Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 145 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
İslam düşünce tarihindeki en etkili sistem kurucu filozof olan İbn Sînâ'nın sebeplik anlayışı filozofun inşâ ettiği felsefe sisteminin en önemli unsurlarını birbirine bağlayan metafizik bir ilke olması bakımından ve âlemin varlığı ile düzenini açıklayan yönüyle ele alınmaktadır. İbn Sînâ'da sebepliğin tespiti onun felsefesinde kozmolojiden ontolojiye teolojiye uzanan son derece belirleyici sonuçlar doğurur. Nitekim İbn Sînâ metafiziğinin en önemli başlıkları arasında yer alan varlık hakkındaki zorunlu-mümkü
Aydınlanma hareketleri neticesinde ortaya çıkan materyalizm sekülerizm ve pozitivizm gibi akımlar sadece Kilise'nin değil geleneksel dinlerin dünya görüşlerine bir meydan okumayı beraberinde getirmiştir. Bu olguların bir neticesi olarak ortaya çıkan ateizm; âlemin tesadüfün bir neticesi ile meydana geldiğini iddia etmiş ve üstün yüce bilinçli bilgili kudretli bir Tanrı'nın varlığını reddetmiştir. Her dönemde var olan bu anlayış; zihinde tanrı fikrinin bulunmaması Tanrı'nın varlığının bilinçli bir şekilde re
Felsefe hikmetlerin hikmeti olup sanatların en üstünüdür. Çünkü felsefe insanın kendini bilmesini sağlayan bilgi-leri verir. Bu anlamda İslam filozofları felsefe ve hikmet de-nildiğinde "kendini bilen insan Rabbini bilir gücü yettiğince onun fiillerine benzer davranışlarda bulunur" ifadesini mer-keze alır. Çünkü nefsini felsefe ile disipline eden kişi akli ruhi ve ahlaki etkinliklerde bulunur olgun/kâmil biri haline gelir. Önemli olan insan nefsinin arındırılması. Buradaki anahtar kavramlar da ruh ve nefs't
İbn Haldun [ö. 1406] hızlı bir gelişim evresinden geçen İslam felsefesinin en önemli isimlerinden birisidir. Bu onun kelam tasavvuf felsefe bilim ve medeniyet tarihi gibi pek çok konuda kuşatıcı bir bakış açısına sahip olması sebebiyledir. Özellikle asabiyet teorisi ve umran ilmi ile ilgili ortaya koyduğu fikri çerçeve kendi dönemiyle sınırlı kalmamış günümüze kadar etkisini koruyarak gelmiş toplumsal ve siyasal yapıları anlama ve yorumlamamızda müracaat edilen bir kaynak olmuştur. Bugün İslam coğrafyası
Fahruddîn er-Râzî'nin Kitâbu'l-Mulahhas fi'lMantık ve'l-Hikme çalışması genelde İslam düşüncesi tarihinin özelde İslam felsefesi tarihinin en sistematik çalışmalarından biridir. İçeriği itibariyle her ne kadar el-Mebâhisü'l-Meşrıkiyye'nin fikrî bir devamı gibi görünse de muhtevasına aldığı mantık ilmini ustaca ve bir o kadar uzman gözüyle ele almasından ötürü sınıflama mantığının en iyi bir biçimde uygulandığı eser olarak görülmelidir. İster Mebâhis olsun isterse Mulahhas olsun birçok araştırmacı tarafından
Eylem dünyamızı düzenleyen ahlâkî ilke ve değerlerin kaynağının, yapısının, temel niteliğinin ne olduğu ve insanın hangi amaç ve gayeler doğrultusunda nasıl ve ne şekilde eylemde bulunması gerektiği, hem eylemleri üzerinde düşünen, onları sebep ve sonuçları itibarıyla eleştirel bir değerlendirmenin konusu yapan sağduyu sahibi insanların yanıtını aradığı sorular arasındadır. Hem de söz konusu sorular ahlak üzerine rasyonel bir düşünme olarak tanımlayabileceğimiz ahlak felsefesinin (etiğin) de temel problemat
Literature which is directly related to the man is all about existential story and picture of human being who physically mentally and spiritually is an active created and chosen being among the others in universe as transcendental and unique features of the animate and inanimate beings of the nature. Therefore he is the only being who communicate with his Creator by means of either internal or external language. When we refer to the material ground the man's communication may be taken as one sided however i
Yirmi birinci yüzyıla gelindiğinde hâlâ hümanizmin varlığından söz edilebilir mi? Tarihsel sürece bakıldığında ciddi kırılmalar neticesinde hümanizmin kendisini yenileyerek yeniden kalıcı bir anlayış kurmaya çalıştığı görülür. Bu özelliğin Antik Yunan'dan günümüze kadar pek çok medeniyetin mirasını ve kültürel yapısını taşımasından kaynaklı olduğu söylenebilir. Böylesi bir yapının mirasçısı olan yeni hümanizm yirminci yüzyılın başından itibaren derin bir krize giren insanın bilimsel dinî ahlaki ve kültürel
Elinizdeki kitap İslam Felsefesi Teşekkül Dönemi ve İslam Felsefesi Tenkid Dönemi (Elis Yay.) serisinin üçüncüsü olup Felsefeyi Anadolu'da Yeniden Yurtlandırmak için İslam Felsefesini tematik olarak -Mantık Bilgi Bilim Varlık Siyaset bağlamında- okuma çabasıdır. İslam Felsefesi: Giriş adlı çalışmanın ilk bölümünde tıpkı Fârâbî'nin İlimlerin Sayımı adlı eserinde olduğu gibi Dil Felsefesi üzerinden dil düşünce ve mantık irtibatının sağlanması amaçlanmaktadır. Bilgi Felsefesi kısmında "Hakikat"i araştırmada ku
Her zamankinden daha çok akla akılla birlikte yüceltilmiş insani duygulara ve akılduygu sentezini kurabilmiş yüce bir ruha ihtiyaç duyulan bir dönemde deizmin Tanrı din ve insan hakkındaki görüşlerini teistik bir perspektifle ele alan bu eserde aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır. Ben (inanç bakımından) kimim? Deist miyim; teist miyim? Tanrı'yı olumlamaları bakımından benzer argüman üreten deizm ile teizm arasındaki fark nedir bu iki anlayış neden karşı karşıya getirilmiştir? Deizme göre Tanrı vahye veya ku
Islâm düşüncesinde kötülük sorununun ele alınmadığı, ele alınmış olsa bile genellikle Batı düşüncesinin bir devamı niteliğinde olduğu yönündeki oryantalist iddiaların aksine, kötülük sorunu ve ilâhî adalet konusunun Islâm düşünce geleneğinde çok ciddi bir düzeyde tartışıldığı ve kendi dinî, tarihsel ve entelektüel mirası çerçevesinde çözümlerin üretildiği görmezlikten gelinemeyecek kadar açıktır. Ancak bu miras, üzülerek ifade edelim ki, diğer alanlarda olduğu gibi, tam olarak ortaya çıkarılamamıştır. Gizli
Eğitim, insanı kültürel hayata hazırlayan tüm toplumsal süreçleri içerir. Eğiten ve eğitilebilen bir varlık olan insan da diğer canlı organizmalar gibi üremektedir. Ancak biyolojik üreme, kültürel hayata hazırlanmayla aynı anlama gelmez. Yaşayan ve bir kültürü paylaşan henüz yeterince sosyalleşmemiş bir insan, süreç içerisinde eğitim ve öğretim aracılığıyla ait olduğu kültürün üyesi ve alıcısı hâline gelir. Toplumsal çevre, insanın içerisinde yer aldığı kurumlar, bir insanın mensup olduğu kültürün üyesi hâl
Tanrı'nın var olduğuna inanmak ya da inanmamak tecrübe edilen, tasavvur edilen ve düşünülen her şeyi anlamlandırmada farklı bir bakış açısına sahip olmamıza sebep olur. Oysa nasıl bir tanrı tasavvuruna sahip olduğumuza veya tanrısızlığı nasıl temellendirdiğimize göre değişebilen anlamlandırma sürecinde daha ciddi bir sorunla karşılaşırız. Varlığına ya da yokluğuna hükmettiğimiz Tanrı'nın, varlığını veya yokluğunu gerekçelendirme sorunu olarak nitelenebilecek bu problemi varoluşsal, tecrübi, akli, bil
Elinizdeki eser, bireysel yönetim okumaları bağlamında İbn Bâcce'den çevirisini yaptığımız Tedbiru'l Mütevahhid'in teorik temellendirmesini yapması açısından son derece önemlidir. Felsefe karşıtı, ezoterik ve sorgulamayan bir zihniyeti tesis edip din adına yaygınlaştırmaya çalışan birimlerin insanların zihinsel sistemlerini körelten, onları yaşayan ölülere çeviren ortamlarından kurtulmanın ya da hiç bulaşmamanın yolunu bireyin kendini keşfetmesi oluşturur. Buradaki bireycilikten kastımız, individüalizm anla
Bu eser eylemin (praxis), yapıp etmenin felsefesi olan pratik felsefeyi hem tematik hem de tarihsel olarak kat etmeyi hedeflemektedir. Eylemin ahlaki ve siyasi boyutuna odaklanan çalışma erdem, haz, fayda, ödev ve ahlaki söylem gibi temalar üzerinden şu üç soruya ve felsefe tarihinde bu sorulara verilen farklı hatta çoğu zaman karşıt cevaplara yoğunlaşmaktadır: edimlerimize yönelik "Ne yapmalıyız?", karakterimize yönelik "Nasıl olmalıyız?" ve yaşamımızın bütününe yönelik "Nasıl yaşamalıyız?" Geriye mut
Homo Muslimusluk namzedi homo skeptikus insan, Tanrı yaratısı eserler olan evren ve içindeki canlıve cansız bütün varlıkların iş ve işleyişlerini kapsamına alan evren kitabındaki ilahi iletilerin (ayetlerin, işaretlerin, fenomenlerin vb.) doğrudan veya dolaylı muhatabıdır. Evren kitabına dair ileti okumalarını insan/insanlar üç ayrı (homo skeptikus, homo animalus ve homo Muslimus) kimlikle yaptığı gibi bunların karması kombine kimliklerle de yapabilir. Bu baskın ve etkin kimliklere göre de insanın insan anl
Din konusu, her zaman ilgi çekici ve ateşli tartışmaya yol açacak bir hüviyeti haizdir. Din kavramının kendisi kadar en uzak tazammunları da bu ilgiyi üzerine çekebilmektedir. Hele dinin kişisel ya da toplumsal hayatımızla irtibatı söz konusu olduğunda, tartışma iyiden iyiye hararetlenmektedir. Bu noktada, her türlü tanımlamalarımızdan bağımsız olarak dinin söz konusu kişisel ya da toplumsal hayatımızdan bilinçli veya bilinçsiz uzaklaş(tırıl)masına, eğer süreç tamamlanmışsa "sekülerlik", devam etmekteyse "
Bu kitap, varlığın, düşüncenin ve eylemin en temel ilkelerinin bilimi olan felsefenin önemli problem ve konularına sistematik bir giriştir. Kitap, Giriş bölümü hariç iki ana bölümden (teorik ve pratik) oluşmaktadır. İlk bölümde mantık, bilgi (ve bilim), varlık (ve din) felsefesine; ikinci bölümde ise ahlak ve siyaset felsefesine yer verilmiştir. Önce felsefeyle ilgili temel kavramlar ve esaslı sorular ortaya konulmuş, sonra da her bir alt disiplinin problemleri, argümanları ve farklı bakış açıları tartışmay
İnsanın ve içerisinde yaşadığı çevrenin tabiatını anlamak için çaba harcayan felsefenin tartışmakta olduğu konulardan biri, ahlaki değerlerin kaynağı meselesidir. Kendine has hususiyetleri ile birlikte yaşadığı toplumun bir parçası olan insan, bireysel ve toplumsal yönleriyle ahlaki bir varlıktır. Tabiatı ile yaşadığı dünya arasında kurduğu denge sayesinde hayatına bir anlam vermekte ve hayatta kalmak için bu anlam ona motivasyon sağlamaktadır. Kişiler arası değişiklikler gösterse de, hayata anlam kazandıra
İman, akıl, aşk üçlüsü üzerinden din felsefesi yapma ve din felsefesinin temel konularını tartışma amacı taşıyan bir teolog ya da filozof, ne imanı kalpten çalabilir, ne aklı baştan alabilir, ne de aşkı gönülden silebilir. Dahası, din felsefesi disiplini sınırları içinde varoluşsal inanç sorunlarına çözüm üretmenin peşine düşen bir teolog ya da filozof, bu işi yürütürken, ne kalpte iman ile atışabilir, ne başta akıl ile çatışabilir, ne de gönülde aşk ile dalaşabilir. Dil öğren, din felsefesi konuş İman, a
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 145 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1