Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
"Deryaları seninle kesiyor yüzüm, Boğulmuş bir mülteci çocuğunadır harflerim Aklım hiç aksatmadan dokunuyor yaralarıma Ateşe dalar gibi Damar damar keserek, Silindir gibi üstünden ezip geçerek."
8. yüzyıl Türk edebiyatının zirve isimlerinden olanNedim, gerek şiirlerinin sanat değeri, gerekseDivan şiirimizde açtığı çığır ile edebiyatımızdaayrı ve önemli bir yere sahiptir. Bundan dolayıDivan şiirimizin bu büyük şairi üzerinde süreklidurulmuş, hakkında pek çok sözler söylenmişve yazılmıştır. Ne var ki bu yazılar onunedebiyatımızdaki özgün yerini ve eserlerinin sanatdeğerini gösterecek ölçüde değildir. Bu yüzdenNedim'in kişiliğini ve şiirlerinin sanat değerinideğişik yönlerden inceleyen bilimsel çalışm
Altmışlı yılların başından bu yana kırk küsur yıllık şiir yolculuğunda, hemen her yere hemen her insana uğramış, geceyle yorulmuş günle doğrulmuş şiirler... Her mevsimden her coğrafyadan beslenmiş Berfenin şiiri. Kısaca tarif edersek: Dünyalı, kronik... şimdiye dek yayımlanan tüm şiirlerini biraraya getirirken adını Kalfa koydu... Hep ironik. Tadımlık BİR GECE KONUŞMASINDAN Şiirim hüznümün içinde yaşar Bilmem sesi tutar mı seni Çünkü bir gemi bir bilinmeyendir Direklerini uzatmış göğe Bulutları toplar Y
Tükendi
"Kıskançlık duysam Hilmi´ye duyardım... Şiir denilen gizli varlığı bulan, biçimle içeriğin kutsal birleşmesini gerçekleştiren bu büyük şair, artık gençlik yıllarından uzaklaşıyor, ama ölümsüzlüğü de sırtlamış gidiyor." - Cahit Külebi- "Dile çok büyük planda hakim olamayan, sözü yazıyı canından sızdırmamış kimseler bu alanda at oynatamaz. Hilmi Yavuz, dil beğenisi en yüksek şairlerimizden biri." - Cemal Süreya- "Kendini yineleyen bir şair değildir. Hilmi Yavuz. ´Bedreddin´in ve ´Doğu Şiirleri´nin Hilmi Y
Tükendi
“Çalgın nazar kelimesiyle bağlantılı bir kelime. Nazar bilindiği gibi bakış demek. Nazar değmesi ifadesi, ötekinin bakışı altına kalmak anlamına gelir. Öteki öyle bakar ki, bakışıyla sanki ruhumuzdan bir parça alır. Dolayısıyla ´çalgın´, ötekinin bakışıyla ruhundan parça alınan ve ruhundan çalınan parçanın peşinde dolaşıp duran kişi demek. Bir üryan halde olma biçimi. Aşk durumunda olma hali.. Bu hallerin şiirlerinden oluşuyor Çalgın.” Çalgın, Yücel Kayıran’ın üçüncü kitabı. 1998-2006 yılları arasınd
Tükendi
Bu kitap, dizinin öteki kitapları gibi öncelikle genç okurlar gözetilerek hazırlandı. Metin Eloğlu gibi netameli bir imzadan bu koşullarda yapılacak bir seçme elbette sıkıntılı olacaktı. Elimi rahatlatan, Metin Eloğlunun Vedat Günyolun aynı yazısındaki saptamasıyla şairaneliği ellerinin tersiyle şiirden atıp senli benli günlük konuşma dilini benimseyen Garipçileri de aşarak, ayıp kavramına bir doğallık, bir bağışlanırlık, hatta bir sevimlilik kazandırmış olması oldu. Böylece, şairin ilk kitabı Düdüklü Tence
Ebubekir Eroğlu, yirminci yüzyılın son çeyreğinde çizdiği yörünge pek iyi kavranamayan Türk şiiri üzerine yetkin, yetkili bîr çözüm denemesi getiriyor bu çalışmasıyla. Modern şiirin metafizik kanadında yer alan Eroğlu, bu kitabında kendi şiirinin titiz çizgisini sürdürüyor. Modern Türk Şiirinin Doğası, özlemi duyulan "kıratta" bir çalışma. (Arka Kapak)
Tükendi
şiir silinirken yeryüzünden... şiirdeki ısrarımız şundandır... şiir biterse! ‘insan'ın... o ilk yaratılan insanla tüm bağları koparılmış olacaktır... ortak ‘bir' yeryüzü tasavvuru kalmayacaktır... ve ‘birlik' bozulacaktır... kelimeler, harfler... sayıların tahakkümüne verilecektir... ‘anlam' hapsedilecektir... hiç kimse! kıyıları terk edip o sonsuz ummana açılamayacaktır... yerçekiminden kurtulup! göklere uçamayacaktır... ruhunu hissedemeyecektir... Ruhuyla sırlanamayacaktır... Rabbine kavuşamayacaktır... o
Mehmed Akif "Safahat"ında tamamen Osmanlı İmparatorluğunun yüzyıllar boyu sürüp gelen dertlerini, çöküntülerini, iç buhranları, halkın sosyal ve ekonomik sıkıntılarını dile getirdi. Bu zaman içinde yalnız ve yalnız Osmanlı kültürü ve edebiyatı içinde bir "Safahat" şairi olarak kaldı. Onun asıl ünü, İmparatorluğun çöküşü karşısında duyduğu acı kaygıyı dile getirmesiyle başlar. İşte bu andan sonradır ki, Mehmed Akif, artık yalnız "Safahat" şairi değil, millî bir vatan şairidir. Bundan sonra yazdığı bütün eser
Tükendi
Kültür ve edebiyat... Birbirini tamamlayan bu iki unsur, bir toplumun var oluşu demektir. Çünkü bir toplumun, geçmişten günümüze dek ürettiği ve gelecek nesillere aktardığı her türlü maddi ve manevi özellikleri bulunan her şey kültürdür. Yani bir toplumun var oluşundan itibaren o toplumun kültürü de başlar ve tarih sahnesinde yoğrula yoğrula, zaman süzgecinden süzüle süzüle, süzüldükçe de hem maddi hem de manevi daha da zenginleşerek, kendine has düşünce ve ifade ediş tarzı ile günümüze kadar ulaşır. Edebi
"Eskiden" demeli artık: Şairler, eskiden, sadece şiir yazmaz, başta kendi şiirleri olmak üzere Şiir üstüne düşünür, bunun kavgasını da verirlerdi dergilerde; çünkü onların, yaşadıkları topraktan dünyaya, "insanlığa" diyecekleri vardı, ve belki bundan da önemli olarak kendilerine verdikleri bir "söz"leri vardı; bunun peşine düştüler. Turgut Uyar, "bu söz"ün peşine en sık ve en ısrarlı şekilde düşmüş olmasıyla ayrılıyor kuşağının şairlerinden. Dünyanın En Güzel Arabistanı adıyla, dünya durdukça duracak bir Ş
"Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir" kapak şeridiyle çıkan Garip, şiirimizde bir büyük çığır açmıştı. Garipçiler'i yüzüncü yaşlarında sırayla selamladığımız bugünlerde, Orhan Veli'nin öncülüğünde çıkan Garip, bu özel ve tek baskıda yeniden okuruyla buluşuyor. Garip, bugün artık hiçbirimize garip gelmiyor. FOTOĞRAF Dört kişi parkta çektirmişiz; Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi. Anlaşılan sonbahar; Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli; Yapraksız arkamızdaki ağaçlar. Henüz babası ölmemiş Okt
Ali Deniz Uslu, Mor Sâki'de şiir ile kısa öyküler arasında kurduğu ilişkiyi, bir adım daha ileriye taşıyarak, cüretkâr tavrını koruyarak sürdürüyor. Uzlaşmayan, tehditkâr sözcüklerle dolu yazı ikliminde, kendi fırtınasında korkusuzca kürek çekiyor. Varmak istediği coğrafyaya sanki bir an önce ulaşmak ister gibi. Algı kırılmaları, anlam bölünmeleriyle zamandan parçalar koparırken geçmiş, şimdi ve gelecek koridorunda hayata dair sorular sormaya, cevaplar bulmaya devam ediyor. Uslu'nun dizeleri keskin, yüzl
Günlüklerinizi günlük yazamadınız aylıklarınız da kalmadı aylarca cebinizde veya yıllık nişanelerinizi hatırlamakta zorluk çekensiniz hoş geldiniz bu dünyaya boş gitmeyin yazık edersiniz her an dolmaya müsait ve etten kemiktensiniz Hayatın anlamı yeri gelir acısında yeri gelir tatlısında yer alır ve gelir önünüze bu yüzdendir ki bazı çırpınışlarınızın kendinizi yormaktan başka bir şey olmadığının farkına varırsınız vardıklarınız pişmanlıklar ile dolmuşsa neden hâlen daha orda yer alırsınız Sessiz sedasız bi
Tükendi
ben; gök maviyi bilirim kırmızının en kadınını kız çocuğunun pembesini karıştırmam renkleri bir öyle bir böyle ya siyahım ya beyaz... *** yağmur ve sarı turuncu yapraklardı ortak yanımız... güz bitti... biz... *** ...bir nefes çek gökyüzünden yüreğini sakla dön sırtını işte hayat işte sen...!
Küçülttün ya dünyayı Doldu büyüyen deniz Buydu, şuydu, oydu kıyıda Kesilmiş odun gibi kaldı/ ama Dinmedi uğultu, düzelmedi çarşı Koptu, hiç kopmaz dediğin halat Git git kimsesiz
Başka türlü birşey benim istediğim, Ne ağaca benzer, ne buluta benzer; Burası gibi değil gideceğim memleket, Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava; Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız, Rengi başka, tadı başka.
Tükendi
Bu şiirlerin hemen tümünde, çırpman, kötülüğün sıkıştırdığı bir ruh hali ile trajik ya da dramatik (hatta bir iki yerde melodramatik) duygu ve yaşantılar, cürete yaklaşan bir cesaretle dile getirilir. Cinsellik dahil. Ancak, sıkışmışlığın darlık yaratmadığına da dikkat etmek gerekiyor: Zamana meydan okunuyor çünkü bu şiirlerde, tıpkı Selim İleri'nin diğer yapıtlarmdaki gibi. Sıkışılan her yerde, uzak ve geniş zamanlı, bazen geleneksel ya da tarihsel varlıklara ve oralara ait bir dile tutunulmaktadır. Necmi
Ferhat Çiftçi, on iki bölümden oluşan bu uzun soluklu şiirinde, bir Kürt efsanesi olan "PepukKuşu"nu çok katmanlı bir uyarlamayla sunuyor bize. Anlatı boyunca merkezde olan kardeşlerin başına gelenler, dokunaklı bir şekilde işleniyor. Kur'an kıssalarından kimi kesitlerin anıştırıldığı bu mitolojik malzeme, tevhidi eksende bir bilinç durumuna işaret ediyor. Güncel politik çıkarımlara kapı aralayan bu anlatı, kördüğüm olmuş ilişkilerde nihai belirleyenin her türlü yaklaşımın üstünde ilahi buyruk olduğunu ha
Onat Kutların iki şiir kitabı bir arada: Peralı Bir Aşk İçin Divan (1981), Unutulmuş Kent (1986). Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5