Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 210 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Fresne Canaye Seyahatnamesi ilk kez 1625’te bir seyahat anlatıları derlemesinde yer aldı. Tüccar ve hukukçu yetiştirmiş Parisli bir aileden gelen Philippe du Fresne 1551’de doğmuştu. Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi Noailles’in maiyetine girerek , onlarla birlikte İstanbul’a geldi.Burada her fırsatta halkın arasına karışan Canaye’nin İstanbul’da gördüklerini, yaşadığı ilginç olayları günü gününe not ettiği, Venedik’e döndükten sonra yazdığı anlaşılıyor. Seyahatnamesinde, Ragusa’dan başlayıp İstanbul’a giden
Tükendi
Osmanlı tebaasından Iraklı Katolik bir din adamı, kutsal yerleri ve Vatikanı ziyaret etmek üzere 1668 yılında Halepten Avrupaya doğru yola çıkar. Amacı, Roma Katolik kilisesine yeni katılan Kalde kilisesine yardım sağlamaktır. Krallarla, kraliçelerle ve Papa ile görüşür. Avrupada yedi yıl dolaştıktan sonra, bir fırsatı değerlendirerek İspanya Kraliçesinden aldığı bir özel izinle1675 yılında Cadiz Limanından kalkan bir gemiyle Yeni Dünyaya doğru yola çıkar. Doğuluların henüz tam olarak kavrayamadığı, hatta b
Tükendi
Bu kitapta anlatılan yolculuğun tamamı yaya olarak yaklaşık 2000 kilometreyi buluyor. Beş ayda alınan bu mesafenin elli dört günü fiilen yolda geçmiş. Daha önce birçok Avrupalı Anadolu'yu bir uçtan bir uca, bir denizden ötekine geçmişti ve bunların arasında kadınlar da bulunuyordu. Ancak bu yolcuların hepsi araba ile ya da at sırtında seyahat etmiş, hatta olanak bulunduğunda da tren, bisiklet, hatta otomobilden yararlanmışlardı. Bu seyyahlardan hiçbiri köylüler gibi yol veya keçiyollarından yaya gitmeyi, en
Tükendi
Bu kitap 17. yüzyılın sonu ve 18. yüzyılın farklı dönemlerinde Harem-i Hümayunda yaşamış ve daha sonra azat edilerek saraydan çırağ edilmiş (çıkarılmış) cariyelerin hayatlarının muhtelif cephelerini, sarayın himaye ilişkileri bağlamında değerlendiriyor. Saraylı kadınlar açısından saray mensubiyeti bazı sorumluluklar yüklediği gibi ayrıcalık, itibar ve imkânlar da sağlar, onlara bir kimlik kazandırdı. Çırağ edilme ise sarayla bağlarının koptuğu manasına gelmiyor, ama bu bağlara farklı bir mahiyet kazanarak h
Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran ve geleceğini etkileyen pek çok olay 1908-1918 yılları arasında İttihat ve Terakki Fırkası iktidarı altında gerçekleşti. Bu nedenle İttihat ve Terakki Fırkası’na ilişkin anılar günümüzü anlama çabası için büyük bir değer taşıyor. Hele hele bu anılar, söz konusu partinin sözcülüğünü yapan, ideolojisini savunan bir gazetede çıraklıktan başlayıp başyazarlığa kadar yükselmiş ve eğitimci, yazar, çevirmen, kooperatifçi, siyaset adamı, düşünür, Tanin gazetesinin başyazarı
Osmanlılar, kuruluş yıllarından itibaren istihbarattan istifade ettiler. İstifade şekli zaman ve şartlara göre değişti. Bazen saltanat mücadeleleri etrafında, kimi zaman diplomasi sahasında, ama en çok askerî hareketlilik sırasında Osmanlı eliti, etraflarında veya sınırlarının ötesinde gelişen askerî-siyasî olaylardan bir şekilde haberdar olmaya çalıştı, büyük güç olmanın bir yansıması, hayır, zorunluluğu olarak Beklenmedik kesinti devreleri dışarıda tutulacak olursa, zorunluluk çok defa yerine getirildi; c
Tükendi
Bu sözlüğün ilk baskısı Sir Paul Harveyin editörlüğünde 1933te yayınlandı. Ama onun zamanından bu yana yeni keşifler, yeni değerlendirmeler yapıldı, eski uygarlıklara ilişkin bilgilerimiz büyük ölçüde arttı. Ayrıca bugün antikçağın mirasını daha farklı bir biçimde algılıyoruz. Edebiyatın onu yaratan toplum ve kurumlar göz önünde tutularak ele alınması gerektiğinin, o günün tarihinden ve düşünce dünyasından ayrılmayacağının daha bir ayırdındayız bugün. Elinizdeki sözlük işte bu bakış açısıyla Margaret C. How
Tükendi
Friedrich Seidel, Kutsal Roma-Germen İmparatoru II. Rudolf'un 1591'de Osmanlı İmparatorluğu'na gönderdiği elçi Friedrich von Kreckwitz'in maiyetinde eczacı olarak bulunuyordu. Şanssız bir elçilik heyetiydi bu. III. Murad 1593'te Avusturya'ya savaş açınca elçi dahil heyetin tüm üyeleri zindana atıldı. Birçok seyahatname bize Osmanlı saray âdetlerini, İstanbul'daki günlük yaşamı anlatırken bu eser bize Kasımpaşa'daki tersane zindanının adetlerini ve günlük yaşamını anlatır çoğunlukla. Tutuklular gündüz çalışm
İslam düşüncesinin tarihte yaşadığı ve günümüze de miras kalan en büyük bunalımı, hayatın problemlerini kendi içsel bütünlüğü içinde değerlendirmek yerine "nas"tan hareket ederek çözmeye çalışmaktan kaynaklanıyor. Sanki hakikat geçmişte belirlenmiş; ´din´ Allah ve resulünün kutsadığı ilk nesiller eliyle tamamlanmış; selef asrında İslam ümmetinin ihtiyaçlarına dayanan en faydalı meseleler çözülmüş; bütün beşeri ihtiyaçlar temin edilmiş, doğrudan bizim çözmemize bağlı hiçbir mesele bırakılmamıştır. Cevherin t
Tükendi
Mağara resmi, ikona, gravür, taş baskı, ahşap oyma, harita, minyatür, fresk, heykel, resim, fotoğraf, dokuma, karikatür, afiş... Hepsinin de tarih araştırmacılarına söyleyecek şeyleri var. Yanlız onlara mı ? Geçmişi anlamak isteyen herkese... Bir imge ile karşılaştığımızda “tarih ile karşı karşıya” geliriz. Farklı zamanlarda, dünyanın farklı köşelerinde ve kültürlerinde üretilen, çeşitli imgeler içeren görsel malzemeler bize ne anlatır ? Onlara bakarak tarihi okuyabilir miyiz, anlayabilir miyiz? İmgeler tan
Tükendi
Alman seyyah Ulrich Jasper Seetzen 1802'de geldiği İstanbul'da altı ay kaldıktan sonra Anadolu yolculuğunun ilk durağı olan Bursa'ya gider. Manisa üzerinden İzmir'e ulaştıktan bir süre sonra da kervanla Halep'e doğru yola koyulur. Uşak, Afyon, Konya ve Antakya'yı görüp, dikkatini çeken her şeyi günlüğüne kaydeder. Bir yılı aşkın süre Halep'te kalarak Arapçayı iyi konuşacak kadar öğrenir, Müslümanlığı kabul ettikten sonra da Cidde ve Mekke'ye gidip hacı olur. Artık Hacı Musa Efendi adıyla bilinmektedir. 1811
İbnus-Serrâc 14. yüzyılın ortalarına doğru vefat ettiğinde arkasında Teşvîkul-Ervâh vel-Kulûb ilâ Zikri Allâmil-Guyûb ismini verdiği oldukça önemli bir eser bıraktı. Eserin önemi 13. yüzyılda Şam ve Anadolu dolaylarında yaşamış sufiler hakkında verdiği bilgilerden kaynaklanmaktaydı. İbnus-Serrâc hayatını Şam-Anadolu hattında mekik dokuyarak geçirmiş ve bu süreçte bölgede yaşayan tasavvuf mensupları hakkında önemli bilgiler derlemişti. Esas olarak medrese mensubu bir kadı olan İbnus-Serrâcın zamanının sufil
Komşu coğrafyalarda yaşayan, güçlü devlet geleneklerine sahip Türklerle İranlıların yaşamları bir taraftan büyük mücadeleler içinde geçerken, diğer taratan ise çok önemli kültürel ortaklıklara imza attılar. Her iki halk, Müslümanlığı kabullerinden önce Budizm, Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik ve Zerdüştlük gibi belli başlı dinleri birlikte tecrübe ettiler. Bu süreçte elde ettikleri dini deneyimlerini Müslüman olduktan sonra İslâm'a taşıyarak başta inanç ve siyaset olmak üzere İslâm medeniyetinin şekillen
Tükendi
?Efsanevi ajanların cirit attığı, caz müziğinin sürgündeki Beyaz Rusların, Avrupa'nın en hızlı gece kulüplerinden Maksim'in damga vurduğu ihtişamlı kentten bahsediyoruz... Agatha Christie'nin usul usul kitabını yazdığı, Ernest Hemingway'in ağır ağır vermutunu yudumladığı, Lev Troçki'nin ada vapurunda kuşkuyla etrafına baktığı bir şehirden... Yazarın deyişiyle ?İstanbul'un dünyayı taklit ettiği değil, bizzat ürettiği,' dünya sahnesinde bir yıldız gibi parladığı günlerden..." Yenal Bilici, Hürriyet Gazetesi
Tükendi
Avrupa ülkeleri 14. yüzyılın sonlarından itibaren Türk sözcüğünü giderek daha çok duymaya başladılar. Ne var ki, o zaman Türk sözünün bugünkünden daha geniş bir anlamı vardı, dar anlamda yalnızca Osmanlı sultanının tebaasını değil, neredeyse bütün Müslümanları kapsıyordu. Osmanlıların Avrupa topraklarının içlerine giderek daha fazla nüfuz etmeleriyle yavaş yavaş Türk sözcüğüyle ifade edilen bir imge ortaya çıkmaya başladı. Akdenizin bir ucundan diğerine ulaşan, yolda üzerine eklenen hikâyelerle süslenen, ço
Tükendi
"Sarı Saltık, 13. yüzyılın ikinci yarısı içinde popüler İslam'ın Balkanlar'a girişine ve bunun sosyal tabanını teşkil eden bir Türk iskânına adı karışan, gerçek hayatı menkabelerle, efsanelerle iç içe geçmiş bir şahsiyettir. Onun sosyal-dinî kökeni ve şahsiyeti hakkında kaynaklar­daki değişik ve bazen çelişkili rivayet ve menkabeler ilk bakışta araştırıcının karşısına, sisler arasında kesin hatları belli olmayan bulutsu bir siluet çıkarır. Ancak dikkatli bir göz, bu bulutsu siluetin, elinde tahta kılıcıyla
Tükendi
Fiziki olduğu kadar tarihi, ekonomik ve kültürel bir bütünlük de oluşturan Akdeniz havzasında yaklaşık üç bin yıllık bir seyahat kültürü vardır. Akdeniz, dinler ve dönüşümler çağı olarak da adlandırılan ortaçağda da hacılara, tüccarlara, din adamlarına, askerlere, elçilere, velhasıl toplumun her kesiminden seyyahlara tarihinin hiçbir döneminde kopmamış yol ağları sayesinde geniş iletişim olanakları sunuyordu. Elinizdeki eser, Batı'da Roma'nın; Doğu'da Bizans ve Memluk mirasının Akdeniz'in yeni aktörlerine d
Bu eser Kutsal Roma-Germen İmparatorluğunun 1587de Osmanlı İmparatorluğuna yolladığı elçilik heyetinde eczacı olarak bulunan Reinhold Lubenauun günlüğüdür. Lubenaunun yolculuğu Tuna nehri üzerinde işleyen gemilerle başlar. Yazar, Tuna kıyısındaki Komorn, Estergon, Budin kalelerini ve Mohaç meydan savaşının geçtiği yeri inceden inceye tarif eder. Belgraddan itibaren kara yolculuğu başlar. Günümüzde Sırbistan ve Bulgaristan olarak tanımlanan ülkelerden geçerek Niş, Sofya ve Filibe kentleri üzerinden Osmanlı b
Tükendi
Türkiye ve dünya tarihçiliği, Türk tarihi konusunda siyasal, kurumsal ve -özellikle Osmanlı tarihçiliğinde sosyo ekonomik alanlarda önemli araştırmalar ortaya koydu. Buna karşılık, uzun zamandan beri Türkiye'nin içinde yaşadığı, siyasete kadar yansıyan kültürel bölünmüşlüğün altında yatan, Türk tarihinin belki en hassas meselesi olan "İslam" konusunda çok yetersiz kaldı. Bu ciltteki makale ve incelemeler, Osmanlı döneminde İslam'ın siyasî, toplumsal ve kültürel hayatta bıraktığı izleri anlamaya çalışıyor; T
Tükendi
Türkiye ve dünya tarihçiliği, Türk tarihi konusunda siyasal, kurumsal ve -özellikle Osmanlı tarihçiliğinde sosyoekonomik alanlarda- önemli araştırmalar ortaya koydu. Buna karşılık, uzun zamandan beri Türkiye'nin içinde yaşadığı, siyasete kadar yansıyan kültürel bölünmüşlüğün altında yatan, Türk tarihinin belki en hassas meselesi olan "İslam" konusunda çok yetersiz kaldı. Bu ciltteki makale ve incelemeler, Anadolu Selçuklu döneminde, İslam'ın siyasî, toplumsal ve kültürel hayatta bıraktığı izleri anlamaya
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 210 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3