Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 380-400 / Aktif Sayfa : 20
Balıklar da öpüşmüyor artık Belgeseller de değişmiş Eski çekimler dışında İzlenecek pek bir şey yok. Kızıla bürünmüş düşünceler... İçimden bir iklimi daha kopardı bu serinlik Diz çöktü yeni yarın Belli eşleşmeler içinde koca bir yanılsama Pütürlü yazılar ve melodiler... Hangi birimiz yakalayabiliriz şu semayı, Şematik bir bağışıklığın ötesinde olan şeyleri? İçimde bir iklim daha sürüklendi şimdi... Kim bilir ya da bilebilir Fark edilmeden yaşamayı? Kalabalık değilken daha tazeydi gün Bir resme bakar gibi ba
Peki sadece yalnızlığınızı mı biliyorsunuz, sadece onu mu? Dağdan dökülen kibre kucak açan ovayı Düz rahatlığı, tembelini ikindinin mesela gördünüz mü? Tanıdınız mı göğe çarpan kuşları[ atılmış zamanları kuyuya] ve züleyha'yı
İçinden geçirip de söyleyemediğin ağaçlar var utancın bu İçinden geçirip de sevemediğin insanlar: şehirler: otobüs biletleri Ben şarap dediysem sen onu ağustos anla Hani doğum günü hani gündoğumu eli kolu bağlı bir ada İnsanın yalan söyleyen birileri olmalı hayatında
Bu kitapta, Aşık Edebiyatımızın son halkalarında Erzurum Narmanlı Sümmani Baba'nın torunu Aşık Hüseyin Sümmanioğlu'nun hayatı, aşıklık serüveni ve şiirlerini bulacaksınız. Hem köy köy Anadolu'da, hem de kentlerimizde varlığını sürdüren halk şiirimizin en güzel örnekleriyle kah aşılması zor dağları aşıp saz elinizde gurbet ellere düşecek, kah Kerem'le Aslı'yı görecek, kah Karacaoğlan'ı soracaksınız bilenlerden. Sonra günümüze gelip ''Uluçınar''la söyleşeceksiniz. Ve şiirler arasından hayata, ahlaka ve erdeml
Savaşamadık en iyi diye bildiklerinle. Bizi, kalbimizi, bir hiçle yürüten yeminlerinle. Şimdi üstünü örttüğün bilmediklerimle. Kucak açtın bizi itenlere. Kitap gibi okuduğum yüzün, Ateşi kalmadı bana benden daha yakın o bir çift gözün. Ellerin, sözlerin ölmedi bu iki yüzün. Şimdi anlıyorum neden bütün bunlar. Hepsi benim iyiliğim içinmiş, senden nefes nefes uzaklaşsın diye kalbim. Göreceğim zararların üzerine kafes oldun kendini kötü ederek... Seni seviyorum, hala... Ama belli ki sen beni benden
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. Ey ahenk sultanı, renk okyanusu Kokusu mehtabı kucaklayan su Ben sana bin başlı kamburla geldim Sen bana yağmurla, gülle yöneldin Ey vefa arayan rüyanın sesi Sendendir umudun filizlenmesi Yüzüm gözlerinle ıslanmasaydı Işıkla dolmazdı kalp kırıkları Sarmasaydı beni yankı ve hüzün Sevebilir miydim hıçkırıkları
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden. Hayatı hece hece öğretti bana Sevginin açtığı kör kapıları Ne zaman döndüysem hülyalarıma Damladı kalbime sevda suları Kalsın istiyorum kulaklarımda Umut saatinin tıkırtıları Mehtab neden böyle kanlı ve mağrur Nerede ışıklı çöl atlıları Uysal zamanlara kanatlanıyor Rüya denizinin son martıları
Şiirsiz bir yaşam boşa yaşanmıştır der bilge. Yunus Emre'lerin Mevlana'ların ve nice şairlerin yetiştiği bu topraklarda günümüzde şiire olan ilginin bu denli az olması elbette kabul edilebilir değil. Bu nedenle insanlara güzel şiirleri ulaştırmak için oluşturduğumuz Şiir Seti'miz karşınızda! Limanlar Sizin Olsun/Zeynep Perçi Yer Gök Mavi/Dilek Yavuz Sözüm Sensin/Demirçivi Sensizlik Kokuyorum/Ayşe Altay Ucunda Ne Vardıysa Aşk'ın Hep Sana Dokundu/Fatoş Yekeler Ölelim mi Kızım/Ömer Altıntaş
Şairim, göğsümde eğreti bir broş gibi onurla taşırım şair kimliğimi.Büyük iddialarım yok artık Dersimi aldım hayattan Kırıklarımla besliyorum şiirlerimi ve demiri yontarak kazanıyorum ekmeğimi yolcuyum herkes gibi bir gece yolcusu biliyorum her yolcunun varması gereken yeri.Bir yalnız korkuluğum ben korkunun ortasında ne yorulmak, ne acıkmak bilirim işçiyim şu sözler son sözlerimdir, unutmayın isterim kim daha çok korkabilir, yalnız bir korkuluktan kim daha korkuluktur, sevgisiz yaşayandan.Bu kitap, her şe
Tükendi
Tanrı’nın EliTanrı’nın eli dokundu bana,Tanrı’nın eli,Önce ceplerimi yokladı,Ayaklarıma baktı,Kuruş bulamadı,Tanrı’nın eli dokundu bana.Gecenin kör karanlığında,Yorgundu ayaklarım,Gücüm dahi kalmamıştı,Boğazım yanıyor, bu bir felaket,Horhor meydanında yattım,Haşim İşcan’a yakındım,Gündüzüm karanlık, gecem karanlık,Ve Tanrı ekmeği uzattı,Ve Tanrı karpuzu uzattı,Ve Tanrı doyurdu.
Tükendi
Cazgır cazgır bağırana aldırmaSağ duyulu ol kendini kandırmaŞüphe ile yaklaş söylenene inanmaİnsan ol, insan kal, kimseyi aldatma!
Tükendi
Ufuk çizgisi maviydi,Gün batımı hep turuncuVe kırmızıydı tüm karanfiller.Ben seni seviyordum, sen bilmiyordun.Sevinçlerim oluyordun ara sıra, sen hiç bilmiyordun.Sonra herhangi biri oldun.Bütün sevinçlerim bittikten sonra.Yağmurlar yağdı serin haziran akşamlarına...
Tükendi
Hazirandı seni son gördüğümKirazlar meyveye durmuştuBenim içinse zamanSon saatimdir Ankara
Tükendi
Hissediyorum Biraz Daha Var Yaşanacak Zamanım Hala Bu Küçük Dünyamın Başına Buyruk Tanrısıyım Yüreğimi Dolduran Sevinçler Kadar Yaşama Sevdalıyım Hala Yaşadığım Bu Sebepsiz Hayatı Affediyorum Acılarımı Ebedi Yalnızlığımı Karanlığımı Hayırsız Gençliğimi Hatalarımı Günahlarımı Alınyazımı Da Sonuna Kadar Bağışlıyorum Bana Sormadan Alnıma Nedensiz Yazanı Da Hala İçimden Geçen Eskimiş Köhne Trenleri De Ruhumu Çiğneyen Taşıyamadığım Ağır Yükleri De Suskun Dilimi Kirli Ellerimi Günahkâr Bedenimi Gerçekleri Görmeye
Tükendi
“Aşkın Yüreğimin içinde En yaramaz çocuk gibi Oradan oraya koşturmasını Seviyorum Aslında özgürlüğümü Daha çok seviyorum Ama O en yaramaz çocuğa Kıyamıyorum Ve Başıma ve yüreğime Ne geliyorsa O en yaramaz çocuk Yüzünden geliyor En yaramaz çocuk benim Gerisi hayat… Artık uslandım.” Koto Serdar Bulgu
Tükendi
Şiirde anlamı birebir aktarmak mümkün değil! Sadece anlamı değil, sesi aynen duyurmak da imkânsız âdeta! Şiir, başka bir dile aktarıldığında bunlar nispeten kaybolur. Robert Frost’un “Şiir, çevrildiğinde kaybolandır.” ya da Jean Cocteau’nun “Şiir öyle ayrı bir dildir ki başka hiçbir dile tercüme edilemez. Hattâ yazılmış göründüğü dile bile.” dediği gibi. Şüphesiz şiir çevirisi için sadece yabancı dili iyi bilmek yetmez ayrıca şiirsel bir hisse, sezgiye ve en önemlisi ana dile, onun sesine, nüanslarına vâkı
Tükendi
Heyhat nasıl da diz çökmekteyiz önündeKuşatmaları yararak kuşatıldığımız dünyanınMahrumiyet içinde verdiğimiz kavgalarGöğsümüze saplanan bir hançer şimdiYenile yenile yazdığımız tarihin hükmüBöler bir ömrü en bölünmez yerindenHiçbir hayat uğrunda ölmeye değmezYaşamaya değer belki aşklarınUğrunda ölmek
Tükendi
Seni yalnız bıraktım diye Mezarından bile koşarak geliyorum eve. Islık çalan odalarda Konuşuyorum konuşuyorum konuşuyorum. Uzaktan gelmişim, ağzımda sabahın çiy taneleri Çocuklaşma diyerek çekiyorsun ağzını. Sonra kaldırıyorum başımı, pencere değil Sıralı kirpikler gibi çocuk ölüleri. İnsan acısından utanır mı Döktüğüm yaşlarla zehirleniyorum. Bizden geçti de, demiştin, hepsi ölümün rahminde Bu çocuklar nasıl yaşayacaklar bu ülkede. Antakya'dayız, Vakıflı Köyü'nde kalbimizi seviyoruz Bu iyilik içinde kimin
Sözcüklerle doldurmaya Çalışırken bilincimi Methiyeler düzebileyim diye sana Katettiğim mesafelere mesela Unut hepsini Sen beni yok varsay hatırlama
Tükendi
Ve nedensiz yıl dönümleri De tayinleyebilmek için Yaptım bu kâğıttan evi Karanlık odalarda Tab edilen fotoğraflar gibi Gerçek bir esrimenin Fitilini tutuşturan Rüya kuşları Gezinsin diye içinde Ki yaşamı bir parça Ölümle yenilemektir bu Ruhumu iliştirip Bir bulutun kancasına Hiç görmediğim Yerler gezdirecek
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 380-400 / Aktif Sayfa : 20