"Deryaları seninle kesiyor yüzüm,
Boğulmuş bir mülteci çocuğunadır harflerim
Aklım hiç aksatmadan dokunuyor yaralarıma
Ateşe dalar gibi
Damar damar keserek,
Silindir gibi üstünden ezip geçerek."
8. yüzyıl Türk edebiyatının zirve isimlerinden olanNedim, gerek şiirlerinin sanat değeri, gerekseDivan
şiirimizde açtığı çığır ile edebiyatımızdaayrı ve önemli bir yere sahiptir. Bundan dolayıDivan şiirimizin bu
büyük şairi üzerinde süreklidurulmuş, hakkında pek çok sözler söylenmişve yazılmıştır. Ne var ki bu
yazılar onunedebiyatımızdaki özgün yerini ve eserlerinin sanatdeğerini gösterecek ölçüde değildir. Bu
yüzdenNedim'in kişiliğini ve şiirlerinin sanat değerinideğişik yönlerden inceleyen bilimsel
çalışm
Altmışlı yılların başından bu yana kırk küsur yıllık şiir yolculuğunda, hemen her yere hemen her insana uğramış, geceyle yorulmuş günle doğrulmuş şiirler... Her mevsimden her coğrafyadan beslenmiş Berfenin şiiri.
Kısaca tarif edersek: Dünyalı, kronik...
şimdiye dek yayımlanan tüm şiirlerini
biraraya getirirken adını Kalfa koydu...
Hep ironik.
Tadımlık
BİR GECE KONUŞMASINDAN
Şiirim hüznümün içinde yaşar
Bilmem sesi tutar mı seni
Çünkü bir gemi bir bilinmeyendir
Direklerini uzatmış göğe
Bulutları toplar
Y
"Kıskançlık duysam Hilmi´ye duyardım... Şiir denilen gizli varlığı bulan, biçimle içeriğin kutsal birleşmesini gerçekleştiren bu büyük şair, artık gençlik yıllarından uzaklaşıyor, ama ölümsüzlüğü de sırtlamış gidiyor."
- Cahit Külebi-
"Dile çok büyük planda hakim olamayan, sözü yazıyı canından sızdırmamış kimseler bu alanda at oynatamaz. Hilmi Yavuz, dil beğenisi en yüksek şairlerimizden biri."
- Cemal Süreya-
"Kendini yineleyen bir şair değildir. Hilmi Yavuz. ´Bedreddin´in ve ´Doğu Şiirleri´nin Hilmi Y
Çalgın nazar kelimesiyle bağlantılı bir kelime. Nazar bilindiği gibi bakış demek. Nazar değmesi ifadesi, ötekinin bakışı altına kalmak anlamına gelir. Öteki öyle bakar ki, bakışıyla sanki ruhumuzdan bir parça alır. Dolayısıyla ´çalgın´, ötekinin bakışıyla ruhundan parça alınan ve ruhundan çalınan parçanın peşinde dolaşıp duran kişi demek. Bir üryan halde olma biçimi. Aşk durumunda olma hali.. Bu hallerin şiirlerinden oluşuyor Çalgın.
Çalgın, Yücel Kayıranın üçüncü kitabı. 1998-2006 yılları arasınd
Bu kitap, dizinin öteki kitapları gibi öncelikle genç okurlar gözetilerek hazırlandı. Metin Eloğlu gibi netameli bir imzadan bu koşullarda yapılacak bir seçme elbette sıkıntılı olacaktı. Elimi rahatlatan, Metin Eloğlunun Vedat Günyolun aynı yazısındaki saptamasıyla şairaneliği ellerinin tersiyle şiirden atıp senli benli günlük konuşma dilini benimseyen Garipçileri de aşarak, ayıp kavramına bir doğallık, bir bağışlanırlık, hatta bir sevimlilik kazandırmış olması oldu. Böylece, şairin ilk kitabı Düdüklü Tence
Ebubekir Eroğlu, yirminci yüzyılın son çeyreğinde çizdiği yörünge pek iyi kavranamayan Türk şiiri üzerine yetkin, yetkili bîr çözüm denemesi getiriyor bu çalışmasıyla. Modern şiirin metafizik kanadında yer alan Eroğlu, bu kitabında kendi şiirinin titiz çizgisini sürdürüyor.
Modern Türk Şiirinin Doğası, özlemi duyulan "kıratta" bir çalışma.
(Arka Kapak)
şiir silinirken yeryüzünden... şiirdeki ısrarımız şundandır... şiir biterse! ‘insan'ın... o ilk yaratılan insanla tüm bağları koparılmış olacaktır... ortak ‘bir' yeryüzü tasavvuru kalmayacaktır... ve ‘birlik' bozulacaktır... kelimeler, harfler... sayıların tahakkümüne verilecektir... ‘anlam' hapsedilecektir... hiç kimse! kıyıları terk edip o sonsuz ummana açılamayacaktır... yerçekiminden kurtulup! göklere uçamayacaktır... ruhunu hissedemeyecektir... Ruhuyla sırlanamayacaktır... Rabbine kavuşamayacaktır... o
Mehmed Akif "Safahat"ında tamamen Osmanlı İmparatorluğunun yüzyıllar boyu sürüp gelen dertlerini,
çöküntülerini, iç buhranları, halkın sosyal ve ekonomik sıkıntılarını dile getirdi. Bu zaman içinde yalnız
ve yalnız Osmanlı kültürü ve edebiyatı içinde bir "Safahat" şairi olarak kaldı. Onun asıl ünü,
İmparatorluğun çöküşü karşısında duyduğu acı kaygıyı dile getirmesiyle başlar. İşte bu andan sonradır
ki, Mehmed Akif, artık yalnız "Safahat" şairi değil, millî bir vatan şairidir. Bundan sonra yazdığı bütün
eser
Kültür ve edebiyat... Birbirini tamamlayan bu iki unsur, bir toplumun var oluşu demektir. Çünkü bir toplumun, geçmişten günümüze dek ürettiği ve gelecek nesillere aktardığı her türlü maddi ve manevi özellikleri bulunan her şey kültürdür. Yani bir toplumun var oluşundan itibaren o toplumun kültürü de başlar ve tarih sahnesinde yoğrula yoğrula, zaman süzgecinden süzüle süzüle, süzüldükçe de hem maddi hem de manevi daha da zenginleşerek, kendine has düşünce ve ifade ediş tarzı ile günümüze kadar ulaşır.
Edebi
"Eskiden" demeli artık: Şairler, eskiden, sadece şiir yazmaz, başta kendi şiirleri olmak üzere Şiir üstüne düşünür, bunun kavgasını da verirlerdi dergilerde; çünkü onların, yaşadıkları topraktan dünyaya, "insanlığa" diyecekleri vardı, ve belki bundan da önemli olarak kendilerine verdikleri bir "söz"leri vardı; bunun peşine düştüler.
Turgut Uyar, "bu söz"ün peşine en sık ve en ısrarlı şekilde düşmüş olmasıyla ayrılıyor kuşağının şairlerinden. Dünyanın En Güzel Arabistanı adıyla, dünya durdukça duracak bir Ş
"Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir" kapak şeridiyle çıkan Garip, şiirimizde bir büyük çığır açmıştı. Garipçiler'i yüzüncü yaşlarında sırayla selamladığımız bugünlerde, Orhan Veli'nin öncülüğünde çıkan Garip, bu özel ve tek baskıda yeniden okuruyla buluşuyor.
Garip, bugün artık hiçbirimize garip gelmiyor.
FOTOĞRAF
Dört kişi parkta çektirmişiz;
Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi.
Anlaşılan sonbahar;
Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli;
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar.
Henüz babası ölmemiş Okt
Ali Deniz Uslu, Mor Sâki'de şiir ile kısa öyküler arasında kurduğu ilişkiyi, bir adım daha ileriye taşıyarak, cüretkâr tavrını koruyarak sürdürüyor. Uzlaşmayan, tehditkâr sözcüklerle dolu yazı ikliminde, kendi fırtınasında korkusuzca kürek çekiyor. Varmak istediği coğrafyaya sanki bir an önce ulaşmak ister gibi.
Algı kırılmaları, anlam bölünmeleriyle zamandan parçalar koparırken geçmiş, şimdi ve gelecek koridorunda hayata dair sorular sormaya, cevaplar bulmaya devam ediyor.
Uslu'nun dizeleri keskin, yüzl
Günlüklerinizi günlük yazamadınız aylıklarınız da kalmadı aylarca cebinizde veya yıllık nişanelerinizi hatırlamakta zorluk çekensiniz hoş geldiniz bu dünyaya boş gitmeyin yazık edersiniz her an dolmaya müsait ve etten kemiktensiniz
Hayatın anlamı yeri gelir acısında yeri gelir tatlısında yer alır ve gelir önünüze bu yüzdendir ki bazı çırpınışlarınızın kendinizi yormaktan başka bir şey olmadığının farkına varırsınız vardıklarınız pişmanlıklar ile dolmuşsa neden hâlen daha orda yer alırsınız
Sessiz sedasız bi
ben; gök maviyi bilirim kırmızının en kadınını kız çocuğunun pembesini karıştırmam renkleri bir öyle bir böyle ya siyahım ya beyaz... *** yağmur ve sarı turuncu yapraklardı ortak yanımız... güz bitti... biz... *** ...bir nefes çek gökyüzünden yüreğini sakla dön sırtını işte hayat işte sen...!
Küçülttün ya dünyayı
Doldu büyüyen deniz
Buydu, şuydu, oydu kıyıda
Kesilmiş odun gibi kaldı/ ama
Dinmedi uğultu, düzelmedi çarşı
Koptu, hiç kopmaz dediğin halat
Git git kimsesiz
Başka türlü birşey benim istediğim, Ne ağaca benzer, ne buluta benzer; Burası gibi değil gideceğim memleket, Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava; Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız, Rengi başka, tadı başka.
Bu şiirlerin hemen tümünde, çırpman, kötülüğün sıkıştırdığı bir ruh hali ile trajik ya da dramatik (hatta bir iki yerde melodramatik) duygu ve yaşantılar, cürete yaklaşan bir cesaretle dile getirilir. Cinsellik dahil. Ancak, sıkışmışlığın darlık yaratmadığına da dikkat etmek gerekiyor: Zamana meydan okunuyor çünkü bu şiirlerde, tıpkı Selim İleri'nin diğer yapıtlarmdaki gibi. Sıkışılan her yerde, uzak ve geniş zamanlı, bazen geleneksel ya da tarihsel varlıklara ve oralara ait bir dile tutunulmaktadır.
Necmi
Ferhat Çiftçi, on iki bölümden oluşan bu uzun soluklu şiirinde, bir Kürt efsanesi olan "PepukKuşu"nu çok katmanlı bir uyarlamayla sunuyor bize.
Anlatı boyunca merkezde olan kardeşlerin başına gelenler, dokunaklı bir şekilde işleniyor. Kur'an kıssalarından kimi kesitlerin anıştırıldığı bu mitolojik malzeme, tevhidi eksende bir bilinç durumuna işaret ediyor.
Güncel politik çıkarımlara kapı aralayan bu anlatı, kördüğüm olmuş ilişkilerde nihai belirleyenin her türlü yaklaşımın üstünde ilahi buyruk olduğunu ha
Onat Kutların iki şiir kitabı bir arada: Peralı Bir Aşk İçin Divan (1981), Unutulmuş Kent (1986).
Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur
Gösterilen 80-100 /
Aktif Sayfa : 5
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için, amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.