Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 421 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
Bir gencin uçma hayali sonunda gerçek oluyor. Yamaç paraşütünün en havalısı olan yelkenkanat, delikanlı Cahit'in kanatları oluveriyor. Acaba Cahit yere inebilecek mi? Allah'ın en güzel isimlerinin günlük hayatımıza yansımalarının anlatıldığı bu kitapta; bir babanın bitmeyen yaramazlıklarının, uçan muhtarın eşek şakalarının, İshak'ın sırlı odasının, Dedektif Makbule'nin, yerli siyahîmiz Cüneyt'in ve Türk tarzı modacı Zehra'nın hikâyelerini de bulacaksınız.
Ben ne kadar bir şanslı bir çocukmuşum. Henüz 4. sınıf öğrencisi iken, önce Mekke'yi, sonra da Medine'yi görmek, Efendimiz'in (s.a.v.) yaşadığı yerleri görmek, kokusunu içime çekmek nasip olmuştu. Şimdi sırada Kudüs'ü görmek vardı... Ah Kudüs... Efendimiz'in (s.a.v.) Mirâc'a yükseldiği kutlu şehir... Şimdiyse acı ve gözyaşlarıyla dolu mahzun şehir... "Kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, kendisine bazı ayetlerimizi göstermek için mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlarda
İşte, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) kabr-i şerifinin tam karşısında duruyordum. Ellerimi önümde bağlayarak, ona bol bol selam verdim ve çokça salavat getirdim. Birden sanki bana bir ilham geldi ve ağzımdan şu sözler dökülmeye başladı: "Efendim... Beni sana kavuşturan Allah'a çokça şükürler olsun. Seni çok özledim. Senin hasretinle yanıp tutuştum. İşte karşındayım... Seni çok seviyorum. Sonunda kavuşmak nasip oldu... Ne olur, tekrar rüyama gel... O güzel yüzünü tekrar göreyim Efendim... Gül kokulu Efendim
Mağaranın üstünde büyükçe, düz bir kaya vardı. Babam oraya geçti. Kâbe'ye doğru dönüp, iki rekât namaz kıldı. Sonra yanımıza geldi. Elimden sıkıca tutup, beni Hira Mağarası'nın girişine kadar götürdü. Mağaranın içine girince, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) burada oturup, Cebrail (a.s.) ile olan sohbetini hayal ettim. Bir anda öylesine duygulandım ki, gözlerimden iki damla yaş aktı. Mağara, sanki gül kokuyor gibi geldi. Ben de o kokuyu doya doya ciğerlerime çektim...
Derin bir uykuya dalmışım. Rüyalar âlemindeydim. Büyük bir kalabalığın ortasındaydım. Derken, kalabalık kayboldu. Orada sadece ben kaldım. Birden büyük bir nur, etrafı kapladı. Sütten beyaz bir nurdu; bana doğru geliyordu. Sanki gökten iniyordu. Sonra etrafı mis gibi gül kokusu sardı. Tamamen yaklaştı. Evet, O'ydu bu! Allah'ım, şükürler olsun... Yanıma iyice yaklaştı. Ben, utancımdan kafamı eğdim. O, elini başıma sürdü. "Ümmetim..." dedi. Ah! Ne büyük bir mutluluktu bu! Sonra geriye dönüp, geldiği yöne doğ
Daha önce tarihî ve dinî romanları da yayımlanmış bulunan yazarın bu eserinin, Ashâb-ı Kehf menkıbesini merak edenler için önemli bir boşluğu dolduracağına ina­nıyoruz. Zira bu çalışma, sadece kuru bir menkıbe anla­tımından öte, imanlarından ödün vermeyen yedi faziletli gencin, Dakyanus'un zulmünden kaçıp, bir mağaraya sı­ğınmasının zahirî ve bâtınî fazilet ve hikmetlerini de açık­lamaktadır. Ve elbette bu fazilet ve hikmetleri açıklarken esas kaynak olarak Kur'an-ı Kerim'i referans almaktadır. Bununla birl
Tükendi
Darağacı kuruldu. Barsisa'yı getirdiler. Cellat, ipini hazırladı. Barsisa gözlerini kaldırdı. Onu tanıdı. Padişah'ın adamıydı bu. Adeta inledi: "Sen misin?" *** Hastalara, zayıf kişilere yardım ederdi Barsisa... O kadar şifa verirdi ki, ünü dört bucağa yayılmıştı. Uzaklardan, ondan derman bulmaya gelirlerdi. Barsisa'nın böylesine ünlü, güçlü bir kişi olması Şeytan'ı rahatsız etti. Bir insanoğlu, insanüstü güç kazanıyordu. Bunu önlemeliydi. Bir insanın, diğer insanlara büyük iyilikler yapması onu tedirgin
"Fisagores yaşlandığında, ‘Bu kadar yüksek ilim kaybolmasın.' deyip, kitaplarını bir mağarada toplayıp tılsım yapmış. Sadece yılda bir kere mağaranın açılmasına karar vermiş. Bundan dolayı bu tuhaf mağara, yılda bir kere, sadece üç saat açık dururmuş." *** Bu fani dünya kime kalmış? Felek, nice büyük şahları asmış, nicelerinin bağrını kebap etmiştir. Nice İskenderleri suya götürüp, susuz getirmiştir. Umma bir zerre vefa alçak felekten, bir içim suyu esirgedi İskender'den... Nice kahramanlar, dünyayı kılıçl
"Sen bu sırrın zerresini bile anlamıyorsun. Gönül âleminde bir iştir oldu, ama onun sırrı sana görünmüyor. Öyle bir iş ki bu, yüzlerce kölenin bile harcı değil..." *** Bütün gece mum gibi yandım, eridim. Gece geçti, gündüz ölüm gelip çatsın başıma. Mum gibi aşkla her solukta güldüm, Ama senin gözüne karşı yine de yüzümü örttüm. Mum gibi canı aşkla dirilen, Gözyaşlarıyla ateş arasında güler durur. Geceleyin, gündüze ait bir ümidim olsaydı, Belki biraz daha az yanardım. Canıma düşen ateşin, bir gün olup
Aşkta yitip gitmiş genç bir adam görüyorum. Gerçek aşkı bulmuş, fakat bu sefer de kendini kaybetmiş birini... Dorukta bir vecd, dipsiz bir kuyuda acı görüyorum..." *** Sadık Yalsızuçanlar'ın gençler için hazırlamış olduğu öykü serisinde, bin yıllık kadim kültürümüzden damıtılıp, gönüllere şifa iksiri olarak sunulan hikmetli öyküler yer almaktadır. Hayata dair anlatılan kıssalardan, gençler kadar tüm yetişkinlerin de çıkaracağı hisselerle bezenmiş bu güzel çalışma, aynı zamanda geçmişle bugün arasında güçl
"Ey genç! Erenler arasında yalan çok ayıptır. Niçin inanmıyorsun? İsteğin helva değil mi? Birkaç sini dolusu kepek getir de bak nasıl helva yapılırmış!" *** Kirman Şahı, civar vilayetlere haber salarak asker istedi. İki yüz bin asker topladı. Ebû Ali de ordusunun başında iken meydana çıktılar. Bir güzel cenk oldu. Ebû Ali'nin askerleri, Şah'ın askerlerini kovarak, getirip Kirman Kalesi'ne tıktılar. Şah, baktı ki iş işten geçti. Bela deryası taştı. Askeri tarumar oldu. Hisara girip, bir burca çıkıp seyretm
Bir zamanlar Mısır'da, Firavun adında zalim bir hükümdar vardı. Kendisini herkesten üstün görürdü. Hatta kendisinin bir tanrı olduğunu bile iddia ederdi. Gördüğü bir rüya üzerine, ülkedeki tüm erkek bebeklerin öldürülmesini emretti. Böyle zor bir zamanda Hz. Musa dünyaya geldi. Annesi, çocuğunun öldürülmesinden çok korkuyordu. Ne yapacağını düşünürken, Allah tarafından bir ilham geldi. Bunun üzerine bebek Musa'yı bir sepete koyarak Nil Nehri'ne bıraktı... Bu bebeği, saray görevlileri bulur ve saraya getiri
Minik bir kırkayak olduğunuzu düşünün... Kırk tane ayak... Ayakkabı giymesi dert, çıkarması dert... Kırk tane ayağın yıkanması ayrı bir dert... Hele evde yürüdüğünüzde, kırk tane ayağın, alt kata verdiği sesi bir düşünün! Tepindiğiniz zamanı söylemek bile istemeyiz... Ama bizim Kuti Kuti, kırk tane ayağına rağmen hayata tutunmaya çalışan sevimli bir yavru... Maceralarını okuduğunuzda hem çok gülecek, hem de onu çok seveceksiniz...
Karşı karşıya duran iki küçük fidan, mutlu bir şekilde büyümeye ve dostluklarının keyfini çıkarmaya devam ediyorlar. Ama insanoğlu bu... Rahat durur mu? Doğaya zarar vermeye devam ediyor bir yandan... Ve ne yazık ki bir gün insanlar, artık büyüyüp birer genç ağaç olmuş bu iki fidanın arasına beton bir duvar dikiyorlar. Bu da yetmiyor, çevreye bir sürü betonarme ev yapılıyor... Acaba bu iki genç ağaç birbirlerine kavuşup yaşamaya devam edecekler mi, yoksa onlar da doğanın katledilişine kurban mı gidecekler?
Bir gece vakti, evde tek başına, odanızda ders çalıştığınızı düşünün... Birden pencerenin arkasında korkunç gölgeler görmeye başlayınca ne düşünürsünüz? Korkar mısınız? Ali de korkuyor... Hâlbuki biraz sonra annesiyle babası misafirlikten gelecekler... Ama pencerenin arkasında kımıldayan gölgeler Ali'yi çok korkutuyor. Yorganın altına saklanıyor, uyumaya çalışıyor... Ama yok, uyuyamıyor... Korku dolu anlar yaşarken, annesiyle babası eve geliyor... Pencerenin arkasındaki gölgelerin kime ait olduğunu merak e
Küçük bir kırkayak olmak bazen gerçekten zor oluyor. gideceksiniz ve kırk tane ayakkabınız var. Bunların temizlenip parlatılması ve tamir edilmesi gerekiyor... Mesela Kuti Kuti'nin ayakkabılarından on ikisinin boyanması lazım. Altısının tabanı tamir edilecek. Dokuzuna düğme takılacak. Altısına fermuar dikilecek. Yedisine de bağcık lazım. Dostumuz Kuti macerasında, ailesiyle birlikte düğüne gidecekken birden ortadan kayboluyor. Herkes onu arıyor ama maalesef Kuti Kuti ortada yok... Peki, Kuti Kuti nerede? Ç
On sekiz yaş bariyerini aşana kadar yaz tatili cumhuriyetini mahvedebilecek tek şey; survivor children yaşamanıza neden olan kişilerdir. Ağızlarındaki hava çubuklarından otuz tanesini uç uca eklesem denizin en dibindeyken rahatça nefes almayı başarabilir miyim? Eğer düşündüğüm kadar işe yarar bir prototip olursa patentini alırım. Sonra da bütün dünyaya satıp zengin olurum ve okula gitmekten kurtulurum. Nasıl fikir? Bence süper!
Tükendi
Sesi nezle olmuş bir at gibi çıkan bir kırkayak düşünün... Üstelik henüz çocuk... Evet bizim Kuti Kuti'den bahsediyoruz... O bir şarkı yarışmasına katılmak istiyor. Bunun için evde sürekli şarkı söylüyor. Sesi berbat... Ama sorun bu kadar değil... Ayaklarını da yere vuruyor şarkı söy­lerken Kuti Kuti. "Bam... bambam bambam... bam... bam­bam bambam..." Düşünün kırk tane ayak ile siz ritim tutarken komşuların beyni yerinde çıkacak gibi oluyor... Ah Kuti Kuti! Bir de dedesinin verdiği gözlüğü takmış şarkı söyl
HAYALLERİNE UÇAN GÜVERCİNLER Her insan yaşanmışlıklarıyla var olur hayatta. Hayal ettiğiniz kadar yaşayabilir, düşünebildiğiniz kadar var olabilirsiniz. Anadolu topraklarında Dertlere Derman olan Derman ananın mücadelesini, Selvi gelinin yaşadıklarını, Hasibe'nin candan dostluğunu kadın ekseniyle okuyup değerlendireceksiniz. Yaşayabilmek ve yaşatabilmek adına gizlenen gizi okurken, onların dünyalarına kapı aralayacak, hayatlarınızdan birçok anekdot bulacaksınız. ‘Üç kadın bir ananın sesine ses olmak ister m
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 421 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5