Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7
Ne o dünyayı duydu ne dünya onu! Yıl 1924. Çatışmalarla sarsılan Karadağ’ın zirvelerinde kaybolmuş, ne yapacağını, nereye gideceğini bilmeyen bir kız çocuğu… Üstelik ne duyabiliyor ne konuşabiliyor. Katliamlardan kaçan bir Boşnak kadını onun elinden tutar ve küçük kız ölümden kaçanların yolculuğuna katılır. Dağları, tepeleri aşıp genç cumhuriyete, Türkiye’ye sığınırlar. İstanbul adalarından birinde onlara bir paşa kucak açar… Ve gizemli, güzel kızı Tiraje… Genç kadın sessiz kızın önündeki engelleri yıkar, o
Tol
Dünyada varoluşumun bu kadar sorunlu olacağını hiç tahmin etmezdim. Yirmi yaşında, kalıbı, rotası, adı gayet belli bir hayata yazılıydım. Otuz yaşına geldiğimdeyse, bin kapıdan kışlanmış bir tavuk kadar şaşkındım. Ne bir rotam, ne kalıbım, ne de adım kalmıştı artık. Bildiğim, öğrendiğim hiçbir şeyden emin değildim. Musahhih Yusuf otuzlu yaşlarında işinden olmuş, yoksul bir hayat sürmektedir. Cebinde tabancası, yüreğinde isyan duygusuyla, artık tükettiği büyükşehri terk ederek kapağı Diyarbakır trenine, bir
“Yeni Nesile Geçmişi Anlatın” Bu önemli söz bana ait değil. Düşünün, hemen hemen her fırsatta fegaran ederek bu isteğini dile getiren Türkiye CumhuriyetiCumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ait. Neden sürekli bu talebi dile getiriyor? Neden genç nesil geçmişi bilsin diyor? Bilmemek onların suçu değil, o yılları yaşayan veanlatamayan bizlerin suçu. Bu roman Cumhurbaşkanı'mızın bu talimatına duyarsız kalmanın karşılığı olarak kaleme alındı. O yılları yaşayan altmışına merdiven dayamış şahsım ve
Tükendi
Bu kitap, 1955-1962 yılları arasında İstanbul’da tıp eğitimi alan bir Anadolu çocuğunun hayat hikâyesidir. Dolayısıyla o yılların İstanbul’unu, öğrencilik hayatını ve o dönemin öğrencilerinin yaşadığı problemleri anlatır. O yıllarda sosyal hayatın içinde her şey vardır: Dostluklar, arkadaşlıklar, dayanışma, aşk ve eğlence yanında; çekilen yokluklar, ulaşım ve barınma gibi zorluklar da yaşanır. Bu zorluklara rağmen, tıp eğitimini dönemin tanınmış hocalarından alan bizler, büyük kazanımlar elde ettik. Onların
Tükendi
Sayfalar arasında Nathanael’e verdiği öğütlerin yanında dostu Menalque dair birçok kişi ve esere atıfta bulunuyor ve diyor ki: “Çok şey istemeye ve bunların tümüne birden sahip olmaya kalkma! Gerçekleşmesini istediğin bir arzunun karşısına her an başka bir arzunun çıkabileceğini ve onu gölgede bırakabileceğini düşün ve kendini kaptırma! Düşüncelerini rüzgârın kanatlarına tak. Varsın yel üfürsün, su götürsün, aldırma!” *** Andre Gide, “Toprağın Yarattığı Nimetler”i, “Yeni Nimetler” adlı eserinden sonra yazmı
Tükendi
Bir zamanlar boksla ilgilenmiş birisi olarak Jack London, “Şampiyon” adlı romanında, eski bir boksör olan babası tarafından yetiştirilen Pat Glendon’un kısa ama sıra dışı boks hayatını anlatmıştır. Pat Glendon, her haliyle tam bir sporcu olarak eğitilmiştir. Kırsalda, modern toplumdan uzakta müsabakalara hazırlanan bu saf yetenek, dönemin boks aleminde dönen entrikaların çok uzağındadır. Eser en dipten zirveye uzanan bu yolculuğu, boks dünyasındaki kirli oyunları ve yozlaşmış şehir yaşamını, genç ve yetenek
Tükendi
“Düellocu” farklı mizaçta ve farklı kültürlerde yetişmiş iki yakın arkadaşın dostluk, fedakârlık ve düşmanlığa giden sürecini realist adımlarla işleyen Turgenyev, çağının ilerisinde anlatım tekniğiyle okuyucuyu farklı dünyalara konuk ediyor. Luckof, Kister ve Maşa’nın arasında yaşanan olaylar, hırslar, yanlış anlaşılmalar Turgenyev’in eşsiz tasvirleriyle kahramanlarla bütünleşmenize imkân sağlayacaktır.
Tükendi
Küfür ile savaşmak yalnız kılıçla olmaz. Fikir, sırasında kılıçtan daha keskindir. “Anam” dediğin şu kadın artık yaşlılar sırasında sayılır. Ama bir de yüreğine sor, içi yirmi yaşındaki bir gencin yalım yalım yanan ateşi ile alev alevdir. Menfaat gütmeden, vatan ve îman yolunda güreşen insanın arkasında Allah vardır. Bütün dünya sana sırt çevirse ama Hak seninle olsa, yalnız değilsindir. Fakat Hak seninle olmayıp bütün dünya seninle olsa yapyalnızsın demektir.
Tsukune gücünü artırmak için günlerini vampir Moka ile sürekli antrenman yaparak geçirir. Bu antrenmanlarda ne yazık ki hâlâ yeterince güçlü olmadığı ortaya çıkınca, Gazetecilik Kulübü üyeleri Yokai Akademisi Müdürü tarafından insanların dünyasında tatile çıkmaya zorlanır. Ekip orada San adında bir kızla tanışır. Başı büyük dertte olan San, aslında bir canavardır ve çok önemli bir sırrı vardır...
Ömer Aras’ın, altı yılı akademisyenlik, otuz yedi yılı bankacılıkla geçen iş hayatı deneyiminden süzülen yöneticilik ilkeleri... İş hayatına öğretim görevlisi olarak başladıktan sonra bir tesadüf sonucu banka yöneticisi olan Ömer Aras’ın iş dünyasına ilişkin anıları… Hüsnü Özyeğin’le Ömer Aras, güçlü bir kadro kurarak, kısa zamanda rakiplerin takip ettiği bir banka yarattılar. 1994 ve 2001 yıllarında yaşanan büyük ekonomik krizleri başarıyla atlattılar. Sermayesini Ömer Aras’ın bir çanta içinde taşıdığı, ot
Nahid Sırrı Örik, Sultan Hamid Düşerken’de, 20 yüzyıl tarihinin en önemli dönüm noktalarından birini hikâye eder: Roman 23 Temmuz 1908’de, Manastır’da patlayan isyan karşısında Sultan II. Abdülhamid’in askıya almış olduğu 1876 Anayasası’nı tekrar yürürlüğe koymasıyla başlar, 1909’da, tahttan indirilmesine neden olan 31 Mart Vakası ile biter. Nahid Sırrı Örik bu sarsıcı dönemi, yılların devlet adamı Mehmet Şahabettin Paşa, iktidar hırsıyla dolu kızı Nimet, onun siyasi beklentilerle evlendiği İttihatçı Binbaş
GÜNEŞİ BAYRAK, GÖKYÜZÜNÜ ÇADIR KABUL EYLEYEN ÜÇ KITANIN HÜKÜMDARI: OĞUZ KAĞAN
Dünyayı àdeta bir ahtapot gibi saran İngilizler; 1 Cihan Harbi'nde kollarını Irak topraklarına uzattığında, bir Türk kumandanının sedye üzerinde bile teslim olmayıp tercihini başka yönde kullanacağını hiç akıl edememişlerdi... Kut'ül Amare'de; gözlerini makaslı dürbüne, ellerini tüfeğe, kalplerinde vatan toprağına nikahlayan ve sahrada çöl çiçekleri gibi bir destanın kıyısına dayanan zabitler, meydanı hasmına dar ederken düşman hangi tuzağı kuruyordu?... İngilizler Orta Doğu'da; erzak ve mühimmata ihtiyaç d
Azad Keskin, hayatta iken onun için yaşamak eğlence ve güzel kadınlardan ibaretti. Bir gün gözlerini ormanda açtığında, eski hayat tarzından aslında pek de bir şey değişmemişti. O, yine haylaz, vurdum duymaz yakışıklı bir çapkındı. Tek bir fark vardı, o da artık Bir HAYALET olduğuydu!
Dağılmaya başlayan Osmanlı Devleti'nin otuz ikinci padişahı Sultan Abdülaziz, bir gece ansızın tahtından indirilir. Hemen ardından da kaldığı sarayda ölür. Bu olayın intihar olduğu açıklanır. Bu olaydan üç ay sonra tahta çıkan Sultan Abdülhamid bu olayın intihar olmadığını düşündüğü için çeşitli tahkikatlar yaptırarak olayın aydınlatılmasını ister ve Yıldız Mahkemesi kurularak suçluları cezalandırır. Bu kitapta Fethi olayın aydınlatılması ile görevlendirilmiş bir Osmanlı hafiyesidir. Sultan Abdülaziz neden
Orwell’in mizah anlayışını her satırında barındıran Boğulmamak İçin, kırklı yaşların ortalarında, aldığı kilolar, dökülen saçlar ve takma dişlerin hayatına ne zaman dâhil olduğuna anlam veremeyen bir adamın kasvetli günlerini anlatıyor. Çocukluk hayallerinin, yetişkinliğe adım attığın an karşına çıkan gerçeklerle çarpışmasıyla her şeyden kaçmak istiyor. Böylece savaşı yaşayan ve gelmek üzere olanın korku dolu ayak seslerini duyan biri olarak huzuru doğup büyüdüğü yerde bulmaya çalışıyor. Tabii ki hiçbir şey
Tükendi
Biri renkleriyle, diğeri sözcükleriyle düşlerini sıralayan baba-kızın kitabı: Yel Değirmenlerine Karşı. Her iki anlamda da Yel Değirmenlerine Karşı buluştukları yer. Baba Zahit Büyükişliyen soyut ve renkçi, otoriteye karşı eğitimci, açık fikirli ve dürüst… Kızı Burçak Gönül rafine anlatımı, ayrıntılara hâkimiyeti ve yan öykücükleriyle kurgulayan… Ortaya çıkan, çok heyecanlı, çok umutlu ve bir o kadar da merak (korku mu demeli) dolu yeni/farklı, somut bir Zahit Büyükişliyen resmi… Tabii, su gibi akıcılığıyla
Her satırı öğretici derslerle dolu, buram buram yaşanmışlık kokan bir yaşamöyküsü. Adanalı iş insanı Süleyman Onatça’nın renkli hayatını okurken, Türkiye’nin yokluklardan bugünlere uzanan ders alınacak hikâyesine de tanıklık edeceksiniz. Sanayi Çarşısı’nda çocuk yaşta çıraklık yaparak hayat mücadelesine atılan Onatça, hayatını bir heykeltıraş titizliğiyle şekillendiriyor ve en tepeye kadar tırmanıyor. Ülkenin en önemli işveren örgütlerinde yöneticilikle geçen yıllar, Süleyman Onatça’nın heybesinde birçok re
“Sen o zaman şuna karar vereceksin. Tek başına, hiçbir sorumluluk, bağlılık olmadan mevsimlik çiçek gibi mi yaşayacaksın; yoksa herkesi gölgesinde toplayan, kök salan, güven veren bir çınar mı olacaksın? Evin önündeki bu koca çınar, aile demek, bağ demek, koşulsuz, şartsız sevgi demek. Şimdi düşün bakalım oğlum, sabah uyandığında kararını vermiş olarak kalk çünkü hayat beklemez…” Geçmişinin yükü, kalbinde derin bir yara olarak kalmış başarılı iş insanı Kemal… Yaşadığı savruk hayattan sıkılan, en sonunda uğr
Cinayet... Suçların en büyüğü, günahların en affedilmez olanı. En büyük günah ve suç dense de cinayet ilk insandan beri var olmuş. Habil ve Kabil’i düşünün, üstelik ikisi kardeş ama kadın meselesi birinin diğerini öldürmesini engelleyememiş... İstanbul’un olağanüstü güzel yalılarında, malikânelerinde vahşi cinayetler işleniyor. Şöyle böyle değil korkunç cinayetler, cinayetlere aşina emniyet mensupları bile “Bu bir kâbus!” sözlerini fısıldıyor geceler boyu. En lüks semtlerde, onlarca korumanın arasında
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7