Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6
Metafizik, insan bilgi ve düşüncesinin temelini oluşturur. İnsan zihninin ortaya koyduğu bütün bilgi ve düşünceler, bu temel üzerinde yükselirler. Bu temel olmadan, sağlıklı bir bilgi ve düşünce sistemi kurmak mümkün değildir. Daha doğrusu, ortaya konulan fikir ve düşünceler, bir temele dayanmadığı için kalıcı olamazlar. Sadece bilgi ve düşüncelerimiz değil, uygarlıklar da metafizik bir temel üzerinde yükselirler. Bütün büyük uygarlıkların arka plânında mutlaka metafizik birtakım kabuller vardır. Tıpkı bir
Tükendi
Akıl, insanın en önemli ve en değerli yetisidir. Akıl, ne kadar değerliyse, onu doğru ve etkin bir biçimde kullanmak da o kadar önemli bir konudur. Bunun için de bilgi, yöntem, eğitim vb. hususlara ihtiyaç vardır. Aklın doğru kullanılması konusunda yeterli bir bilinç düzeyine ulaşmadan, aklı doğru ve etkili bir biçimde kullanmak mümkün değildir. Bu konuda bizi aydınlatacak değerlerin başında da felsefe gelir. Ayrıca, din (vahiy), bilim, sanat, ahlâk vb. değerlerin ışığına gereksinim vardır. Bütün bunları bi
Tükendi
“O insanların nesneleri gerçek halleriyle görmek ve onların arasındaki bağları fark edebilmek için gözlerini açmaları yeterlidir ve bunu yaparken acı verici düzenlemeler yapmaları, hataların kaynaklarını dikkatle gözlemlemeleri gerekir. O insanların bize katkıları budur. Güzel bir insanın aklındaki resmi bizim gözlerimizin önüne sermesi onu yormaz ama bunun bize olan yararı ne muhteşemdir!” Temsilci Adamlar: Yedi Öğreti eserinde Ralph Waldo Emerson bizlere tarihten yedi dev figürün sahip oldukları ke
Tükendi
Marx ve Engels gerek yaşadıkları çağda gerekse de öldükten sonra fikir dünyalarıyla bir çok kişiyi etkilemişlerdir. Onların bu zihin açıcı fikir dünyalarına daha yakından bakmak için mutlaka bu kitabı okumalısınız. Marx ve Engels’in yazdıkları makalelerin biraraya getirilerek oluşturulan bu kitapta, siyaset ve felsefesinin birbiriyle olan bağları irdelenmektedir.
Tükendi
Fransız filozof Gilles Deleuze yirminci yüzyılın en yenilikçi düşünürlerinden biridir. Cinema 1: The Movement-Image (1983) ve Cinema 2: The Time-Image (1985) adlı iki ciltlik eseri, yayınlandığı tarihten itibaren film ve felsefe alanındaki çalışmaları derinden etkilemiştir. Film, medya ve kültür konularına odaklanan araştırmacılar, Deleuze’ün düşüncesinin en etkin nasıl kullanılabileceği üzerine kafa yormayı sürdürmektedir. D. N. Rodowick editörlüğündeki bu kitap, Deleuze’ün sinema yazıları hakkında ka
Gilles Deleuze’ün 4 Kasım 1995’teki vefatının hemen ardından Serge Toubiana onu şu sözlerle andı: “Son otuz yıla damgasını vurmuş Fransız düşünürleri arasında yalnızca Deleuze sinemayı hakiki anlamda sevmişti.” Felsefenin hayati unsurlarıyla birlikte sanatların da “felsefeden sanata, sanattan felsefeye geçen ayrılmaz güçler” olduğunu savunan Deleuze’e göre, filozoflar kavramları, yönetmenler ise imajları icat eder. Fakat yönetmenler sinema hakkında konuşmaya başladığında artık “başka bir şeye dönüşür”.
Aristoteles, Antikçağ felsefesinin en önde gelen filozofudur. Benzer düzeyde bir felsefeye İlkçağda sadece Platon'un erişebildiği kabul edilir. Antikçağa damgasını vurmuş olan Aristoteles, pek çoklarına göre tüm çağların en büyük birkaç filozofundan biridir. Bilim ve felsefede onun başarmış olduklarıyla rekabet etme ümidi besleyebilen insan sayısının bir elin parmaklarını geçmediği hemen herkes tarafından kabul edilir. Aristoteles, mantık, doğabilimleri, metafizik, psikoloji, etik ve siyaset felsefesi gi
Tükendi
Dil bir mucizedir; içimizde doğup, bedenin bariyerlerini parçalayan bir çığlık gibidir. Şeylerin imgelerini yeniden üreterek, onları ışığa, yani varoluşa çağırır. Dilin doğuşu bir dünyanın doğuşudur; kendisine karşı duran yine de onu aydınlatan başkasını anlamamızı sağlayan da bu dünyadır. Şiirsel dilde görüldüğü gibi, her dil gerçekten bir büyüdür. Kelime içeri girmemize imkân tanıyan tılsım gibidir; her telaffuz edildiğinde ânın dar penceresinden sonsuzluğu bize yeniden keşfettirir. Yazmak ise kendini
DÜŞÜNCE DÜNYAMIZDA “DAHA FAZLASINI BİLME” KIVILCIMININ PARLADIĞI İLK ANDAN BUGÜNE FELSEFENİN ÖYKÜSÜ İnsanı diğer türlerden ayıran en önemli özelliğin düşünme yetisi olduğunu bilsek de bu meziyeti temel alan “felsefe” kavramıyla daima mesafeli bir ilişkimiz olmuştur. Peki, esasen attığımız her adımda bir izi olan bu disiplini araştırma ya da hayatımıza uygulama gayretinden geri durmamıza sebep nedir? Dünyayı Değiştiren Düşünürler adlı kapsamlı felsefe tarihi serisiyle tanıdığımız Sadık Usta, olabilecek en ya
İnsanlar, olan şeylerden değil, o şeylerle ilgili fikirlerden rahatsız olurlar. Mesela ölüm kötü değildir, eğer kötü olsaydı Sokrates’e de öyle görünürdü. Kötü olan ölümün kötü bir şey olduğunu düşünme fikridir. Engellendiğimizde, rahatsız edildiğimizde veya acı çektiğimizde suçlu olan başkaları değil kendi fikirlerimizdir. Fikirlerimiz kadar güçlü, fikirlerimiz kadar huzurlu ve yine fikirlerimiz kadar Özgürüz.
Son dönemlerde sık sık şu türden deyişler duyuyoruz: 'Bu senin görüşün', 'her şey öznel göreceli', 'her şey perspektife bağlı', 'hakikat diye bir şey yok', 'nesnellik imkansız bir hayal', 'her şey önyargılı ve ideolojik'. Bu türden deyişler neden yaygınlaştı? Bunun temelinde üç nedeni var. İlki, gelişen kitle iletişim araçlarının ve sanal dünyanın oluşturduğu doğru-yanlış ayrımı içermeyen enformasyon borbardımano; ikincisi, kuantum fiziğinde ya da mikro gerçeklik alanında yaşanan kimi gelişmeler ve bu geliş
Elinizdeki kitap, 20 yüzyıl düşüncesinin iki büyük ismi Levinas ve Lacan’a, öteki, iyi, arzu ve yüceltim başlıkları üzerinden karşılaştırmalı bir okuma sunmaktadır. Bu, hem psikanaliz ile etiğin, trajedi ile metafiziğin bir araya geldiği bir yeniden düşünme olanağı hem de Hegel, Freud, Heidegger, Derrida ve Irıgaray’ı birlikte okuma imkânı sunan bir karşılaşmadır. İnsan arzusu ile ötekilik arasında nasıl bir ilişki vardır? İnsan deneyimi bağlamında kökensel olanın kaybı ne anlama gelmektedir? Kişisel tarihi
Felsefe nedir? Nasıl felsefe yapmalıyız? Felsefenin bir özü var mı? Bu soruları sorarak ‘metafelsefe’ye, yani ‘felsefenin felsefesi’ne adım atmış oluyoruz. Günümüzde felsefe, kafa karıştırıcı ve göz korkutucu bir dizi felsefi yöntem ve yaklaşımla kuşatılmış durumda. Peki bunlar ne kadar ‘felsefe’? Frege, Carnap, Husserl, Heidegger ve Derrida için felsefenin neliği tartışması Sokrates ile Sofistlerden beri süregelen bir çatışmanın ürünü müdür? Analitik ve Kıta felsefesi ayrımı neye dayanıyor? Fenomenoloji, b
Schopenhauer kimdir? Belki de kendi çağının en büyük felsefe yazarıdır; Kant ile birlikte bir metafizikçi olarak rakipsizdir. Platon ve Buda’nın öğrencisi, Goethe’nin dostu, Nietzsche, Freud ve Wittgenstein’ın manevi hocasıdır. Varoluşun sıkıntısını ilk elden duyumsayan birisi olarak, doğuştan gelen bir kötümserliğe sahipti. Dünyada hiçbir kalıcı tatmin sağlamayan arzu nesnelerinin peşinden koşmayı beyhude bir gayret olarak görürdü; ve bu görüş bize bir ‘kurtuluş felsefesi’ olarak miras kaldı. Bu kitap Scho
Arkadaşlarını Tusculum’daki evine toplayan Cicero onlardan akıllarına takılan herhangi bir konuda kendisine sorular sormalarını ister. Ölümden korkan bir adamın bu konuda ne yapması gerektiğini Cicero’ya sormasıyla birlikte beş gün sürecek olan düşünsel yolculuk başlar. Her yeni soruyla birlikte daha önceki sorularda değinilen öğretilerin doğruluğu somutlaştırılır. Beş kitap halinde rapor edilen beş gün boyunca ölümden kedere, arzulardan nefrete ve mutlu bir yaşam için gerekenlere kadar her çeşit konu, Cice
‘Romulus ve Remus adlı iki çoban tarafından kurulmuştur Roma. Doğal olarak Roma’ya dair her şeyin temelinde kırsal yaşam vardır. Hattâ Roma soylusu şehir hayatını küçümser. Ona göre kırsal yaşam gerekliliktir ve fazla şehirlileşmek, bozulmak demektir. Oysa Varro bu eseri yazarken Roma o safhaları çoktan aşmıştı. Eserin adı Ziraat İşleri olsa da ziraat bu eserde aslında bir çerçeve görevindedir. Bu eser ölüm döşeğindeki Roma Cumhuriyeti’ne dair, Varro’nun bir bakıma son sözleridir. Ziraat çerçevesinin içinde
İngiliz filozof Samuel Alexander’ın bu kitabı,John Locke’un hayatı ve felsefesine giriş yapmaktadır. Locke’un etik, siyaset ve din felsefesi yanında, bilgi teorisini sade ve anlaşılır bir dille sunmaktadır. Zihin boş bir levha mıdır? Birincil ve ikincil nitelikler ne anlama gelir? İyi ve kötünün, haz ve acı ile bağlantısı nedir? Sivil toplum, hükümet ve dinî kurumların sınırlarını nasıl çizmeliyiz? Vahyi akıl karşısında nasıl konumlandırmalıyız? Entelektüel bir biyografi niteliğinde olan bu kısa giriş, aynı
Önceki metinlerde farklı farklı mahlas isimlerle karşımıza çıkan Kierkegaard, bu kez Frater Taciturnus kişiliğiyle sahne alıyor; derin bir aşka tutulmuş ama bu tutkudan da kurtulmak zorunda hissediyor. Çektiği ıstırabı anlatmadan duramıyor, ve bu anlatı psikolojik bir deneye dönüşüyor.
Disiplinler arası çalışmaların daha da yoğunlaştığı bu dönemde bilimlerin sınırlarını, ilkelerini ve diğer bilimler ile ne ölçüde bir bağlantıya sahip olabileceğini dakikleştirmek daha elzem hale gelmiştir. Bu bağlamda hem Yunan felsefe geleneğinde hem de İslam düşüncesinde bilimlerin tasnifinin, aralarındaki geçişi engelleyecek şekilde kurgulandığı söylemek mümkündür. Bakhadir Musametov Sınırda Durmak: İslam Felsefe-Bilim Tarihinde Metabasis Sorunu adlı bu eserinde bilimlerin sınırlarına dair Aristoteles i
Elinizdeki bu çalışma, birçok alanda eser vermekle birlikte özellikle ahlak felsefesinde öne çıkan İbn Miskeveyh’in el-Makâle fi’n-nefs ve’l-akl (Nefs ve Akıl Risalesi) isimli risalesinin hem yeni bir edisyonunu hem de Türkçe tercümesini sunmaktadır. Söz konusu risale, İbn Miskeveyh’in açıkça adını zikretmeği bir şahsın, nefs ve aklın varlığı ve mahiyetiyle ilgili ona yönelttiği toplamda on soru/itiraz ve onlara dair kendisinin verdiği cevapları ihtiva eder. Soruların/itirazların içeriğinden, materyalist bi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 100-120 / Aktif Sayfa : 6