Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
“Bahsettiğim paradoks, kurtarıcılarla, kurtarmayı hedefledikleri ve aslında kurtardıkları insanların arasındaki gerilimli ilişkiyle ilgili. Bu ilişki eşzamanlı olarak hem derin bir sempati hem de derin bir düşmanlık içerir. Sempati diyorum çünkü kurtarıcılar sadece yabancı egemenliğine karşı çıkıp onun yerini almakla kalmadılar; kendileriyle özdeşleştirdikleri erkek ve kadınların gündelik hayatlarını iyileştirmek istediler: onların olan insanları. Düşmanlık diyorum çünkü kurtarıcılar aynı zamanda aynı insan
Tükendi
İletişim sürecinde kültürel karşılaşmalar özel zorluklar barındırır. Kültürlerarası iletişim de özellikle yanlış anlamalarla, anlamamalarla, çatışmalarla yüklüdür. Ancak diyalog kanallarını açmak, iki kültürel evren arasında köprüler kurmak, “öteki”nin varlığını kabul etmek her zaman mümkündür. Bu çatışmalar da, kabulleniş de kendini öncelikle dilde gösterir. Kültürlerarasılık durumunda karşı karşıya gelen iki insan değil, iki kültür, iki dil dünyasıdır. İletişimin ilk koşulu da sözcelerden söylenmeyen sö
Tükendi
Kültür Politikasına Giriş: Kavramlar, Modeller, Tartışmalar’da Füsun Üstel, öncelikle kültür politikasının bir kamu müdahalesi olarak tarihsel süreç içinde ortaya çıkışını, gelişimini, kapsamını, belli başlı politika modellerini ve alandaki güncel tartışmaları ele alıyor. Ardından çağımızın önemli meselelerinden biri olan kültür hakkı ve kültürel hakların, ülkelerin iç hukukunda ve uluslararası insan hakları hukukundaki yerini tartışıyor. Üstel, alandaki modellerin ideal-tipik örnekleri kabul edilen Fransa,
Tükendi
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay`ın bu ilk romanını ``hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı`` olarak niteler. Moran`a göre ``Oğuz Atay`ın mizah gücü ve duyarlığı ve kullandığı teknik incelilkler, Tutanamayanlar`ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır``. Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, ``saldırısını tutunanları
Tükendi
“Çağdaş narsisizmi küresel olarak, kim olduğumuzu etkileyen toplumsal ve kültürel bir olgu olarak anlamak gerekir. İster psikolojik ister sosyolojik açıdan yaklaşalım, küreselleşmenin bireylerde derin bir dönüşüme yol açtığını görmeliyiz. Gerekli taviz ve kısıtlamalar üzerine kurulu, nevrozların ortaya çıkışını kolaylaştıran ataerkil bir toplumdan, bireyin özgürlüğü ve hüsrana karşı tahammülsüzlük üzerine kurulu, narsisistik kırılganlıkların telafisini zorlaştıran bir kültüre geçtik.” Gittikçe daha karmaşık
Tükendi
Çocukken kolaylıkla verebildiğimiz hayır deme ve itiraz etme tepkisi, itiraz etmeyi saygısızlık ve muhalefetle bağdaştıran ve çocuğu boyun eğen, edilgen bir bireye dönüştüren toplumsal kodlarla gittikçe körelir. Bu durum yetişkin hayatında aile, iş, dost ve aşk ilişkileri gibi her türden ilişkide sıkıntılı durumlara sebep olabildiği gibi kişinin aklını sürekli meşgul ederek huzurunu kaçırabilir. "Hayır" demek hepimize neden bu kadar zor gelir? Onaylamadığımız düşünceleri onaylar görünmek pahasına, bizi b
Tükendi
Yahya Kemal, 1903 yılında gittiği ve dokuz yıl kaldığı Paris’te kendini canlı bir kültürel ortamın ve yenilikçi fikirlerin ortasında bulur. Bu dönem, Paris’in kültürel tarihinin en parlak zamanlarından biridir aynı zamanda. Yahya Kemal bu süreçte, Victor Hugo, Théophile Gautier, Théodore de Banville gibi isimlerin şiirini de daha yakından tanımaya başlar. Ancak onu asıl etkileyen Verlaine ve bilhassa Baudelaire olur. Özellikle tarih ve Divan Edebiyatı üzerine yaptığı araştırmalar sonucunda kendi geçmişini v
Tükendi
Yıllardır uyuyakalmış kiremitler darbelere direndiler, birbirlerine daha bir sıkı kenetlendiler. Mutluluklar hüzün, yaşanmışlar yaşanmamış, günler hafta, aylar yıl olup birbirlerini bırakmamacasına. Çok geçmedi, indirdiler terası aşağıya. Cumbalı katın tavanı yoktu artık. Dört duvar bütün çıplaklığıyla ortadaydı. Sadece insanlar mı utanır utanılmaması gereken çıplaklıklarından, evler utanmaz mı acaba? Eşyaların da bizde hatırı yok mu? Jaklin Çelik, Kum Saatinde Kumkapı’da, bizleri İstanbul’un tarihî semti K
Tükendi
İşçi servisi durağa yanaştı mı sokağın hareketi, evlerin beton duvarları arasına çekilir. O kedersiz curcuna, akşam haberlerinin sevimsiz iklimi altında kaybolup gider. Dip dibe apartmanların aynı boşluğa bakan mutfaklarında yemek kokuları birbirine karışır. Kokuya kediler, kuşlar üşüşür. Her daireyi çekip çeviren aynı fabrikanın maaşı olduğundan, mutfak masasına aşağı yukarı aynı çorba konur, farklı tencerelerde hep aynı yemekler pişer. Hal böyleyken kaygılar, öfkeler, sevinçler de birbiriyle benzeşir. 199
Bosna kökenli yazar Saša Stanišić’in 2019’da Almanya’da yılın kitabı seçilen romanı, hüzünle neşeyi, yaşanmış hayatla kurmacayı hemhal etmeyi başarıyor. Vatan, vatandaşlık üzerine, bir yerde yerli olmak üzerine... Avrupa, Doğu-Batı, Balkan üzerine... Hafıza üzerine... Hıristiyan veya Müslüman diye kaydedilmek üzerine... Büyükbabalar büyükanneler anneler babalar üzerine... Büyümek üzerine... Bir hayat hikâyesi, Köken. Köken, dağılan Yugoslavya’dan, harap edilen Bosna’dan Batı’ya sığınan bir ailenin, o aileni
Tükendi
Lilinin yedi çocuğu var. Dizinin beşinci kitabında Malinin macerasını okuyoruz. Mali televizyon izlemeyi çok sever. Yemek yerken, oyun oynarken hep televizyon izler. Bir gün televizyon bozulur ve birdenbire her şeyi bulanık göstermeye başlar. Soluğu tamircide alırlar, ama bozulan televizyon değildir "Büyümeye" dair "büyük" sorunları işleyen renkli ve eğlenceli bir çocuk dizisi...
Tükendi
“Ben aslında bu okuma grubuna annem için katılmıştım. Annemi yatıştırabilmek için. Annem öleli çok oldu ama ben hâlâ onu yatıştırmaya çalışıyorum. Martın sonlarından kasımın ortalarına doğru elimi uzatıyorum, annemin sonbaharda iyice zayıflamıs saçına bademyağı sürüyorum, kulağına bir şeyler fısıldıyorum. Gören ninni diye düşünür, dua diye düşünür. Oysa ne ninni ne de dua…” Yüze doğum lekesi gibi yerleşmiş bir gülümseme, neyi saklar? Bir eşelek gibi kalakalmanın hüznünü bilmeyene, onu anlatabi
Tükendi
İlhan Sami Çomak, 1994 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nde öğrenciyken, yoğun işkenceler gördüğü bir gözaltı sürecinden sonra tutuklanarcezaevine kondu.Yıllardır devam eden adalet mücadelesine rağmen 2021 yılı itibariyle hâlâ cezaevinde...Çomak, sadece adaletsizliğin pençesine düşmüş biri değil, şiirleri birçok dile çevrilen, dünyaca tanınan bir şair aynı zamanda. Yaşadığı tüm hukuki mağduriyete rağmen yüzünü her zaman yaşamaya, umuda, sevg
Tükendi
Marie-Claire’in Kokuları bitmek bilmeyen hesaplaşmalarla dolu, tuhaflıklarıyla insanı içine çeken, gizemli bir aşk hikâyesi. Mahfut ne yapacağını bilmez halde dolaşıyor Paris’te. O yürürken, sokak lambalarının altında yalnızlıklar ve bir araya gelişler, gündelik kaygılar ve kayıtsızlıklar bir belirip bir kayboluyor. Belirsizlikleri iyice artıran ise Marie-Claire oluyor; bir gün, Mahfut ile Marie-Claire karşılaştığında hepten değişiyor hayat. İki uzak uç birbirini çektiği anda tuhaf ritü
Tükendi
Şair ve yazar Hans Magnus Enzensberger, kimisi kahramanca kimisi utandırıcı yollarla, ama esas olarak eseriyle hayatta kalabilmiş, bütün dünyadan yazarların kısa portrelerini çiziyor. Aralarında Hamsun, Gorki, Colette, Jaroslav Haek, Ezra Pound, Ivo Andriç, Céline, Breton, Brecht, Neruda, Baldwin, İsmail Kadare... gibi meşhurlar da var – o kadar fazla bilinmeyenler de. Bu arada, Orhan Veli Kanık da var. Kadri bilinmeyenler de var, şöhretle şişirilmiş olanlar da. Komünistler, faşistler ve “r
Tükendi
“Savaş sonrası sağ kalmak nasıl bir şey? Bazen zor, bazen katlanılmaz, bazen neşe dolu. Ama hep bir şeylerle ilintili. Yitmiş ama yok olmamış şeyler, sahibini yitirmiş şeyler, el değiştirmiş, göç ederken geride bırakılmış, başka şeylerin yerini doldurmak için alınmış, sahipleri belirsiz, kullanılmış, aranan ama artık hiçbir yerde bulunamayan, bozuk, kırık dökük şeyler...” Halide Velioğlu, Bosnalı akrabaları arasında geçirdiği iki yılı anlatırken, gündelik hayatın harcıâlem hall
“Din ve devletin ikiz kardeşler olması ne Kurânî bir tasvir ne de var olan gerçekliğin izahıdır. (…) Geçerliliğini ve kutsiyetini temel İslâmî kaynaklardan alan ideal devlet şekli olarak gösterilen hilafet de, aslında beşerî ve tarihsel bir müesseseden fazlası değildir. Ne temel İslâmî kaynaklar yeryüzünde tanrısal düzenin garantörü olarak hilafetten söz etmiş ne de din ile siyaset klasik İslâm yazınında sunulduğu kadar iç içe olmuştur. Siyasetin … Müslümanların içtihadına terk edilmiş bir alan olduğ
Tükendi
Seyahatnameler tarihyazımında kaynak olarak pek sık kullanılmasa da, gerçekte yazıldıkları döneme dair son derece zengin bir bilgi, gözlem ve izlenim dağarcığı sunabiliyorlar. Aysel Kaya, Almanca Seyahatnamelerde Osmanlı Şehirleri 1850-1912 ’de, 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın başı arasında farklı amaçlarla Osmanlı İmparatorluğu’nu ziyaret etmiş Alman ve Avusturyalı seyyahların izini sürerek alana önemli bir katkıda bulunuyor. Kimi haber edinme ve casusluk amacıyla, kimi de bilimsel araştırma
Tükendi
Lilinin yedi çocuğu var. Dizinin dördüncü kitabında Folinin macerasını okuyoruz. Foli paylaşmayı hiç sevmez. Oyuncaklarını, kitaplarını, giysilerini, yiyeceklerini hep kendisine saklar. Bir süre sonra bakar ki oyun oynarken tek başına, kitap okurken tek başına, kat kat giyinirken tek başına, hapur hupur yemek yerken tek başına Ne eğlence kaldı şu hayatta? "Büyümeye" dair "büyük" sorunları işleyen renkli ve eğlenceli bir çocuk dizisi...
Tükendi
LİLİ VE YEDİ ÇOCUĞU DONDURMA YOK MU? PELİ Bu Lilinin yedi çocuğundan biri; ismi Peli. Peli dondurmayı çok sever, sürekli dondurma yemek ister. Annesi de sürekli onun sevebileceği tarifler yaratmaya çalışır ama Peli hiçbirini beğenmez. Sonunda aç duramayacağını anlayınca, mutfakta keşfe çıkar
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6