Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 146 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1
lk kez 1834 yılında La Revue de Paris’de yayımlanan Claude Gueux ilhamını 1832’de cinayetten idam cezasına mahkûm edilen bir insanın gerçek hikâyesinden alır. 19. yüzyılda Paris’te yaşayan otuz altı yaşında dürüst bir işçinin önce cezaevine girmesini, ardından idama mahkûm edilmesini konu alan bu kısa roman Victor Hugo’nun toplumsal adaletsizliği gözler önüne serdiği felsefi bir anlatı olma özelliği taşır. Adaletin kendisi de en az işlenen suç kadar ilkelse sorunu nerede aramak gerekir? Cezanın gerçek neden
Tükendi
Sovyetler Birliği ve edebiyat dendiğinde ilk akla gelen isimlerden olan Mihail Bulgakov, defalarca sansürle başı derde girse de, Sovyet tarzı modern yaşamı ve bürokrasiyi fantastik kahramanlar ve kurgularla hicvetmekten hiç vazgeçmedi. 1924’te yazdığı Şeytanname’de bu işte ona aracılık eden “küçük insan” Genel Kibrit Malzemeleri Merkez Ofisinde çalışan Korotkov’dur. Ömür boyu aynı yerde kalacağını düşünürken aniden kovulur ve durumu düzeltmek için koşturmaya başlar… Sovyet bürokrasisinin dehlizlerinde her o
Victor Hugo, 1829’da yayımlanan Bir İdam Mahkûmunun Son Günü’nde infazını bekleyen bir idam mahkûmunu edebiyat sahnesine çıkarır. Claude Gueux’nün hikâyesiyle, bekleyiş sırasında çektiği fiziki ve manevi acıların tarifiyle okuru toplumsal adalet üzerine düşünmeye, çarpıklıkları görmeye çağırır. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, zamanın ötesinde bir bakışla yazılmış, sorgulamalarıyla güncelliğini koruyan bir eser.
Çağdaşlarını ve kendisinden sonra gelen birçok edebiyatçıyı derinden etkilemiş olan Victor Hugo, eserlerinde, yaşadığı dönem itibarıyla Fransız toplumunun ihtilal öncesi ve sonrası geçirdiği tüm çalkantıları çarpıcı bir şekilde yansıtmıştır. Notre Dame’ın Kamburu, Fransa’da krallık döneminin karanlık günlerinden kesitler sunan romanıdır. Romanın tamamlanması yaklaşık 6 ay sürmüştür. Okunması gereken, evrenselleşmiş ve dünya klasiklerinin başyapıtlarındandır.
Çağdaşlarını ve kendisinden sonra gelen birçok edebiyatçıyı derinden etkilemiş olan Victor Hugo, eserlerinde, yaşadığı dönem itibarıyla Fransız toplumunun ihtilal öncesi ve sonrası geçirdiği tüm çalkantıları çarpıcı bir şekilde yansıtmıştır. Notre Dame’ın Kamburu, Fransa’da krallık döneminin karanlık günlerinden kesitler sunan romanıdır. Romanın tamamlanması yaklaşık 6 ay sürmüştür. Okunması gereken, evrenselleşmiş ve dünya klasiklerinin başyapıtlarındandır.
Tükendi
Az önce bir yargıç, bir adliye yüksek memuru ya da onun gibi biri geldi. İki elimi birleştirip dizlerimin üzerinde sürünerek affedilmemi istedim. Tüm diyeceğin bu muydu? der gibi uğursuz bir ifadeyle bakıp bana gülümsedi. Affedin beni! Affedin beni! diye yineledim. Ya da hiç değilse bir beş dakika daha verin. Kim bilir? Belki verirler. Benim yaşımda bu şekilde ölmek çok korkunç. Son anda cezanın ertelenmesi olaylarının yaşandığını herkes bilir. Ben affedilmeyeceğim de kim affedilecek? Lanet olası cellât! Ya
"İdam mahkumu” diye haykırdı kalabalık; ve ben askerler tarafından götürülürken, kafam karışmış ve neredeyse baygın halde yürürken, tüm bu insanlar yıkılan büyük binanın gürültüsü gibi ardımdan atıldılar. İçimde bir devrim gerçekleşmişti. İdam cezasının o cümlesine kadar, diğer herkes gibi nefes aldığımı, hareket ettiğimi, var olduğumu hissediyordum. Şimdi ise, benimle onlar arasında bir engel olduğunu açıkça hissetmiştim. Artık hiçbir şey şimdiye kadar olduğu gibi aynı görünmüyordu. O büyük ve aydınlık
Bir İdam Mahkumunun Son Günü “İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar.” Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilenen, Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından Victor Hugo, bir idam mahkumunun son saatlerini anlattığı bu eşsiz eserinde; son saatlerini geçiren bir idam mahkumunu anlatırken bizi adeta “Öleceğiniz günü bilseydiniz ne yapardınız?” sorusunun ağırlığıyla baş başa bırakıyor. Paris’te bir idam cezasına tanıklık etmesinin ardından kaleme aldığı eserinde
Tükendi
Fransız yazarı Victor Hugo (1802-1885), Sefiller adlı dev romanının önsözünü şöyle bitirir: ´Yeryüzünde yoksulluk ve bilgisizliğin egemenliği sürdükçe, böylesi kitaplar gereksiz sayılmayabilir.´ Victor Hugo, ateşli bir yurtseverdi. Yurdunun çıkarları adına siyasal kavgalardan hiç çekinmedi. Bu yüzden de tam yirmi yıl sürgünde kaldı. Bu sürgün yılları, gerek şiir, gerek roman açısından onun en verimli dönemi oldu. Sefiller de bu yılların ürünüdür (1862). Bu dev romanı, genç okurlara yalınlaştırılmış, kısaltı
Buraya yazdıklarım bir gün başkaları için faydalı olabilse, hüküm vermeye hazır yargıcı durdursa, masum ya da suçlu bahtsızları benim mahkûm olduğum ıstıraptan kurtarsa! İdam cezasına çarptırıldığını öğrenen bir mahkûm, infazından önce yaşadıklarını ölümsüzleştirebilmek için günlük tutmaya başlar. Bu kısa günlükte hayatının önemli anlarından sahnelere, son günlerinde başından geçenlere, hayata tutunmak için gösterdiği umutsuzca çabalara ve kendisini artık tanıyamayan küçük kızıyla son görüşmelerine de yer v
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Tükendi
İşlediği suçtan ötürü ölüm cezasına çarptırılan bir mahkumun kalan zamanını yazdığı bir günlükten çıkar gelir bu hikaye. Günbegün korkularına, endişelerine, hayata tutunmakla her şeyi bırakmak isteği arasında sıkışıp kalmışlığına; özlemlerine, pişmanlıklarına, acılarına şahit tutar geride kalanları yazdığı bu satırlarla. Hangisi daha fenadır onu da bilemez. Ölmek mi yoksa ölümünü büyük bir açlıkla bekleyen kalabalıkla yüzleşmek mi? Bir insanın canını aldığımızda sadece onu mu yaralarız? Babasının, an
Sefilleri sefaletten kurtaran ölüm,şimdi sevimliydi. ““O gidiyor. Babası İngiltere’ye götürüyor. Büyük babam da bir âlem. Felakette bir değişiklik yok. Öyleyse...” Ölüm onun için daha kolay geliyordu. Şimdi aklına iki fikir geldi. Birincisi Kozete’ye ölümünden haber vermek, ikincisi de Tenardiye’nin oğlunu tehlikeden kurtarmak.Birden kararını verdi. Cebinden çıkardığı defterden bir yaprak yırttı. Kurşun kalem ile şu satırları yazdı. “Evlenmemize imkân yok. Büyük babama müracaat ettim, reddetti. Başka imkânı
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa'daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa'ya dönmedi. Yazar, ilk kez 1866'da yayımlanan Deniz İşçileri romanını, sürgün gittiği ve sürgün kararı iptal edildikten sonra da ayrılmayıp
Uzun zaman önce biri demişti ki: Tanrılar çekip gitsinler! Son olarak başka bir ses şöyle bağırdı: Krallar çekip gitsinler! Şimdi zaman artık üçüncü bir sesin şöyle haykırmasının vaktidir: Cellat çekip gitsin! Bir İdam Mahkûmunun Son Günü'nde giyotinin dev gölgesi okurun boynuna da düşüyor. Victor Hugo, özünde cinayetten farksız bir ceza olan idamı; yetim kalan çocuklar, yoksul aileler, gençliğinin baharında solup gidenlerin penceresinden gösteriyor. Bir babanın evladı ile son kez kucaklaşması, çaresizce
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa'daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa'ya dönmedi. İlk kez 1862 yılında yayımlanan Sefiller yazarın Notre-Dame'ın Kamburu ile "din", Deniz İşçileri ile "doğa" konularını işlediği
Sefiller, edebiyat tarihinin en etkileyici romanlarından biridir. Haksız yere çok ağır bir cezaya çarptırılan bir kürek mahkumunun iyi bir insan olma yolculuğunu anlatır. Sefiller aynı zamanda dönemin Fransası'na yapılmış etkileyici bir eleştiridir. Victor Hugo, yarattığı JanValjan karakteriyle; İki yüzlü insanlara, adaletsiz kanunlara, insanların mahkum edildiği kötü koşullara baş kaldırır. Ama bunu iyilikle yapar. Her insanın özünde iyi olduğunu düşünür. Tek yapılması gereken o iyiliği uyandırmak ve hare
Tükendi
"Toplumsal bir lanet, uygarlığın ortasında, üstelik ahlak kuralları ve yasalarla türlü cehennemler yaratıyorsa; insan varlığı kendi emeğiyle çürüyor, açlıktan sürünüyor ve bir gecede ölebiliyorsa; her tarafta dibine kadar bir yok oluş yaşanıyor ve cehalet ile sefalet yeryüzünde hâlâ hüküm sürüyorsa..." SEFİLLER hep yazılacak. Yeryüzündeki en büyük yoksulluk: Açlık! Yoksul bir köylü olan Jean Valjean, 1815 Fransa'sında bir dilim somun ekmek çaldığı için 19 yıl kürek cezasına çarptırılır. Bir dilim ekmek uğru
Les Miserables tells the story of ex-convict, Jean Valjean, and his valiant struggle to redeem his past. A potent social document of the poverty, ignorance, and brutality of man, Les Miserables is also a rousing adventure story. Victor Hugo reached the peak of his powers in this far-reaching novel of nineteenth-century France.
Cemil Meriç'in edebiyat ve edebiyat dışı alanlardaki çevirileri, onun, "kültürle derinlemesine alışveriş kaygısı"nın, "düşünce mesaisi"nin izlerini taşır. Çevirilerinde Türkçeye olduğu kadar çeviri yaptığı dillere de hâkimiyetini gösteren Meriç, kendine has üslûbuyla bir yandan edebiyat ve düşünce dünyamıza katkıda bulunmaya devam ederken, zaman zaman da çevirdiği eserlerle ve yazarlarıyla ilgili kimi çalışmalarını okurlarla paylaşır. Marion de Lorme, Victor Hugo'nun zenginlerle düşüp kalkan, gönül eğlendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 146 kayıt bulunmuştur Gösterilen 1-20 / Aktif Sayfa : 1