Bugün gelişmiş ülkelerde iki tür politikacı vardır.
Birincisi, ülkesini dış sömürüden kurtarmak için çaba sarf eden politikacı.
Diğeri ise ülkesini dış sömürüye alabildiğine açık tutan, bundan çıkar sağlayan politikacı."
Süleyman Arif Emre
"Bugün gelişmiş ülkelerde iki tür politikacı vardır.
Birincisi, ülkesini dış sömürüden kurtarmak için çaba sarf eden politikacı.
Diğeri ise ülkesini dış sömürüye alabildiğine açık tutan, bundan çıkar sağlayan politikacı."
Süleyman Arif Emre
"Ekmeğin Fethi" ve "Çağdaş Bilim ve Anarşi" kitaplarını yayınladığımız, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl sonunun anarşist kuramcılarından Kropotkin'in kendi kalemiyle anılarını anlatan bu kitap, aynı zamanda 'anarşizm' bayrağı altında insanlığın nasıl bir ütopya peşine düştüğünü ortaya koyuyor...
12 Eylül Askeri Mahkemesi'nde Sıra Dışı Bir Hakim: Arif Hikmet Korkmaz
Dik Dur Devrimci Ol
Yeniçeltek halkı, Yeraltı Maden İş örgütlülüğüyle ilk sınıfsal bilgilerle tanışıp işyerindeki hakları için girdikleri mücadelenin boyutları geliştiğinde tüm çevre halkı ile de bütünleşmişti. Öyle ki; mahalle komiteleri kurmaya kadar başarılı adımlar atmışlardır. Buna bağlı olarak da 12 Eylül'de en büyük işkenceyi Yeniçeltek işçileri gördü. Et Balık Kurumu'nda etlerin asıldığı yere işçiler asılarak işkence gördü.
Bu
Bu kitapta anlattığım şey yaşadığımız acılarla sınırlı değil. Zaten her gün birçok acıya şahit oluyoruz. İstemeden anlattıklarımız korkunun iktidarına su taşıyabiliyor. İşte bundan dolayı bu kitap "acılara tiryaki" olmayı değil, onu yaşatanlarla hesaplaşmayı anlatıyor.
Toplamında hukuken kaybedilmiş davaları, vicdanlarda nasıl kazandığımızı anlatıyor. Zalimin yakasından tutup bırakmamayı anlatıyor. Zalimin hukuksuzluğu ile birlikte akılsızlığını, sıradan insanların destansı direncini anlatıyor.
MGK, B. Ecev
Bu kitapta 68 gençlik hareketi içinde yolları kesişen, aynı yolda yürüyen üç yoldaşın öyküsünü bulacaksınız.
Ayrıca bu üç yoldaşla zaman zaman yolları kesişen Çoban Murat ve sevdiğinin aşkını ve Akçataş'ta Rasih Ulaş Bardakçı'nın amcasıyla, Beyceli'de Ertan Sarıhan'ın akrabalarıyla, Yeldeğen de Hüseyin Cevahir'in beş kız kardeşiyle yapılan hasbihali de bulacaksınız.
Devrimci mücadelenin en fırtınalı dönemine damga vuran bu üç ismin izsürümünü yapan Musa Kaplan, sürecin en yakın tanıklarıyla konuştu ve yazdı
"Yapamazsın!" dediler, "Yasak!" Kimse nedenini ve niçinini söylemiyor, sadece yasak olduğunu dillendiriyorlardı o kadar. "Ya bizim koyduğumuz kurallara uyarsın ya da çeker gidersin." mealinde açıklamalar yapılmaya başlanmıştı durup dururken. Müfettişlerden biri bana öyle demişti "sorgu" ya da "ikna" odasında:
-Hoca hanım, ya bu deveyi güdersiniz, ya da bu diyardan gidersiniz, başka seçim şansınız yok!
"Bu diyardan gitmek için" mi çabalamıştım ben şimdiye değin, o kadar?
Sadece bana çektirilen eziyetleri,
Sivil Yaşam
Askeriye ( TSK)
Balyoz
Olmak üzere kitap üç bölümden oluşmaktadır.
Kitap sadece Balyoz'u değil, Milli Görüşçü ve köyde ikamet eden bir ailenin Türkiye'nin gündeminden nasıl etkilendiğini, olaylar, anekdotlar ve yorumlar yolu ile ortaya koymaktadır.
Kemalizm ve Laiklik ve Askeriye konularında bilinen görüşlere haiz bir aileden, bu hassasiyetlerin en yüksek olduğu kuruma giriş, oryantasyon sorunları, saklanmalarla birlikte Anayasal Devlet yapısını özümsemeler dahil, çok çarpıcı olaylar,
12 Eylül Askeri Darbesi´ni önceden Özal´a duyuran MHP´li kimdi?.. 12 Eylül gecesi Özalların evinde neler oldu?..
Parti kurma fikri Özal´ın kafasında ne zaman oluştu?.. ANAP´ın ilk amblemi neydi?..
Özal ANAP´ı kurarken Süleyman Demirel´den kimleri ödünç istedi?.. Demirel ne yanıt verdi?..
Özal, şahsını hedef alan suikast girişiminin arkasındakileri ortaya çıkarmak için İsviçre´ye kimi gönderdi?.. Kimler, hangi tutuklunun serbest bırakılması karşılığında, nasıl bir kaset vereceklerdi?..
Özal´a karşı bir d
12 Eylül 1980
Geceyi çeyrek geçe, yolların tutulup, barikatlar kurularak, Amerikan Jiplerinden inen Sten tabancalı adamların, insanları derin uykularından uyandırarak, Amerikan arabalarına doldurup, meçhul yerlere götürüldüğü o meş´um Eylül gecesi.
Türkiye´nin geleceği üzerine anlaşmaya varılmakla son bulan 80 darbesiyle, cuntacılar görevlerini tastamam bitirip, geleceği İMF ve uluslararası emperyalizmin işbirlikçilerine teslim ettiklerinde, on yıldan beri devam eden örtülü iç savaş da son bulmuştu.
Bunu
Bir kızgınlığım şudur aslında: Türkiye'de geldiğimiz boyuta o kuşağın hem yaptıklarının hem de yapamadıklarının çok büyük etkisi var. Eğer söylediklerini yapabilmiş olsalardı bugün bambaşka bir Türkiye olacaktı ortada. Ona çok içim yanar mesela.
Öte yandan ben de babamla normal bir baba oğul ilişkisi yaşamış olmayı isterdim. Muhakkak daha iyi olurdu.
ÖZGÜR DELİKANLI
Her büyük eser gibi devrim de büyük dozlarda tutku ve cesaret ister
Che´nin 1953-1956 yılları arasında, 25 yaşındayken çıktığı ikinci Latin Amerika gezisinde tuttuğu bu günlüklerde, bir devrimcinin doğusunu haber veren işaret fişekleriyle karşılacaksınız:
Guatemala´da doktorlukta uzmanlık yapmayı kendi içindeki iki Ben´e, Sosyalist Ben ile Gezgin Ben´e ihanet olarak görmesi; Mexico City´de kendisine tıpatıp benzediğini düşündüğü Kübalı devrimci Fıdel Castro´yla tanışması, Carletto [Karl Marx] ile Federicu
Bu kitabı gördüklerinde, birilerinin "yine mi DENİZ GEZMİŞ" dediğini duyar gibiyim. Evet, Deniz Gezmiş. 6 Mayıs 1972 yılında, henüz 25 yaşında iki dava arkadaşı, YUSUF ASLAN ve HÜSEYİN İNAN ile birlikte idam edilen Türkiyenin en önemli Sosyalist devrimcilerinden Deniz Gezmiş,Ataları Rize'nin İkizdere ilçesinin Cimil köyünden Erzurum'a göç eden, öğretmenlik yapan babasının görev yaptığı Ayaş'ta 28 Şubat 1947'de doğan Deniz Gezmiş,1965 sonrası Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden, kı
CKMP MHP olduğu zaman ben 18 yaşındaydım: O zamandan beri ülkücüyüm, aradan geçen 45 yılın tamamını yaşadım ve pek çok şeye de şahit oldum. Hafızam da güçlüdür. İşte bunun için yaşadıklarımı yazmaya karar verdim. Bu konuları yazmak için yeterli bilgi birikimine sahip olduğuma inanıyorum. Kitabımda bir ülkücünün hafızasını bulacaksınız.
Bu kitapta yazdıklarım tamamen yaşadıklarımdır ve kendi hafızamdan yazılmıştır. Aradan geçen kırk küsur yıldan sonra ufak tefek zaman ve mekân hataları olabilir,
Dışişleri Bakanlığı'nda 41 yılı aşkın süre hizmet verdikten sonra Nisan 2012'de emekli olan Büyükelçi Ömer Altuğ, Hatırımda Kalanlar'da İzmir'de başlayıp ve Baltık Denizi kıyılarındaki Estonya ve Litvanya'da Büyükelçilik görevi üstlenmesine kadar uzanan yaşamının renkli anlarını akıcı bir dille anlatıyor.
Kitabı okurken bir yandan Dışişleri Bakanlığı'nın koridorlarında dolaşacak, diğer yandan uluslararası ilişkilerimiz bağlamında ilginç gözlem ve olaylar hakkında bilgi sahibi olacaksınız: 1979 İran İslam De
Birinci Dünya Savaşı başlar başlamaz askere alınan ve tam sekiz yıl sekiz ay askerlik ve esaret hayatı yaşayan bir erin kaleminden tanıklıklar
Hüseyin Fehmi, Telgraf bölüğünde er olarak Çanakkale'den Irak'a kadar, Dünya Savaşı'nın yaşandığı farklı cephelerde bulunur.
1918'de Bağdat'ta İngilizlere esir düşer ve iki buçuk yılı Hindistan'daki Bellary ve Bilbeis esir kamplarında geçer.
Özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz Kurtuluş Savaşı'na katılır. Lozan görüşmelerinin başlamasıyla da cephedeki herkes gibi o da gele
"Hava soğuk. Saçım kirden bir top yumağı. Gece karanlık. Havlum yok. Duşlar boş. Su muhtemelen soğuk, çok soğuk olmalı. Isıtma da yoktur şimdi. Sıra da yok. Bu saatte duş alsam, kesin hasta olurum. Kesin. Biliyorum canım... Hem eşyalarımı nereye koyacağım ki ' Sabun mabun da yoktur şimdi. Taa çadırların orada var. Çantamda... Kim gidecek ki şimdi oraya' Boş ver, şimdi burada başıma gelebilecek en son şey hastalık zaten. Kirli kalalım canım, ne olacak ki ' Kaşınmıyorum da. Kaşınmıyorum'. Kaşınmamalıyım."
A
Bu kitap; işine tutkuyla bağlı, "an"ı yakalama peşinde koşarak beni gölgem gibi takip eden Mehmet Demirci'nin gözünden Cumhurbaşkanlığı dönemimin üç yılının ilginç ve özel anlarını sergilemesi açısından da önemli bir çalışmadır.
Makam
Memleket
Ziyaret
Özel zamanlar
Görev başında
Son gün
Ziya Yılmaz'ın öyküsü, aslında birazda Türkiye'nin yakın dönem siyasal hayatının öyküsüdür. Memleketi Fatsa'dan başladığı yolculukla pek çok tarihsel olaya şahitlik etmiş, pek çoğuna da birincil dereceden müdahil olmuş bir devrimcinin öyküsüdür.
Ziya Yılmaz, hayata gözlerini yumduğu 2011 yılına kadar, bir dönem Türkiye'yi kasıp kavuran olay ve olgulara ilişkin konuşmamayı tercih etti. Saklayacakları olduğu için değil, henüz zamanının gelmediğini düşündüğü ve geçmişin mirasını konuşarak tüketmek istemeyen bi
"Dünyada 'savaş suçluları' görülmüştür ama 'barış suçluları' görülmemiştir!"
"Suçumuz barış istemek! 'İnsanlar savaşlarda ölmesinler' demek! Dünyanın her yerinden yükselen, insanca 'barış' seslerine yurdumuzdan 'biz de varız' diye katılmak!'
"Artık bilinmektedir ki bu davada, işlenmiş/somut suçlar değil, dünyanın büyük çoğunluğunun paylaştığı ve birleştiği barışçı bir düşünce yargılanmaktadır!"
"Barış bir zorunluluktur; varlık-yokluk sorunudur Barışı kurmak, sürekliliğini sağlamak da emek ister, çaba ister"
Toplam 326 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 80-100 /
Aktif Sayfa : 5
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.