Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 167 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8
Temel dinî tecrübenin ifadelerinden biri olan sosyolojik tezahür, sırf dinî zümreler olarak müşahede edilmektedir. Bu bakımdan, bilhassa kurucusu olan dinler sırf dinî zümreler olarak anlaşılabildiği gibi; bu ümmetler içerisinde ortaya çıkan mezhep ve tarikatler de, din sosyolojisi açısından, gözlem ve araştırma konusu olmaktadır. Türkiye´de çeşitli dinî zümreleşmelerle, varlığını sürdüren zümreleri de ele almak bakımından, onların kaynaklarına inmek ve Anadolu´da ilk ortaya çıkan dinî zümreleşmeleri bilme
Tükendi
20. yüzyılın sonlarından bu yana dünya jeopolitiğine nüfuz eden "dinin geri dönüşü"nün, postmodern dünyanın altüst oluşlarını anlamada başlıca anahtar haline geleceği konuşuluyor. Georges Corm, bu uyarıcı ve bilgi yüklü kitabında işte bu amentüyü sorguluyor. Bu dünya sunumunun felsefi ve politik çıkış noktalarını, bunların kaynağında yer alan ve bilhassa Amerikan yeni muhafazakârlığının etkinliğinden beslenen postmodern karşıdevrimci düşünceyi analiz ediyor. Yazar, hayli geniş bir tarihsel belge birikimini
Tükendi
Ziya Gökalp'in din sosyolojisini tespit etmeye çalışılan bu araştırmanın, din sosyolojisinin gelişimine katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Çünkü Gökalp, Türk sosyal bilim tarihinin en önemli sistematik teorisyenlerinden birisidir. Yaşamış olduğu dönemin siyasi, sosyal ve kültürel nezaketi Gökalp'in din sosyolojisi ile ilgili görüşlerinin önemini bir kat daha arttırmaktadır.
Tükendi
Papalık Sona Ermek Üzere Papalık tarafından aziz ilân edilen Malachy, bundan yaklaşık bin yıl önce bir dizi kehanette bulunmuştu. Bu kehanetlerde, 1143 yılından bu güne kadar görev yapacak olan tüm Papaların kimler olacağı yazıyordu. Malach’nin kehanetleri yıllar geçtikçe insanları daha da şaşırtmaya başladı. Çünkü bu kehanetler birer birer gerçekleşiyordu.. Aradan tam 863 yıl geçti.... Ve Malachy’nin kehanetlerinin artık sonuna geldik. Kehanetlerinin şu ana kadar tümü gerçekleşti. Gerçekleşmesi beklenen ar
Kaynağını, Alfred North Whitehead ve Charles Hartshorneda bulan süreç felsefesi, Hıristiyan ve Müslüman din düşünürleri üzerinde derin etkilere sahip olmuştur. Bu anlamda kitap, Whitehead ve Hartshorne felsefelerinden büyük ölçüde etkilenen teolojik hareketle ilgili bir giriş denemesidir. Kitap, öncelikle geleneksel teizmin ortaya koymuş olduğu Tanrı anlayışlarını, Whitehead ve Hartshorne felsefelerinden hareketle reddederek, Tanrının etkin ve yaratıklarına karşı duyarlı bir varlık olduğunu, teizmin aksine,
Tükendi
Birey ve toplum hayatını yakından ilgilendiren dindarlık kavramının tanımı ve boyutları önemli bir konudur. Bireyin, düşünce, davranış ve duygularında ifadesini bulan dinle ilgili tepki cevaplardan hangilerinin dindarlık göstergesi, hangilerinin de sosyal, kültürel veya entelektüel eğilimlerinin ifadesi olduğunu dikkatle ayrıştırmak gerekir. Dinin temelini teşkil eden inanç, ibadet ve maneviyatla ilgili düşünce, davranış ve duygu ifadelerinin birer dindarlık göstergesi olduğu şüphesizdir. Mesela, İslam´ın i
Tükendi
İnsanın dini anlama faaliyeti, devam eden bir süreçtir. Dinin özünde zaman içinde herhangi bir değişiklik meydana gelmemesine rağmen, sosyal hayat mütemadiyen değişir. Sosyal hayatta ortaya çıkan bu değişiklik, insanın anlama kodlarına tesir eder ve dini anlama düzeyinde paralel bir değişikliğin ortaya çıkmasına yol açar. Dinde, ‘beşerî olan’ ile ‘ilâhî’ olanın sınırları kolayca çizilemez. Vahiy ve vahiyle bildirilmiş olan esaslar, ilâhî olan dinî sâbiteleri temsil ederler. Bu sâbiteleri anlayıp davranışa
Mesihçi, Millenarist ve Dini Kurtuluş Hareketleri olarak bilinen Mehdilik Hareketlerinin şu ana kadar fenomenolojik bir tasvir ve tahlili yapılmış değildir. Bu çalışma gerek felsefe gerekse din bilimleri bakımından konuyu ilk defa sistematik bir şekilde incelemektedir. Ayrıca konu mitoloji, ideoloji, ütopya, edebiyat, sanat, ahlak, hukuk, siyaset ve eğitim açılarından da ayrıntılı bir şekilde irdelenmektedir. Yazar konuyu sırf teorik bir çalışma olarak sunmamak için içeriğe tarihi-ampirik bir boyut da kaz
Tükendi
Vahiy, dinin en merkezî kavramlarından birisidir. Bir dinde iman, kutsal kitap ve teoloji anlayışı, büyük ölçüde, vahiy anlayışına göre şekillenir. Dinler vahye sahip olup olmamaları açısından olduğu kadar, vahye yükledikleri anlam açısından da birlerinden ayrılırlar. Sahip olunan vahiy anlayışı, din anlayışını da şekillendirir. Nasıl bir vahiy anlayışına sahip olduğu bilinmeyen bir düşünürün, dinin temel kavramları hakkında söylediklerini tam olarak kavramak mümkün olmaz. Bundan dolayı Batı’da din veya İ
Din her toplumda sürekli bir fenomen olarak kendisini göstermekle birlikte dinler birbirlerine göre farklılıklar arzetmektedir. Ayrıca dinsizliğe ve inançsızlığa olan eğilim de potansiyel olarak her toplumda bulunmaktadır. Mensubu bulunan dinden ayrılıp dinsizliğe veya bir başka dine geçmek kendisini yegane kurtuluş yolu olarak gören dinler için en ciddi problemi teşkil etmektedir. Bu çalışmada Yahudilik, Hırıstiyanlık ve İslam dinlerinde din değiştirme ve dinden çıkmanın nasıl anlaşıldığı ve tanımlandığı,
Türk düşünce hayatında, ortaya koyduğu eser ve çalışmalarla lâyık olduğu alakaya mahzar olamamış ve henüz halefi olmayan bir bilim ve düşünce adamı olma özelliğini koruyan Erol Güngör`ün Türk toplumunun modernlik deneyimine odaklı din merkezli çözümlemelerinin gerek tarihsel birikimin eleştirel bir gözle ele alınması, gerek toplumsal değişim ve gelişimin sağlıklı bir sürece oturtulması ekseninde, özgün ve bilimsel bir girişim olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim gelenekselden moderne –İmparatorluk’tan Cumhuriye
Tükendi
Şimdiye kadar yapılan çok sayıda araştırmaya karşılık, Din Eğitimi sahasında el değmemiş pek çok konu bulunmaktadır. Bu konuların başında ise İslâm Eğitim Tarihi gelmektedir. Bu çalışmada, İslâm Eğitim Tarihi sahasındaki söz konusu eksikliğin giderilmesi ve günümüze kadar şekillenen İslâmî eğitimin ilk dönemlerdeki durumunun tespit edilmesi gayesiyle Resulullah (s.a.v.) dönemi eğitim ve öğretim durumu genel hatlarıyla incelenmeye çalışılmıştır.
Tükendi
Düşünce ve ilkelerine bağlılık, hareketlerindeki tutarlılık konusunda bazı tavır ve yaklaşımları tartışılsa da, inanç ve düşünceleri uğruna, dönemin Katolik geleneğine karşı çıkıp yaşamını riske eden ender şahsiyetlerden birisidir Martin Luther. Hristiyanlığı derinden sarsan, çağdaş Batı kültürü ve toplumsal yapısının oluşumuna köklü etkide bulunan Protestanlık akımının, genellikle, onun reform hareketiyle başladığı düşünülür. Dolayısıyla Luther, gerek günümüz Protestan Hristiyanlık geleneğinin oluşup şekil
Tükendi
İslam´ın temel prensiplerini (akıl, iman, amel) bütün dünya işlerinde ve hayatın her kademesinde tutarlılık, düzenlilikle işler hale getirmek gerekir. Milyarları bulan bir nüfusa sahip islam aleminin, ortaya koyduğu perişmanlık, dağınıklık, vurdum duymazlık ve fark edememezlikten kurtulup dünyaya kendini kabul ettirebilmesi, ilim ve irfan sahibi olmaktan başka bir yolla mümkün değildir. Günü kurtarmaktan başka düşüncesi olmayanlarla değişimin ve dönüşümün olması beklenemez. Son asırlarda İslam´ın sadece yur
Tükendi
İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik temel vurgusunu, "mutlak hakikati kendisinin temsil ettiği" üzerine yapmıştır. Bu "tek gerçeklik" iddiası, söz konusu üç dinin müntesipleri arasında süreklilik arz eden fikrî ve itikadî bir mücadelenin kaynağını oluşturmuştur. Reddü l-hilâf ve faslü l-ihtilâf, dinlerin gerçeklik iddialarının 1800 lü yıllarda ne şekilde ve ne gibi argümanlarla desteklendiğini gösteren tarihî bir vesika olduğu kadar o dönemde yaşayan entelektüellerin bir tür zihin çözümlemesini de gözler önüne
Tükendi
Ölümü ele aldığımız bu kitabımızın sonuna geldiğinize göreceksiniz ki doğum da size çok farklı görünmeye başlayacak ve böylelikle ölümden sonra sonsuz evrenin içinde, bu dünyadan çok daha ileri düzeyde bulunan "Galaktik Uygarlıklar" içinde bir gün bizlerin de yer alabileceğimiz gerçeği ile yüzyüze geleceksiniz. Bu sonsuz evrende, bu sonsuzluğa uzanan yolda ilerleyen insanlık ailesi olarak, bir gün hepimiz bu dünya gezegeninden ayrılacağız.. Ve o zaman bu gezegende yaşadıklarımızın tümü, kozmik bir anı olar
Değişim ve dönüşümden yana olan toplum, kendine uygun kaliteli insan yetiştirme çabasına girmelidir.Toplumun fertlerini yetiştirmek istemesi, kendi gelişmişliğini ve sürekliliğini sağlama amacına yöneliktir.Yani toplum, sürekli olmak ve bu sürekli yaşayış içerisinde mutlu olabilmek için, fertleri biçimlendirmek, menfaat birliği, kültür ve ideal ortaklığı entegrasyonunu sağlayarak ve bu yolla kendi geleceğini güven altına almış olur.Bundan dolayı, eğitimin gerekçesi iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek, bilen
Tükendi
Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı, bu eserinde mabetsiz bir milletin asla düşünülemeyeceğini zihinlere yerleştiriyor. Beşer tarihinin hiçbir döneminde mabedi bulunmayan insan topluluğunun görülmediğini hatırlatıyor. Allah`ı inknar eden veya dinin afyon olduğunu iddia eden ideolojilerin bile liderlerini putlaştırdıklarına ve yattığı yeri bir mabede çevirdiklerine dikkat çekiyor. Kitapta birbirinden bağımsız gibi görünen bu kalıcı yazılarında Kabaklı, Mabet ve Millet kavramında hareketle, bu milleti asil millet
Müthiş bir çeşitlilik gösteren evrensel nitelikteki din olgusu, binlerce yıldan bu yana, insan düşüncesini hep beslemiş ve dünyayı paylaşan büyük sosyo- kültürel toplulukların en temel konularda kendi kendilerini sürekli sorgulamalarına yol açmıştır. Ortaya koydukları öğretilerin karşılaştırmalı bir yöntemle irdelenmesi yoluyla ilkel insanın kutsallık kavrayışından modern çağın kurumsal din anlayışına dek uzanan bir kesiti irdeliyor bu çalışma. Din olgusunu kökenlerinden başlayarak açınlayan ve din kavramın
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 167 kayıt bulunmuştur Gösterilen 140-160 / Aktif Sayfa : 8