Şiirler yazdı adam, ardından hüzün kokulu şarkılar...
Yaşadıklarına, yaşattıklarını katık edip bir notanın tınısına gizledi.
Hepsinin apayrı öyküleri vardı; kimisi kalın, kimisi derin çizikler atmıştı, sıvası dökük duvarlarına.
Zaman kahpe değildi aslında, "verdiklerini alabilene aşkolsun"du. O da öyküler demledi, damıttı
göğüs ininde.
Sonrasında çokça hüzne bulayıp günbegün döktü satırlara. Köşesi yanık mektuplar, sayfası kıvrık
günlükler gibi.
Yüreğinde papatyalar açan bir adamdı o. Bütün yapraklarında "s
ARKA KAPAK:
"Keşke ölsem!" dediğinizde bir ses kulağınıza fısıldar; umut biraz uzakta ama hep var ve orada...
"Keşke ölsem!" dediğinizde bu kitapta okuduklarınızı hatırlayın, nedenlerinizi yeniden değerlendirin.
***
II. Dünya Savaşı sırasında Polonya, Almanya ve Amerika olmak üzere üç farklı coğrafyadan hayatları kesişen üç kadının nefes kesen hikayesi...
Kuzey Almanya'daki bir kadın toplama kampı olan Ravensbrück'te 130.000'den fazla kadın ya hastalıktan ya da açlıktan öldü. Ne yazık ki vahşice infaz e
Vicdanımın en orta yeri acıyor. Size de arada bir olur mu böyle? "Acaba" diyorum; bu ince çizgide nefes aldınız mı hiç? Ben çoktandır alıyorum, şimdi bile...
Üst üste hem de bin kere tekrar ederek ve katlayarak çoğaltıyorum içimdeki sancıyı.
Burası bir uçurum kenarı... Metrelerce yukarıdan aşağı doğru bomboş gözlerle bakılan bir yer. Ne kadar da özgürlük kokuyor ah! Sonrasında kanatlarım varmış gibi bir hisse kapılıyorum. Tadına bakmak için sabırsızlanıyorum aslında. "Ölmek nasıl bir şey?" diye tekrarl
Hayata dair her şeyi anlatmak zordur. Bu cümlelerde; yaşadığımız, uzaktan baktığımız, konuşamadığımız, çaresiz kaldığımız, korktuğumuz ve bazen gülümseyerek hayal kurduğumuz anlara ait tüm duygular var. Bu kitapta ?hayat' var.? Toygar IŞIKLI Aşkın hatırı vardı; günahı, sevabı vardı onca yılın. Yoksa, kendin silecektin gözyaşını. Oysaki ben her damlasını notalara teptim. Sol isyanlarındı, Fa öfkelerin. La kalakaldı öylece, hiç mi sevmedin? Eksik kaldı yine ikimizin melodisi. La sız Ki La sonsuzluk hecesi...
Yüreğindeki evlat özlemiyle yanıp tutuşan bir kadının kedere gark oluş hikâyesi... Sabır ve metaneti duygularına katık eden biçare kocasının ise elinden hiçbir şey gelmiyordu. Sümeyye'nin günbegün tükenişine ve neredeyse saplantı hâline gelen akla zarar, fikre ziyan gelgitlerine seyirci olmak eritiyordu adam yüreğini. Sümeyye, ölü doğmuş ve hatta doğmasına izin verilmemiş tüm bebekleri görüyordu düşlerinde. Hepsinin saçlarını okşarken, avaz avaz feryat ediyordu: "Seni melekler getirsin!"
Sadece ve sadece a
Çocukluk ve gençlik dönemlerinde yaşadığı travmalar nedeniyle yaşamını ?potansiyel suçlu" olarak geçiren bir adam...
Henüz dokuz yaşındayken dünyanın en adi suçlarıyla karşı karşıya kalmış bir kız çocuğu...
Eşinin özgürlüğüne hayatını adamış çaresiz bir kadın...
Söz konusu suçu işlediği iddia edilen zanlının avukatlığını yapmak üzere olan genç bir hukukçu...
Olayın üzerindeki sır perdesini aralayan bir gazeteci...
Mevlüt Soysal, ?Tek Tanığım Gökyüzü" adlı romanında ülkenin dört bir yanında ?olağan
Beklenti, Saplantı'nın kaldığı yerden bir sonraki sayfaya geçmişsiniz gibi tüm heyecan ve soru işaretleriyle devam ediyor.
Jonas ve Sarah Belize'de ikisi için yapılmış ağaç evdeki güvenli kozalarından ayrılırlar. Eve döndüklerinde kendilerini tam bir kaos ve tehlikenin içinde bulurlar. Yapbozun eksik parçalarını tamamlayarak çözmeleri gereken birçok sorun var. Tüm bu karmaşanın içinde Jonas'ın Sarah'tan gizlice gerçekleştirdiği buluşma aralarındaki güveni sarsacak mı? Sarah bunu kabullenecek mi? Kulüp'ün
mutluluğu dirhem, sevdası merhem yâr
ya testemelli git
ya da şikâyet etmeden sev
ikimiz için
çay demde kalsın her dem
dön dolaş öfken geçsin
kafdağı'ndan aşka davet sesi duyuldu bak
çok uzakta değilim
kalbime kadar yolun var
Manik depresif bir kadının delirmemek için verdiği büyük mücadele, bir kısrakla olan içten dostluğu. Bu kadına her şeyini adamaya hazır, tutkuyla seven bir erkek. Kadınlar ve erkekler; kısraklar ve aygırlar... Yaşlı adam gülümsemişti. Bir saguaro delik deşik edilebilir, oyulabilir, devrilebilir, ezilebilir; ama yine de yaşar, yine de hayat veren suyu depolar, yine de yabanıl bir şekilde büyüyüp kendini onarır. Genç adam içli bir melodi çalan sokak şarkıcılarının yanına gitti ve önlerindeki gitar kutusuna ha
Kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmayınca akışına bırakırız hayatı. Mücadelesinin son durağı olarak uzak diyarlara dikmişti gözünü Fırat. Rüzgâra teslim olmuştu artık. Beyaz düş dediği kara kışın, hüzünle yoğrulduğu gri gecelerin içinde buldu kendini. Sibirya'da yaşıyor, orada çalışıyordu artık. Yakın tarihin belli dönemlerinde sürgünleri ağırlayan bu diyarda, kendisi gibi vatan özlemi çeken Türk işçilerle aynı karavanaya sallıyordu kaşığını. Hüsnü Baba'ydı öz babasından daha çok sevdiği en yakın akrabası belki
İstediği her şeyi elde etmeye alışkın olan zengin işadamı Jonas Faraday, özel bir kulübe yapılan başvuruları değerlendirmekle görevli kayıt asistanından isimsiz bir not alınca, onu bulmayı ve ona hayatında hiç tatmadığı maceralar yaşatmayı takıntı hâline getirir. Masum bir merakla başlayan bu keşif hızla karşı konulamaz bir tutku ve saplantıya dönüşür. Muhteşem bir kurgu; kesinlikle sürükleyici; tutku, hüzün ve mizahın kusursuz karışımı Elinizden düşüremeyeceğiniz bir kitap! The Romance Cover
Ergun Göknel'in İslamofobi' Üçlemesinin ikinci kitabı,Düşmandan Teröriste' başlığıyla, bu tekinsiz İslam karşıtlığı sürecinin dönüşümünün çok önemli bir aşamasını mükemmel bir biçimde özetliyor. Tuhaf bir diyalektik: Önce İslam karşıtlığının İslam Düşmanlığına, sonra İslam Düşmanlığının İslam'ın Terörizmine dönüşmesinin tarihi! Göknel, bu kitabında bu tarihi anlatıyor.
İslamofobi üzerine sayısız yorum yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. Ama İslamofobinin kuşatıcı bir tarihyazımı [historiografisi] yok! Bu son
Usandırıcı kaosları ve çatışmalarıyla Ortadoğu'nun gölgesinde kalan Kafkasya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuzeydoğu sınırında önemli bir kültürel-diplomatik ilgi havzamızdır. Özellikle Azerbaycan, Türk dünyasına açılma kapımız da olması itibariyle Ankara için vazgeçilmez bir müttefik, dost ve kardeş ülkedir.Bütün bu verilere rağmen ne Kafkasya'yı, ne de özellikle Azerbaycan'ı yeteri derecede tanıdığımızı, hatta anladığımızı söyleyemeyiz. İşte, elinizdeki bu kitap bu ciddi eksikliğimizi dolduruyor. Hem de bunu d
Bu kitapçığı neden yazdım? Kime yazdım?
Çoğumuz matematiği sevmeyiz, değil mi? Neden?
Matematik bize öyle sunulur ki anlayamayız, öğrenemeyiz, kullanamayız. Neden bu? Oysaki matematik, az şey ezberleyip çok şey yapabilmek demek. Bunu kim sevmez!
Bilmeceler ise bunun en güzel örnekleri. Sorulduğunda çok zor gibi, çözüldüğünde ise inanılmaz kolay. Çünkü gerekli ön bilgisi, hepimizde var. Bu nedenle Sevimli Matematik kitapçıklarımdan önce Bilmecelerle Matematik'i seçtim.
Biz bu bilmecelerin yedisini anaokulu
Zaman, zamansız olmayı sever. Ben çok tanık oldum buna, sen de az şahit olmamışsındır. Ya nasıl geçtiğini anlamazsın saatlerin, ya nasıl daha çabuk geçer diye çabalarsın. Her şeyin bir gün bitmeye mecbur olduğunu unutmadan -ki yemin ederim hiçbir şey ölmeye gönüllü değil- yaşamalısın onu. Geç kalınmış bir buluşmanın adıdır hayıflanmak. Peki ona geç bile kalamamak nasıl bir kayıp olur? Sahip olamadığın bir şeyi de yitirebilirsin. Dokunamadığın, elini tutamadığın, yan yana yürümek şöyle dursun hiçbir zaman
İslamofobi, bir hastalık: Adındaki 'fobi'den de anlaşılacağı gibi, belirli bir durumda gereksiz yere kaygıya ['anksiyete'] kapılmak anlamına geliyor; - daha geniş bir bağlamda, İslamdan korkma!
Bu derin kaygının önce korkuya, sonra ötekileştirmeye, daha sonra da bu ötekileştirmenin düşmanlığa dönüşme süreci, Avrupa İslamofobisinin tarihini oluşturuyor. Bu dönüşümlerin nasıl ve hangi koşullarda gerçekleştiği, Ergun Göknel'in bu kuşatıcı ve kapsamlı incelemesinin konusu.
Göknel'in bu çalışmasından anlaşılaca
Amacımız; Türk Dış Politikası'ndaki güncel eğilimleri, yapısal dönüşümleri, küresel gelişmeleri de dikkatle izleyerek, farklı coğrafi alanlara yoğunlaşan ve çok yönlü duruma gelen konumunu çözümlemektir. Söz konusu analizleri, genç akademisyen ya da akademisyen adaylarının yapması, yeni bakış açıları, farklı yaklaşımları ele almak, yapılan tartışmalara naçizane bir katkıda bulunmayı kolaylaştırmaktır. Öğrencilerimin, meslektaşlarımın böyle bir çalışmada benimle birlikte yol almak istemeleri, eğitimciliğin v
Şairimiz "Ben insanları en çok yazılarda anladım." diyor ve ekliyor: Tanrı'ya inandığı kadar yazmak, yazmak, yazmak... Ve yazdıkça inancını hissetmek... Mademki varım, öyleyse Tanrı istedi ve ben yazılarımda ruhları tasarladım. Sebepsiz, çıkarsız ve insanca sevmelerle dolu kemiklerimin arasındaki ruh torbam...
Bana yakınsan hep bileceksin, ben seni hep ruhumla saracağım... Düştüğünde ellerimle yakalayacağım... Ve hep parmaklarımla gülümseyeceğim Tanrı'ya şükretmek için, sevdiğim her ruhun varlığına...
Mad
Toplam 109 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 1-20 /
Aktif Sayfa : 1
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.