Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2
"Çocukluğumun evi deyince ilkin boncuk otu gelir aklıma. Pembe, mavi, beyaz; bahçe toprağının üstünde örtü gibi. Küçük küçük leylak kümeleri sonra... Bahçemizi çepeçevre saran yüksek duvarlar; yarısına mor salkım, yarısına çit sarmaşığı tırmanmış. Biri döker çiçeğini diğeri açar. Babam çok meraklıydı bahçe işlerine. Evin girişine üç sıra sümbül ekmişti karşılıklı. Nasıl bir koku nasıl bir renk anlatamam. Arka bahçede ağaçlarımız vardı. Ihlamur, meşe, karadut... Bir kuş sesi gelirdi o ağaçlardan, cıvıl cıvıl
Sema Bayar, Kuklalar İçin İplerden Sonra Yaşam'la öykü dünyamıza parıltılı bir giriş yapıyor. Kaderine hapsolmuş kadınlar, geçmişiyle kıran kırana mücadeleye girişen erkekler, ölümün gölgesinde biriktirilen kırgınlıklar, iyileşmeyen çocukluk yaraları ve bütün bunların arasında bir an olsun teslim olmayan, ışıl ışıl, sahibi bir yaşam telaşı... Bayar, isyan eden, sorgulayan, yüzleşen, haykıran öykü kahramanlarıyla sözün ve kurmacanın imkanlarını sonuna kadar esneterek insanın dile getirilmesi zor ezeli yal
Kardeşler, sevgililer, arkadaşlar arasında kökleri derine giden ve asla dillendirilemeyen kırgınlıklardan, acılardan beslenen yalnızlık öyküleri bunlar. Kocasının beğeneceği bir yahni pişirmenin peşinde hayatını harcayan kadınlar, yıllarca beraber yaşadıkları halde birbirine yabancı çiftler, uçurumun kıyısında süren ilişkiler, cinayet ve intihar arzusuyla gölgelenmiş hayatlar, ölüme doğru koşulan bir ömrün anlamını sorguluyor. Derya Sönmez ilk öykü kitabı Sırça Kanatlar'da narin kanatlarıyla kendi yaratt
“Ama sonraki haftalarda yazmak istedin, yazmak istiyordun, çünkü anlatacak hikâyelerin vardı. Amerika’daki insanların şaşırtıcı açıklığını, annelerinin kanserle savaşmasını, gelinlerinin erken doğum yapışını nasıl hevesle anlattıklarını; gizlemeniz gereken ya da yalnızca onlara iyilik dilemeleri için aile üyelerine anlatabileceğiniz şeyleri yazmak istiyordun. İnsanların tabaklarında ne çok yemek bıraktıklarını ve birkaç doları sanki bir kurbanmış, ziyan ettikleri yemek bir adakmış gibi buruşturup bırakmalar
Tükendi
Geçmişin hayaletlerinden kurtulabilmek... Ya da bir gün yeniden dirilmeleri umuduyla toprağı kazıp en derine gömebilmek onları. Yaşananları, bir daha geriye bakmamak üzere unutabilmek... Ta ki anılar belleği zorlayana, eller kaleme kendiliğinden uzanana dek. Jorge Semprun, Buchenwald Toplama Kampı'nın bacalarından tüten yoğun gri dumanın gölgesinde, yirmi yaşındaki gözüpek militan Semprun'a bakıyor. Zaman, mekân ve acının büründüğü farklı şekiller arasında derin yarıklar açarak ilerliyor; orada bir yerlerde
Tükendi
"Herkesin içinde vardır inşiraha hicret etmek isteyen mülteci kaygılar biz ensar olup kucağımızı açalım ki yol bulup gelsin muhacir sancılar ve şifa bulsun, iyileşsin, kardeşlikle son bulsun bütün göçmen sızılar..." Şener İşleyen "Göç etmek zordur. Bir yeri zorunlu terk etmek daha da zordur. Geride kalan en küçük toprak parçasının bile kıymet biçilemez değerde olduğu düşünelecek olursa, göç ne kadar kaçınılmaz olsa da direnmek en onurlu savaştır. Öz varlığı için, mukaddesat için direnmek, en kutsa
“Yaşamalısın!” haykırışıyla açılan ve “Yaşamak o denli güzel ki!” avuntusuyla kapanan bir kitap Aramızdaki Fikret. Yazarın tabiriyle: her şeye rağmen. Bir kayıplar silsilesinin halkaları olan bu on öyküdeki her unsur zıddıyla birlikte var oluyor. Niyetin iyisi kötüsüyle birlikte, insanın güzeli çirkiniyle. Ama en çok yaşam ölümle birlikte. Siyah bir şemsiyeden adı olan bir sopaya, nesnelere yüklenen anlamlarla var oluyor Yurtçu’nun öyküleri. Kendinizi kandırın, diyor yazar; değişen kaldırım taşlarına, ka
Bulup yitiren bir şey olarak kalp, arıyor, deneyip yanılıyor ama yine de devam ediyor oyununu oynamaya. Hep özleyip beklediği bir yer var. Bir ev, bir insan, bir hayal... Leylâ, Hayriye, Yılmaz, Özlem, Neriman ve isimli isimsiz daha birçok insan, bularak ve yitirerek, hayatın damarlarında dinliyorlar kalplerinin oyununu. Sonra kanat çırpıp yitirdiklerinin uzaklaşmasını seyrediyorlar ömür boyu. İlay Bilgili, ikinci öykü kitabı Leylâ, Mektubum Eline Ulaştı mı? ile yeniden merhaba diyor okurlarına. Birbirind
Edebiyatımızın en çok okunan yazarlarından biri olan Ömer Seyfettin’in ölümünün üzerinden bir asır geçti. Ölümünün 100. yılı dolayısıyla Ömer Seyfettin’in “Forsa, Gizli Mabet, Kütük, Müjde, Kaç Yerinden?, İlk Namaz, Pembe İncili Kaftan, Kaşağı, Yüz Akı, Başını Vermeyen Şehit” gibi unutulmaz hikâyeleri titiz bir çalışmayla yenilenmiş hâlde bu seçki vesilesiyle siz okurlarımıza sunulmakta. Akademik bir altyapıya da sahip olan bu çalışmada hikâyeler, çeşitli kütüphanelerde yapılan araştırmalar sonucu en esk
Isaac Emmanuilovich Babel (1894-1940) İlk kısa öyküsü 1917 yılında yayımlanan Rus yazar Babel, Petrograd’a yerleşmek istedi. Fakat yasalara göre Yahudilerin orada yerleşip iş kurmalarına izin verilmiyordu. (O yıllarda yasalar sadece okumaya izin veriyordu.) Yaşadığı dönemin savaşlarını ve Yahudi toplumunun yaşantılarını konu edinen öyküler yazan Isaac Babel, Sovyetler Birliği´nin ilk yıllarında tanındı ve 1930´ların ilk yarısında üne kavuştu. Tanınmasını sağlayan ilk kitabı Odessa Öyküleri 1924 yılında bir
Tükendi
Edebiyatın farklı türlerindeki eserleriyle tanınan dünyaca ünlü Amerikalı yazar John Cheever özellikle kısa öyküde 20 yüzyılın ustalarından sayılır. Öykülerinde Amerikan yaşam tarzına ironiyle yaklaşan Cheever, karakterlerini çoğunlukla refah toplumunun çelişkileri içinde bocalayan orta sınıf mensuplarından seçer. 1947 ile 1964 arasında The New Yorker’da yayımlanmış olan, “Yüzücü” ve “Dev Radyo” gibi klasikleri de içeren bu öyküler 1978’de bir araya getirildi ve bir yıl sonra da Pulitzer Ödülüne layık görül
Edebiyatın farklı türlerindeki eserleriyle tanınan dünyaca ünlü Amerikalı yazar John Cheever özellikle kısa öyküde 20 yüzyılın ustalarından sayılır. Öykülerinde Amerikan yaşam tarzına ironiyle yaklaşan Cheever, karakterlerini çoğunlukla refah toplumunun çelişkileri içinde bocalayan orta sınıf mensuplarından seçer. 1947 ile 1964 arasında The New Yorker’da yayımlanmış olan, “Yüzücü” ve “Dev Radyo” gibi klasikleri de içeren bu öyküler 1978’de bir araya getirildi ve bir yıl sonra da Pulitzer Ödülüne layık görül
“Geçmişi unut Koy bir kenara Yeni bir sayfa aç Kurtar benliğini dünden Bugünün çocuğu ol” Mevlânâ Hayatın en acı yüzüyle çok küçük yaşta tanışan ve ailesiz kalan Ahmet Bey’in münzevi hayatının ortasına bir cinayet haberi düşüyor. Usta edebiyatçı Zülfü Livaneli, bir cinayetin gölgesinde kardeşlik bağı, aşk, arkadaşlık, ihanet gibi insana dair tüm duyguların ve duygusuzlukların anatomisini çıkarıyor. Geçmişle hesaplaşmanın bambaşka bir boyut kazandığı Kardeşimin Hikâyesi, önyargıların kırılması ve başka
Tükendi
Yapı Kredi Yayınları Faruk Duman’ın tüm kitaplarını yayımlamayı sürdürüyor. Faruk Duman, 1997 yılında çıkan ilk öykü kitabı Seslerde Başka Sesler’le iyi edebiyatın örneklerini vereceğini, günümüz edebiyatının nitelikli temsilcilerinden biri olacağını duyurmuştu ve 1998 yılında Orhan Kemal Öykü Ödülleri’ne değer görülmüştü. Bütün kitaplarında rastladığımız masalsı imajların çeşitlerini bu kitapta da buluyoruz. Dolayısıyla Faruk Duman edebiyatını hiç bilmeyenler Seslerde Başka Sesler’le okumaya başlayabilirl
Tükendi
Tuncer Erdem’den yeni bir resimli öykü kitabı Ben, Bozkır Yeli Yazar ve çizer Tuncer Erdem’in doğanın diliyle anlatılmış öykülerden oluşan yeni öykü kitabı Ben, Bozkır Yeli Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. İnsanın doğadaki durumlarını, duyuş ve düşünüş biçimlerini öyküleştiren Tuncer Erdem hayvanların, bitkilerin, mevsimlerim, hava durumlarının türlü çeşidini mevsimlere ayrılmış öykülerle dile getiriyor. Doğada yalnız gezen kişinin gözünden yazılmış öykülere yazarın çizerliğinin ustalık dolu veri
Natüralizm akımının önemli temsilcilerinden biri olan Alphonse Daudet’in olayları alaycı bir dille anlatması ve başarılı bir gözlemci olması eserlerinde fark yaratan bir unsurdur. Pazartesi Hikâyeleri, okurken insanı gülümseten bazen de hüzünlendiren, hem mizahın hem de ciddiliğin uyumlu bir şekilde yer aldığı hikâyelerle dolu bir eser. Fransa ile Almanya arasındaki savaşın gerçekliğini kaygı içeren bir anlayışla metne aktarmıştır.
Tükendi
Tek kalmanın çift olmak kadar ağır yükü... Caddelere, sokaklara taşan yalnızlıklar... Aynası hüzünlü erkekler, bir varmış bir yokmuş kadınlar... Modası geçmiş arabalar, acısı hiç geçmeyen yaralar... Gerçekle hayali ayırt edecek takati kalmayanlar... Hakan Kulaçoğlu'dan “Hayat böyle bir şey olmamalıydı,” diye içten içe dertlenenlerin hikâyeleri. Sonra anlamaya başladım, sonra gerçek hayal, hayal de gerçek oldu. Sonra ben ben oldum. Sonra hafif bir rüzgâr esti, serin oldu. Sonra gördüklerimle görmedikle
Böcekler, evlerimizde bile iç içe yaşadığımız “öteki” canlılar. Düşüncesi dahi en hafif tabirle huzursuz eden… Görür görmez “yok etme, kurtulma” dürtüsünü tetikleyiveren… Reçel kavanozunuza üşüşmüş karıncalar, kulağınızda biteviye vızıldayan sivrisinek, dolabın kenarından bakan örümcek, davetsiz misafir akrep, hatta yastığınızda beliriveren hamamböceği! Yiğit Bener’in ironik diliyle kurduğu bu çok katmanlı öyküler, toplumdaki “ötekilere” yönelik nefreti de içine alan koca bir metafor dünyasına kapı aralıyor
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 20-40 / Aktif Sayfa : 2