Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 124 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
Mehmet Özgül çevirisi, Alexander Chudakov'un önsözü, Charles Du Bos'nun sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisi, Kitaba dair görsellerle. 1890-1892 arasında yazılmış öykülerden oluşan Düello , modern öykücülükte bir ekol oluşturan Çehov'un olgunluk dönemine ait kısa ve uzun öykülerinden her zamanki gibi lezzetli bir kitap. Çağdaşlarının görkemli başyapıtlarının aksine ölçeğine insanı alan mütevazı yapılar kurarak Rus toplumunun yalın hakikatlerini betimleyen Anton Çehov, Düello 'da kısa öykü ile uzun öykü
Tükendi
Mutluluk, delilik ve dahilik arasındaki çizgiden doğar! sözüne katılır mısınız?Kahramanımız Kovrin, bir felsefe doktorudur ve Tanrı tarafından seçilmiş özel bir kul olduğuna inanır. Bir gün tarlada, sanrı mı gerçek mi olduğu bilinmeyen Kara Keşişi görür ve onunla psikolojik ve felsefi derinliği olan diyaloglar kurar.Anton Çehov, dâhilerin ve delilerin gizemli dünyalarının kapısını araladığı ve kendi hayal dünyasında zenginleştirerek kaleme aldığı bu öyküde, megalomaniye dikkat çekiyor ve okuru delilik mi d
Tükendi
Anton Pavloviç'in öykülerini okurken çıplak ağaçların, iç içe geçmiş evlerin, renksiz insanların tüm belirginliğiyle resmedildiği, havası dupduru, hüzün dolu bir sonbahar gününde hissedersiniz kendinizi. Her şey tuhaf bir yalnızlık, durgunluk, sefalet içinde gözükür. Boz bulanık enginlikler ıpıssızdır, solgun gökyüzü uzaklarda ufka doğru alçalırken buz tutmuş çamurlarla kaplı yeryüzüne sıkıntı verici bir soğukluk saçar. Yazarın betimleme gücü, aşınmış yolları, çarpık çurpuk sokakları, sıkışık, kirli evleri
Anton Pavloviç'in öykülerini okurken çıplak ağaçların, iç içe geçmiş evlerin, renksiz insanların tüm belirginliğiyle resmedildiği, havası dupduru, hüzün dolu bir sonbahar gününde hissedersiniz kendinizi. Her şey tuhaf bir yalnızlık, durgunluk, sefalet içinde gözükür. Boz bulanık enginlikler ıpıssızdır, solgun gökyüzü uzaklarda ufka doğru alçalırken buz tutmuş çamurlarla kaplı yeryüzüne sıkıntı verici bir soğukluk saçar. Yazarın betimleme gücü, aşınmış yolları, çarpık çurpuk sokakları, sıkışık, kirli evleri
Hayır, Çehov ne bir melekti ne de ermiş; o sözcüğün tam anlamıyla hepimiz gibi bir insandı. Herkesi şaşırtan o dengeliliği, aklı başındalığı, acılı ve çetin iç boğuşmaları sonunda savaş ganimeti olarak elde ettiği niteliklerdi. Sanatçı yaradılışı bu savaşta ona en büyük yardımda bulunmuş, buna karşılık ondan tüm zamanını ve gücünü almıştı. –İgnati Nikolayeviç Potapenko Anton Çehov yaşamı boyunca içinden geldiği gibi yaşamış, hep kendisi olmuş, ruhça özgür kalmıştır. –Maksim Gorki
Çağdaşı, oyun yazarı Sergey Naidyonov, Çehov'a yazdığı bir mektupta Üç Kız Kardeş'ten söz eder: "Oyunu izledikten sonra birden yaşama, yazma, daha çok çalışma isteğine kapıldım... oysa oyun acı ve kederle doluydu. Tuhaf, iyimser... teskin edici bir acı." Çehov Üç Kız Kardeş'te 20. yüzyılın başında Rusya'da ayrıcalıklı sınıfların inişe geçmesiyle yüzleşmeye çalışan aristokrat Prozorov ailesinin öyküsünü anlatır. Moskova'da büyümüş üç kız kardeş; Olga, Maşa ve İrina on bir yıldır küçük bir taşra kasabasında
Çehov'un 1894'te Artist dergisinde yayımlanan son felsefi öyküsü Kara Keşiş, Lev Tolstoy'un da övgüsünü kazanan en önemli eserlerinden biridir. Öykü, görkemlilik kuruntusuna kapılan vasat biliminsanı Kovrin'le ilgilidir. Bu genç adam kendisinin bir dâhi, Tanrı'nın seçilmiş kullarından biri olduğuna inanmaktadır. Yazar bu öyküsünde delilik ile dâhilik arasındaki olası ilişkiye dikkat çeker. Çehov 1890'lı yılların başında, rüyasında tarlaların üzerinde uçan uğursuz bir kara keşiş görmüş, uyandığında onun hak
Yaşamın trajik ayrıntılarını Çehov kadar hiç kimse böylesine net ve kesin biçimde anlamamıştır; ondan önce hiç kimse, yaşamın o keder ve utanç dolu resmini böylesine acımasızca ve gerçekçi olarak insanlara göstermemiştir. –Maksim Gorki Çehov, yaşamı gerçekte nasılsa öyle, okura ya da seyirciye "Bundan öte yaşam yoktur!" dedirtecek biçimde yazmıştır. –Tatyana Lvovna Sçepkina-Kupernik Her zaman elimin altında duran kitaplarını fırsat buldukça açıp yeniden okurken gerek betimlemelerde, gerekse anlattığı ki
Öyle sanıyorum ki Çehov, tümüyle sanatının içinde yaşıyordu. Sabahleyin gözlerini açmasıyla başlayıp geceleyin yeniden kapayarak uykuya daldığı zamana değin süren her anı yaratıcı bir çaba içinde geçmekteydi. –İgnati Nikolayeviç Potapenko Bayağılık Çehov'un başdüşmanıydı. Yaşamı boyunca bayağılıklarla mücadele etmiş, yan tutmayan, etkili kalemiyle alçakları alaya almış, böylelerinin ayıplarını yüzlerine vurmuştur. –Maksim Gorki Çehov edebiyata vurgundu. En iyi, Rus aydınlarının verdiği en yüce anlamda bi
Batı felsefe geleneğinin temelini oluşturan antikçağ felsefesi, ilk filozof kabul edilen Miletoslu Thales'le başlayıp Roma İmparatorluğu'nun çöküşüne değin sürer. Yaklaşık 1000 yıllık bir dönemi kapsayan bu süreç doğa araştırmalarıyla felsefi düşünmeyi başlatan ilk filozoflardan felsefe­nin seyrini insana yönelten Sokrates'e. temel taşlarını döşeyen Platon ve Aristoteles'e, Yonan kültürünü Hindistan'daki Indos kıyılarına kadar yayan Büyük İskender'in yel açtığı kültür iklimin­de insan hayatına yeni bir yön
Everest Yayınları dünya öykü ve tiyatro edebiyatının tartışmasız en büyük isimlerinden biri olan Anton Çehov'un tüm yapıtlarını yayımlıyor. Çehov kitaplığının ilk cildi Memurun Ölümü, 1880-1884 yılları arasında yazılmış 62 öyküyü kapsıyor. "'Acılardan, ezinçten başka bir şey çarpıyor mu gözünüze? Hırsızlık, soygunculuk, yağmacılık, dolandırıcılık, her türlü kötülük sarmış dünyamızı! Herkes umutsuzluktan kendini içkiye vermiş! Zorbalık diz boyu! Gücü gücü yetene!.. Sonuçta bir sürü gözü yaşlı, acı çeken insa
Tükendi
Sonra aynaya biraz daha yaklaştım ve tozunu sildim. Yüzümü görür görmez gülmeye başladım. Çünkü ağzım burnum yamulmuş gibiydi. Burnum yanağımda ağzım aşağıya doğru sarkmıştı. Karım kahkahalarımın ardı arkası kesilmeyince o da aynaya doğru eğilerek baktı. Bakar bakmaz titremeye başladı. Yüzü sapsarı kesildi. Ben şaşkın şaşkın bakarken o bir çığlık atmasın mı? Elindeki şamdan yere düştü. Mum söndü ve ortalık kapkaranlık kesildi. Anladım ki karım bayılmıştı.
Bu kitabın kahramanı bir köpek: Kaştanka. Marangoz Luka ve oğlu Fedyuşka ile birlikte pek de keyifli olmayan bir yaşam süren Kaştanka, bir gün sokakta efendisini yitirir. Döner dolaşır, çok arar, ama bulamaz onu; acınası bir durumdayken kendisine sahip çıkan bir adam onu alıp evine götürür. Bu adam, sirkte gösteriler yapan bir palyaçodur; Kaştanka´yı da ekibine katar. Ona oyunlar öğretir. Bundan sonra Kaştanka için bambaşka bir yaşam başlar. Artık, bir kaz, bir kedi, bir domuzla birlikte sirkte gösteriler d
Marangozun Köpeği Kaştanka Çoban köpeğiyle fino karışımı, kestane renkli minicik bir köpek olan Kaştanka marangoz Luka ve oğlu Fedyuşka ile birlikte yaşamaktadır. Yaptığı yaramazlıklar nedeniyle marangoz sık sık ona ceza verse de Kaştanka efendisinin yanındaki hayatından memnundur. Birlikte dışarıda gezintiye çıktıkları bir gün, Kaştanka efendisini kaybeder. Sağa sola koşturup durur, her yeri arar tarar ama bulamaz onu. Yorgunluk, açlık ve dondurucu soğuk nedeniyle acınası bir hâldeyken bir adam Kaştanka'y
6 Numaralı Koğuş , Anton Çehov'un (1860-1904) en güçlü, en etkileyici, okuyup bitirdiğinizde tüylerinizi diken diken eden hikayelerinden birisidir. Keyfiliğe, kişiliğin aşağılanmasına açık bir protesto niteliğindeki bu eserle Çehov, Tolstoy'un ahlak felsefesiyle bağını tamamen koparır. Demir yumruklu Nikita'nın kapısında nöbet beklediği 6 numaralı akıl hastaları koğuşu adeta Çarlık Rusyası'nın bir simgesidir. Kendi yönetimindeki hastanede insanlık dışı koşulların düzeltilmesi yönünde mücadele edeceğine fels
Demek öyle... Olsun... Tiyatroya inanmıyor, durmadan hayallerimle alay edip duruyordu. Ve yavaş yavaş ben de inanmayı bırakarak ümitsizliğe düştüm... Aşk kaygıları, kıskançlık ve yavrum için duyduğum korkularım yüzünden küçüldüm, acınacak hale geldim. Sahnede manasızca oynuyordum... Ellerimle ne yapacağımı bilmiyordum, sahnede durmayı beceremiyordum, sesimi yönetemiyordum. Korkunç oynadığınızı hissettiğiniz bu ruh halini siz anlayamazsınız. Bir martıyım ben. Yok, o değil... Bir martı vurmuştunuz, hatırladın
Mehmet Özgül çevirisi, Emma Polotskaya'nın önsözü, Donald Rayfield'in sonsözü, Yazar ve dönem kronolojisi, Kitaba dair görsellerle. Severny Vestnik, Petersburgkaya Gazeta, Novoye Vremya gibi dönemin ünlü edebiyat dergilerinde 1888-1889 yıllarında yayımlanan öykülerinde Anton Çehov henüz otuzuna varmadan anlatı sanatında bir virtüoz olduğunu ispat eder. Erken gençlik dönemi öykülerindeki keskin gözlem ve dikkat yetisini Kunduracı ile İblis'te külyutmaz bir mizah duygusuyla birleştiren Çehov, sıradan görünen
Tükendi
"Bir gölün kıyısında doğup büyüyen genç bir kız vardır, sizin gibi biri; gölü adeta bir martı gibi sevmekte, bir martı kadar da mutlu ve özgür... Ancak günün birinde adamın biri gelir, kızı görür ve yapacak başka bir işi olmadığından ona kıyar. Tıpkı şu martı gibi..." Çehov, dünya tiyatrosunda kilometre taşı sayılan Martı oyunuyla Rusya'nın on dokuzuncu yüzyılda değişen yapısına, yeni bir yaşamın ayak seslerinin gölgesi altında kendi küçük dünyalarına sıkışmış insanlar aracılığıyla ışık tutuyor...
Vişne Bahçesi Çehov'un artık yok olma evresine giren "asilzade yuvaları" üzerine kaleme aldığı son dramatik eseridir. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin temsilcilerinin aynı sahnede buluştuğu, Ranevskayaların geçmişten kopamadığı, Lopahinlerin şimdiyi yaşayamadığı ve Trofimovların henüz geleceği kuramadığı bir bahçede sergilenen; bir kuşağın, bir çağın, bir düzenin çöküş öyküsüdür. Sahne gerisinden işitilen balta sesleriyle köklenen Vişne Bahçesi ise sadece bir bahçe değil, kanlı yirminci yüzyılın eşiğindeki R
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 124 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2