Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 394 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Safiyye’ye verdiği düğün hediyesi hürriyet idi. Muhammed’in Safiyye’ye karşı aşkı o kadar şedîd {şiddetli} idi ki Medine’ye avdet için karargâhı tebdîl ettikleri {değiştirdikleri} zaman Muhammed, zevcesinin deveye binmesine yardım için bir dizini yere koydu ve kendisine basamak yaptı. Sonra, Medine’de Muhammed’in diğer zevceleri bu yeni zevceyi kıskanarak güzel Safiyye’yi pek mağrurâne ve istihfâfkârâne {küçümseyerek} kabûl ettiler, kendisine Yahudi Cariye nâmını verdiler, Safiyye’yi ağlattılar. Nihayet Muh
İranlılar hâkimiyetlerini bir iki asır muhafaza ettiler. Fakat bu mevkilerini kendi ülkelerinde uzun süre devam ettiremediler. Daha önceki yıllarda Araplar tarafından durdurulan Türklerin Mâverâünnehîr, Toharistan ve Horasan bölgelerine ilerlemesine engel olamadılar. Daha önceden Memluklular aracılığıyla Müslümanların içlerine sızan Türkler, bu vesileyle İslam Devleti’nin varisleri oldular. Burada yelpazeyi genişletecek olursak, aslında İslam dünyası üzerinde menfi izlerden başka geride çok fazla önemli bir
Halife’nin keyfî ve otokratik gücü sadece bir açıdan kısıtlanmıştı. O da her Müslüman gibi, şeriat yani İslam hukukunun hükümlerine tabiydi. Bu sınırlandırma, İslam hukukunun temel olarak (en azından teoride) vahyedilen İlahi Kelâm’dan türemiş olmasından ve insan hayatının her alanıyla ilgili düzenlemeler koyarak Hristiyanlıkta doğan kilise kanunu ile devlet hukuku arasındaki ayırıma izin vermemesinden kaynaklanıyordu.
İlahi kelam kendi doğduğu mahalle ve coğrafyadan, kendileriyle diyalog hâlinde olduğu ilk muhataplardan, o zaman ve zeminden ne kadar uzaklaşmış ise kuşkusuz kendine yabancılaşma da o derece artmıştır. Dolayısıyla kendi vasatı ve bağlamından yalıtılmış kelam/kitap, ister istemez anlam teklif, tekellüf ve tahammüllerine mahkûm hâle gelmiştir. Öyle ki artık her bağlamda, tarihin her bir kesitinde herkese istedikleri her şeyi söyleyen bir metne dönüşmüştür. Totaliter dönemlerde, saltanatın meşru olduğunu,
İslam’ın başlangıcından itibaren Kur’an’ın evrensel mesajına ulaşmak için onun söz diziminin anlam ve kültürel arka planının Arap’ın divanında aranması gerektiğine dair ifadeler, zaman ve zeminin, bu zaman ve zeminde yaşayan insan faktörünün ilahi hitaba etkisini gösteren Mekkî/Medenî ayrımları, yine vakıanın/olgunun nassa tesirini yahut nassın vakıaya/olgulara göre şekillendiğini dile getiren sebeb-i nüzul, kuşkusuz Arap’ın kendi dil ve kültüründe bir hitap olan Kur’an’ı dönemin sosyo- kültürel gerçekl
Tarih; dini, kültürel, siyasi ya da başka sebeplerle gerçeklerin çarpıtıldığı, sübjektif te’liflerle doludur. Bir Hıristiyan Bahira Efsanesi başlığıyla tercümesini sunduğumuz bu eser, onlardan yalnızca birisidir. Tarihi verilerin dini sâikler uğruna tahrif edilmesi durumunda ortaya çıkabilecek sakıncaları çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Eserin Arapça ve Süryânîce nüshalarını bulup ilim dünyasına takdim eden Amerikalı müsteşrik Gottheil’in, metnin değeri ile ilgili giriş cümleleri, kısa, öz ve nettir
Değersel veya aksiyolojik alan, varlığın, insan üzerinden kendini dışa vurumuyla oluşmaktadır. Bu anlamda bizim varlık veya ona egemen olan kanunları anlama veya kavrama gücümüz/iddiamız, bilgisel alandaki yetkinliğimizi belirlemekte, bu ise değer üretme konusundaki yeterliliğimizi ortaya koymaktadır. Cümleyi tersinden alacak olursak, herhangi bir değer üretmek istiyorsak güçlü bir bilgi birikimine ihtiyaç duyduğumuz gibi, buna ulaşmak için de varlığa hâkim olan kanunları anlama veya kavramamız gerekmektedi
Yüce Allah tarihin muhtelif dönemlerinde gönderdiği peygamberler vasıtasıyla dünyevi yürüyüşlerinde insanlara destek olacak, uhrevi hayatlarında ise kurtuluşu vadeden mesajlar göndermiştir. Vahiy dediğimiz bu mesaj, gönderildiği peygamberin ve toplumun diliyle ve öncelikle o toplumu, sorunlarını ve sorularını muhatap alarak nazil olmuştur. Bu sebeple vahyin nazil olduğu çevre ve dönem, mesajın sağlıklı anlaşılması için çok önemlidir. Mesajın etkisi ve muhatap kitlesi nazil olduğu dönemle sınırlı olmasa da Y
Yaşlı bir Arap’ın ömrü kadar olan doksan yıldan daha az süren bir dönemde, Müslümanlar imparatorluklarını ve inançlarını Asya ve Afrika’nın uzak bölgelerine taşıyıp Hüsrev’in imparatorluğunu yıktılar; Hindistan’da geniş toprakları ele geçirdiler; Suriye’de azametli bir hâkimiyet kurdular; Firavunlardan fethettikleri krallıklar üzerinde hüküm sürdüler; tüm Kuzey Afrika sahillerini istila ettiler; Akdeniz’i gemileriyle aştılar; fetihlerini bir koldan Konstantinapol surları önüne, diğer bir koldan da Moritanya
Rivayetlere mesafeli duran görüş, sadece vahyin verileri ile ed-Din’in mesajının veya Resulullah’ın öğretisinin anlaşılabileceğini savunurken, rivayetleri önceleyen -hatta kutsayan- geleneksel anlayış ise tam aksine vahyin verilerini adeta görmezden gelerek siyer algısını bütünüyle rivayetlerden müteşekkil bir peygamber telakkisine sabitlemiştir. Hiç kuşku yok ki, bu telakki daha büyük problemleri beraberinde getirmiştir. Kısaca her iki yaklaşım da ciddi ölçüde problemli ve bize göre eksiktir. Aksine sağlık
Rivayetlere mesafeli duran görüş, sadece vahyin verileri ile ed-Din’in mesajının veya Resulullah’ın öğretisinin anlaşılabileceğini savunurken, rivayetleri önceleyen -hatta kutsayan- geleneksel anlayış ise tam aksine vahyin verilerini adeta görmezden gelerek siyer algısını bütünüyle rivayetlerden müteşekkil bir peygamber telakkisine sabitlemiştir. Hiç kuşku yok ki, bu telakki daha büyük problemleri beraberinde getirmiştir. Kısaca her iki yaklaşım da ciddi ölçüde problemli ve bize göre eksiktir. Aksine sağlık
Gerek İbn Rüşd gerekse öteki İslam filozoflarını, Gazzâlî’nin katı bir tutum içinde suçladığı gibi, İslam’dan çıkmış, küfre düşmüş kişiler olarak görmek onların eserlerini dikkatle okuyan bir kimse için pek mümkün görünmemektedir. İslam filozofları ve kelâmcılar, her iki grup da, İslam’ın inanç ilkelerini temellendirme amacıyla yola çıkarlar, ancak birinciler ikincilere göre daha akılcı bir yol izlerler. Öyle görünüyor ki, Gazzâlî küfürle suçlamayı, filozoflar üzerinde psikolojik bir baskı aracı olarak kull
Bu kitapta dünya tarihinin belki de en şanssız iki insanından bahsetmeye çalışacağız. Onların hayat hikâyesini okuyunca ve günümüze kadar yansıyan olumsuz etkilerini görünce insanın, “Keşke Hüseyin ve Yezit hiç yaşamasaydı!” diyesi geliyor. Günümüzde Suriye’de Sünni köylerinde “Ya Hüseyin” diye naralar atarak Sünni Müslüman kadınlara tecavüz edilirken, “Yezit” suçlamasıyla erkekler vahşice boğazlanırken, bu eylemler hangi din, vicdan ve insanlıkla izah edilebilir? Tarih boyunca Kerbela hadisesinin intikamı
Elinizdeki kitap, Musa Carullah’ın Kitâbü Tertîbü’s-suver ve tenâsübüha fi’n-nüzûli ve’l-mesâhif adlı eseridir. Biz bu eseri Kur’an-ı Kerim’de İç Bütünlük: Surelerin Tertibi ve Birbiriyle İlişkisi adıyla Türkçeye çevirdik. Musa Carullah bu eserinde Kur’an-ı Kerim’de bulunan sureleri nüzul sırasına göre incelemiş, ancak söz konusu surelerin Mushaf’taki sıralamasının içtihatla değil, vahiy yoluyla sabit olduğunu, bu sebeple de surelerin Mushaf sıralamasının nüzul sıralamasından daha önemli olduğunu ve Kur’an’
Musa Carullah elinizdeki Sünnet Kitabı’nda Hz. Peygamber’in sünnetinin İslam’ın dört temel şer’i delili (edille-i erbaa) arasında Kur’an-ı Kerim’den de önce gelmek üzere birinci delil olduğunu, peygamberliğin (nübüvvet) bütün hak ve sorumluluklarıyla ilgili fonksiyonlarının ümmete miras kaldığını, şer’i delillerin herhangi bir sayıyla sınırlandırılamayacağını ve bu kapsamda mevcut şer’i delillere toplumsal tecrübeler, tarihin şehadeti, ihtiyaç ve aklın hidayeti gibi bazı delillerin ilave edilmesi gerektiğin
Musa Carullah Bigiyef (1875-1949) Kazan’ın Rostov şehrinde doğmuş; Buhara, Mısır, Hicaz, Şam ve Hindistan’da tahsil görmüş; hayatını İslamî ilimlere ve Müslümanların çeşitli dinî, siyasi, sosyal ve kültürel meselelerine adamış; çalışkan, dürüst, dindar, vatansever; yüksek medeni cesarete, eleştirel ve özgür düşünceye sahip, büyük bir İslam âlimi ve mücahididir. Musa Carullah elinizde bulunan Şeriat Esasları adlı kitabında şeriatların birbirlerini tamamlayan ilahi birer sözleşmeler oldukları, İslam şeriatını
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 394 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2