İletişim, başarının anahtarıdır. İnsanlarla olan iletişimde, Doğru kanallar bulmak, onların duygu dillerini çözmek gerekiyor. Herkesin bir anlayışı, bir duygu dili vardır. Bu anlayış bizimki ile aynı olmayabilir. bu bakımdan muhataplarınızı tam tanımadan ve anlamadan doğru bir iletişim kurma çabanız boşa gidecektir. İnsanlar, kendisini anlayıp anlamadığınızla ilgilenirler. Herkes önce kendisinin anlaşılmasını bekliyor. Çünkü herkes önce kendisini merkeze koyuyor. Kendisini bunun dışındahisettiğinde ve anlaş

Başarısızlığa mahkûm değiliz. Bizi yolumuzdan alıkoyanlar yaşadığımız olumsuzluklar değil, onlara olan bakış açılarımız ve verdiğimiz tepkilerdir. Bu anlamda bulunduğumuz yer, belki tam da olmak istediğimiz yerdir. Kazanmanın değil, öncelikle kazanmak için çaba harcamanın değerine inanmak gerekiyor! Bahanelerinizin bizi yavaşlatmasına ve engel olmasına müsaade etmediğimizde başarılı olabiliriz. Çünkü bahanenin olduğu yerde başarı yoktur. Kitabımızda teorik bilgilerden ziyade yaşanmışlığı aktarmaya çalıştım.

Elde ettiğiniz sonuçları hiçbir zaman başarısızlık olarak anlamlandırmayın; “Sadece istediğim sonuca ulaşamadım” deyin. Çünkü yaşadığınız o deneyim, tecrübe kazanma sürecinde gerekli bir deneyim olabilir. Yani sonuca ulaşmak için o deneyimi yaşamaya ihtiyacınız olabilir. Nasıl ki insan yaşadığı her olayda bir tecrübe elde eder, o tecrübeler de insanın olgunlaşma sürecini oluşturur, işte, hedeflerimize ilerlerken de yaşadığımız olumsuzluklar, engeller, meşakkatler o konu üzerinde bizi ustalaştırır. Yani olgu

Unutulmayacak bir gençlik romanı. Kaderin bir araya getirdiği birbirinden çok farklı üç kız, beklenmedik bir arkadaşlık ve çözülecek bir gizem... Kaza hiç yaşanmasaydı, Evie; Lucy ve Jemma’yla asla tanışmayacaktı. Ama işte buradalar, aynı hastane koğuşunda. Üç ̧ kız pencerelerinden aşağıdaki parkta işlenen suça tanık olduğunda, üçünü de sonsuza dek değiştirecek olaylar zinciri başlıyor. Evie büyümenin ne demek olduğuyla yüzleşmek zorunda kalıyor. “Jane Godwin’in harika bir dili var; ustalıklı, yumuşacık ve

“Esmâ-i Hüsna Hikâyeleri” serisinin 8 kitabı “Çocuklar Ordusu”, Allah’ın en güzel isimlerini siz çocuklara ve gençlere sürükleyici, heyecanlı ve yepyeni maceralarla anlatıyor. Hikâyeleri okurken bazen Filistinli çocukların, bazen de Uygur Türklerinin yaşadığı zorluklara şahit olacak, buna rağmen cesaretine hayran kalacaksınız. Yedi yaşındaki Nail’in iştahı ve lokanta macerası ise sizi hüzünlü ortamdan çıkararak neşelendirecek, ama bir o kadar da önemli dersler verecektir. ********************** Sadece çocuk

“Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya da şehit olarak cennete giderim. Sizlerden beni takip etmeyi tercih edenler peşimden gelsin. Ayrılmayı tercih edenler de gitsinler. Burada emreden sultan ve emredilen asker yoktur. Zira bugün ben de ancak sizlerden biriyim; sizlerle birlikte savaşan bir gaziyim…” Sultan Alparslan

Müslümanların hayatını düzenleyen İslam hukukunun (fıkıh) temel referansları Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Nebevî’dir. Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılabilmesi için Sünnet-i Nebevî’nin anlaşılması zarureti vardır.Zira Resûlullah (s) Kur’ân-ı Kerîm’in mübelliği olduğu gibi hem mübeyyini hem de müfessiridir. Gerek Kur’ân-ı Kerîm’den gerekse Sünnet-i Nebevî’den hüküm çıkarabilmek (istinbât) için usûl ilmini bilmek gerekir. Bu açıdan usûlü’l- hadîsi yani hadîs usûlü önemlidir. İmam Şafiî’den bu yana Ehli Sünnet’in hadîs

Gerçeğin, anlamaktan çok hissedilebileceğine inanan Gazzâli şöyle diyordu: “Bir durumu veya insanı sadece Allah değiştirebilir. Bize düşen, bunun önündeki engelleri ortadan kaldırmaktır. Allah’a ulaşan yolun üzerindeki manileri gidermek… İşte ilmin işlevi buydu, bu olmalıydı. Faydasız ilimden Allah’a sığınmayı öğrenmiştim. Allah’tan önce nefsimin ıslahını diledim. Diledim ki, başkalarına da yararım olabilsin.” *** Sadık Yalsızuçanlar’ın birbirinden kıymetli öyküleri, “İrfan Pınarından Öyküler” çatısı altınd

Elinizdeki "Levâmiu’l-Ukûl" adlı ilmi çalışma, "Râmûzu’l-Ehâdîs" kitabının açıklamasıdır. O Allah'a hamdolsun ki, her şeyi içinde toplayan büyük âlemin gerektirdiği hususları kendinde bulunduran insanı, âlemin küçük bir kopyası olarak yarattı ve dilediği kimseyi yüce Rabbi'n elçisine hizmet etmek için kandilini yakarak, sünnet nurlarından aydınlatıcı nurla nurlandırdı. Ona, ilmi eserler hazinesinin her şeyi açan anahtarını lütfetti. Râmûzu’l-Ehâdîs şerhi ile muradımız, onda gizli kalanları meydana çıkarmak

Elinizdeki "Levâmiu’l-Ukûl" adlı ilmi çalışma, "Râmûzu’l-Ehâdîs" kitabının açıklamasıdır. O Allah'a hamdolsun ki, her şeyi içinde toplayan büyük âlemin gerektirdiği hususları kendinde bulunduran insanı, âlemin küçük bir kopyası olarak yarattı ve dilediği kimseyi yüce Rabbi'n elçisine hizmet etmek için kandilini yakarak, sünnet nurlarından aydınlatıcı nurla nurlandırdı. Ona, ilmi eserler hazinesinin her şeyi açan anahtarını lütfetti. Râmûzu’l-Ehâdîs şerhi ile muradımız, onda gizli kalanları meydana çıkarmak

“İnsan ölür kalır eseri” demişler. Bu cümleden anlaşılan o ki, insan fânidir. Asıl olan, kalıcılığı yakalamaktır. İnsan, yok olmaya razı değil; ruhunda gizli “ebed” çığlıklarıdır ona eser bıraktıran. Devlet adamları, tarihî şahsiyetler, sanatkârlar, edebî çehreler, sporcular… Kitabın sayfaları arasında kendilerini ziyaret edecek okurlarını bekliyor. Üç beş sayfalık bu biyografiler, elbette yeterlidir demiyoruz, ancak bu kitabı okumakla onları tanımak için önemli bir adım atmış olacaksınız. Usta kalem Mehmet

Kıymetli Okuyucu, Elindeki eser, ciddi bir emeğin aürünü. Tanıtıma konu ola eserler belirlenirken yelpazenin geniş olması için azamı gayret gösterildi. Her coğrafyadan ve her düşünceden isimlere yer verilmeye çalışıldı. Kitap tanıtımları, asılları ile buluşmana vesile olsun diye yazıldı. Eleştiriler de bu kitapların artılarından ve eksilerinden haberdar olman için not edildi. Bu çalışmada, bizlerin de kusurları olmuştur. İnanıyoruz ki eksik bıraktığımızı sen tamamlayacak, yan1ış yaptığımızı da sen düzeltece

İstanbul’da bulunan, tüm dünyanın sahip olmak istediği kadim yapı Ayasofya’da insanlığa bırakılan mesaj neydi? Bizans Dönemi’nde dehlizlerde saklandığı düşünülen kutsal emanetler nerde? Tarihin sayfalarına dindar, aç gözlü ve kötülüğüyle nam salmış Latin Kralı HenricusDandolos’un adının yazdığı mermerin Ayasofya’da olması neyi ifade ediyor? Peki Vikingler, Vikingler, İstanbul’a neden geldi? Komutan Halvdan, adını Ayasofya’nın mermerine kazımasındaki amaç neydi? 21 yaşında dini eğitimin yanında seküler bilim

Çilçil, özgür olduğunu söyleyen ve bu yüzden her şeyi yapabileceğini düşünen bir kuştur. Yaşadığı gül bahçesinde, onun gibi düşünen ve farkında olmadan çevresine zarar veren başka canlılar da vardır. Ne yazık ki bu canlılar, birlikte yaşamanın altın kuralını unutmuştur. Acaba onlara bu kuralı hatırlatan birileri çıkacak mı? Maceranın devamını merak ediyorsanız masala başlayabilirsiniz.

Yalancı karınca Dalila, bir gün terk edilmiş bir örümcek ağına takılmış. Çok uğraşmış ama kendi çabasıyla bu ağdan kurtulamamış. Dalila, etrafındaki canlılardan yardım istemiş. Acaba onun çağrısını bir duyan olmuş mudur? Dahası Dalila, yalan söylemekten ve hoşa gitmeyen şakalar yapmaktan vazgeçmiş midir? Tüm bu soruların cevabını merak ediyorsanız masala başlayabilirsiniz.

Gücü kuvveti yerinde olan ama çalışmayı pek sevmeyen Üşengeç, tembel bir aslandır. Kaba kuvvetle her şeyi çözeceğini düşünmektedir. Üstelik karnını, başka hayvanlardan zorla aldığı yiyeceklerle doyurmaktadır. Onu bu yanlış düşünceden vazgeçirmek isteyen sevimli bir zürafa, Üşengeç’ e nasihat eder. Ne var ki Üşengeç, nasihat dinlemeyi sevmez ve bildiğini okumaya devam eder. Fakat başına gelen bir olay, aklını başına getirir. Eğer Üşengeç’ in başına ne geldiğini merak ediyorsan masala başlayabilirsin.

Spor yapmayı seven hayvanların huzur içinde yaşadığı şirin bir orman varmış. Bu ormandaki hayvanlar, her spor dalı için birer takım kurmuş. Ama sporu çok sevdiği hâlde hiçbir takıma giremeyen hayvanlar da varmış. Onlardan biri de sabırsız kanguru Tıpır imiş. Tıpır, sebat etmeden bir takıma girebileceğini düşünürmüş. Ama olaylar hiç de onun istediği gibi gelişmemiş. Acaba Tıpır, bir takıma girebilecek mi? Dahası, girdiği takımda sebat edebilecek mi?

Ali Baba’nın çiftliğinde çeşitli hayvanlar yaşamaktadır. Ancak Ali Baba çiftliğe yeni bir hayvan daha getirince ortalık biraz karışır. Çünkü yeni gelen tavuk, diğer hayvanlarla arkadaşlık kurmaz ve başkalarının fikrine de saygı duymaz. Bakalım bu kibirli tavuk, hatalı davranışlarını düzeltecek mi? Gelin, hep beraber okuyalım.

Kibar Kurbağa Papala’nın bir türlü uykusu gelmiyordu. Bataklık kenarında uzanıp bol sinekli rüyalar görmek istiyordu. Ama ne kadar kendini zorlasa da bir türlü uykuya dalamadı. Sonra birisinin onu izlediğini fark etti. Karşısında kocaman gözlü başka bir kurbağa duruyordu. Sonrasında neler olduğunu merak ediyorsanız, sayfaları çevirmeye devam edin…

Tüm balıklar oradaydı… Çirkin balıklar, güzel balıklar, zeki balıklar, Aptal balıklar, hantal balıklar, ufak balıklar... Beyaz leke gittikçe büyüyordu. İçinde tüm balıklara yer vardı. Peki, sonra ne oldu dersiniz? Haydi, okumaya başlayalım.