Balıklar da öpüşmüyor artık
Belgeseller de değişmiş
Eski çekimler dışında
İzlenecek pek bir şey yok.
Kızıla bürünmüş düşünceler...
İçimden bir iklimi daha kopardı bu serinlik
Diz çöktü yeni yarın
Belli eşleşmeler içinde koca bir yanılsama
Pütürlü yazılar ve melodiler...
Hangi birimiz yakalayabiliriz şu semayı,
Şematik bir bağışıklığın ötesinde olan şeyleri?
İçimde bir iklim daha sürüklendi şimdi...
Kim bilir ya da bilebilir
Fark edilmeden yaşamayı?
Kalabalık değilken daha tazeydi gün
Bir resme bakar gibi ba
İçinden geçirip de söyleyemediğin ağaçlar var utancın bu
İçinden geçirip de sevemediğin insanlar: şehirler: otobüs biletleri
Ben şarap dediysem sen onu ağustos anla
Hani doğum günü hani gündoğumu eli kolu bağlı bir ada
İnsanın yalan söyleyen birileri olmalı hayatında
Bu kitapta, Aşık Edebiyatımızın son halkalarında Erzurum Narmanlı Sümmani Baba'nın torunu Aşık Hüseyin Sümmanioğlu'nun hayatı, aşıklık serüveni ve şiirlerini bulacaksınız. Hem köy köy Anadolu'da, hem de kentlerimizde varlığını sürdüren halk şiirimizin en güzel örnekleriyle kah aşılması zor dağları aşıp saz elinizde gurbet ellere düşecek, kah Kerem'le Aslı'yı görecek, kah Karacaoğlan'ı soracaksınız bilenlerden. Sonra günümüze gelip ''Uluçınar''la söyleşeceksiniz. Ve şiirler arasından hayata, ahlaka ve erdeml
Savaşamadık en iyi diye bildiklerinle.
Bizi, kalbimizi, bir hiçle yürüten yeminlerinle.
Şimdi üstünü örttüğün bilmediklerimle.
Kucak açtın bizi itenlere.
Kitap gibi okuduğum yüzün,
Ateşi kalmadı bana benden daha yakın o bir çift gözün.
Ellerin, sözlerin ölmedi bu iki yüzün.
Şimdi anlıyorum neden bütün bunlar.
Hepsi benim iyiliğim içinmiş, senden nefes nefes uzaklaşsın diye kalbim.
Göreceğim zararların üzerine kafes oldun kendini kötü ederek...
Seni seviyorum, hala...
Ama belli ki sen beni benden
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden.
Ey ahenk sultanı, renk okyanusu
Kokusu mehtabı kucaklayan su
Ben sana bin başlı kamburla geldim
Sen bana yağmurla, gülle yöneldin
Ey vefa arayan rüyanın sesi
Sendendir umudun filizlenmesi
Yüzüm gözlerinle ıslanmasaydı
Işıkla dolmazdı kalp kırıkları
Sarmasaydı beni yankı ve hüzün
Sevebilir miydim hıçkırıkları
Nurullah Genç'in hayata armağan ettiği kelimeler, şiirin en güzel duraklarına götürüyor okuru yeniden.
Hayatı hece hece öğretti bana
Sevginin açtığı kör kapıları
Ne zaman döndüysem hülyalarıma
Damladı kalbime sevda suları
Kalsın istiyorum kulaklarımda
Umut saatinin tıkırtıları
Mehtab neden böyle kanlı ve mağrur
Nerede ışıklı çöl atlıları
Uysal zamanlara kanatlanıyor
Rüya denizinin son martıları
Şiirsiz bir yaşam boşa yaşanmıştır der bilge. Yunus Emre'lerin Mevlana'ların ve nice şairlerin yetiştiği bu topraklarda günümüzde şiire olan ilginin bu denli az olması elbette kabul edilebilir değil. Bu nedenle insanlara güzel şiirleri ulaştırmak için oluşturduğumuz Şiir Seti'miz karşınızda!
Limanlar Sizin Olsun/Zeynep Perçi
Yer Gök Mavi/Dilek Yavuz
Sözüm Sensin/Demirçivi
Sensizlik Kokuyorum/Ayşe Altay
Ucunda Ne Vardıysa Aşk'ın Hep Sana Dokundu/Fatoş Yekeler
Ölelim mi Kızım/Ömer Altıntaş
Şairim, göğsümde eğreti bir broş gibi onurla taşırım şair kimliğimi.Büyük iddialarım yok artık Dersimi aldım hayattan Kırıklarımla besliyorum şiirlerimi ve demiri yontarak kazanıyorum ekmeğimi yolcuyum herkes gibi bir gece yolcusu biliyorum her yolcunun varması gereken yeri.Bir yalnız korkuluğum ben korkunun ortasında ne yorulmak, ne acıkmak bilirim işçiyim şu sözler son sözlerimdir, unutmayın isterim kim daha çok korkabilir, yalnız bir korkuluktan kim daha korkuluktur, sevgisiz yaşayandan.Bu kitap, her şe
Tanrı’nın EliTanrı’nın eli dokundu bana,Tanrı’nın eli,Önce ceplerimi yokladı,Ayaklarıma baktı,Kuruş bulamadı,Tanrı’nın eli dokundu bana.Gecenin kör karanlığında,Yorgundu ayaklarım,Gücüm dahi kalmamıştı,Boğazım yanıyor, bu bir felaket,Horhor meydanında yattım,Haşim İşcan’a yakındım,Gündüzüm karanlık, gecem karanlık,Ve Tanrı ekmeği uzattı,Ve Tanrı karpuzu uzattı,Ve Tanrı doyurdu.
Ufuk çizgisi maviydi,Gün batımı hep turuncuVe kırmızıydı tüm karanfiller.Ben seni seviyordum, sen bilmiyordun.Sevinçlerim oluyordun ara sıra, sen hiç bilmiyordun.Sonra herhangi biri oldun.Bütün sevinçlerim bittikten sonra.Yağmurlar yağdı serin haziran akşamlarına...
Hissediyorum Biraz Daha Var Yaşanacak Zamanım Hala Bu Küçük Dünyamın Başına Buyruk Tanrısıyım Yüreğimi Dolduran Sevinçler Kadar Yaşama Sevdalıyım Hala Yaşadığım Bu Sebepsiz Hayatı Affediyorum Acılarımı Ebedi Yalnızlığımı Karanlığımı Hayırsız Gençliğimi Hatalarımı Günahlarımı Alınyazımı Da Sonuna Kadar Bağışlıyorum Bana Sormadan Alnıma Nedensiz Yazanı Da Hala İçimden Geçen Eskimiş Köhne Trenleri De Ruhumu Çiğneyen Taşıyamadığım Ağır Yükleri De Suskun Dilimi Kirli Ellerimi Günahkâr Bedenimi Gerçekleri Görmeye
“Aşkın
Yüreğimin içinde
En yaramaz çocuk gibi
Oradan oraya koşturmasını
Seviyorum
Aslında özgürlüğümü
Daha çok seviyorum
Ama
O en yaramaz çocuğa
Kıyamıyorum
Ve
Başıma ve yüreğime
Ne geliyorsa
O en yaramaz çocuk
Yüzünden geliyor
En yaramaz çocuk benim
Gerisi hayat…
Artık uslandım.”
Koto Serdar Bulgu
Şiirde anlamı birebir aktarmak mümkün değil! Sadece anlamı değil, sesi aynen duyurmak da imkânsız âdeta! Şiir, başka bir dile aktarıldığında bunlar nispeten kaybolur. Robert Frost’un “Şiir, çevrildiğinde kaybolandır.” ya da Jean Cocteau’nun “Şiir öyle ayrı bir dildir ki başka hiçbir dile tercüme edilemez. Hattâ yazılmış göründüğü dile bile.” dediği gibi. Şüphesiz şiir çevirisi için sadece yabancı dili iyi bilmek yetmez ayrıca şiirsel bir hisse, sezgiye ve en önemlisi ana dile, onun sesine, nüanslarına vâkı
Heyhat nasıl da diz çökmekteyiz önündeKuşatmaları yararak kuşatıldığımız dünyanınMahrumiyet içinde verdiğimiz kavgalarGöğsümüze saplanan bir hançer şimdiYenile yenile yazdığımız tarihin hükmüBöler bir ömrü en bölünmez yerindenHiçbir hayat uğrunda ölmeye değmezYaşamaya değer belki aşklarınUğrunda ölmek
Seni yalnız bıraktım diye
Mezarından bile koşarak geliyorum eve.
Islık çalan odalarda
Konuşuyorum konuşuyorum konuşuyorum.
Uzaktan gelmişim, ağzımda sabahın çiy taneleri
Çocuklaşma diyerek çekiyorsun ağzını.
Sonra kaldırıyorum başımı, pencere değil
Sıralı kirpikler gibi çocuk ölüleri.
İnsan acısından utanır mı
Döktüğüm yaşlarla zehirleniyorum.
Bizden geçti de, demiştin, hepsi ölümün rahminde
Bu çocuklar nasıl yaşayacaklar bu ülkede.
Antakya'dayız, Vakıflı Köyü'nde kalbimizi seviyoruz
Bu iyilik içinde kimin
Ve nedensiz yıl dönümleri
De tayinleyebilmek için
Yaptım bu kâğıttan evi
Karanlık odalarda
Tab edilen fotoğraflar gibi
Gerçek bir esrimenin
Fitilini tutuşturan
Rüya kuşları
Gezinsin diye içinde
Ki yaşamı bir parça
Ölümle yenilemektir bu
Ruhumu iliştirip
Bir bulutun kancasına
Hiç görmediğim
Yerler gezdirecek
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 380-400 /
Aktif Sayfa : 20
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.