Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8
Dört kardeş, iki kulübe, bir sır. Çağdaş Norveç edebiyatının en önemli seslerinden Vigdis Hjorth, Miras'ta bir aile portresinin arka planını resmediyor ve gerçeklere dayalı bir travma hikâyesi anlatıyor. Yakınlığın ve yakınların açtığı yaraların, bağların ve bağları koparmanın hikâyesi bu, tiyatro eleştirmeni Bergljot'un ailesine rağmen sağ kalma, yaşamına sahip çıkma mücadelesinin hikâyesi. Soğuk ve karanlık bir hikâye, portredeki gülümsemelerin gerisinde gizleniyor ama tüm saklı şeyler gibi eninde sonunda
Gerçeklerden hiçbir zaman sakınma. Yalanlar başka. Yalanların en büyük sorunlarından biri; her zaman, her yerde, yeniden bir yalana mahkûm olmasıdır. Hayatınızı, nasip ve nimetlerinizi imkânsızlıklar içinde aramayın. Nimetler ve saadetiniz, gücünüze muhtaçtır, olan biten ne varsa, fırsatlarınıza dönüşür çünkü insanın bildiği ne varsa bilmedikleriyle sınanıyor. Gitmem dediğin yere nasıl defalarca dönüyorsan bittim dediğin yerde de bitmiyorsun. Çok uzun zaman oldu, hiçbir şeye şaşırmayalı. Kimseye hiçbir şeyi
1968 – Ankara /Gazi Mahallesi O gün erkenden kalkıp Süveyda ile buluşmak üzere hazırlanmıştım. Yeni traş olduğum cildime vazelin sürdüm. Saçlarıma ise bir limonun suyunu parmaklarım arasında sıkarak çekirdeklerini hızla ayırıp dokundurmuştum. Bu hareket parlak olmasına ve şekillenmesine yardım ediyordu. Süveyda ise o gün yeşil bir elbise üstüne giymişti. Yağmurlu olduğu için hava, üstüne pelerin şeklinde bir de yağmurluk almıştı. Eflatun salkımdan bulutların altında buluştuğumuz bugün bizim için en güzel
Son yıllarda tarih çalışmaları toplumun yakından ilgilendiği bir alan. Bu ilgi yepyeni konuları, özellikle de kültür tarihi alanındaki çalışmaları gündemimize taşıyor. Bu çerçevede padişahların, siyasi faaliyetleri yanında kültüre de yönelerek hem sanatı desteklemelerine hem de bizzat üretmelerine dair yayınlar gündemimizde yer almaya başladı. İkinci Bayezit; Osmanlı’nın zirveye doğru yürüdüğü bir dönemde doğdu, böyle bir devleti yönetecek misyonla ve özenle yetiştirildi, imparatorluğa yürüyen devletin kuru
Sanatın ve aslında onu ortaya koyan sanatçının daima bireye ve topluma anlatmak istediği bir şeyler vardır. Peki sanatçı, sanatıyla bize neyi gösterir, ne anlatmak ister? Muhtemelen günlük hayatımızda üzerinde durmadığımız ve ıskaladığımız güzellikleri, insanı insan kılan değerleri sunar ya da bütün bunların yanı sıra bireye kim olduğunu, hangi topluluğa ait olduğunu hatırlatır. Son Cephe romanı da işte tüm bunları bir sorumluluk bilerek yüklenir ve kurgusal hikâye içerisinde tarihsel, sosyolojik olayları
Pek çok padişah gibi Yavuz Sultan Selim de şairdir. Bir yandan cenkler edip ülkeler fethederken diğer yandan da gözleri ahuya bağlanmış, onun aşkından aciz kalmış bir âşıktır. Sultan Selim, şiirlerini hem Türkçe hem de Farsça yazmıştır. Onun şiirleri incelenince karşımıza üç kişilik tarzı çıkar: Âşık, derviş ve padişah. Sultan Selim’in Türkçe şiirlerinin dikkat çeken bazı özellikleri vardır. Kaynaklarda Tatar dilinde şiir yazdığı söylenir; Tatar dili dedikleri Ali Şir Nevayi’nin dilidir. Dilde, gönülde, dev
Yüzyıllar boyunca beraberce bir tarih ve kültür inşa eden Türklerle Arapların siyasi, idari ve askerî münasebetleri hakkında sayıları az olmakla birlikte bazı çalışmalar yapıldı. Ne var ki bu iki milletin birlikteliklerinden doğan verimlerin, yani el birliği ile oluşturdukları medeniyet hâsılasının çeşitli yönleri hâlâ araştırılmaya muhtaçtır. Öte yandan hayli uzun ve bereketli beraberliğin Türk edebiyatçılarının hafızasına ve edebî eserlerine nasıl yansıdığı, bir tanık olarak edebiyatçıların geçen yüzyılda
Dünya edebiyatının en çok bilinen öykü koleksiyonlarından biri olan Değirmenimden Mektuplar’ın içinden derlenen Portakallar, Paris’in kalabalığından ve curcunasından bıkıp güneye, bir yel değirmenine yerleşen Daudet’nin altı öyküsünden oluşur. Taşra yaşamından, yöre insanlarından, onların anlattıklarından beslenen metinler okuru Paris’in kasvetli atmosferinden güneşli, sıcak günlere uyandığı güneye, oradan Cezayir’in portakal bahçelerine götürür. Kimi zaman hüzünlü kimi zaman nüktedan bu öyküler, aradan
“Geçerdi, aslında yaşadığımız her şey er ya da geç geçerdi. Bedenimize aldığımız yaralar geçerdi. Ruhumuza aldığımız yaralar da bir süre sonra eskisi gibi acıtmadığı için onlar da geçerdi. Kalbimize aldığımız yaralar iseasla geçmeyecek gibi hissettirse de zamanla onların da geçtiğini görürdük. Hangi acı geçmezdi, biliyor musunuz? Aklımıza aldığımız acılar geçmezdi. Beden iyileşir, ruh güçlenir, kalp tecrübe edinir ama akıl hep aynı kalırdı.” Damgacı için belki de yolun sonu görünmüştür ancak Sedef için çözü
Ve ben bugün biraz daha ölmüştüm fakat hiç ağlamamıştım. O, sırtıma dört kırbaç vurduğunda bile tek bir damla gözyaşı dökmemiştim. Gözlerim doluyor ama gözyaşlarım gözlerimin çukurundan akmıyordu. Her darbeyle gözyaşlarım kuruyup kalıyordu. Hayır, ben ağlayamıyordum. Alaz Altuğ Sipahi beni bu adamın insafına bıraktığı gece ben ağlamayı bırakmıştım. * Damgacının kimliği ortaya çıkmıştır. Ettiği türlü işkenceler sonucunda hayatta kalmayı başarabilen Yarasalar artık damgacıdan iki kere alacaklıdır. Ama kaçırıl
Tükendi
ORLANDO Orlando eğlenceli, fantastik bir "sahte biyografi"; Virginia Woolf'un yakın arkadaşı, karizmatik, biseksüel yazar Vita Sackville-West'i düşünerek yazdığı ve İngiliz yaşamıyla edebiyatını yüzyıllar boyunca kat ettiği en özgün yapıtlarından. Orlando'nun gerektiğinde bukalemun gibi biçim, daha doğrusu cinsiyet ve kimlik değiştiren karakterde olması, bu özgünlüğün sebebidir. Erkek olarak başladığı hayatında Rus romanlarını andıran bir aşk yaşadıktan sonra, Osmanlı'ya büyükelçi olarak gitmişken, ta
“Bütün iyi ressamlar kendisi neyse onu resmeder.” Jackson Pollock Erken Rönesanstan günümüze kadar 80’den fazla büyük sanatçıya ayrılan elinizdeki bu kitap, sanatçıların yaşamlarının, aşklarının ve eserlerinin çekici öykülerini araştırıyor.
Gece vakti, çölü bir el arabasını çekerek geçen bir baba. Arabanın içinde annesiz iki çocuk; iki kardeş; biri kız, biri erkek. Küçük Peri için ağabeyi Abdullah, ağabeyden çok öte. On yaşındaki Abdullah'a sorsanız Peri, her şey demek. Köylerinden Kabil'e varmak için çıktıkları yolculuğun sonunda aileyi yürek parçalayıcı bir son bekliyor. Fakat aslında bu bir son değil... Kardeşlerin başlarına gelenler -yakın ya da uzak- ilişki kurdukları tüm insanların hayatlarında nesiller boyu yankılanacak... Hayat fark
Batı demokrasileri ile Sovyet kontrolündeki devletler arasında kopan nükleer savaş olalı on üç yıl olmuş. Savaş sırasında radyasyon nedeniyle karınca tankı denen yeraltı sığınaklarına inen insanlar yukarıda hâlâ bir savaşın devam ettiğine inanır ve gerçekte olmayan bir savaşta çarpışacak yeni robotlar üretirler. Yukarıda ise işler çok başkadır. Savaş bittikten sonra seçkinler dünyanın milyonlarca sıradan insan olmadan çok daha yaşanabilir olduğuna karar vererek yeryüzünü koca bir parka dönüştürmüştür. Gerç
Sadece birkaç dakika içinde, hayatımız hiç beklemediğimiz bir noktaya ulaşabilir. Kısacık bir zaman dilimi, koca bir ömrü etkileyebilir. Ufacık bir an yeter tüm dengeleri bozmak için. Hiç beklemediği birinin kalbini ona açmasıyla, bu anlardan birine yakalanan Defne'nin hayatı, tahmin edemeyeceği bir yönde ilerlemeye başlar. Mantığı, kalbinin sesini bastırmak istercesine bağırırken, Defne'nin hayatı içinden çıkılmaz bir labirente dönüşür. Öte yandan Çağatay tarafından hayatı kurtarılan Su, Fatih'i aklı
"Etgar Keret bir dâhi Kahkahalarla güldürüyor." The New York Times "Kara mizahı seviyorsanız, bundan iyisini bulamazsınız." Baltimore Sun Orta Doğu'nun en parlak yıldızı olarak nitelenen Etgar Keret'ten soluk soluğa okunacak bir kara mizah şaheseri: TANRI OLMAK İSTEYEN OTOBÜS ŞOFÖRÜ! Prensip sahibi olduğundan otobüsünü asla bekletmeyen bir şoför, Interpol'ün peşine düştüğü küçük bir kız kılığına girmiş bir cüce, cehennem kapısındaki küçük delikten yakınlardaki bir kasabaya inen insanlar, sadece i
Bu trajik hayat hikâyesini, şimdi sizin yapacağınız gibi okumadım ben; bir kısmına bizzat şahit oldum. Sevgili teyzemin vefatından sonra ailem, anneannemin isteğiyle kederini yüreğine gömdü. Onlara göre her şey bitmişti ve artık herkes susmalıydı. Yapılacak her haberin, konuşulacak her sözün teyzemi kabrinde rahatsız edeceğine inanıyorlardı. Hiç olmazsa kabrinde rahat etmesi için artık sonsuza dek susulması gerekiyordu. Perde kapanmıştı ve sessizlik isteniyordu. Ta ki hep olmasını istediğim bu roman için
Yirminci yüzyılın iilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla, Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri`1910`dan 1974`e dek verdiği eserler Türkçe`nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. yakup Kadri`n
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. İhsan Oktay Anar, bu yeni düşüyle sizleri bir kez daha şaşırtacak. Çizgilerde değil kürelerde gezinecek, bilinen zamanların bilinmeyen anlarına yolc
Tükendi
Yolları Arnavutköyde bir çatıkatında kesişen üç kişi: Süreyya, Laden, Mercan. Üç farklı geçmiş, üç farklı bellek Süreyya, şu yaşlılık günlerinde, tam gönlüne göre iki kiracı bulur çatıkatındaki iki dairesine: Güleryüzlü, şefkatli, sıcak kişiliğiyle Güneyli Kadın Laden ile soğuk, mesafeli, kapalı yapısıyla Niteliksiz Adam Mercan. Üçlü, kah Süreyyanın kitap-kırtasiye dükkânında, kâh evinde bir araya gelmeye başlar. Bazen iyi demlenmiş bir çay, bazen bir kadeh şarap, bazen Boğazın esintisi, ama hep sırlar, he
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8