Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 710 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10
Avrupa merkezciliğinin ortaya çıkardığı ve bizi ilgilendiren en önemli netice, Müslümanları ve islam medeniyetini tarih yazarlığı marifetiyle yok etmek olmuştur. Medeniyet hem her yönüyle hayat, hem de bu hayatı kendisine konu edinen düşünce olduğundan dolayı, İslam medeniyetinin tarih yazarlığı marifetiyle ihmali ve inkarı, İslam Düşüncesinin de ihmal ve inkarını intaç etmiştir. Bulunduğumuz noktada bir taraftan İslam düşüncesi tarihi , medeniyet tarihinin mütemmim cüzü olarak, eksiksiz bir şekilde yazılı
Aliya İzetbegoviç'in fikir dünyasının temel taşı, 1969 yılında kaleme aldığı ve ertesi yıl kendi imkânlarıyla, zorlu şartlar altında Belgrat'ta yayınlattığı, İslam Deklarasyonu'dur. Bu eser, hacim itibariyle küçük olsa da, hem yerel ölçekte, hem de dünya çapında etkili olmuş, büyük yankı bulmuştur. Öyle ki, eski Yugoslavya'nın Tito rejimi tarafından açık bir tehdit olarak algılanmıştır. 1983 yılında Saraybosna'da görülen Genç Müslümanlar (Mladi Muslimani) davasının en önemli delili olarak sunulmuştur. İs
Asrı Saadetten günümüze uzanan çizgi... Kendini Allah'a adayan öncü erler. İslam Mücahitleri; Muaz b. Cebel, Hubeyb b. Ali Utbe b. Nafi, Said b. Cübeyr ve Haris b. Umeyr.... "Ey Müslümanlar! Bu andan sonraki hezimet savaştan kaçanlar içindir. Sabredin, saldırın. Şunu iyi bilin ki zafer sabredenlerindir." Ka'kaa b. Amr
Bu kitap, sık sık tartışmaya açılan bir konuyu mercek altına alıyor: İslam dini tasviri tabu olarak görür mü? İslam dünyasında tasvir olgusunu tarihsel bir perspektife oturtan Silvia Naef, İslam geleneğinin tasviri bütünüyle reddettiği fikrini hem güncel hem de tarihsel verilerden yararlanarak tartışmaya açıyor. İslam'ın farklı dönemlerini ve akımlarını tarihsel ve coğrafi bir panoramada sunan Naef, Müslümanların geçmişten bugüne, özellikle de 19. yüzyıldan itibaren canlı bir imge dünyasına sahip olduğunu
Tükendi
Bu durum İsa'nın (a.s) doğumundan üç yüz on sene sonrasına kadar devam etti. Nihayet Roma imparatoru Konstantin Hıristiyanlılığı serbest bıraktı, İsevîlerin inançlarını rahatça yaşamalarına izin verdi. İmparator Konstantin Roma'yı bırakarak bu gün İstanbul ismiyle anılan Konstantiniyye şehrini geldi, başşehrini buraya taşıdı. Etrafına pek çok Hıristiyan toplandı. Konstantin'in kendisi de Hıristiyan oldu. Hıristiyanlığı imparatorluğunun resmi dini yaptı. İmparator Konstantin'in Hıristiyan olması Hıristiyanla
Tükendi
Bu tür eserlerde okuyucular haklı olarak verilen bilgilerin doğru olmasını arzu ederler. Bunun içinde yazar; kitabında verdiği bilgileri nerelerden, hangi eserlerden, hangi kaynaklardan aldığını dipnotları ile bildirir, kitabının sonunda uzun kaynak listeleri yayınlar. Fakat burada göz ardı edilen, görmezlikten gelinen; kaynak gösterilen eserlerdeki bilgilerin bir başka kaynaktan, kaynaklardan alınmış olduğudur. Burada kaynağın kaynağı sorunu ortaya çıkar. Bilinmesi gereken; bu tür eserlerde eğer kaynak gös
Tükendi
Günümüz İslam coğrafyasında ve Türkiye'sinde, Müslüman kadının İslami bir kimlik oluşturmada yaşadığı pek çok sorunun kökeninin Abbasi döneminden kaynaklandığını biliyor musunuz? Müslüman kadın imajında, Abbasi döneminde yaşanan İslami çizgi dışına yönelmiş önemli dönüşümler, İslam hukukçularının içtihatları ile dini kurallar haline getirildi ve Abbasiler vasıtasıyla İslamiyet'i öğrenen sonraki bütün Müslüman toplumlar ve devletlerde de yaygın bir gelenek halini aldı. Lütfi Şeyban'ın, klasik İslam tarihi,
Tükendi
Her ilmî çalışmanın temelini bibliyografya çalışması ve literatür bilgisinin oluşturduğu açıktır. Bu yönüyle bir dönemin, önemli bir kişinin veya toplumun tarihini yazmak kadar önemli olan bir çalışma alanı da tarihin tarihinin yazılmasıdır. Bu bilgi olmadan araştırıcı çalışmasını sağlam bir zemine oturtamaz. Neyi, nerede, ne kadar bulacağını bilmeden önünü göremez. İşte bu yüzden tarih boyunca literatür bilgisi tarih çalışmalarının olmazsa olmazı olmuş, tarih ve tarihin tarihi birçok müellifin öneml
Salaha ermeyenler ererler mi felaha Farkları kalır mı vampirlerden kenelerden Kureyş kast etti canlara davrandı silaha İzin geldi cihada semadan yücelerden Sen Rahman'ın kayrası bendesisin efendim Sen İslam'ın sayhası kalesisin efendim (A.G.) Titus'un: "Savaş kimlere gerekir ise, onlar için haklıdır" ifadesi, sanki Hz. Peygamber döneminde gerçekleşen savaşlara tutulmuş bir ayna gibidir.Esasen bu dönemin savaşlarını,"fitne ve fesadı yaymak isteyenler" cephesine karşı, "fitne ve fesadı önlemek isteyenler" ce
Yüce Allah'ın, kendilerinden razı olduğu ve bunu da Kur'an-ı Kerim'de açıkladığı bu nesli bizim tanımamız gerekir. Bu nesli tanımak, onların hayatını okumakla ve onların dünyasına girmekle olur. Onların Hz. Peygamber'e verdikleri destek bizi de aşka getirir inşaallah. Belki biz de, bu sayede uyuşukluktan, meskenetten zilletten kurtulur, aziz oluruz. Haydin öyleyse, hep birlikte, bu kitabı baştan sona kadar üzerinde düşüne düşüne okuyalım. Sahabe-i kiram efendilerimizin dünyasına girelim. Mekke'de, Medîne'd
Cahiliye ve Hz. Peygamber dönemi Arap ve İslâm toplumunun çeşitli unsurlarının derinlemesine ele alınması, o toplumu anlamak açısından son derece önemlidir. Münferit hâdiseler, maddi unsurlar, kısa tarih aralıkları ve toplumsal sınıfların konu edilerek ayrıntılı incelendiği çalışmalar, Siyer'e farklı açılardan bakmayı mümkün kılacaktır. Bu bağlamda ele aldığımız, dönemin sosyal yaşamında rol alan her bir sınıfın ayrı ayrı çalışmalarda incelenmesi, dönemin toplum yapısını anlama ve ilgili dini nasların anlam
Hz. Peygamber'in mensubu olduğu, hayatının büyük bir kısmını aralarında geçirdiği ve aynı zamanda nübüvvetinin ilk muhatapları Kureyş kabilesi, gerek Cahiliye döneminde gerekse ilk dönem İslam toplumunda Arap Yarımadası'ndaki hayatın merkezinde yer almıştır. Bu yüzden Kureyş'i bilmek, Kur'an'ın nüzul ortamını ve İslamiyet'in doğusundan itibaren yaşanan tarihsel süreci anlamamıza katkı sağlayacaktır. Aynı şekilde Kureyş kabilesinin İslam dinine karşı gösterdiği tepki ve yürüttüğü faaliyetlerin kökenlerini Ca
Mustafa Necati Bursalı, İslam Tarihinin kutlu sayfalarında yer alan, Allah aşkıyla hayatlarına yön vermiş yüce şahsiyetleri şiirsel üslubu ve samimi diliyle bizlere anlatıyor. Kitapta; Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Osman, Selman-ı Farisi, Hz. Amr Bin Cemuh, Veysel karani, Zünnun Misri, Bişri Hafi, Cüneyd-i Bağdadi, Hz. Sevban, Hasan-ı Basri, İmam Busuri, Hz. Ammar, Malik bin Dindar, inciler sunularak bizlere dünya hayatında alacağımız yolu aydınlatmamız sağlanıyor.
İslam Medeniyetinin Katmanlarına Tarihi Bir Yolculuk Adnan Demircan, İslam tarihinin ve medeniyetinin önemli başlıklarını bir araya getirerek köklerimizdeki ve geleceğimizdeki değerlere ışık tutuyor. Tematik İslam Tarihi, İslam kültürünün ve medeniyetinin, kısaca geçmişimizin farklı boyutlarını inceliyor. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatı, yaşantısı ve çevresiyle başlayan kitap, O'na yönelik suikast girişimlerinden Müslümanların birçok kurumunun temellerinin atıldığı ve büyük fetihlerin yapıldığı Raşid Hali
Tükendi
Tarih, ilk asırdan beri Müslüman âlimlerin ilgilendikleri bir ilimdir. Geçmişi araştırmak, günü kaydetmek ve gelecek nesillere geçmişlerine dair kaynaklar bırakmak amacıyla gerek siyer gerek İslâm Tarihi gerekse şehir tarihi alanında birçok eser kaleme alınmıştır. Çeşitli usullerle telif edilen bu eserlerden biri de Halîfe b. Hayyât’ın et-Târîh adlı eseridir. Kronolojik tarih yazımının İslâm Tarihi’ndeki ilk örneği sayılan et-Târîh adlı eser, hicrî 232 yılına kadar meydana gelen olayları yıl yıl tasnif eder
Bu kitaptaki yazıların önemli bir kısmı din-siyaset ilişkisine dairdir. İslam tarihi boyunca Kur'an, Hadis gibi temel dini metinler, semboller ve değerlerin sayısız siyasi projeler ve kirli emeller uğruna binbir çeşit istismara maruz bırakıldığı inkar edilemez bir gerçektir. Sıffin vakasında Muaviye ordusunun mızrakların uçlarına taktıkları Mushaf sayfaları bu istismar geleneğinin ilk ve en çarpıcı örneklerinden biridir. Sıffin savaşının akabinde vuku bulan tahkimname hadisesinde Harici grupların doğrudan d
Rönesansla başlayarak gelişen ve özellikle 20. yüzyılda en parlak dönemini yaşayan determinist düşünce, bazı kişilerin şahsında, bütün o pozitivist, naturalist vb. akımların dayanağı oldu. Bu arada tabii olarak bilimin tartışılmaz hâkimiyeti gündeme geldi. Bu tarihi süreç içinde süregelen bu anlayışın hukuk, siyaset, ahlâk vb. alanlardaki tezahürleri, İslam dünyasında da bazı ilim adamlarını, tabiat kanunlarına beslenen bu katı inanç sebebiyle, mucizeleri farklı bir boyutta yorumlamaya zorlamıştır. Özellik
Bin yıllık bir İslâmlık davasının en önemli bayraktarı, kalesi ve muhafızı olan Türkler, 20. yüzyılın başlarında tarihlerinin hiçbir döneminde olmadığı kadar sert ve keskin bir dönüşümün çaresiz izleyicisi oldular. Azınlık bile denemeyecek kadar "azınlık" bir güruh, milletin varlık ve hayat sebebi olan "İslâm" ile bağlarını koparıp atarak, yepyeni, dinden uzak, değerlerimizden uzak bir toplum projesini hayata koydu. Ancak bir avuç hamiyetperver insan, bu zorlamalara karşı ayak diredi, yılmadan mücadele etti
Tükendi
Tarih, ümmetler geçidi gibidir. İlâhî emâneti taşıma izzeti, zaman zaman el değiştirmiş ve birinin yerini öteki almıştır. Bu değişimin görünen sebeplerinin yanında, görünmeyen sebepleri de vardır ki, şu âyet-i kerime bu sırrın hangi ilâhî kanuna göre gerçekleştiğini beyan etmektedir: "Ey iman edenler! Sizden kim dininden döner (ya da geri geri durur) ise, (bilmiş olun ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü,
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 710 kayıt bulunmuştur Gösterilen 180-200 / Aktif Sayfa : 10