Toplum, mahalle baskısı, büyütülme şeklimiz, aile yapımız ve inançlarımız... Hepimizin içinde bulunduğu düzende oynamamız gereken roller var. Karı-Koca da bunlardan biri. Evlilik bu oyunun adıydı!
Peki hepimiz o eşiğe geldiğimizde bazı sorularla baş başa kalmıyor muyuz? Evlilik neydi? Bu rolün ağırlığını kaldırabilecek miydim? Çocuğum olacak mı? Ya sonra ikincisi mi olacaktı? Kız mı? Erkek mi? Klişe değil miydi? Sağlıklı olsun yeter, demek. Her şey bir yana aşama aşama kendime sormam gereken soruları sorabi
Bilincimiz bu modern çağda bile neden halen çağlar öncesinin ilkeleriyle
virüsleniyor?
İnandığımız din, içinde yaşadığımız hayatın realitesiyle neden örtüşmüyor?
Neyin gerçek din, neyin de uydurulan din olduğunu nasıl filtreleyeceğiz?
İnsanın hiçbir şey düşünmeden kaldığı sabit bir an var mı?
Dindar olmak, cehaletin tahsilini yapmak mı?
Yaşamımızı hangi komutlara göre programlamalıyız?
Yoksa en iyi bildiklerimiz, aslında hakkında hiç bilmediklerimiz mi?
"Müslümanlık, bir niteliktir. İman eden kişiyi niteler
Sizi bu eserde, ilk evliliklerini bitirmek zorunda kalan ve ikinci evliliklerinde mutlu olmaya
çalışan gurbet kadınlarının hikayesine konuk edeceğiz. Belki bir çoğumuz kendinden bir şeyler
bulacak. Belki de şahit olduğumuz bir hikayeyi hatırlayacağız. İsterdik ki her hikayenin sonu
güzel bitsin. Sonu güzel bitmeyen ne varsa sorgulayacağız. Bazı suçlar tek taraflıdır. Bazıları ise
çift taraflı. İnsan hatasının, suçunun farkına vardıkça olgunlaşır.
Bunun aksini yapanlar günden güne zayıflaşır.
İkinci eşiyle h
BEN BUYUM
Bir söz vardır beni tarif eder
Olduğu kadar olmadığı kader
Benim bütün yazdığım şiirler
Elimin dilimin döndüğü kadar.
Eksik kusur aramayın dostlar
Olmadığı kader olduğu kadar
Benden daha iyi yazanlar var
Devede kulaktır sadece Oktar.
Mehmet Oktar
Yağmur damlalarının oluşturduğu, çukur üzerinde pereme yüzdürmeye çalışan ak saçlı bigâneye rast geldi gözlerim. Her damlasında bir "lıp lıp" edişine şahit olmakla kalmayıp, peremenin yol aldığını da bizzat gördüm. Adeta süzülmekle kalmadı, bana nasıl yol alacağımın dersini dâhi vermekle yetinmedi.Ardından herhangi birine bağlı olmamam gerektiğinin koordinatını birbir aktardı.Zamane takvimde mevsimlerden sonbahar olunca gazellerin de dalgayla yol aldığını görmek cabası oldu tabi. Gıyâbında konuşmakla kalmay
Bir sevda...
O sevdaya engel yarınlar.
O yarınlara
mesken olmayan bir şehir.
Kurulan hayaller.
Beklenen ümitler.
Geri gelmeyen günler.
Herkes kendinden bir anı bulacak bu eserde.
Ayrıldığı, kavuşamadığı,
unutamadığı bir sevdayı sorgulayacak.
Belki de artık unutmak isteyecek.
"O yoktu. Hiç olmamıştı." diyecek.
Çeyrek asra sığmayan esmer tenli bir sevda...
Doya doya yaşanmamış hâliyle, tatlı bir rüya...
Gelecek güzel günler için yapılan, içten bir dua...
Ve o duanın "âmin"i olacak, bir çift gözde kal
Ah!
Ben gamlı bir kış güneşi
Sen aşkın eli kanlı celladı
Sevdiğim
Sevdiceğim
Adına "ceylan bakışlı yâr" dediğim
Ben sana nefes kadar yakın
Sen bana yıldızlar kadar ırak
Sevgilim
Firuze'm...
Ah!
Gönlüm seni ana ana
Ciğerim döndü kora
Firuze'min kalbi kayadan mı kaya
Ne olur azıcık beni anla...
Sevdiğim
Sevdiceğim
Adına "ceylan bakışlı yâr" dediğim
Sevgilim
Firuze'm...
Ah!
Anladım ki
Arz-ı âlemde
Firuze'nin ezası çok
Benim derdimin ilacı yok...
Ey taş kalpli sevgili!
Arz-ı hâlim sana değil
Tüm yakarışl
Hepimizin kırılmışlıkları, acı tatlı anıları var. Geçmiş,
bir yara izi gibi kalır içimizde. Bu hayatta herşey bir imtihan.
Sabret...
Seni kıranlar olur,
Ağlatanlar olur,
Pişman edenler olur,
Canını yakanlar olur,
Ama korkma.
Sabret...
Bir dua ile sığın Allah'a,
Veren Allah Alan Allah.
Bu da geçer...
Bir sitem benimkisi kimsenin bilmediği,
Bir sitem kimselere dokunup değmediği,
Bir sitem hiçbir zaman yerini bulmadığı,
Gönülden kopup gelen küçük bir sitem.
"Tayyip Erdoğan'ın siyasi yaşamında onu izleyecek; başbakan ve başkan olduğunda vizyonunu ve icraat hedeflerini fiiliyata dökecek çekirdek kadrolar, belediye başkanlığı sırasında oluşmuştur. Bu kadroları Erdoğan'ın çevresinde tutan öğeler ise 'başarı', 'çalışkanlık', 'sadakat' ve 'vefakarlık' gibi nitelikler üzerinde şekillenmiştir. O Karadeniz kökenli bir ailede yetişmiş bir 'İstanbul çocuğu'dur. Ama ne Modalıdır ne de Nişantaşılıdır. O tam anlamı ile Kasımpaşalıdır. O ne Galatasaraylı ne de Robert Kolejl
Her insanın bir başka insanın hayatında olumlu ya da olumsuz değişiklikler yaratacağına
inananlardan biriyim.
Bu değişiklikleri yaratacak gücün ise her insanın iç dünyasında, yüreğinde mevcut olduğuna
inanıyorum.
Ben bu kitabı yazmakla o farkı yarattığıma inanıyorum.
Sizler ise okuyarak farkındalığınıza fark kattınız...
Şimdi sıra sizlerde...
Haydi, sizler de bir başka kişinin hayatına dokunun!
İstanbul gibisin
Yüreği sevgi dolu, sürprizlerle dolu
Yaşanan olumsuzluklar
Kapatmamış, huzura giden yolu
Beyhude geçen yıllar
Zoraki geçen zamanlar
Eksiltememiş sendeki
Yüreğe can veren temiz duyguyu
Hep böyle kal, İstanbul bakışlı kadın
Hep böyle kal
Yüzün hep gülsün
Seni üzenler, seni hep mutlu görsün
Kalbindeki güzellik, yıllara yenik düşmesin
Hep büyüsün
Gelecekteki güzellikler
Geçmişin olumsuzluklarını
Senden ilelebet alsın götürsün...
Yalnız kaldığımın makbuzudur bu satırlar Yeni baş kaldırmış buğday taneleri eşliğinde Bir deniz gözyaşı sıkıştırdım kirpik uçlarıma Şahidimdir geceleri dertleştiğim martılar. Ayrılığın sirenleri çalıyor, kızmış olmalı gardiyanlar. Bu gece teslim olmalıyım, bekliyor namussuzlar Firarda diye aranıyorum, oysa kaybolan şey umutlar Mevsimimiz yalnızlık, mevsimimiz sonbahar.
Uyumadan önce,
Göz kapaklarımı öp,
Seni en son onlar görüyor.
*
Gözlerimde ebabil kuşları,
İçimdeki şeytanı taşlıyor.
*
Sen sevince bir güzel oluyorsun,
Uzuyor gece, ne güzel kokuyorsun...
*
‘İkindi Gölgeleri' her dizesi özenle işlenmiş; akıcı, kendini doğaya, gökyüzüne, düşsel imgelere ve aşka dönüştüren şiirlerden oluşuyor.
Şair, Toroslardaki bir ağacın yaprağından, kumsaldaki çakıl taşlarına, İstanbul'un sokaklarından tren yolculuklarına, hayatın içinde yaşayan şiirini, günümüz tüketim toplumunun karşısı
Söylemek isterim derdim birine Anlatsam kendimi sana meftune Tutuldu canım bu halden bilmeze Sarılmaz yaralar bilsen meftune Ağlamak sızlamak gelmez içimden İstemem bed sözler çıkmaz dilimden Arada bir selam alsam gülümden Bilinmez hallere düştüm meftune
Sevip de söylemez maşuk, Vakit geçince kaybeder âşık, Dilinde düşürmez bir dörtlük, Yanıma bakıyorum boş, Bir de yanındakine, Yakışmıyor yanına, Sol yanım ağlar sol yanına... Bahaneler çok, Zamanında söylemesen sevdiğini, Karalar bağlasan da boş...
Söyle ona güzel şehir,
Güzel İstanbul,
Yarım bıraktı, yarsız bıraktı...
Yarsız kalmıştım,
Yarım bıraktı...
Hep yarım yaşadım hayatı,
Hep yarsız
Nereye gitsem hayat, kendini yarım bıraktı...
Sen bir bütünsün,
Sen ayrı bir güzel,
Sen yaşanası şehirsin,
Sen ayrı bir özel...
Sensizken de yarım kaldım,
Seninle de...
Sensizken de yarsızdım,
Seninle de...
Hayat acımadı bana,
Seni bütün, beni ise yarım bıraktı...
Şairler çağlar boyu
Kurşundan mısralar dizdiler senin için
Güllerin solan kıyılarına
Resimlerin oyuldu
Kristal mermerlere
Ve öylece karıştı hüznün
Tarihin titrek damarlarına
Güçlü düşlerini taşırdı
Gönlünde Züleyha
Güzelliğin merhamet limanına
Kabaran okyanusların
Köpüren suların kalbi
Senin ritminle atardı
Şimdi ruhlarımız
Küresel cennetler adına öldü
Yitirdik bağrında seni taşıyan Leylaları
Küresel çöküş cağındayız
Bir bir yıkıldı uzak hayallerimiz
Çağlardır sana doğru koşan çılgın atlar vuruldu
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.