Hava çok soğuktu,
Hiç bu kadar üşümemiştim..
Bir an soğuktan belki de öleceğim sandım;
Aklıma gülümsemen geldi hepsini unuttum..
Bir an kışı sevdim senin yüzünden;
Dedim ki,
Evimiz olsa çatıda karlar,
Evi ısıtmaya ben çalışsam,
Sen kahve yapsan..
Ne güzel olurdu şimdi..
Bunlara rağmen üşürsen yine de;
Beni örterdin üzerine..
"Hiç bir soğuk yokluğun kadar üşütmez."
Ve şimdi yoksun. Dondu hayallerim bedenim çıkıp karşına o nasıl gidişti be diye haykırasım geliyor ama yoksun. Hiç olamayacaksın artık hayatımda.
Böyle Kırıldı Kadınlar", kadın özelinden yola çıkarak, mezopotamyadaki ve tüm yerküredeki devlet sömürüleri, soykırımlar, savaş mağduru insanlara dokunan...
Kadın ile azınlık kimliklerinin ortak kaderine vurgu yapan...
Edebî kaygılar kadar toplum ve doğa için de kaygılanan bir şiir kitabı...
Bir de günün aydınlığından, akşam üstülerinin alaca karartılarına kendimi aktarıp da onun ardından gelecek gecelere küslüğüm olurdu. Çünkü çocukluğumun o geceleri pek tekin geçmezdi. Geç saatlerde barakanın etrafında dolanan adımlar duyar, o adımların buzlaşmış zeminde yürüyen çıtırtıları geçip gidecek mi yoksa o adımlar yerinde durup bekleyecek mi onu kollardım. O çıtırtılar gittiği yerden geri dönüp de pencerenin tam altında durunca bu kez annem yastığın altından çektiği satırı eline aldığında korkularım
Mutsuz geçen bir çocukluğun ardından aradığı huzuru birçok insanın aksine üniversite eğitimi için geldiği İstanbul'da bulan Efe, hayatının en güzel altı yılını bu şehirde geçirir. Mezuniyeti her geçen gün yaklaşmaktayken, günün birinde, hayatının tesadüfü çıkar karşısına ve bütün hikâyeyi var edecek olan o büyük yalanı söyler.
İyileştiği sanılan yaranın, tuza olan tutkusunun hikâyesi bu...
O, ölmedi
Ölümsüzleşti yüreklerde
Dağ taş demeden, kar kış demeden
Tanışırdı kalemiyle her yerde
Gururuydu milleti için
Namusluydu
Namus için
Sevdasına inandığı coğrafyası için
Sevmiyordu köleliği
Köle yaşamaktansa ölümü seçti
Ölümüne gittiği yolda
Bu dünyada en iyi kariyer;
İyi bir eş,
İyi bir anne,
İyi bir baba olmaktır.
Onları altın kefenle,
Bizi sırmalı fistanla
Gömmeyecekler.
Mezar taşlarımızda
Kariyerlerimiz yazmayacak.
Toprağın altı hepimiz için aynı...
Önceden kalbimin yerini sorduklarında, "Şurada bir yerde." deyip nabzımı yoklardım. Şimdiyse, "Göster yüreğin nerede?" deseler, nokta atışıyla elimi götürürüm seni beslediğim sol kaburgamın altına. Nasıl sızlıyor sevdiğim, bir bilsen! Acı desen değil... Bir bıçak hissettiğim... Ne güzelmiş aşk, ne güzelmiş sevmek...
SESSİZ ÇIĞLIK İçtiğim sigaraların Sancısı var yüreğimde Yüreğimde isyanın sancısı var. Sessiz bir çığlık atasım var Bugün, bari bir gün Anarşist olasım var... Aslında Etrafı kırıp rahatsız etmeyeyim Etraf da beni etmesin diyesim var Bugün, bari bir gün Tutarsız olasım var...
Yazar Kifayet Erdal, namıdiğer Kifayet Ana, uzun yıllar farklı illerde ikamet etmiştir ve Anadolu'nun kanaatkâr ve kısıtlı imkanlarıyla büyük lezzetler yaratabilme ustalığını kavramıştır. Mevcut yemek kitaplarındaki karmaşık malzeme ve tariflerin de insanların yemek yapmayı öğrenme ihtiyacını çözemediğinden hareketle, bu kitabı kaleme almıştır. Anadolu'nun sade, kolay malzemeler ve kısa tarifler ile büyük lezzetler yaratma becerisini bu kitap vasıtası ile tüm okuyucularına aktarmayı hedeflemektedir
Benim olduğum yere zaman uğramıyor, Kendi hikayemi ben yazıyorum çünkü, Yürürken ışığımın aydınlığında, Yolum uzun, zirvede bitmiyor.
Hep gereksiz gelmiştir bu bölüm bana. Kişilerin doğum tarihini, yerini bilmek bana bir şey katmadı, bilmemek ise eksiltmedi. Bu yüzden ?Nerelisin?' diye soranlara, Dünya'lıyım derim. Bin dokuz yüzlü yılların bir zamanında, herhangi bir yerde gelmişim dünyaya. İlköğrenimime doğduğum an başlamışım ve hâlen Yaşam Üniversitesi'nde, yaşayarak devam etmekteyim. Yüksek lisans ve do
Yere vuran gölgenin sırrına vakıf ol Nasılda şekillenmiş kafa gövde bacak kol Aşktan varır menzile en kestirme giden yol Ey maksadı tecelli sular kadar aziz ol Dağda taşta bağırda denizlerde aksi var Hiddetinden bir nebze yansıtıyor dalgalar. Rehberin kitabında nur üstünde yazanlar Ey maksadı tecelli gör bak nasıl azanlar Yarım ölüm bellenen sanma aslı çok beter Her nefes alışını şah damarında keser
Güller ile bezenmiş bekliyor seni makber Ey maksadı tecelli sana maksadın yeter Yaratılan yar olur Yarata
KAPI
Gitmek, sadece kaybedenlerin bahanesel bir eylemi değildir. Bazen gitmeler çok şey kazandırır insana. Bir kapıya mesela... Kolay değildir aşkın kapısına gitmek. Öyle içeri destursuz da girilmez. Kapı tıklanır önce. İçeride biri var mı yok mu öğrenilir. Ne zaman ki kapı açılır, buyur edinildiğinde girilir içeri. Öyle bodoslama da değil. Anadan doğmuşcasına tertemiz girmek gerek. Elinde varsa sopa kenara bırakılarak, temizleyerek ayağındaki çamuru... Öyle dışarıdan gelindiği gibi girilmez içeriye. Ha çal
Gel
Islak kaldırımların arsız adımlarla ezilen sinesi
Ve gecenin ıssızlığında hoyratça savrulan yaprağın
Bükülmeyen dalı ol da gel.
Çocuk gülüşlerinde gözyaşı biriktiren,
Çırpındıkça öfkenin tam ortasına düşen,
Kader çizgisini silik küçük ellerin anne sıcağı,
Huzur kucağı ol da gel.
Bir selam için, bir merhaba için,
Bir kuru ekmeği paylaşmak için,
Kalem tutmak, umut yazmak ve onu büyütmek için
Sahip olunan ellerin, soğuk çelik üzerinde tetikte bekleyen
Can alışlarına dur demek için,
Can vermek cana sevgi
SON BİRKAÇ GÜNDÜR ELİMDEN DÜŞMEYEN BİR KİTAP VAR, AMERİKA'DA KIRK YIL. İKİ AY BOYUNCA İŞ ARAYAN EROLGAÇ'IN CEBİNDE SADECE 67 DOLARLA BAŞLADIĞI ZORLU MÜCADELE... YURT DIŞINDA YAŞAMI MERAK EDEN VE HATTA YURT DIŞINDA YAŞAYAN HERKES OKUMALI...?
-Tercüman Gazetesi, Arzu Uranlı
?EŞİNE ANCAK HOLLYWOOD FİLMLERİNDE RASTLANACAK BİR BAŞARI HİKAYESİ"
-Akşam Gazetesi, Fügen İnal Şen
Yoksulluk ve zorluklar içinde geçen bir çocukluk, babasızlık ve erken yaşlarda omuzlara yüklenen sorumluluklar... Yapılan zorlu şilep yo
Tarih boyunca İstanbul'u yaratanlara;
Ceyden, Boray, Barkan'a ve tüm gelecek kuşaklara...
Goethe için, ? Tarih, Tanrı'nın gizemli bir atölyesidir". Ama bu atölyenin pek de adil çalıştığı söylenemez. Sayısız önemsiz olaylar arasında evrensel olarak unutulmaz olanlar nadir görülür. Bir dâhinin ortaya çıkması için milyonlarca insanın dünyaya gelmesi gerekmektedir.
Bu gizemli atölye başlangıcından bu yana yeryüzü sayısız şehirler kurarken de yine adil davranmaz. Nitekim değerli, değersiz bir çoğunun yanında i
Seni hiç uyurken görmedim
Koklayarak öpmedim saçlarını
Üstünü örtmedim açtığında
Her gece biraz daha hasret duydum sadece
Biraz daha sevdim, Allah için sevdim..
GİTSEM DİYORUM Usandım hayatın keşmekeşinden, Kendimi boşluğa atsam diyorum, Her şeyi bırakıp olduğu yerde, Arkama bakmadan gitsem diyorum. Kimseler anlamaz isyanlarımdan, Yolun yarısında bıktım canımdan, Vazgeçtim hayatın boş makamından, Çoban olup koyun gütsem diyorum. Sıkıldım bir yüzü sahte dostlardan, Usandım gülüşü riyakar yardan, Demir alsam artık sığ kıyılardan, Bir derin denizde batsam diyorum
Her doğan çocuk ilk olarak kendi ailesinin, verdiği terbiye ile hayata başlar. Çocuklar ekilmemiş tarlaya benzer anne-babalar ne ekerlerse onu biçerler. Özellikle 5- 15 yaş arasında onları televizyonun ve internetin esaretine bırakmamamız en doğru tedbirdir. Çocuklarımız bizim geleceğimiz bu yüzden onları yetiştirirken dikkat etmemiz için bazı tavsiyeler: Çocuklarınızla temas kurun, sarılın, onları bol bol öpün ve sevginizi onlara gösterin. Öğretmek istediğiniz şeyleri konuşarak değil, davranışlarınızla gö
Toplam 903 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 20-40 /
Aktif Sayfa : 2
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.