Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 165 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4
Ziya Gökalp'ın fikirleri ve ortaya koyduğu eserler, sa­dece yaşadığı devirde değil, ölümünden sonra da Türk kültür ve medeniyetinden beslenen milliyetçi mefkûreye sahip bir neslin yetişmesine katkı sağlamıştır. Çınaraltı Yazıları, Ziya Gökalp'ın vefatından önceki son yazılarıdır ve 8 Mayıs 1924 tarihinden itibaren Cumhuri­yet gazetesinde yayınlanmıştır. ?Çınaraltı" başlığı altında yayımlanan bu yazılar o günlerde büyük ilgi ile karşılan­mıştır. Damadı Ali Nüzhet Göksel, Ziya Gökalp'ın Çınaraltı başlığını ço
Howard S. Becker'ın her zamanki rahat ve kıvrak üslubuyla kaleme aldığı eseri şu ezber bozucu iddia ile yola çıkıyor:Toplumu Anlatmak sadece sosyal bilimcilerin tekelinde olan bir uğraş değildir. Romanlar, filmler, fotoğraflar, haritalar ve hatta matematiksel modeller dahi topluma ilişkin bir bilgi üretmenin ve bunu paylaşmanın etkili araçları olabilir. Becker'ın bu noktada verdiği örnekler de en az argümanları kadar ikna edici. Walker Evans'ın fotoğrafları, George Bernard Shaw'un oyunları, Jane Austen'ın v
Tükendi
Ne kadar güçlü olursa olsun, tek başına bir kişinin toplum karşısında hiçbir anlamı yoktur; toplum ona rağmen varlığını sürdürebilir. Dolayısıyla otoritenin gücü, otoriteyi uygulayan kişinin kendisinden değil, toplumun kendi oluşumundan ileri gelir.'' Bugün Emile Durkheim, bilimsel sosyolojinin kurucusu olarak anılmakla birlikte, aynı zamanda Machiavelli, Montesquieu ve Rousseau gibi toplumsal düşüncenin önde gelen isimlerinden biridir. Onun yaratıcı toplum vizyonu, toplumu yalnızca analiz etmekle kalmayıp,
Bir şey oldukça açık: Eğitimdeki mevcut kriz son olmayacak ve eğer geçmiş geleceğin rehberiyse, bir sonraki kriz şimdikinden daha farklı bir şekil alacak. Bu nedenle, eğer günümüzün en popüler eğitim eleştirilerini olduğu gibi kabul edersek, gelecekte fikirlerimizi okuyanlar büyük ihtimalle aslında durumdan memnun olduğumuz sonucunu çıkaracaklar. Bu, eğitimin sorunlarını bugün tanımlanan haliyle göz ardı etmeliyiz, ya da bu problemler önemsizdir veya sadece geçici bir modadır demek değildir. Bu ifade, eğer
Tükendi
"Sosyalbilimsel problemler, uygun bir şekilde formüle edildiklerinde hem kişisel sıkıntılara hem toplumsal sorunlara, hem biyografiye hem tarihe ve bunların karmaşık ilişkilerinin kesişim bölgesine yer vermelidir. Bireyin yaşamı ve toplumların inşası bu kesişim bölgesi dahilinde meydana gelir; ve sosyolojik tahayyül gücü, zamanımızda insan yaşamının niteliğinde bir fark yaratma fırsatını bu kesişim bölgesi dahilinde yakalar."
Tükendi
Kılı kırk yaran titizliği ve iş bilmezler işine karıştığında sergilediği asabiyeti ile Thompson'ın sosyalbilimsel bilgi üretimine dair söyledikleri son derece sarihtir: Teori ile karine arasındaki diyalog kesintisizce sürdürülmelidir. Bu kesintisiz diyalog hayatî önemi haizdir ve fakat bu diyalog esnasında teorinin empirik çalışmayı manipüle etmesine asla izin verilmemelidir. Her ne kadar bilim insanlarının, fiiliyatta, yani bilim felsefelerinin normatif buyruklarına karşıt bir biçimde, teorilerinde ısrar e
Geçmişi modernleşme ve sanayileşme süreçlerinin ortaya çıktığı döneme uzanan olağanüstü değişim ve dönüşümler dizisi, geçmiş benzerlerinden farklı yapı ve işleyişleri olan günümüz toplumunu yapılandırmaktadır. Hızı artan, etki alanı genişleyen ve çok çabuk benimsenir bir hâl alan değişim ve dönüşüm, modern toplumun en temel özelliği olarak belirmektedir. Modern insan, bu değişim ve dönüşümlerin yapılandırdığı toplumun olanaklarını ve sorunlarını senkronize bir şekilde deneyimlemektedir. Teknolojik ilerlemen
Tükendi
Toplumsal/dinsel dünya (dinsel kurumlar, kurallar, davranışlar; ve de akideler...), zamansal ve mekansal açıdan belli bir yerde duran ve oradan hayata bakan yönelimsel zihin edimlerinin dışa vurumu olan insan eylemlerinin ürünüdür. ?İşte-orada-var-olan" hazır bir toplumsal/dinsel dünya yoktur. Aşkın'a atıfla da olsa, insan hayatını açıklama, insanî ve fizikî hadisatı tanımlama ve tüm bunları anlayıp bir düzene sokma faaliyetinde bulunan insanların zihinlerindekini ?dışsallaştırmaları", ?nesnelleştirmeleri"
Eskişehir'de 1942 yılında doğdu. Öğrenimini Sultanahmet ve Eskişehir Ticaret liselerinde yaparken 1960'da gazeteciliğe başladı. Yeni Sabah, Pazar, Yeni İstanbul, Siz, Günaydın, Fotospor, Tercüman, Güneş, Sabah, Takvim gazetelerinde muhabir, istihbarat şefi, araştırmacı yazar olarak çalıştı. Gazetecilik alanında 40'a yakın başarı ödülü kazandı. Çok sayıda yayınlanmış kitabı bulunmaktadır. İnsanların bu alemi nasıl paylaştıkları kadar, neden paylaştıkları da önemli olmalıydı. Paylaşıldığı dönemlerde bir dubl
Tükendi
Başta özellikle Deleuze, Foucault, Derrida olmak üzere modern Fransız düşüncesinin çekiciliği, kesinlik atfedilen hem gerçeklik algısının hem de yüzeysel/gündelik deneyim akışının temelinde mutlak ve belirli bir bilgiyi, bireyi/özneyi, kültürü, doğayı, tarihi, evrenseli açığa çıkarmaya çalışan modern Batı düşüncesine yönelttikleri sıradışı ve zihin açıcı eleştirilerden gelir. Nietzsche ve Frankfurt Okulu'nun etkilerinin açık olduğu bu görüşler, farklı tarzlarda da olsa, insanı, Deleuze'ün ortaya koyduğu şek
Sonu gelmeyen kurallara, düzenlemelere, prosedürlere ve bürokrasiye duyduğumuz arzunun kaynağı nedir? Nasıl oldu da internet çağında bile form doldurmaktan başımızı kaldıramaz hale geldik? Yoksa devlet şiddeti denen olgunun kaynağı burada mı? Antropolog, düşünür ve aktivist David Graeber bu sorulara yanıt ararken günümüz bürokrasisinin güdümlediği tekinsiz ve şaşırtıcı ilişki türlerini inceleyip bunların biz farkına varmadan hayatımızı nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seriyor. Gelgelelim oldukça riskli
"... Benim hikâyem, talihsiz ve bir o kadarda lanetlenmiş bu coğrafyada, duyguları incinmiş, onurları kırılmış ve hayatları tüketilmiş sayısız insanın, binlerce yıldan beri bu topraklara hayat vermiş, kadim bir dile ve kültüre sahip koca bir toplumun trajedisidir. Yaşamış olduğum bu dram, dilleri ve kültürleri yasaklanarak yok sayılmanın sonucu, bir günde ve ansızın dilsiz, kültürsüz ve kimliksiz bırakılmış "makbul etnisite" den farklı milyonlarca çocuğun yaşadıkları trajedilerden sadece bir tanesidir. Acıl
Tükendi
Geçici olmanın yasal sistem koşulu olduğu bir bağlamda mülteci deneyimini bireylerin hukukla ilişkisi üzerinden nasıl tanımlayabiliriz? Hukuk iktidar aracı olarak mültecilerin eylemliliğini yapılandırır, var oluşunu belirlerken, yasayla ilişkilenme hali mültecilere ne tür bir mücadele alanı açar? Zamansal ve mekansal sabitlik mültecilerin hukuk ve yasallıkla ilişkilerini nasıl etkiler? Yerel ve ulus ötesi bağlamda geçicilik ve yasal belirsizlikle baş etme mekanizmalarını nasıl yapılandırır? Türkiye'de mülte
Tükendi
Himani Bannerji, yetmiş yaşlarında, Hintli bir kadın sosyolog. Üçüncü Dünyalı bilge yüzü, bizim için çok tanıdık. Hindistan'da, Bengal'de en iyi sömürge okullarında okuduktan sonra Batı'yla tanışmaya gidince, kendisine belletilen evrensel eşit insanlık inanışının tam bir masal olduğunu, Beyaz ve erkek olmadıkça Batı'da tam insan sayılmadığını acı bir biçimde keşfediyor. Büyüklüğü de işte tam o anda başlıyor. Çünkü boyun eğeceğine, kendisine en uygun yoldan gidip ?acıyı devrimci kuram eyliyor'. Böylece de k
Tükendi
1990´lardan bu yana feminist kuramın önde gelen isimlerinden biri olan Butler, ABD´ye yapılan 11 Eylül saldırısının ardından gelen yas ve şiddetin kamusal alandaki kısıtlayıcı etkilerini değerlendiriyor. ABD hükümetinin hukuk dışı uygulamalarını Michel Foucault ve Giorgio Agamben´in "egemenlik", "iktidar" ve "yönetimsellik" kavramları ışığında tartışan yazar, uluslararası yasaları ve yurttaşlık haklarını çiğneyen bir iktidarın getireceklerine dair uyarılarda bulunuyor. Kimi yaşamların yaşam sayılmadığı, kim
Tükendi
İletişim bilimleri alanına ilişkin düşüncelerimizin genel bir ekolojisini tasarlama iddiasındaki kurucu metinlerin tarihi halen inşa halinde olup, genellikle yirminci yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenir. Her türden kaotik savrulmaya ve rizikoya açık toplumsal ilişkiler mimarisinin "onarıcı" bir pratiği olarak öne sürülen iletişim olgusunun teoride bulduğu karşılık, içinde eylem olanaklarını ve kontrol amacını da barındıran insancıl, etkili ve ikna edici bir etkileşim sürecini yeni yeni filizlenen disiplin açı
Tükendi
Bilim ve teknolojinin günlük hayatı karmaşıklaştıran, tüketimi körükleyen, yaşantıyı makinalara bağımlı hale getiren, çevresel ve ruhsal kirlenmeye yol açan, aileyi parçalayan, zamanla birlikte insanı da tutsak eden yanları Nazif Gürdoğan'ın ağırlıkla üzerinde durduğu konulardır. Bu kitabında yer alan denemelerinde yazar, sanayileşmenin öne çıkarılmasıyla azgınlaşan teknolojik gücün ekonomik ve sosyal hayat üzerindeki etkilerini tartışıyor. Gürdoğan'ın zengin bilgi birikimi ve deneyimlerinden gelen gözlem g
Hayatları dil, din, ulus, hafıza, kimlik gibi kavramlar tarafından işgal edilen ve arada kalan bir depo dolusu insan düşünün. Kitlesel şiddete maruz kalmış, kaybolmaya yüz tutmuş bir kültürü ve dili ayakta tutmak için sürekli çabalayan, memleketim dediği topraklara adım atmamış kocaman bir depo dolusu insan... Arjantinli yazar Ana Arzoumanian 'İnsan Deposu: Kitlesel şiddet halklara ne yapar?' kitabında, kendisinin de bir parçası olduğu bu depoyu çözümlemeye çalışıyor. Bu depoda sadece Ermeniler yok; soykırı
Birol Akgün / Yaklaşan Küresel Anarşi Suheyb Öğüt / Gezi Parkının Asabileri Hakan Arslanbenzer / Meşhurlar Entelijansiyası Kültür Savaşının Neresinde? Yasin Aktay / İslâmcı Siyasetin Yeni Halleri ve Söylemleri Bahattin Cizreli/2002 Sonrası İslâmcılık veya AK Parti ve İslâmcılar Asım Öz / Mehmet Akif'in Düz Yazılarında Çağdaş Dünya Sorunlarının Ele Alınışı Burhan Fındıklı / İsmet Özel'in Cuma Mektupları: Dünya Sistemi ve Türkiye'de İslâmcılığın İmkânı Gülşah Neslihan Akkaya / Suriye'de İslâmî Muhalefetin Yen
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 165 kayıt bulunmuştur Gösterilen 60-80 / Aktif Sayfa : 4