Bir İdam Mahkûmunun Son Günü/ Victor Hugo
Victor Hugo'nun, Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, sarsıcı ve sıradışı bir kitap.
Hugo'nun yazım stil olarak o dönemde kullanılmayan bir üslupla, yani birinci tekil şahısla kaleme aldığı eser, ölüm ve yaşama, ölmek üzere olan bir suçlunun gözünden bakış.
Güneşin camlardaki oynaşmasını keyifle izlerken öleceği gerçeğiyle yüzleşmeye çalışan genç adamın sancıları, düşünceleri ve cezalandırma yöntemlerine ilişkin görüşleri insanı şaşırtıyor. Giyotinle idama mahkûm olan
Çok zengin ve yardımsever bir adam olan Madeleine Baba'nın geçmişini, nereden geldiğini kimse bilmiyordu. İri yarı, güçlü, iyi kalpli bir adamdı ve yaptığı ilginç bir buluş sayesinde çok para kazanmıştı. Ancak görünüşe bakılırsa hiç akrabası ya da arkadaşı yoktu.
Beklenmedik olayların ardından, fakir ve hasta bir kadına verdiği bir söz, bu ilginç adamın yaşamını ve kimsesiz bir çocuğun kaderini değiştirecekti.
Olay örgüsünde birçok ilginç karakterin yer aldığı Sefiller birçok sinema, televizyon ve tiyatro
"Ünlü eserin çocuklar için kısaltılmış metni..."
Kuşaktan kuşağa heyecanla okunan bu kitap, Victor Hugo'nun en önemli eserlerinden biridir. 7-9 yaş çocuklar için kısaltılan Sefiller benzerleri arasından özenli çevirisiyle de öne çıkmaktadır. Fransız Devrimi sırasındaki çalkantılar arasında geçen roman, insan sevgisini vurgulaması açısından da önem taşıyor.
Güzellikle çirkinliğin, iyilikle kötülüğün, merhametle zulmün, saflıkla tutkunun yolları kesişiyor.
Notre Dame Kilisesi'nin kapısına bırakılan kimsesiz bebeği himayesine alan Papaz Frollo, bebeğe Quasimodo adını verir ve onu büyütür.
Küçük bir çocukken Çingeneler tarafından kaçırılan Esmeralda ise güzelliğiyle çevresindekileri büyülemekte ve herkesin gözünü kamaştırmaktadır. Quasimodo Esmeralda'yı görür görmez âşık olur ve onu kaçırmaya çalışır. Ne yazık ki Esmeralda'nın gönlü sırtındaki kamburla alay ko
Salonun dibindeki yargıçlar, yakında işi bitireceklerinden olmalı, keyifli keyifli, kurulmuş oturuyorlardı. Camdan yansıyan bir ışınla aydınlanan başyargıcın yüzünde bir rahatlık ve iyilik havası vardı; genç bir savcı yardımcısı dik yakalığı ile oynayarak, lütfedilip arka sıraya oturtulmuş bulunan gül rengi şapkalı bir hanımla sohbet eder gibiydi.
Bir İdam Mahkumunun Son Günü, Victor Hugo'nun (1802-1885) idam cezasının hem trajik ve hem de saçma yanını göstermeyi amaçladığı bir gençlik yapıtıdır. Yapıt bu y
İhtiyaçları fazlalaşan insanlar, kaynakların sınırlarını zorlamaya itilir ve yollarına çıkan savunmasız birinden bile irkilir. İş ve ücretler, yiyecek ve barınma, cesaret ve iyi niyet; hepsi sahip olamadıkları şeylerdir. Işık gölgeye dönüşür ve karanlık yüreklerini doldurur. Bu karanlık, insanın içindeki zayıflığı ele geçirir ve onu utanç verici işlere zorlar. Artık hiçbir dehşet veya korku dışlanmaz. Ümitsizlik ve çaresizlikle hepsi kötülük ve suça yönelir... Hepsi sefilleşmiş, bozulmuş birer pislik gibi g
"Quasimodo" Paskalya'dan sonraki ilk pazara verilen addır aslında. XX. yüzyıl Paris'inde Notre-Dame Kilisesi'nin ön avlusundaki kerevete, kimsesiz bebekler bırakılırdı. Başdiyakoz Frollo, böyle bir günde bulduğu sakat bebeği himayesine alır ve ona Quasimodo adını verir. Onu büyütür ve kilisenin zangocu yapar; ancak çanın sesi altın kalpli Quasimodo'nun giderek sağır olmasına yol açar. Ne var ki, Quasimodo'nun koruyucusu kabul edip büyük sevgi ve bağlılık duyarak büyüdüğü başdiyakoz, karanlık iç dünyasına ha
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü
Notre-Dame'ın Kamburu ve Sefiller gibi romanlarıyla dünya
edebiyatının en önemli yazarları arasında yerini alan Victor
Hugo, Bir İdam Mahkûmunun Son Günü'nde görkemli bir ölüm
bekleyişini anlatıyor. Giyotine gideceği kesinleşen bir adamın son
günlerinde tuttuğu notlardan oluşan roman insanın içini titreten
bir gerçeklikle yazılmıştır. Adalet, suç, kanun, özgürlük ve
merhamet kavramlarına insani bir pencere açan Hugo, okura
âdeta yaşamın değerini sorgulatıyor.
Romantik Dönem Fransız yazarlarının en önemlisi olan Victor Hugo (1802-1885), ilk başarılarını oyunlarıyla kazanmış bir yazardır. Roman alanında ününü çoğaltan ise, XI. Louis dönemindeki yaşamı anlatan tarihsel romanı Notre-Dame'ın Kamburu'dur.
Victor Hugo, bu yapıtında bir başdiyakoz ve bir askerin kişiliğinde, kambur Quasimodo ile Çingene Esmeralda'yı yoksulluğa boğan toplumu lanetler.
Yapıtlarında bir gizem havası yaratma ustalığıyla bilinen Victor Hugo'nun sinemaya da aktarılan bu yapıtını beğeniyle o
1978 yılında, San Francisco Belediye Meclisi üyesi Harvey Milk belediyedeki odasında çalışırken homofobik bir iş
arkadaşı tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Bütün hayatını eşcinsellerin haklarının tanınmasına adayan bu
karizmatik adam Amerikan siyasetindeki ilk açık eşcinseldir.
Harvey, New York'ta geçen ergenlik yıllarında ailesinden ve çevresinden farklı olduğunu hisseder, ama toplum
tarafından kabul görmek için bir süre kimliğini gizler. Çok sevdiği annesinin ölümüyle sarsılan Harvey'nin en büyük
pişman
Çocukluğundan beri halka açık infazlara sık sık tanık olan Victor Hugo sonunda ölüm cezasına isyan
etti. Hugo'ya göre bir insan ne suç işlemiş olursa olsun, onun yaşam hakkını elinden almaya kimsenin ne
hakkı ne de yetkisi vardı. Bu kitapta Victor Hugo'nun Bir İdam Mahkûmunun Son Günü isimli eserini
yazarken başlayan ve Jersey'deki sürgün günlerine kadar uzanan, bir insan ve bir yazar olarak ölüm
cezasına karşı açtığı uzun soluklu savaşa tanık olacaksınız. Bayrağı ondan Jaurès, Koestler, Camus
gibi isimler
"Victor Hugo Kader'den el alıp bizi edebiyat tarihinde görüp göreceğimiz en mükemmel çirkinin, yani Quasimodo'nun sevdası ile tanıştırır."
- Murat Özyaşar
Güzel Esmeralda'yı yalnız güzellikleri öven bir şair sevdi. Sonra çapkın gülümsemesiyle Parisli kadınların yüreklerini hoplatan bir asker. Sonra yalnızca tanrısal olanı sevmeye yemin etmiş bir rahip. Ama onu en çok, görkemli Notre Dame'ın kambur zangocu Quasimodo sevdi.
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa'daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa'ya dönmedi. Yazar, ilk kez 1866'da yayımlanan Deniz İşçileri romanını, sürgün gittiği ve sürgün kararı iptal edildikten sonra da ayrılmayıp
Bir İdam Mahkumunun Son Günü, Victor Hugo’nun tartışmasız en iyi romanıdır. Akıcı üslubuyla hayatın önemini sürekli sorgulatmayı başarmıştır. Yaşarken farkına varamadığımız, önemsemediğimiz detayların aslında ne kadar kıymetli olduğunu ustalıkla ispat ediyor.
Okuru bir anda içine çekerek bir idam mahkumu kimliğine büründürmesi, eserin yüzyıllardır en çok okunan kitaplar arasında yer alması bakımından çok önemlidir. Elinizde tuttuğunuz bu roman, ihtilalden çıkmış Fransa’nın karışık günleri içinde yazılmış
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa'daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa'ya dönmedi. İlk kez 1862 yılında yayımlanan Sefiller yazarın Notre-Dame'ın Kamburu ile "din", Deniz İşçileri ile "doğa" konularını işlediği
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan sanatçı, edebi ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantik akımın en tanınmış adları arasında yer aldı. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi, 1848 ayaklanmalarının ardından Kurucu Meclise katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı, lEvénement adlı bir gazete çıkardı. 1852de Louis Bonaparteın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi. Cezası 1859da sona erdi, fakat imparatorl
Hayata umutla sarılmayı, mücadele etmeyi, iyilikseverliği; güzel ve iyi fikirler geliştirerek yaşamayı gösteriyor bize Sefiller romanının kahramanları. Sefiller'de okur, kötülükten iyiliğe, adaletsizlikten adalete, sahtelikten gerçeğe, hırstan vicdana, çürümüşlükten hayata, canavarlıktan görev duygusuna, cehennemden cennete uzanan bir yürüyüşe tanık oluyor âdeta.
Victor Hugo (1802-1885) da, bu eşsiz eserinin ön sözünde, "erkeğin yoksulluk yüzünden alçalması, kadının açlık yüzünden düşkünleşmesi, çocuğun c
Her şey aç olan yeğenlerinin karnını doyurmak için bir ekmeği çalmasıyla başladı ve bir ekmek için tam yirmi yıl hapis yattı Jean Valjean. Hapisten çıktığında herkese ve her şeye karşı öfkeliydi ve ilk yaptığı iş yine çalmak oldu: Bir papazın evindeki gümüşler.
Ama bu hırsızlık onun kaderini değiştirdi ve tüm dünyaya karşı öfke duyan Jean Valjean bambaşka bir adam oldu. O artık yoksulların koruyucusu, haksızlıkların karşısında duran, merhametli ve iyi yürekli bir adamdı.
Esmeralda çok güzel, iyi kalpli ve dürüst bir genç kızdı. Geçimini sağlayabilmek için Paris sokaklarında keçisiyle gösteriler yapıyordu. O kadar güzeldi ki, gittiği her yerde bütün dikkatleri üzerinde topluyordu. Quasimodo ise doğuştan şanssızdı. Kimsenin istemediği hastalıklı bir bebekti. Büyüdüğünde o kadar çirkin biri olmuştu ki; kimse yüzüne bakmaz, onunla konuşmazdı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de sağırdı. Yan yana gelmeleri bile mümkün görünmeyen bu iki kişinin yollarının nasıl kesiştiğini anlata
"Quasimodo" Paskalya'dan sonraki ilk pazara verilen addır aslında. XX. yüzyıl Paris'inde Notre-Dame Kilisesi'nin ön avlusundaki kerevete, kimsesiz bebekler bırakılırdı. Başrahip Frollo, böyle bir günde bulduğu sakat bebeği himayesine alır ve ona Quasimodo adını verir. Onu büyütür ve kilisenin zangocu yapar; ancak çanın sesi altın kalpli Quasimodo'nun giderek sağır olmasına yol açar. Ne var ki, Quasimodo'nun koruyucusu kabul edip büyük sevgi ve bağlılık duyarak büyüdüğü başrahip, karanlık iç dünyasına hapsol
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.