Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 146 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan sanatçı, edebi ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantik akımın en tanınmış adları arasında yer aldı. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi, 1848 ayaklanmalarının ardından Kurucu Meclise katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı, lEvénement adlı bir gazete çıkardı. 1852de Louis Bonaparteın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi. Cezası 1859da sona erdi, fakat imparatorl
On beşinci asır Parisi'nde Notre-Dame Katedrali'nin merkezinde konumlandığı bir aşk sarmalının ve evlat acısının sarsıcı hikâyesini, yaşadığı asrın politik eğilimlerini de dâhil ederek ele alan Victor Hugo, romantizm akımının başyapıtlarından birini ortaya koyarken, karşılıksız aşkların, insan ruhunu bereleyen ayrılıkların ve ölümcül ihtirasların cenk ettiği eşsiz etkileyicilikte bir eseri, dünya edebiyatına armağan etmiş; tıpkı muhteşem tasvirler eşliğinde anlattığı Notre-Dame Katedrali gibi sonsuza dek in
Victor Hugo, romanında idam mahkumunun kimliğini ve işlediği suçu bilinmeyen olarak bırakıyor. Böylece, romanın kahramanı tüm idam mahkumlarını temsil etmektedir. Romanda mahkum, idamdan daha korkunç olan kürek cezasını çekmektense ölümü göğüslüyor. Ölüm cezası henüz birçok ülkede yürürlüktedir. Ülkemizde ise, idam cezası yasal açıdan kaldırılmakla birlikte, yerine ikame edilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve F Tipi hapishanelerdeki ağır tecrit koşulları nedeniyle, ölümlerden ölüm beğen mantığı zulü
Tükendi
İlk baskısı 1869 yılında yayımlanmış olan, dünya edebiyatının en önemli yazarlarından Victor Hugo'nun eşsiz romanı: Gülen Adam... Dış görünüşünün haydutlar tarafından bozulması sebebiyle daima gülen bir yüze sahip olan Gwynplaine, dünyadaki tüm kötülüklere rağmen aşka, güzelliğe, iyiliğe inanan bir insandır. Umutsuz başlayan fakat onun iyilikseverliğine layık kişilerle karşılaşarak umudun varlığına tekrar inanan Gwynplaine, hikâyesini güven, aşk ve çabayla taçlandırır. Kraliyet ailelerinin ve aristokrat ke
Tükendi
Paris şehri her yıl değişik bir Soytarılar Kralı seçerdi. O gün de yeni birisini seçmişlerdi. Kiliselerin birinde, yalnızca insan kafasının girebileceği bir genişlikte kırık bir cam bulunuyordu. Paris'in en çirkin adamları da burada toplanıp Soytarılar Kralı'nı seçmek için başlarını bu kırık camdan uzatıyorlardı. Bunların içinden en çirkini 1482 yılının Soytarılar Kralı olacaktı. Kalabalık onu seçmek için oldukça zorlandı. Yaşlı bir asker: — Hiç bu kadar büyük bir burun görmemiştim , diye bağırıyordu. Bir ç
Tükendi
Sefiller, her biri bir roman büyüklüğünde beş kitaptan oluşuyor; romanda her şey var. Romanın esasını, Jean Valjean'ın hayatı teşkil ediyor, Marius ve Cosette arasındaki aşk da bu hayatı süslüyor. Hikâyenin büyük bir kısmı gerçek olaylara dayanıyor. Sefiller, tezi olan bir roman; adaletsizliğe karşı bir hücum. Hugo, insanları, küçük suçlar için küreğe mahkûm eden, suçluyu ıslah etmekten ziyade cezalandırmak üzerinde duran, hafifletici sebepler üzerinde durmayan, göz hapsi altında tahliyeye imkân vermeyen ba
Savaşta Almanlar karşısında ağır bir yenilgi alan Fransa, Üçüncü Cumhuriyet'in ilanı ve çok geçmeden patlak veren ünlü Paris Komünü isyanıyla, 1848'den sonra bir kez daha devrimci bir ruhla ayaklanıyor. Paris kuşatma altında, aralıksız süren bombardımanda insanlar kırılırken barikatların ardında, sonu kanlı bitecek bir direniş filizleniyor. Uzun yıllar sürgün yaşadıktan sonra ülkesine dönen Victor Hugo'nun 1871 tarihli günlüğü, en sevdiği oğlunun cenazesini, üstelik Komün'ün kuruluş günü kaldıran bir babanı
Kimliği ve suçu belirsiz bir mahkûm, idam hükmü açıklanınca dünyanın kalanıyla arasında örülen duvara tosladığında, hayatta kalma arzusunun aslında ne denli güçlü olduğunu fark eder. Adım adım yaklaştığı sona kendini ruhsal ve bedensel olarak hazırlama çabası, okuyucuları saatleri en az onun kadar korkarak sayacakları şaşırtıcı bir yolculuğa çıkarır. Birinci tekil şahsın ağzından yazılmış ve edebiyat tarihinde bir ilk olan bu kısa roman, çarpıcılığıyla kamu vicdanına dokunmayı başararak idam cezasına kar
"Sakar ve kör bir ceza usulü, her hâlükârda masumları cezalandırır!" Şiirleri ve oyunlarıyla edebiyat dünyasında önemli bir yere sahip olan Victor Hugo, Bir İdam Mahkûmunun Son Günü eserinde çağının önemli politik ve sosyal sorunlarından idam cezasına son derece gerçekçi ve protest bir tutumla yaklaşmaktadır. Yazarın, kitabın 1932 baskısına hazırladığı ön sözde yer alan ifadeleri ve bir idam mahkûmunun son gününü kendi gözünden, anbean ve tüm detaylarıyla resmedişi, idam cezasına yöneltilen her türlü akla
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, Victor Hugo'nun o dönem Fransa'sında sıkça başvurulan bir uygulama olan idam cezasının haksızlığını tüm dünyaya haykırmak için yazdığı, zamanının çok ötesinde bir eser. Hugo, sıradan bir idam mahkûmu olan Claude Gueux'nün hikâyesini ele alarak ve bu mahkûmun infaz anına kadar deneyimlediği fiziksel ve zihinsel acıları muazzam bir incelikle betimliyor. Bunu yaparak mahkûm sıfatı ardında insanlığını yitirmiş bu kişilerin varlığına parmak basıyor ve eserinin, geçmiş ve gelecek tüm
"Çarpık ve kör bir ceza ki ne yandan olursa olsun dönerek hep masumları vuruyor!" Dünya edebiyatının ölümsüz yazarlarından Victor Hugo'nun 1829 yılında kaleme aldığı Bir İdam Mahkûmunun Son Günü yazarın Paris'teki ünlü Grève Meydanı'nda gerçekleştirilen idama tanıklık etmesiyle ortaya çıkıyor. Eser, günümüzde açık ve yalın diliyle 19 yüzyılın Fransasını toplumsal ve tarihsel bakımdan anlatmasıyla bir kaynak olarak değerlendiriliyor. Yazarın yirmi yedi yaşında takma bir isimle yazdığı eserin, birinci tek
Tükendi
Her şey aç olan yeğenlerinin karnını doyurmak için bir ekmeği çalmasıyla başladı ve bir ekmek için tam yirmi yıl hapis yattı Jean Valjean. Hapisten çıktığında herkese ve her şeye karşı öfkeliydi ve ilk yaptığı iş yine çalmak oldu: Bir papazın evindeki gümüşler. Ama bu hırsızlık onun kaderini değiştirdi ve tüm dünyaya karşı öfke duyan Jean Valjean bambaşka bir adam oldu. O artık yoksulların koruyucusu, haksızlıkların karşısında duran, merhametli ve iyi yürekli bir adamdı.
Tükendi
Güzellikle çirkinliğin, iyilikle kötülüğün, merhametle zulmün, saflıkla tutkunun yolları kesişiyor. Notre Dame Kilisesi'nin kapısına bırakılan kimsesiz bebeği himayesine alan Papaz Frollo, bebeğe Quasimodo adını verir ve onu büyütür. Küçük bir çocukken Çingeneler tarafından kaçırılan Esmeralda ise güzelliğiyle çevresindekileri büyülemekte ve herkesin gözünü kamaştırmaktadır. Quasimodo Esmeralda'yı görür görmez âşık olur ve onu kaçırmaya çalışır. Ne yazık ki Esmeralda'nın gönlü sırtındaki kamburla alay konus
Victor Hugo, 1829 yılında yayımlanan Bir İdam Mahkûmunun Son Günü'nü yazdığında 26 yaşındaydı. Genç yazar, ölüme mahkûm edilen bir insanın son gününü büyük bir ustalıkla anlatarak kamu vicdanını etkilemeyi ve idam cezasına karşı bir protesto hareketi başlatmayı amaçlamış, başarılı da olmuştur. Bugün dünyanın birçok ülkesinde idam cezası yürürlükten kaldırılmışsa, böylesi bir cezanın hem trajik hem de insanlık dışı yanını daha XIX. yüzyılın ilk yarısında gözler önüne seren Hugo'nun bunda hiç de azımsanmayaca
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan sanatçı, edebi ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantik akımın en tanınmış adları arasında yer aldı. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi, 1848 ayaklanmalarının ardından Kurucu Meclis'e katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı, l'Evénement adlı bir gazete çıkardı. 1852'de Louis Bonaparte'ın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi. Cezası 1859'da sona erdi, fakat impar
Din, toplum ve doğa! İnsanoğlunun üç savaşı bunlardır işte. Bu üç savaş aynı zamanda da onun üç gereksinimidir. Bir şeye inanması gerekir, bu yüzden tapınaklar yapmıştır. Yaratması gerekir, bu yüzden şehirler kurmuştur. Yaşaması gerekir, bu yüzden de sabanlar ve gemiler yapmıştır. Ancak bu üç çözüm aynı zamanda da üç çelişkiyi içerir. Yaşamın gizemli zorluğu işte bu üçünden kaynaklanır. İnsanın boş inançlarla, önyargılarla ve doğa güçleriyle, bu engellerle mücadele etmesi gerekir. Bu üçlünün (Yunanca Anagke
Tükendi
Birinci tekil kişi olan ben ile yazılan ilk roman örneği olma özelliği taşıyan "Bir İdam Mahkûmunun Son Günü", dünya edebiyatının en önemli yazarlarından Victor Hugo'nun (1802-1885) henüz yirmi yaşında iken kendi adını koymadan yazdığı bir romandır. Yazar; Greve Meydanı'nda gerçekleştirilen bir idam sahnesinden etkilenerek bu romanı yazmıştır. İdamın toplum ve birey üzerinde yarattığı etkiyi büyük bir ustalıkla anlatarak protesto ederken aynı zamanda idamını bekleyen, mahkûm bir adamın düşünce ve duyguların
Tükendi
1802-1885 yılları arasında yaşamıştır. Napolyon'un generallerinden birinin oğludur. Üç Ispanyol vilayetinin valiliğini yürüten babası sayesinde Victor Hugo, aristokratlar için kurulan özel bir okulda öğrenim görmüştür. Nopolyon tahttan inince Hugo'nun ailesinin durumu da bozulur. Aile Paris'e yerleşir, Hugo, eğitimini ancak sistematik olmayan bir tarzda sürdürebilir. Yirmi yaşında iken ilk şiirleri yayınlanır. Victor Hugo'ya aylık bağlar. Romantizm akımın etkisiyle eserler yazmaya başlar. Çağının ünlü edebi
Tükendi
Hayata umutla sarılmayı, mücadele etmeyi, iyilikseverliği; güzel ve iyi fikirler geliştirerek yaşamayı gösteriyor bize Sefiller romanının kahramanları. Sefiller'de okur, kötülükten iyiliğe, adaletsizlikten adalete, sahtelikten gerçeğe, hırstan vicdana, çürümüşlükten hayata, canavarlıktan görev duygusuna, cehennemden cennete uzanan bir yürüyüşe tanık oluyor âdeta. Victor Hugo (1802-1885) da, bu eşsiz eserinin ön sözünde, "erkeğin yoksulluk yüzünden alçalması, kadının açlık yüzünden düşkünleşmesi, çocuğun ceh
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 146 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2