Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 210 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
II. Mahmud döneminde İrlandalı vaiz Robert Walsh, Britanya Büyükelçiliği vaizi olarak uzun yıllar İstanbul'da yaşadı. Yeniçeri ocağının kaldırılışına, Yunan ayaklanmasının yarattığı travmalara, İstanbul'u kasıp kavuran yangınlara ama her şeyden önemlisi de kentteki günlük hayata tanıklık etti. Örneğin Galatasaray'da elçilik sarayı yakınındaki bir kahvede izlediği meddahı anlatan satırları bize o kadar parlak bir tasvir sunar ki sanki onunla birlikte kahvede kahkahalar atan izleyicilerden biri gibi hissederi
İslam ve Sair Halk, Türkiye tarihinde daha önce tarihçilerin ilgisini çekmemiş bir konuya el atıyor. Tekke ve tarikatları kapatan 677 Sayılı Kanun ile "laik" Türk Devleti'nin İslama dair yasaklarını ele alıyor. 1925-1965 dönemini merkeze alarak yasakların devlet ve halk arasında nasıl müzakere edildiğini, hurafelere, türbe ziyaretine ve evliya inancına odaklanarak inceliyor. İlk kez gün yüzüne çıkan Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü arşivlerine ek olarak Başbakanlık Cumhuriyet Ar
Aşçı Mektebi kitabının yazarı Ahmed Şevket hakkında ne yazık ki bilgimiz yok. Kitabın iki ciltlik bir basımının arka kapağında Kamȗs-ı Tabâhat, Kiler ve Takvim-i Tabâhat adlı basılmamış kitapları olduğu belirtilmiş, ancak eğer basılmışlarsa bu kitapların henüz gün yüzüne çıkmış nüshaları mevcut değil. Ahmed Şevket'in kitabının değeri içindeki iki bini aşkın Fransız yemeği tarifinden değil, içerdiği yerli yemeklerin tariflerinden geliyor. Bu nedenle kitaptaki toplam 3031 tariften sadece 914'ü bu basıma dahil
Tükendi
Osmanlı hariciyesinin modernleşme serüveni aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin klasik dönemden modern döneme kadar geçirdiği dönüşümün hikâyesidir. Devletler hayatta kalabilmek için bir yandan askeri güç kullanımını modernleştirirken diğer yandan dış politika hedeflerini barışçıl yollarla gerçekleştirmelerini sağlayan diplomasi "cihazının" kullanımını da modernleştirdiler. Döneminin önde gelen devletlerinden olan Osmanlı İmparatorluğu da bu sürecin dışında kalamazdı. Bu kitap diplomasiyle bürokrasinin kesişim
Mondros Mütarekesinin imzalanmasıyla başlayıp, saltanatın kaldırılmasına kadar geçen süreç (30 Ekim 1918 - 1 Kasım 1922) Osmanlı tarihinin son dört yılını kapsar. Bu, Birinci Dünya Savaşından yenik çıkan Osmanlı Devleti'nin mütarekenin imzalanmasının ardından yok olma korkusuna kapıldığı dönemdir. Yaşanan korku, siyasal ve düşünsel alanda bir karmaşayı da beraberinde getirir. Öncelikle yakın geçmişe karşı bir tepki ortaya çıkar. Gelinen noktanın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki Partisi yönetimine
Tükendi
Kocabalkan'ın stratejik bir geçidinde konumlu, Osmanlı dönemindeki özel statüsünden dolayı öteki Bulgar yerleşimlerinden öne çıkan Kotel'de (Kazan) dünyaya gelen Petır Mateev (1850), Malta Adası'ndaki İngiliz Protestan Koleji'nde ve Robert Kolej'de eğitim gördüğü sırada Anglosakson kültürünü derinden özümsüyor. Payitahttaki British Post Office'te çalışma hayatına başlıyor. Maceracı ruhunu dizginleyemeyen Bulgar delikanlının yabancı yerler keşfetme hayaliyle adeta yanıp tutuştuğu bir sırada İstanbul'dan atla
20. yüzyıl, çocuk haklarının ilanına tanık oldu; çocukluğun tanımı değişti. Üstelik Mayıs 1968'de "yasaklamanın yasaklanması" anlayışı da ortaya çıkmıştı. Ana babalar bu köklü değişimler karşısında şaşkınlığa düştü. Çoğu itaat anlayışıyla yetiştirilmişti. Şimdi çocuklarını nasıl yetiştireceklerdi? Artık her şeyi yeni baştan düşünmeleri gerekiyordu. Çocuklarına her konuda kendilerine eşitmiş gibi davrandılar. Onları kendileriyle bir tutmaları kadar, bizzat kendilerinin çocuklaşması da sorunlar yarattı. Hiçbi
Tükendi
"Komplocular 26 Aralık 820'de Fil Kapısı önünde toplanan ruhbanın arasına karışarak Teotokos Tu Faru Kilisesi'ne girdi. Hükümdar koronun yanında ilahi okuyordu. Katiller ilahi biter bitmez üzerine atıldılar. Bu Fil Kapısı ve Faru Kilisesi tam olarak neredeydi? Ne birini biliyoruz kesin olarak, ne diğerini. Ya da bir şairin yazdıklarına bakalım: ‘Gençler [hukuk öğrencileri] muzaffer bir alay halinde şehrin bir ucundan Ayios Markianos ve Martyrios Kilisesine yürürlerdi. Kimisi kadın kıyafetleriyle, sefalet iç
Tükendi
Bu çalışma yakın dönemde tıp tarihi ve kültür tarihi alanındaki yeni yaklaşımların tesiriyle Osmanlıda modern tıbbın tarihini hasta, doktor ve devlet üzerinden okuma çabasının bir ürünüdür. Odaklanılan zaman dilimi modern Batı tıbbının Osmanlı topraklarına girdiği, bir başka ifadeyle modernleşme tarihine ve tıbbın derinlemesine değişimine sahne olan 19. yüzyıldır. Tıp tarih yazımına hâkim olan doktorların başarılarına odaklanan biyografi, hastalık veya kronolojik kurum tarihi alanının dışına çıkılarak birey
Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ev içi hizmetlerde istihdam edilen çocuklar hakkında konuşmak ve yazmak karmaşık duygularla yüzleşmeyi ve mücadele etmeyi gerektiriyor. Çocukların acısı, sevinci, yalnızlığı ve kavuşma arzusu konuşan ve yazanları da mutlaka kuşatır ve etkiler. Okurlar gelecek sayfalarda bunu hissedebilir ve bu nedenle zaman zaman akademik dilin dışına çıkıldığını düşünebilir. Duygularımın gelecek satırları şekillendirmekte önemli bir payı olduğunu baştan kabul ediyorum. Haklarında
Kâğıdın icadının uygarlıkların gelişimindeki hayati önemini reddetmez kimse, ne var ki kâğıdın tarihini çoğu insan bilmez. Bu kitap, ortaçağda İslam diyarlarında yaygınlaşan kâğıdın yaşamın her yönünü nasıl etkilediğini gözler önüne seriyor. Batı Asya’daki Müslümanlar, 8. yüzyıl başında Çin’den kâğıdı ve kâğıt yapımını öğrendiler; beş yüzyıl sonra bu bilgiyi İspanya’daki Hıristiyanlara aktardılar. Kâğıt bilginin kuşaktan kuşağa geçmesini sağlayıp kültürler arasında bir köprü oluşturdu. Jonathan Bloom hikâye
Tükendi
Gabriel de Luetz, ya da daha bilinen adıyla Gabriel d'Aramon, Fransa Kıralı I. François'in Fransa Kıralı II. Henri, diplomat Gabriel d'Aramon'u 1546'da büyükelçi olarak İstanbul'a yolladı. Büyükelçinin maiyetinde bir grup bilim insanı da vardı. Bunlardan 1517 doğumlu Pierre Belon zoolojiye büyük ilgi duyduğu için Felemenk ve İngiltere'ye gitmiş memleketine döndüğünde Vittenberg Üniversitesinde, ünlü bitkibilimci Valerius Cordus'un yanında eğitim görmüştü. 1542'de Paris'te tıp eğitimi de gören Belon, Cardina
Tükendi
Geçtiğimiz yirmi yıldan bu yana kaynakların çeşitlendirilmesi ve yeniden değerlendirilmesi sayesinde Osmanlı askeri tarihi baştan yazılıyor. Osmanlı ve Habsburg arşivlerindeki zengin malzemeye dayanarak kaleme alınan bu kitap da 1699 sonrasında imparatorluğun Habsburg serhaddindeki askeri gücüne odaklanarak bu alana katkı sağlıyor. Osmanlılar, 1683'te Viyana'yı ele geçirmek üzereyken ağır bir bozgun yaşadılar ve takip eden savaşta sınırlarını koruyan kalelerin neredeyse tamamını kaybettiler. İmparatorluğun
Tükendi
Halife el-Mehdî, Aristoteles'in Topika'sının Arapça'ya çevrilmesini emretmişti. Nasturi patriği I. Timotheos, İS 782 civarında kitabı Süryanice'den çevirdi.Yunanca'sına danışmayı da ihmal etmedi. Mehdî iyi bir öğrenciydi; kitabı dikkatle okudu ve açık bir münazarada İslam'ı savundu. Tartıştığı Hıristiyan, Patrik I. Timotheos'tan başkası değildi. Timotheos, anılarında halifenin kendisiyle tanrıbilim tartışmasına girmesine ilk başta şaşırdığını; fakat daha sonra Mehdî'nin Hıristiyanlığa yönelttiği bütün itira
Elinizdeki kitabın konusunu 15. yüzyıldan 18. yüzyılın sonuna kadar İstanbul aşçı ve tatlıcı esnafının faaliyetleri oluşturuyor. Bunlardan 1501 tarihli İstanbul İhtisab Kanunnamesinde "aşçılar ve başçılar ve büryancılar ve börekçiler fi'l-cümle ta'am bişirüb satanlar" diye bahsedilir. Peki kimdir bu "ta'am bişirüb" satanlar? Kaç kişidirler, İstanbul'un neresinde, ne pişirirler, kaça satarlar? Bu soruların cevabı aranırken bir yandan da, kaynakların izin verdiği ölçüde kira, vergi ve istihdam ile İstanbul'un
Alman seyyah Buchenbachlı Hans Jacob Breüning (1552-1616) seyahat tutkusunun nasıl başladığını şu sözleriyle anlatır "Üniversite öğrenimine başlamadan önce Fransızca öğrenmek için Fransa'ya gitmiş ve üç yıl boyunca bütün Fransa'yı boydan boya dolaşmıştım. Paris'ten ayrılmadan önce de, Fransa'ya en yakın ülke olan İngiltere'ye gitmeye ve orayı da tanımaya karar verdim. Bu niyetimi gerçekleştirdikten sonra da, gene aynı amaçla ve lisan bilgimi geliştirmek için [15]78'de İtalya'ya gittim. İtalya'dan deniz yolu
Tükendi
Mihail Macarov Osmanlı tebaasından Avratalanlı (Koprivşitsa) bir Bulgar ailenin çocuğudur. Babası İvan Macarov ömrünü gurbette geçirerek aba imalat ve ticareti yapmaktadır. İstanbul'da Çorapçı Han'da dükkânı vardır. Genç Mihail de burada çalışacak, sonra 1873'te girdiği Robert Kolej'de eğitim görerek Bulgar aydınları arasındaki yerini alacaktır. Ama Macarov'un bu kitaptaki Kudüs yolculuğu anıları daha önceye 1868-69'a aittir. İvan Macarov 1868'de yanına karısını ve oğlu Mihail'i alarak hacı olmak üzere Ku
Tükendi
Çocuk emeği, çocuk evlilikleri gibi çocuklarla ilgili sorunlardan yoğun bir şekilde bahsedildiği modern Türkiye'de, bu sorunların tarihsel arka planına yönelik ilginin azlığı şaşırtıcıdır. Osmanlı toplumunda özellikle "modernleşme süreci" öncesinde çocukların yaşamına ilişkin çağdaş dönemde çok az şey üretilmiştir. Bu anlamda elinizdeki çalışma, ele aldığı dönem bağlamında Osmanlı toplumunda çocukların yaşamına, içinde büyüdükleri ve şekillendikleri toplumla ilişkilerine değinen ilk kitaptır. Kitap birkaç k
1907'nin Eylül ayı başlarında, bir Bulgar kadın yazar, diş hekimi kocasıyla Sofya Garı'nda, ülkenin efsanevi milli şairiyle buluşuyor. Kadın yolcu, 1903'ten başlayarak farklı dergi ve gazetelerde hikâye ve oyunları yayınlanmaya başlayan, daha çok Mars takma soyadıyla bilinen Evgenia Bonçeva–Elmazova. İkinci yolcumuz, Evgenia Mars'ın kocası Dr. Mihail Elmazov. Sofya Garı'nda onları bekleyen üçüncü yolcu ise ünlü Bulgar şairi İvan Vazov. Bu üç yolcu Osmanlı İmparatorluğu payitahtına gidiyorlar. İki yıl sonra
Tükendi
Hikâyemiz, 1884 ilkbaharında Osmanlı Devleti'nin büyük vilayetlerinden Halep'te başlar. Şehir sınırları içindeki Huveyz ve Cemmâsiyye isimli iki köyde, hayatın normal akışı bir dizi sıra dışı gelişmenin etkisiyle değişme arifesindedir. Tarihte hiçbir zaman önemli bir hadiseyle öne çıkmayan bu iki köyün ahalisi, Osmanlı idaresinin ve dönemin hükümdarı Sultan II. Abdülhamid'in özel ilgisine mazhar olmak üzeredir. Hikâyemizin Cemmâsiyye'de yaşayan kahramanı Halepli Muhammed b. Süleyman, köyün yedi-sekiz yıl ön
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 210 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1