daha çok metin yayını olarak görülen çalışmalar, Atatürk Üniversitesinde başlattığımız araştırma ve derlemeler sonucunda hız kazanmış, her türden tezin hazırlanmasına konu olmuştur. Bugün devlet üniversitelerinin yarısına yakınında efsane çalışmalarının yapıldığını görüyoruz..." (Giriş'ten) Orijinal karton kapağında.