"Bir Salı sabahı uyandım. Bütün gazeteler hayatta en çok sevdiğim kadının bir cinayet işlediğini yazıyordu.Bunu hiç beklemiyordum. Beynimden vurulmuşa döndüm. İç dengelerim şiddetle sarsıldı. Oysa gerçeği biliyordum ama bana kimse tek bir şey sormamıştı.Onu mahkûm etmişlerdi!
kapı çalındı. İki asker beni almaya gelmişti. İç savaş çıkmış, seferberlik ilan edilmişti. Bunu bekliyordum. Hiç şaşırmadım. Bunu uzun zamandır korku ve kuşkuyla hep bekliyordum. Hazırlandım ve o Salı sabahı evden çıktım.
Genç bir öğ
Eğer Jasmine Santos'tan geçtiğimiz birkaç yılını
tek cümleyle özetlemesini isteseydiniz, cevabı kesinlikle hiçbir şeyin
yolunda gitmediği olurdu. Kemiklerini defalarca kırmış ve tutulmamış
sözlerin acısını pek çok kez yaşamıştı. Şimdi de buz pateni kariyerinin
bitmek üzere olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekiyordu.
Jasmine tam da hayallerinden vazgeçmek üzereyken reddedemeyeceği
bir teklif almıştı. Hem de en büyük düşmanı Ivan Lukov'dan! Genç
kadın son on yılını onu bir otobüsün altına itmenin hayalin
Dünya edebiyatının başyapıtları İletişim Klasikleri dizisinde! İletişim Yayınları, Murat Belge yönetiminde edebiyat klasikleri yayımlamaya devam ediyor. İletişim Klasikleri dizisinden çıkan kitaplar, edebiyata karşı sorumluluğu okuma zevkiyle buluşturan bir anlayışla hazırlanıyor. Eserler orijinal dillerinden ve tam metin çevirileriyle yayıma hazırlanırken, ana metne eşlik eden ve yetkin isimlerin yazdığı önsöz ve son sözlere yer veriliyor. Ayrıca her kitabın başında, yazarın hayatına ve yaşadığı döneme ışı
"Ozan, şiirini yazarken, belleğindeki tüm sözcüklerden anlatmak istediğine en uygun olanları bulmak, sonra da sezgisiyle, özeniyle ve ustalığıyla bu sözcükleri yan yana, alt alta getirerek şiirini kurmak zorundadır.
Bu konuda bilinmesi gereken tek kural, her söz dizisinin şiir olmadığı ama her şiirin bir söz dizisi olduğudur."
Zoraki Diplomat
Kırkbeş yaşında üstlendiği diplomatlık görevinin kendisini `tipik` bir diplomata dönüştürmediğini, 20 yıllık (1934-1954) elçilik döneminde olayları bakış açısında bağımsızlığını koruduğunu ve bireysel yargılarından ödün vermediğini anlatır Yakup Kadri Zoraki Diplomat`ta. Diplomatlığının `zoraki`liği bundandır. Avrupa`nın en çalkantılı yıllarının tanığı olarak kaleme aldığı anılarında olabildiğince `objektif` bir tarih resmi çizmeye çalışmıştır. Nazizmin yükselişinden Prenses Süreyya - Şah
Çok uzak olmayan, fazlasıyla tanıdık bir gelecek, nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı bir metropol: Mevcut bütün yeraltı ve yerüstü kaynaklarını tüketen, kalan birkaç ağacın koruma altına alındığı Şehir’de Agnes, hava kirliliği yüzünden sağlığını kaybeden birçok çocuktan biridir. Görünürdeki tek çözüm, yeni başlayan bir araştırma kapsamında son el değmemiş doğa parçasına, Yeni Yaban Eyaleti’ne yerleşecek ilk insan topluluğuna katılmaktır. Ancak aralarında Agnes ve annesi Bea’nın da bulunduğu bu yeni avcı-to
Çocuklar merak içinde! Kulübe, her gün biraz daha dikkatlerini çekiyor. Üfürseniz yıkılacak kadar bakımsız bu küçük evde, bir ışık dolaşıyor. Bazı geceler, binicisiz bir at dörtnala gelip sonra sır oluyor. O atın yükü ne acaba? Korkunç bakışları, saldırmaya hazır köpeğiyle gelip giden adam kim? Uzaktan kulübeyi gözlüyorlar. Merakları her geçen gün büyüyor. Büyükler sessiz kalsa da çocuklar kararlı! Bu kulübenin sırrını çözecekler!
Son kale ile son darbe indi üstlerine. Melih, omuzlarında son kalenin yüküyle bir yandan geçmiş acılarını unutmaya çabalarken, mücadele ettiği kirli örgüt babasından sonra şimdi de onu ortadan kaldırmak istiyordu. Basit gibi görünen bir operasyonun ucu yerin yedi kat altına uzandığında neler olacaktı? İşlerinin ne kadar ciddi olduğunu anladıklarında geri dönülmez bir yola girmişlerdi artık. Coğrafyasını, kardeşini ve ekibini kederli günler beklemekteydi. Kırmızı ve mavi hesaplaşırken, moru bir seçim bekliyo
Bu roman; aziz vatanın üzerindeki kara bulutları dağıtıp milletimizi aydınlık yarınlara taşıyanların, bağımsızlık güneşinin yurdumuz üzerine yeniden doğmasını sağlayanların, “Alperenler, akıncılar, kahramanlar, serdengeçtiler, yiğitler nerede?” denildiğinde, “Burada!” diyen destanları yazılamamış gizli kahramanların, şehit çocuklarına babalık yapan ve “Yetimlerin Babası” olarak anılan Karabekir Paşa’nın hikayesidir. Bu roman; savaşta babası ölen kimsesiz Ermeni çocuklarına da sahip çıkıp onları himaye eden
“… Tatlı-hoş bir söz, kökleri sağlam ve dalları göğe doğru uzanmış güzel bir ağaca benzer ki o ağaç, Rabb’inin izniyle meyvesini, yemişini her zaman verir… Sevimsiz, kem-çirkin bir söz de yerden koparılmış ve hiçbir sebatı-kararı olmayan kötü bir ağaç gibidir.” (İbrahim Suresi: 14/24-26) Göğe doğru uzanan o dallar meyvelerini vermeye devam ediyor. Ama biz onların gölgesinde serinleyip meyvelerini tatmadan geçiriyoruz ömrümüzü. Klasik şiirimizden günümüze bir esinti getirebilmek muradımız. Daha çok o vesiley
“… Tatlı-hoş bir söz, kökleri sağlam ve dalları göğe doğru uzanmış güzel bir ağaca benzer ki o ağaç, Rabb’inin izniyle meyvesini, yemişini her zaman verir… Sevimsiz, kem-çirkin bir söz de yerden koparılmış ve hiçbir sebatı-kararı olmayan kötü bir ağaç gibidir.” (İbrahim Suresi: 14/24-26) Göğe doğru uzanan o dallar meyvelerini vermeye devam ediyor. Ama biz onların gölgesinde serinleyip meyvelerini tatmadan geçiriyoruz ömrümüzü. Klasik şiirimizden günümüze bir esinti getirebilmek muradımız. Daha çok o vesiley
“… Tatlı-hoş bir söz, kökleri sağlam ve dalları göğe doğru uzanmış güzel bir ağaca benzer ki o ağaç, Rabb’inin izniyle meyvesini, yemişini her zaman verir… Sevimsiz, kem-çirkin bir söz de yerden koparılmış ve hiçbir sebatı-kararı olmayan kötü bir ağaç gibidir.” (İbrahim Suresi: 14/24-26) Göğe doğru uzanan o dallar meyvelerini vermeye devam ediyor. Ama biz onların gölgesinde serinleyip meyvelerini tatmadan geçiriyoruz ömrümüzü. Klasik şiirimizden günümüze bir esinti getirebilmek muradımız. Daha çok o vesiley
“Hayır, ana! Bıktım ben bu sarsak dolaşmalardan. Çıkıp gitmek, başka yerlerde ne olup bittiğini görmek istiyorum. Sakın, ‘Küçük Kara Balık’ın aklını çeldiler.’ deme, ana. İnan bana… Uzun bir zamandır düşünüyorum bütün bunları. Tabii ki anlatılanlardan da bazı hisseler kapmışım. Hele, boşu boşuna ömür tükettiklerinden yakınan yaşlı balıklar var ya, beni en çok da onlar düşündürmüştür… Hayat, sadece bir avuç suyun içinde durmaksızın dolaşarak zaman doldurmak mıdır gerçekten? Ya da bir oltanın ucunda takılacağ
21 yazarın katkısıyla ortaya çıkan İncelikler Tarihi, ortak bir Gülten Akın kitabı. Kitabı hazırlayan şairler Asuman Susam’la Duygu Kankaytsın’ın üç bölümde topladığı yazılarda Gülten Akın şiiri tüm yönleriyle ele alınıyor.
“Gülten Akın’da Şair Oluş” başlıklı ilk bölümde Necmiye Alpay, Saliha Paker, Mahmut Temizyürek, Sevilay Çelenk, Olcay Akyıldız ve Metin Celâl kişiliği ve şiirimizdeki yeri çerçevesinde şaire yaklaşıyorlar. “Gülten Akın’ı Okumak” başlıklı ikinci bölümde Cevat Çapan, Haydar Ergülen, Roman
Geçmiş... bıraktığın yerde mi hâlâ?
Amin Maalouf'tan unutulmayacak bir "eve dönüş" romanı.
Amin Maalouf'un merakla beklenen yeni romanı Doğu'dan Uzakta, kaderin ve tarihin acımasızlığında terk ettikleri yurtlarına dönen bir grup arkadaşın hikâyesini anlatıyor.
Doğu'dan Uzakta, bir yüzleşmenin romanı: Gençliklerinin en güzel dönemlerini bir arada geçiren, ülkelerinde patlak veren iç savaştan sonra farklı yerlere dağılan ve yıllar sonra, eski arkadaşlarından birinin cenazesi için tekrar ülkelerine
Dostluk... Üç farklı yaşam tarzının birleştiği
bir nokta
Orta yaşı geride bırakmış, tüm yaşamları Beyoğlu'nda
geçmiş üç arkadaş; Selim, Kenan ve Nihat. Selim'in
ağzından dinlediğimiz hikâyede üç arkadaşın, Kenan'ın
ölüm deneyiminin ardından değişen hayatları ele
alınıyor. Hayatını –yeniden– anlamlı kılmak için
çırpınan Kenan, içine girdiği çukurun farkında değildir.
Beyoğlu'nda bir gayya kuyusu
Beyoğlu Rapsodisi yıllarca çekilmiş birçok fotoğrafın üst
üste geçmiş bir hali adeta, sürekli kendini ye
Atlantik ile Pasifik sularının buluştuğu noktadaki Estados Adası
gemicilerin korkulu rüyasıydı. Horn Burnundaki azgın deniz ve
ölümcül kayalıklar birçok geminin sonu olmuştu. Arjantin hükümeti
hem denizcilerin dostu olduğunu göstermek hem de diğer ülkelerin
kendisine minnet duymasını sağlamak istediğinden Estados
Adasına bir deniz feneri inşa etmişti: Dünyanın Ucundaki Feneri. Üç
denizci, bu ıssız adadaki fenere bekçilik yapmaları için adaya
gönderildi.
Kendilerini yalnız sanıyorlardı fakat bunca ge
Can alarak sağlanan adalet, ölümü yüceltmekten
başka bir işe yaramaz. Ritüelleri olan, Hıristiyan mistisizminden beslenen bir seri
katil cinayet masasını teyakkuza geçirir. İlk cinayetin olay
mahalli, alışılmışın hayli dışındadır: Göğsüne saplanmış
sapı haç şeklinde bir bıçakla yerde yatan bir kurban...
Hemen yanı başında açık bırakılmış, bazı satırları
kurbanın kanıyla çizilmiş bir Kutsal Kitap... Katil hiç vakit
kaybetmeden seri katile evrilirken Başkomser Nevzat
belki de daha önce hiç karşılaşmad
Senin olanı sana getirdim.
İngiltere'de yaşayan, İngiliz bir anne ve Türk bir
babanın çocuğu Karen Kimya'nın yolu bir iş seyahati
sebebiyle Konya'ya düşer. Hem işinde hem de özel
hayatında çözmesi gereken dünyevi sorunlarıyla
boğuşan Karen, Konya'da uhrevi gizemlerin de
ortasında bulur kendini. Bir ırmak gibi akan doğrusal
zamandan tüm zamanların iç içe geçtiği bir okyanusa
yuvarlanan Karen'in elinden büyük bir derviş tutar.
Bu derviş Şems-i Tebrizi'dir.
"Taşta kan vardı. İnsanların yüreklerinde
Galip, çocukluk aşkı, arkadaşı, amcasının kızı, sevgilisi ve kayıp karısı Rüya'yı karlı bir kış günü İstanbul'da aramaya başlar. Çocukluğundan beri yazılarını hayranlıkla okuduğu yakın akrabası gazeteci Celâl'in köşe yazıları, bu arayışta ona işaretler yollayacak ve eşlik edecektir. Okuyucu, bir yanda her bacası, her sokağı, her insanı başka bir esrarlı âlemin işaretine dönüşen İstanbul'da Galip'in araştırmalarını ve karşılaştığı kişileri izlerken, bir yandan da bu araştırmaları değişik işaretler ve tuhaf h
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 40-60 /
Aktif Sayfa : 3
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.