Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 145 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3
Her ne kadar bilginin değeri objeye uyumuna bağlı kabul edilip, yapılan araştırmalarda gösterilen cehd ve gayretler sonucu nesnellik elde edilmeye çalışılmış olsa da tarih, bu çalışmalara nesnelliğin peşinden gidenlerin öznelliklerini yansıtan bir ayna olma vasfıyla şahitlik etmektedir. Bu bağlamda tefsir geleneğimiz içerisinde karşılaştığımız murâd-ı ilâhî'yi tespiti hedefleyen, anlam ve yorum adına ortaya konan her eser, kendi iç tutarlılığı açısından nesnelliği amaçlarken parçasını oluşturduğu genel foto
"Ahlak, özgür ve dolayısıyla aklı sayesinde koşulsuz yasaya bağlı bir varlık olan insan kavramı üzerine inşa edildiği sürece, insan ne ödevini tanımak için kendi üzerinde bir varlık idesine ne de ödevini gözetmek için ahlak yasasından başka bir güdüye ihtiyaç duyar... Ahlak, her ne kadar kendi maksatları için iradenin belirleniminden önceki bir amaç tasavvuruna ihtiyaç duymasa da sebep olarak değil, tersine yasalara uygun bir şekilde elde edilen maksimlerin zorunlu sonucu türünden bir amaçla mecburi bir ili
Tükendi
Tanzimat'tan günümüze kadarki süreçte çokça tartışılan konuların başında, bize özgü bir felsefî geleneğin kurulup kurulamayacağı gelmiştir. Kendi kültür ve değerlerimiz üzerine inşa edilmiş bir felsefenin bize Batılı anlamda filozof olarak addedilen felsefecileri yetiştirme imkanı sağlayıp sağlayamayacağı ve bu imkanı gerçekleştirme yolunda Türkçenin felsefî bir dil oluşturma yönündeki yetkinlik ve yeterlilik seviyesi, köklü bir gelenek oluşturma çabaları gibi meseleler karşımızda durmaya devam etmektedir.
Şimdi sosyoloji bir yol ayrımında! Gündelik tüketimin sıradan "call center"ını yetiştiren bir rol mü üstlenecek, çıkar gruplarının ajanı mı olacak, yoksa siyasal aklın mezesi mi? Bunların hepsinin katkısına varım, fakat sosyoloji medeniyetimizin epistemolojisi olmayacaksa ben bu oyunda yoğum.İşte ben bu makalelerle birçok sorunu medeniyetimizin ve gerçeklerimizin kesişim kümesinde yeni bir kavramlaştırma ve sistemlileştirmeye gitme çabasında oldum.
İnsanın çözmek durumunda kaldığı en önemli sorular; evren yaratılmış mıdır, yoksa yaratılmamış mıdır? Onun temeli veya temel ilkesi nedir? Evrenin başlangıcı ve sonu var mıdır? Evrende cereyan eden olaylar, kendiliğinden mi, yoksa bir gücün etkisiyle mi, meydana gelmektedir? Bir güç varsa, bu gücün kendisi ezelî ve ebedî midir? Evrende bir unsur mu, yoksa birçok unsur mu vardır? Unsur, bir tane veya birçok ise, o nedir veya onlar nelerdir? vb. gibi sorular olmuştur. Kısaca belirtmek gerekirse, varlık felsef
Bu çalışmamızda, gençlik ve varoluş sorununun öz ve kavramlarının kesişme noktalarını, mitoloji, etik, felsefe, teoloji ve estetik alanları içinde değerlendirilebilecek kimi örneklerden hareketle belirlemeye çalıştık. Bize göre, etkin açıklayıcılar olarak görülmesi koşuluyla, bir yandan teolojik inanç ve etik değerin gencin kalbine yerleştirilmesi, öte yandan mitolojik veri, felsefi düşünce ve estetik duygunun gencin aklında hak ettiği yeri alması gerekir. Çünkü mitolojik veri, etik değer, felsefi düş
Müslüman filozofların felsefe tanımlarından birisi de, tahsilu's-saade, yani mutluluğu elde etmektir. İnsanın biricik hedefi bu dünyada mutlu olmak ve erdemli bir ortam içinde yaşamaktır. Peki, erdemli olmayan bir ortamda yaşamak zorunda kalan kişi nasıl davranacaktır? Erdemli olmayı hedeflediği için yapılan yanlışlara da evet diyemeyeğine göre erdemli bir insan yahut filozof nasıl bir hayat tarzı seçmelidir ki mutlu olabilsin? Aynı soruyu bir de "her türlü milli ve manevi değerin alt üst olduğu erdemsiz bi
Müslüman filozofların felsefe tanımlarından birisi de, tahsilu's-saade, yani mutluluğu elde etmektir. Insanın biricik hedefi bu dünyada mutlu olmak ve erdemli bir ortam içinde yaşamaktır. Peki, erdemli olmayan bir ortamda yaşamak zorunda kalan kişi nasıl davranacaktır? Erdemli olmayı hedeflediği için yapılan yanlışlara da evet diyemeyeğine göre erdemli bir insan yahut filozof nasıl bir hayat tarzı seçmelidir ki mutlu olabilsin? Aynı soruyu bir de "her türlü milli ve manevi değerin alt üst olduğu erdemsiz bi
Bu çalışmanın temel amacı ahlak ile dinin birbiri ile ne tür bir ilişki içerisinde olabileceğini net bir şekilde ortaya koymaktır. Bu çalışmaya, başkalarının da yaptığı gibi, ahlak ve din gibi bir şeyin var olduğunu farz ederek başlamak istiyorum ve ilk iş olarak bu ikisinin arasındaki karşılıklı ilişkinin neye dayalı olduğunu açıklığa kavuşturmaya çalışacağım. Bu iki kavram arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisi ile ilgili ilk gözlemimizin konuya giriş açısından yalnızca bir varsayım olduğunu ve din ile
İçtihâtları, muvafakâtları, karizmatik liderliği ile öne çıkan ve ilk dönem İslam tarihinin en önemli simalarından olan Hz. Ömer hakkında Şiî-İmâmî kaynaklarda yer alan tasavvur, dönemlere göre değişiklik arz etmiştir. Özellikle, Sünnî toplumla etkileşimin yoğun olduğu hicrî III-VIII. asırlar ile Safevî iktidarının hüküm sürdüğü dönemlerde, Hz. Ömer başta olmak üzere, Sünnî ekolün savunduğu değerlere karşı "yıkıcı efsane kültürü" kullanılmış ve hakarete varan söylemler kaynaklarda yer almıştır. Elinizdeki
İbn Rüşd fikirleri ve yazmış olduğu eserlerle İslam Felsefesinde önemli bir yer tutmaktadır. İslam dünyasından daha çok Batı dünyasında tanınmış ve Batıda İbn Rüşdçülük (Averroism) diye bir akım ortaya çıkmıştır. İbn Rüşd özgün eserlerinin yanı sıra Aristoteles'in eserlerini şerh etmiş, bu yönüyle de Aristoteles'in en büyük yorumcularından birisi olarak kabul görmüştür. İbn Rüşd'ün Aristoteles'in eserlerine büyük, orta ve küçük olmak üzere üçtür şerh yazmış olduğu görülmektedir. Tahkik ve çevirisini yapmış
Mantık, doğruyu yanlıştan ayırt etmenin ölçüsü; zihni, yanlıştan korumanın tekniği; doğru, sağlam ve kesin burhani delilleri göstermenin kıstası; ilimlerin yol ve metot gösteren rehberi olduğundan dolayı önemi ve değeri tartışılmayacak kadar açık olan bir alet ilmidir.
Sanattan bilime, ahlaktan siyasete kadar, değerler ekseninde yaşanan somut gerçekliklerin ne olduğunu tam olarak anlama, kaynağını bulma ve buradan hareketle varlığın değerleşme/değerselleşme aşamasına geçiş süreci gibi daha ziyade arka plana özgü mahiyetin tespiti ve bunların orasıyla irtibatlandırılması temel bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Meselenin bu yönünü çözüme kavuşturmadan, insanların değersellik adına ortaya koydukları nitelikleri tam olarak izah etmek veya değerlere güvenilir bir temel
Harizmi'nin bilinen tek eseri, çalışmamızın konusu olan Felsefi Tanımlar bölümünün de yer aldığı Mefatihu'l-‘ulum'dur. Harizmî'nin Mefatihu'l-‘ulum adlı eseri, iki makale, on beş bap ve doksan üç fasıldan oluşur. Eserinde mezhepler ve dinler tarihinden, fıkıh, kelam ve felsefeye kadar geniş bir sahada ilmi değerlendirmelerde bulunmuştur. Elinizdeki çalışma, Harizmi'nin yukarıda bahsettiğimiz Mefatihu'l-‘ulum adlı eserinin felsefe ve mantık tanımlarının yer aldığı iki bölümünün tercümesidir.
Din ve felsefe Tanrı'nın varlığı ve sıfatları, hayatın anlamı ve amacı, bu dünyadaki yapıp etmelerimizin anlamı ve değeri, ölüm sonrası yaşamın imkanı ve mahiyeti gibi insanlığın en varoluşsal soru(n)larına yanıt aradığı iki temel uğraş alanıdır. Her ne kadar kaynakları ve yöntemleri itibarıyla farklılıklar taşısalar da, konuları / sorunları ve amaçları / gayeleri itibarıyla belli ölçülerde ortak bir paydaya sahip oldukları da rahatlıkla söylenebilir. Din felsefesi dediğimiz etkinlik alanı, din ve felsefeni
Din-bilim ilişkisi konusunda, gerek entelektüel çevrelerde gerekse yazılı ve görsel medyada gittikçe büyüyen bir ilginin olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Günümüzde, artık dinin geçmişte bilimsel alanda neredeyse hiçbir değer ifade etmediği şeklindeki dışlayıcı anlayışın yerini, daha empatik bir yaklaşıma bıraktığı söylenebilir. Ayrıca, teoloji ve felsefe alanında faaliyet yürüten araştırmacı ve düşünürlerin, kendilerini daha büyük bir özgüvenle ifade etmeleri de bahsedilen yeni durumu destekleyen bir başka u
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 145 kayıt bulunmuştur Gösterilen 40-60 / Aktif Sayfa : 3