Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 106 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5
Inferno, İsveçli dünyaca ünlü yazar AugustStrindberg'in(1849-1912)Fransa'da 1896-97 yıllarında kaleme aldığı otobiyografik romanıdır. Bu kitabı yazarken kadın hareketleri ve oyunlarının sansürlenmesi, hatta yasaklanması yüzünden maddi manevi zorluklarla karşılaştı. Inferno, Strindberg'in hayatı hakkında bir kitap olarak kabul edilmektedir. Kitapta yazarın Paris'te yaşadığı yıllarda ve daha sonrasında simyacılık, okültizm ve Swedenborculuk gibi obsesyonlar üzerinde yaptığı çalışmaları sırasında kendisinde ba
Tükendi
"Şu herkese ustalıkla unutturulacaktı ki, Türkdönmez cephede değil yatağında ve hain bir düşman kurşunu yiyerek değil, aşırı alkolün etkisi altında gaz vanasıyla öpüşerek ölmüştü." "Türkdönmez'in tahmin ettiği gibi ölüsevici ve sapık bir yurttaş olsaydım, aynı zamanda merhametli de olduğum için, bu politik ölü gömme töreninde elbette herkesin yaptığını yapacak ve yalnızca onunla yaşadığım iyi zamanları hatırlayıp iyi anılarımızdan söz edecektim. Binyılların birikimiyle, bizim sapık toplumumuzun sapık cenaz
"İKİNİN İKİNCİSİ SADIK DOST HZ. EBU BEKİR" "Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine sarılırsanız sizi hidayete ulaştırır." Hz. Muhammed (sav) Dost candır, canandır, canana adanmaktır Dost aşktır, aşkta yanmaktır, aşkla olmaktır Dost aynileşmektir, ayna olmaktır, aynayı bulmaktır Dost yakın olmaktır dosta, dostta kaybolmaktır. Dostunun yaşındaydı Hz. Ebu Bekir. Dostunu özlemedeydi. Ayrılık ateşi onu içten içe yemekte, bitirmedeydi. Bir gün, "Ya Resulallah! Yanındayken bile özlüyorum Seni. Ayrılığına nasıl daya
Altı yüz yıl hüküm süren üç kıtaya yayılmış Osmanlı İmparatorluğu dağılırken kendini Osmanlı sayan insanların hayatları da paramparça oldu. Bu coğrafyada yeni bir dünya kurup eskisini yıkmak gerektiğine inananların iktidarları sırasında bölge halkları, temeline dinamit konulmuş bir binanın parçacıkları gibi şiddetle sağa sola savruldular. İmparatorluğun batısında yer alan Rumeli topraklarında yaşayan halklar da dinsel ve etnik kökenlerine göre acımasızca darmadağın edilip bu sarsıntıdan nasiplerini aldılar.
Tükendi
"Efe'nin iç sarsıntısı devam ediyordu; fakat 'Çakırcalı'nın dik durmak mecburiyeti olduğunu biliyordu. 'Dokuz Dağın Efesi Çakırcalı Mehmed Efe' efsanesi leke almamalıydı. -Biz dağların kanununa tabiyiz Ahmed. Dağların kanunu başkadır. O kendini çiğnetmez. Bu uğurda haksızlık içinde hak bile arar. Vicdanın sustuğu yerde dillenir. Zaman olur suçluyu hâkim kürsüsüne oturtur. Suyu yokuşa akıtır. Rüzgârın estiği yöne tırpan sallar. Farelere kedi avlatır. Aslanları tilkilere boğdurur. Çakallara aslan yavrularını
Kitabın yazarları Greg King ve Sue Woolmans, Franz Ferdinand ve Sophie Chotek'in aşk hikâyesini modern bir peri masalına benzetir. Beyaz Atlı Prens Franz Ferdinand sonunda bulmuştur Sindirellasını : Soylu fakat yoksul, zarif fakat Habsburgların kendilerine layık görmediği, asla kendilerinden biri olduğunu düşünmesine izin vermediği Sophie. Franz Ferdinand'ın Sophie'ye kavuşmak için verdiği mücadeleleri okurken asillerin çalkantılı özel hayatlarına, skandallara, saray entrikalarına tanık olur, aristokrasinin
Tükendi
Aşk adeta randevulaştı onlarla... 1912 baharında... Belçika'da... Biri Türk edebiyatının en büyük şairiydi, diğeri Brüksel'de üniversiteye hazırlanan bir öğrenci... Abdülhak Hamid altmış yaşındaydı; Lüsyen on sekiz... Dünya, topyekûn bir savaşa girmek üzereydi. Osmanlı sarayının çatırdadığı dönemde Brüksel'den Londra'ya, Viyana'dan Budapeşte'ye, Venedik'ten İstanbul'a uzanan bir coğrafyada, tarihe nakşolmuş ama zamanla unutulmuş bir ilişki yaşadılar. Atatürk, dans etti Lüsyen'le...Tevfik Fikret ona edebiya
Tükendi
Akif, yakın tarihimizde adından çokça söz ettiren âbide bir şahsiyettir. Mücadelesiyle, duruşuyla, azmiyle örnek ve önderdir. Halkla iç içe yaşayan Akif, aydın kimliğiyle toplumun ağlayan gözü, sızlayan yüreği olmuştur. Dün olduğu kadar bugün de evrensel değerlere bağlılığı, vatanseverliği, feraseti, cesareti ve gönül zenginliğiyle aramızda yaşamaktadır. Akif; hayata bağlı, milletine sevdalı, mert, hür edalı, engin vefalı, mümbit bir fikir adamı ve güçlü bir şairdir. Şiirde zirveyi yakalamış, sanatı toplu
Hedy Lamarr'ın birden fazla ölümcül silahı varmış meğer. -Newsweek Hedy Lamarr've Çığır Açan Buluşu, bir Hollywood ziyafetinde, Amerika'da patent numarası 2.292.387 olan ve "gizli haberleşme sistemi" için yapılan müthiş bir icadın hikâyesiyle başlıyor. Sonra büyüleyici bir film yıldızı ve öncü bir bestecinin telefonların, GPS sistemlerinin ve birçok cihazın kablosuz çalışabilmesini mümkün kılan radyo teknolojisini nasıl icat ettiklerine şahit oluyoruz. Pulitzer Ödüllü Richard Rhodes Hollywood'un altın çağ
Evren, akıl dışı bir zekânın kurgusudur, tesadüften bahsedilemez. Yaşam ise olasılıklar üzerine kuruludur, seçimlerle biçimlendiğinden yine tesadüften bahsedilemez. Bununla beraber olasılıklar kendi boyutunun bir üstünden müdahalelerle değişikliğe uğrar. Bu yüzden tesadüf zannedilenler de tesadüf değildir, nedenleri vardır. Tıpkı sizin bu kitabı okuyacak olmanız gibi! ?Bak kuzu... Hayat oyunlar silsilesidir, buna yaşam deniyor. Dünya Gezegeni de, oyun sergilenen pek çok sahneden yalnızca birisi. Sakın unu
Aşk adeta randevulaştı onlarla... 1912 baharında... Belçika'da... Biri Türk edebiyatının en büyük şairiydi, diğeri Brüksel'de üniversiteye hazırlanan bir öğrenci... Abdülhak Hâmid altmış yaşındaydı; Lüsyen on sekiz... Dünya, topyekün bir savaşa girmek üzereydi. Osmanlı Sarayı'nın çatırdadığı dönemde Brüksel'den Londra'ya, Viyana'dan, Budapeşte'ye, Venedik'ten İstanbul'a uzanan bir coğrafyada, tarihe nakşolmuş ama zamanla unutulmuş bir ilişki yaşadılar. Atatürk, dans etti Lüsyen'le... Tevfik Fikret ona edeb
Tükendi
"Kederi değil, kaderimi yazdım"
Tükendi
ll. Abdülhamid Döneminde, Yıldız Sarayında aldığı saray terbiyesi ile büyüyen Saide, daha beş yaşında küçücük bir çocukken, Sudan'dan kaçırılarak Osmanlı topraklarına getirilir. Bu, simsiyah tenli, ufak tefek küçük kız, büyüyüp evlilik çağına geldiğinde, sarayın aşçısıyla evlendirilerek Bolu'ya gönderilir. Saide, kendisini terk edip Nişantaşı'na yerleşen kocasına rağmen, kızı Nazife'yi yalnız başına yetiştirerek evlendirir. Yaşanan sıkıntılar, Nazife'yle annesini bir süre sonra tekrar aynı çatı altında bul
Tükendi
Eğer, Yunus; o aşkı yüreğinde yaşamamış, yaşadıklarını böylesine yürekten yazmamış olsaydı, yaklaşık 800 yıl öncesinde yaşamış olmasına rağmen, günümüze kadar gelip, günümüz insanının yüreğinde bu kadar derinden yer edip, orada misafir olabilir miydi? O aşkı yüreğinde yaşamamış olsaydı; şiirlerinde bu kadar hassas, bu kadar ince ve içten olmamış olsaydı, onun dizelere dökülen yüreğinin sözcük damlaları, bedeninde ve beyninde olgunlaşmamış olsaydı, o damlalar bugün bir divan olabilir miydi? Ve Yunus; 800
Tükendi
"Gert Jonke, dille, bir çocuğun sabun köpükleriyle oynayışı gibi oynardı, ama köpükler hava yerine aşırı derecede incelikli ve kesin düşünceler içeriyordu." ELFRIEDE JELINEK Viyana'nın Sistemi Ingeborg Bachmann ve Franz Kafka ödüllerinin sahibi, Avusturyalı şair, romancı ve oyun yazarı Gert Jonke'den (1946-2009), Calvino ve Laurence Sterne'ü anımsatan, sıradışı ve fantastik bir otobiyografik roman. Şaşırtıcı dehası ve gerçeküstü imgelemiyle Jonke'nin anlatıcısı, Viyana'da hiçbiryere giden ve oradan gerisi
Hikâyem, yani ?nasıl rahibe olduğumun" hikâyesi, yaşamımın erken bir döneminde başladı; altı yaşımı daha yeni bitirmiştim. Bu başlangıç hafızama öyle bir kazındı ki hâlâ en ince ayrıntısına kadar gözümde canlandırabiliyorum. Öncesine dair hiçbir şey hatırlamıyorum; sonrasındaysa her şey canlı ve uyku anlarını dahi kapsayan tek bir hatıraya dönüşüyor, en sonunda da rahibe giysisini sırtıma geçiriyorum. Alegorik bir otobiyografi mi yoksa mistik bir edebiyat kılavuzu mu? Altı yaşındaki bir oğlanın (ya da kızın
Tükendi
Her yaşayanın, her ölenin ardından bir söz edilir mi bilinmez. Ama Kösem Sultan'ın ardından çok söz edildi. Bir sürü rivayet dolandı hakkında. Kimi, bütün anlatılanlara, doğru dedi. Kimi yalan... Kimisi bazıları doğru, bazıları yalan... Herkesin düşünde, düşüncesinde bir başka Kösem Sultan vardı. Onu anlayanlar oldu, anlamayanlar oldu. Yaşadıkları ile yargılayanlar, yaptıkları ile yargılayanlar... Yargılamayıp her şeyi olduğu gibi kabul edenler... Bir gerçek daha: Bu Osmanlı'da ilk valide sultan cinayetid
İmâm-ı Rabbânî gibi İslam dünyasında asırlardan beri sevilerek okunan büyük zâtların yeni nesillere tanıtılması ve daha geniş kitlelere sade bir dille sunulması önemli bir ihtiyaçtır. Bu konuda okuyucunun imdadına tarihî romanlar yetişmektedir. İmâm-ı Rabbânî hakkında Fatma Çetin Kabadayı hanımefendi tarafından kaleme alınan bu roman, bu sahada önemli bir ihtiyaca cevap verecektir. Bazı tarihî romanların gerçek tarihten kopup kurguya yöneldiği bilinmektedir. Bu eser ise mümkün olduğunca gerçek tarihe bağlı
Tükendi
Pogaryanlar, Şebinkarahisar'ın Çırdak Köyü'nden İstanbul'a doğru yola çıkarken Rumeli Hisarı'na yerleşeceklerini; Robert Kolej'in kendilerine iş, aş ve irfan kaynağı olacağını bilemezlerdi. Dahası, iki dünya savaşı arasında Cumhuriyet'in kuruluşuna tanıklık edecek; azınlıklara uygulanan haksız politikalara göğüs gereceklerdi. Sürgünlere, göç yollarındaki kayıplara, kendilerine bile yetmeyen gelirlerinden kesilen varlık vergisine dayanabilmek için, sadece sevgiye ve bilgiye sığındılar. Geleneklerine bağlı ya
Tükendi
Aytuğ Uslutekin otobiyografik romanı 'Elmas Annem ve Anadolu'da kendi kişisel yolculuğunu evrenselin imbiğinden geçiriyor. Yazarın toprağında sinemadan müziğe, edebiyattan tarihe çiçek olup açan evrensel değerler annesi Elmas, Anadolu ve Tabiat ana arasındaki anıştırmaya katılıp metaforlaşıyor. Kültürün Uslutekin'in zihnini besleyip yücelten, bellek ve anı dünyasındaki zengin ayrıntıları ortaya çıkaran işlevi, geniş bir coğrafya ve tarih birlikteliğinde okura sunuluyor. Yazarın kendine özgü deneyim dünyasın
Tükendi
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 106 kayıt bulunmuştur Gösterilen 80-100 / Aktif Sayfa : 5