Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 940-960 / Aktif Sayfa : 48
"Yalnız"ın muhatabı Allah'tır. Bu gerçeği farkettiğiniz anda hayat maceranızın yöneldiği mecra, her hâlûkârda sizi sürüden ayırıp şahsiliğin alanında bir "fert" kılacaktır. Artık orada kendinize ait bir "şahsiyet" inşa edip edememek size kalmıştır. Bu kitaptaki yazılar, bir bakıma bu "inşa" arayışının ifadesidir. Kaldı ki ömür dediğimiz şey, bir "şahsiyet inşası" için bize verilmiş kısa bir mühletten başka nedir ki?
Bu kitap gariptir, yazan biçare gariptir, yazılan gariptir, okuyan garip, Gaybdan zamansız sözlerin resmini çizmek, bu meselenin nihayetidir. "Sevgili", İslam gariptir, dedikten sonra gariplik artık gariptir. Yaratılmamışı, yaratılmışla bilmek, Dünyada olmayanı dünyadakiyle anlatmak, Bu dünyada olmayan, Rengi, kokuyu, tadı idrak meselenin merkezidir. Er kişi işi odur ki; Bu mesele için, Ne kadar ayna varsa o kadar yansıma vardır, der ve susar! Aynanın "yakin" olması "aynaya sürülen sır kadardır", der ve su
Bugün Türkiyenin gündeminde yer alan başlıca meselelerden birini, İslâm Devleti veya İslâmın devlet anlayışı üzerindeki tartışmalar meydana getirmektedir. Din ile ilgisi itibariyle hassas bir konu olduğu için, bu meseleye sıhhatli bir methodla yaklaşmak ve İslâm tarihini bu açıdan yeniden bir yoruma tâbi tutmak gereklidir. Mehmed Niyazinin bu eseri, İslâmın temel prensipleriyle İslâm tarihinde geçmiş uygulamaları hukuk mantığıyla ele alarak, İslâmda devletin ne olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır. Çağdaş
Namık Kemâl'in bu ufak kitabı Türk tarihinin efsane şahsiyeti ve Türk milletinin idealindeki lideri olan Yavuz Sultan Selîm'i anlatmaktadır. Kitabın müellifi Namık Kemâl'in dediği gibi, "Şu dev­let-i muazzama-i Osmaniye'nin en büyük adamı Sultan Selîm'dir." Halife-Pâdişâh Sultan Selîm'in yaptığı işler büyük olduğu kadar, manevî dünyası da o nispette büyüktü. Hatta diyebili­riz ki, manevî dünyası, o muazzamat-ı umur sayılan işlerle kı­yas edilse ruhî âleminin vüs'atı bizleri hayretlere gark edecek derecededi
Gök aradık tuğlara, /Türk'ü yazdık çağlara, Aşk atını dağlara, /Yıldırım'ca sürdük ya! Üç ettik ayımızı, /Çok ettik sayımızı, Asya'dan yayımızı, /Bismillahla gerdik ya! Güneş ardınca gittik, /Türk adını dirilttik, Gün oldu dağ erittik, /Demire can verdik ya! *** Kuşca vurur yüreğim sana gelen adımda, Posta güvercinleri dinlenir kanadımda. Yaz yağmuru sonrası toprağı kokladım da, Gökkuşağı devşirdim saçına takmak için. *** Üstad Yavuz Bülent Bâkiler diyor ki: Bu güne kadar, bir takım şiirleri -farklı z
Okumuşumuz olsun, cahilimiz olsun, Doğu illeri hal­kına hemen "Kürt" der, çıkar. Hiç hatırına getirmez ve hattâ bilmez ki, Doğu illerinde yerli şehir Türkleri, Türk­menler, Karakalpaklar, Azeriler de yaşamaktadır. Kürt diye anılan insanlar Kurmanç ve Zaza adı veri­len iki büyük zümreye ayrılmaktadır. Bunlardan Zazalar, Kürtlüğü kat'iyen kabul etmeyip, Kurmançların Kürt ol­duğunu, kendilerinin ise Zaza olduğunu söylerler. Ancak bazı görüşler bu hükmün istisnasını teşkil eder. "Kürtçü" görüşü savunanlara göre
Tükendi
İktisat Tarihini Dünya ve ülkelerin nüfuslarıyla alakalandırarak tahlil eden, orijinal tezler ileri süren kayda değer bir eser. İktisadî teşkilatlanmanın üç merhalesi olarak kabul ettiği avcılık, ziraat ve sanayi dönemlerinin kendi içlerindeki nüfus-iktisat ilişkilerini ve bir merhaleden diğerine geçiş sırasında ortaya çıkan değişmeleri inceler. Dünya günden güne daha küçük hale gelmekte, binlerce yıldan beri birbirine kapalı kalmış toplumlar hızla birbiriyle ilişki kurmakta hatta çatışmaya girmektedir. Bu
Aşk estetiğine dair bir dilbeste olan Türk kültürü, mukaddes bir medeniyet dairesinde şekillenerek, medrese, tekke, konak selâmlıkları, köy odaları ve şifahî mahsullerden nasiplenerek sohbetin nâmütenahî huzurunda gönüller yapmış ve ufukları kuşatmıştır. Üslûp ise aziz bir nasip olarak gönül mülkünü tezyin etmiştir. Böylece gelenek, has evlâtlar yetiştirerek yeni şeylerin söylenmesine ruhsat vermiştir. Fakat bu kemâl devrinin ardından, zeval, pek yaman gelmiş ve ikbâli idbara döndürmüştür. Gelenek, dire
Cihângîr Tûğlar -Selîmnâme- kitabıyla edebiyat ve târîh severlere büyük bir şölen sunan Turgut Güler, Şehsüvâr-ı Cihângîr -Fâtihnâme- kitabıyla da "Türk İstanbul"da yaşamanın Peygamber müjdeli lezzetini bize sunan Fâtih Sultan Mehmed Hân'ı anlatıyor. O Hân ki, hem kendi hânedânının içinde, hem diğer Türk siyâsî teşkilâtlarının hükümdârları arasında, hem de Dünyâ idârecileri sıralamasında "yegâne" olmayı başarmış, cümle ölçü ve değerlendirme kıstaslarını dürüp bir kenâra atmıştır. Türk târîhiyle berâber, en
Otuz yıllık bir dönemin (1984-2014) mahsulü olan Saf Siyah, Gürsel Dönmez'in kendi şahsî tecrübesini Türkiye'nin tecrübe ettiği bu otuz yıllık dönemden ayrı görmeden kaleme aldığı şiirlerden oluşuyor. Gürsel Dönmez; duygu yükü ağır, çağdaş ürperişlerimizi binlerce yıllık kadîm Türk şiirinin süzgecinden geçirerek modern Türk şiirinin imkânlarıyla bize sunuyor. Saf Siyah; kararan, gittikçe kararan insanlığımızı, insanın öz sınırlarına davet ediyor. Şairin dediği gibi, "Sahne kararır ve zaman akarken saf siyah
"Epey bir zamandır, kayda değer bir dikkatle iktisat bilgisinin doğasını araştıran Özgün Burak Kaymakçı, ilk esaslı eşik olan iktisat metodolojisinin sınırlarını tayin ettikten sonra, kaçınılmaz bir hedef arayışı içinde yüzünü tarihe çevirdi. İlk eşiği başarıyla atlamış ve verdiği eserle çalışmasını taçlandırmış, ve bir mecelle hükmü olan "Usul esastan mukaddemdir." ilkesini hakkıyla yerine getirmişti. Şimdi de, bu çalışmasıyla Osmanlının Klasik döneminden Cumhuriyet'in planlı dönemine uzanan uzun soluklu z
Bütün Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut'u öbür gözüne koysanız, yine Dede Korkut ağır basar." Fuat Köprülü'nün bu sözü, mübalağalı olarak düşünülebilir. Ancak tüm Türk edebiyatında Türk'ün üzüntülerini, sevinçlerini, kızgınlıklarını, dünyayı algılama tarzını, kısacası zihniyetini bu kadar saf ve ayrıntılı olarak yansıtan bir başka metnin elimizde olmadığı düşünüldüğünde, bu sözün bir mübalağa değil, eserin biricikliğini vurgulayan aslında bir hakikat olduğu anlaşılır. Bu kitapta, Dede Korku
`Büyük Divan` anlamına gelen Divan-ı Kebir Hz. Mevlana` nın heyecanla, gönül coşkunluğuyla söylediği ilahi aşk şiirlerini toplayan kitabın adıdır. Beyit sayısı altı ciltlik Mesnevi beyitlerinin toplamının iki misli, yani Divan-ı Kebir` in rubai beyitlerini de dahil edersek, elli bine yaklaşmaktadır. Bu mübarek divanı Tahran Üniversitesi profesörlerinden Firüzanfer merhum büyük ebadda yedi cilt halinde bastırmıştır. Biz pek güvenilir olan bu divanı esas tuttuk. Bir Divan-ı Kebir beytinde, Hz. Mevlana şöyle s
Tükendi
Türkiyede tanıdığımız adıyla Nafiz Türker Bey, Enver Paşanın, Türkistanda Ruslara karşı mücadele halinde olan Türkistan BasmacılarıKorbaşılara katıldığı 22 Kasım 1921den 4 Ağustos 1922 tarihindeki şehadetine kadar yanı başında bulunan, kanlı gömleklerini toplayan, şehadetinden sonra Hacı Sami Kuşçubaşı ile çalışıp 21 Mayıs 1923te Afganistana, sonra da İran üzerinden Türkiyeye sığınan 30 kadar karargâh mensubundan biridir. Onun bilgi, belge ve kültüründen zamanında faydalanılamamıştır. Türkiyede hemşerileri
Balkan faciasının ardından bir diriliş hamlesi gibi neşet eden ve Garbî Trakya Hükümetinin kuruluşuna kadar giden hadiseler silsilesini takip eder. Yazar, küllerinden yeniden doğmaya çalışan yorgun imparatorluğumuzun bağrından çıkan gönüllülerin kuruluş mücadelelerini kültürümüze mal eder. Mehmed Niyazi'nin tarihî romancılığının başlangıcı ve bilahare yazacağı eşsiz romanların habercisidir.
Yunus Emrenin Çıktım erik dalına diye başlayan sembolik şiiri, literatürlere şathiye olarak geçmiştir. Kanaatimizce bu tabir yanlıştır. Çünkü şathiyelerde süjenin bilinci yerinde değildir. Gerçi tasavvuf literatürü şathiye kelimesini manevi bir anlam ve makamla yorumlamak istemiştir ama Yunusun bu şiirine baktığımızda, onun ne söylediğinin tamamen farkında olduğunu görürüz. O, sembolleri titiz ve dikkatlice seçmiş, dünya hayatının ve Hak yolunda nefsini eğitmek isteyen bir insanın güçlüklerini sembollerle a
Altın Ordanın Rusya üzerindeki etkileri ilgi çekici ve çok az incelenmiş bir konudur. Türkçe kaynakların günümüze ulaşmaması ve tarihçilerimizin kaynakların Rusçalarına erişme şansına sahip olmamaları yüzünden bu konuda yapılan araştırmalar çok sınırlı kalmıştır. Altın Orda Devleti tarihi, Türk tarihi içinde en az bilinen alanlardan olmuştur. Elinizdeki kitap, boşluğu kısmen doldurmaktadır. Altın Ordanın Rusya üzerindeki etkilerini tespitte, konunun şimdiye kadar araştırılmamışlığı yanında başka zorluklar d
Mustafa Çokay, mütevazi kişiliğine rağmen Türkistan Milli Hareketi'nin eşsiz lideri olarak Türkistan bağımsızlık hareketini yeni bir aşamaya yükseltmiş, onu örgütsel olarak temellendirmiş, maksat ve hedeflerini, strateji ve taktiğini belirlemiştir. Mustafa Çokay'ın devlet adamlığı, bugün bile güncelliğini koruyan görüşleri, değerlendirmeleri, araştırmaları, nasihatleri, Kazakistan'ın gelişimine, genç nesli vatanperver ruhla eğitmeye hizmet etmektedir. M. Çokay'ın engin mirasının, Kazak ve tüm Türk halkların
Barbaros Empatisi serisinin bu ikinci kitabıyla birlikte 125 yıllık yanlışlar düzeltiliyor, Oruç Reis Barbaros, Hızır Reis Hayreddin Paşa namına tekrar kavuşuyor. Bu kitapla birlikte Hayreddin Paşa'nın kaptanıderya olmadan önceki hayatının sırları gün yüzüne çıkartılıyor. Hayatına dair bilinmeyen bu dönemdeki bilgiler; doğru zamanlar, mekanlar ve karakterler ışığında, yerli ve yabancı kaynakların karşılaştırmalı olarak incelenmesi ve doğruluklarının bilimsel hesaplarla kesinleştirilmesiyle birlikte haritala
Yirminci Yüzyıl Türk Şiiri, Ahmet Ha­şim'le başlayan yenilikler ve yenilik çabaları içinde günümüze kadar devam eder. Ama yenilik, tek başına ne ifade eder? Yenilik, güzellikle tamamlanmışsa çok şey ifade eder. Bu bakımdan N. Ziya Bakırcıoğlu, Yeni Türk şiirinin gü­zellik bakımından da ?Mükemmel"e ulaştığı kanaatindedir. İşte, elinizdeki Yirminci Yüzyıl Türk Şiirinden Seçmeler başlıklı derlemenin gayesi budur: Hangi akıma, top­luluğa, anlayışa dâhil olursa olsun, son yüzyılın büyük şairlerinin güzel şiirler
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 940-960 / Aktif Sayfa : 48