Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 394 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Her çağın gök kubbesini kaplayan bazı karanlık bulutlar vardır insanoğlunun kendi elleriyle ürettiği. Tarihin en kanlı yüzyılı olarak tasvir edilen 20. yüzyılın son çeyreğinde güçlenen küreselleşmenin 21. yüzyıla kalan terekesinde birçok şeyin yanı sıra radikalleşme olgusu ve onun ikliminde ortaya çıkan yeni şiddet dalgaları ve söylem düzenleri de vardı. Geç modern dünyada bilginin akış ritmi muhayyileyi biçimlendirdiği gibi gündelik yaşamın sıradan pratiklerini de biçimlendirmektedir. Bu bağlamda medya ger
Mâlik'in orada bulunan bütün amcaoğulları ele geçirilip Halit b. Velit'e getirildi ve onun huzurunda durduruldu. Halit derhal Mâlik'in kabilesinin boyunlarının vurulmasını emretti. Bunun üzerine Mâlik'in kavmi şöyle dedi: "Bizler Müslümanız. Neye göre bizim öldürülmemizi emrediyorsun?" Halit: "Vallahi sizleri öldüreceğim." dedi. İçlerinden yaşlı birisi şöyle dedi: "Ebu Bekir kıble ehlini öldürmenizi sizlere yasaklamamış mıydı?" Halit: "Elbette yasakladı biz bununla emir olunmuşuz. Ancak sizler hiçbir zaman
İnsanın Allah'ı bilmesi ve tanıması kendi varlığını ve kâinatı anlamlandırması Allah'ın ona konuşmasıyla mümkün olmuştur. Bu yüzden "kelam" diğer ilahî sıfatlar arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu bağlamda Allah'ın nasıl konuştuğu O'nun kelamının insan kelamından hangi farklılıklara sahip olduğu akla gelen ilk sorulardandır. Allah'ın konuşmasının somut ve ulaşılabilir göstergesi olan ilahî kitapların söz olarak Allah'a nispeti ve bu sözün beşer idrakine aktarım süreci olan vahiy olgusu hem İslam düş
Erken dönemdeki İslami kaynakların kronolojisine menşeine ya da bir kişiye ait metinlerin müellifine vs. yönelik hususlara dikkat edilmeden incelenmesi geçmişte ve günümüzde birçok ilim adamının kaleminden etkileyici ama aynı zamanda empresyonist (izlenimci) bazı çalışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hâlbuki biz buna karşılık olarak şöyle bir temel iddiayı ileri sürmüştük: "İsnadlar herhangi bir haberin ya da hadisin sıhhatini tespitte kaçınılmaz bir ölçü olduğu kadar tarihî kabul edilebilirliği ve/
1855 yıllarında kaleme alınmış elinizdeki The Corân adlı bu eser iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yazar Batılıları özellikle Hristiyanları İslam Kur'an ve Hz. Peygamber hakkında bilgilendirmiş onlara Müslümanların din anlayışları hakkında bilgiler vermiştir. Bu bölümde Kur'an'ın kutsal kitaplar içerisinde en zor anlaşılan kitap olduğunu ve özellikle kısa surelerden oluşan Mekke dönemine ait ilk bölümlerin Hz. Peygamber tarafından tasarlanıp yazıldığını ifade etmekten geri durmamıştır. İkinci bölüm
Geçmişin muhakemesini yapma gelecek çağların yararına bugün için dersler çıkarma görevini üstlenen tarih insanların her zaman ilgi odağını oluşturmuş ve buna bağlı olarak da tarihçiler tarihsel zaman kesitlerinde yer alan olay ve olguları inceleyen eserler vermişlerdir. Tarihin tanımı nesnesi nasıl işlediği ve ne için olduğu soruları tarihçinin inanç ve düşüncesi etrafında şekillenmiş ve tarih yazımlarına yansımıştır. Müslüman tarihçiler de 'Geçmişte ne oldu?' sorusunu aydınlatma gelecek kuşaklara bilgi akt
Kıpti cariyesi Mariye'den doğan kendisinden olduğunu tasdik ettiği ve dininin efsanevi kurucusu İbrahim'in adını verdiği oğlunun doğumu; Muhammed'i hayatının son yıllarında çok mutlu etmişti. Çocuksuz birçok zevcesinin kıskançlıklarına maruz kalan bu cariyeye karşı bu hayırlı olay en acı kinlerin doğmasına yol açtı; ama bu duygular çocuğun ölümüyle (sadece on bir ay yaşamıştı) hızla dinecekti diğer zevcelerden herhangi birisinin bu ölümde parmağı olup olmadığı meçhuldür. Bu çocuğun hayatta kalmış olması İsl
Savaş ganimetleri Celûlâ'dan Ömer'e getirilince deriden olan torbaları açtı. İçindeki yakut zümrüt ve mücevheratı görünce ağladı. Bunun üzerine Abdurrahman ona: "Ey Müminlerin Emîri! Neden ağlıyorsun? Vallahi bu durum şükretmeyi gerektirir" dedi. Ömer: "Vallahi onun için ağlamıyorum. Allah'a yemin ederim ki Allah kime bu serveti ihsan ettiyse birbirlerine haset ettiler ve birbirlerinden nefret ettiler. Birbirlerine haset edince de kendi aralarında kavgaya tutuşurlar!" dedi. Osman (ra.) üç gün defnedilmeden
Tarih felsefesi; tarihsel olayların akışı üzerinde düşünme tarihsel bilginin ve tarihsel düşünüşün kendine özgü doğasını aydınlatma çabasını içerir. Tarihsel bilginin doğasını bilim nesnellik tarihsel gerçeklik tarihsel bilginin imkanı gibi boyutlarıyla irdeleyen eleştirel tarih felsefesi ile dünya tarihinin işleyişini ve 'Tarih ne içindir' e anlam bulmaya çalışan spekülatif/yorumsal tarih felsefesi insanlığa tarih bilinci kazandırmada öncülük etmiş ve etmeye de devam edecektir. İslâm tarihi açısından düşün
Aynı dinin çatısı altında birbirinden oldukça farklı hüviyette ilah tasavvurlarının ortaya konulmuş olması bireylerin yetiştikleri kültürlerin farklılığı bu kültür havzalarında oluşan psikolojik yapıların çeşitliliği siyasi ortam yöntem ayrılığı kişi veya grup odaklı ihtiraslar gibi gerekçelerle açıklanabilir. Ancak bir hakikat olarak şunu ifade etmek gerekir ki bu ilah tasavvurları sadece detaylarda değil aksine asıl yapıyı teşkil eden ana unsurlarda da farklılık göstermektedir.
İslâm'ın ikinci kaynağı olan hadis ve sünnetin anlaşılması ve yorumlanması geçmişte olduğu gibi günümüzde de ilim çevrelerini meşgul etmeye devam etmektedir. Özellikle modern zamanlarda yalnızca ülkemizde değil tüm Müslüman ülkelerde oldukça yoğun bir şekilde yapılan hadis-sünnet tartışmalarının temelinde söz konusu anlama ve yorumlama problemi yatmaktadır. Mısırlı mütefekkir davetçi merhum Muhammed Gazzâlî'nin isabetli bir şekilde tespit ettiği gibi bu ümmet hadis ve sünnetin yanlış anlaşılmasından çektiği
Musa Carullah Bigiyef (1875-1949) Kazan'ın Rostov şehrinde doğmuş; Buhara Mısır Hicaz Şam ve Hindistan'da tahsil görmüş; hayatını İslamî ilimlere ve Müslümanların çeşitli dinî siyasi sosyal ve kültürel meselelerine adamış çalışkan dürüst dindarvatansever; yüksek medeni cesarete eleştirel ve özgür düşünceye sahip büyük bir İslam âlimi ve mücahididir. Musa Carullah elinizde bulunan Halk Nazarına Bir Niçe Mesele adlı eserinde çeşitli konulara dair görüşlerini onların mütehassıs ve uzmanlarına değil de doğrudan
Musa Carullah Bigiyef (1875-1949) Kazan'ın Rostov şehrinde doğmuş; Buhara Mısır Hicaz Şam ve Hindistan'datahsil görmüş; hayatını İslamî ilimlere ve Müslümanların çeşitli dinî siyasi sosyal ve kültürel meselelerine adamış çalışkan dürüst dindar vatansever; yüksek medeni cesarete eleştirel ve özgür düşünceye sahip büyük bir İslam âlimi ve mücahididir. Elinizdeki kitap Musa Carullah'ın Fıkhu'l-Kur'ân adlı eseridir. Musa Carullah bu eserinde Fatiha suresi ile Bakara suresinden ilk dört ayeti tefsir etmiştir. Ha
"Musa Carullah Bigiyef'in Eserleri" dizisinde neşre hazırladığımız elinizdeki kitap Musa Carullah'ın İslam Öncesi Araplarda Nesî Sistemi ve İslam'da Takvim Nizamı adlı eserlerinden meydana gelmektedir. Musa Carullah İslam Öncesi Araplarda Nesî Sistemi adlı eserinde Câhiliye döneminde Arapların hac ibadetini istedikleri mevsimde yapabilmek amacıyla kamerî takvime müdahale ederek haram aylarının yerlerini değiştirmeleri anlamına gelen nesî sistemini ve bu sistemin Kur'ân-ı Kerîm tarafından yasaklanma sebepler
Cinler İslam'ın en girift işin içinden çıkılması en zor ve bir o kadar da netameli bir meselesidir. Adını anmaktan bile korktuğumuz üç harfliler diye telaffuz ettiğimiz iyi saatlerde olsunlar diyerek kendilerine rüşvet-i kelam verdiğimiz efsanevi varlıklardır. Cinlergenellikle ilahî/aşkın âlemin bir ön savunma hattı olarak görüldüğünden cinler konusunda söz söylemek onlar etrafında oluşan devasa mitolojik efsaneleri eleştirmek dinî muhitlerde oldukça risklidir. Şehadet âlemi ile gayb âlemi arasına yerleştir
İslam'ın üç kara deliği: 1- Vicdan yerine Tanrı ve metin (Kur'an). 2- Özgür irade yerine "kader". 3- Nedensellik yerine "mucize (keramet sihir tılsım simya dua)" Kur'an geçmişe doğru evrenselci bir hakikat anlatısı (kıssalar); ğayb (mavera-metafizik) konularında müteşabih/metaforik bir dil; ahlak konularında "tümeller" ve "temsiller" yolu ile bir tavsiye; canlı muhataplarının politik hukuki ve iktisadi sorunlarının acil/pratik bir çözümü; ortaya konan çabanın toplamından da geleceğe dönük bir taşınma taleb
İnsanın özü vicdanı ile zekâsının sürekli irtibatta olması ve aktif olmalarıdır (kalp-akıl). Yabancılaşma bu irtibatın koparılması veya bu iki unsurdan birinin dumura uğramasıdır. Yanlış tanrı veya din tasavvuru buna sebebiyet verebilir. Putçuluk (şirk) bir dinsel yabancılaşma türüdür. Putçuluğun kriteri tanrı sayısında değildir; sahip olunan tanrı veya din tasavvurunun insanı kendine yeteneklerine ve vicdanına yabancılaştırıp yabancılaştırmadığındadır: "Belki kendilerine yardım edilir diye Allah'ı bırakıp
Yezîd b. Abdülmelik vefat edip de hilafet Hişâm b. Abdülmelik'e geçince Ebreş el-Kelbî dışındaki bütün ashabı secdeye kapandılar. Bunun üzerine Hişâm: "Ey Ebreş! Onların yaptığı gibi seni secde etmekten alıkoyan nedir?" dedi. Ebreş: "Çünkü sen bizi bırakıp gittin ve bizi terk ettin" dedi. Hişâm: "Peki eğer seni de kendimle götürsem?" dedi. Ebreş: "Yapar mısın ey Müminlerin Emîri?" dedi. Hişâm: "Yaparım" dedi. Ebreş: "Şimdi secde hoş oldu" dedi ve secdeye kapandı.Sürâka b. Mirdâs el-Bârıkî esir edilmişti. Es
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 394 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4