Anasayfa Arama sonuçları
Sonucu Daralt
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 660-680 / Aktif Sayfa : 34
“Yaşadıklarımız mı şekillendirir rüyalarımız, yoksa rüyalarımızın etkisinde mi yaşarız hayatımızı?...”
Tükendi
Çılgın Akşamlar, Yeni Sabah gazetesinde, 5 Haziran-18 Ekim 1949 tarihleri arasında 131 tefrika hâlinde yayımlanmış. Kronolojik açıdan bakıldığında Peyami Safa’nın edebî zirvelerinden biri sayılan Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’ndan hemen sonra. Tam bir “aşk ve macera romanı”. Yazar, diğer Server Bedi eserlerinde olduğu gibi, okuyucuyu ve romanın ana karakteri Nejat’ı peşinden sürükleyen, güçlü, ele avuca sığmayan, hiçbir davranışı, tepkisi öngörülemeyen bir kadın karakter yaratmayı başarmış. Vildan, Peyami S
Etekli İktidar sürekli haklarını genişleten kadınları ve köşeye sıkış(tırıl)mış erkekleri anlatıyor. Yazar sıkı bir Erkek Hakları Savunucusu Bu kitap; kentli, iyi eğitimli, kariyerist ve çalışan kadınların, erkeklerin nasıl da canına okuduğunun fotoğrafını çekiyor. Sinan Akyüz, kitabında; ezilen, oyuna getirilen, aldatılan, ailenin geçimini sağlama makinesi olarak kullanılan ahh zavallı biz erkeklerden yana tavrını koyuyor. Bu kitapta; kadın erkek ilişkileri üzerine sıkı tespitler, uygulanabilir takt
?İnsanlara, ölümü örtbas etmeye çalışan kuru gürültü değil, soluk alabilecekleri geniş ufuklar gerekli pek aziz prensim. Bence kentin surları yıkılmalı. Bizler duvarların içini durmadan taş, mermer yığınlarıyla dolduracağımız yerde, dışına doğru açmalıyız, genişlemeliyiz." Evlenmeye fırsat bulamamış, kendini kaptırdığı dersleriyle öğrencilerinin ?Hayalci Hoca" lakabını taktığı tarih öğretmeni Kâmil Kaya kişiliğinde, ?tarih ve bugün" ya da "anlatılan ve hayat" sarkacında salınan roman, Kayanın emekliliğin
Dünyada fiyat biçilemeyen tek şey deneyimdir… Bu kitapta, zorlu yaşamlarında tecrübe ettikleri olayları çarpıcı sözcüklerle ifade eden Doğu, Batı ve İslam büyüklerinin altın değerindeki aforizmalarını bulacaksınız… Büyük bir emekle derlenen insanlığın ortak değeri bilgelerinin yol gösterici sözleri, en karanlık anlarda bile yolunuzu aydınlatacaktır…
Tükendi
“Aha, sen o kaçak çocuksun… Sen, Orhan’sın değil mi?” “Evet, oyum. Kaçırdılar, ben de kaçtım!” “Yahu dünya seni konuşuyor. Veliaht ilân edilmişsin. Dünyanın en küçük ama en büyük zenginlerinden biri olmak varken, insan bu geleceği bırakıp da kaçar mı?” “Zenginlik nedir, biliyor musun sen amca? Zenginlik; işte şu gökyüzü, hava, su, bastığın şu vatan toprağı. Aldığın nefes, annen, baban, ailen, yakınların, arkadaşların, okulun, her şeyden çok da özgürlüğün… Sen hiç memleketinden ayrı düştün mü amca? Memleketi
Chairman Yatılı Okulunun on dört öğrencisi, yaz tatillerinin altı haftasını bir yat gezisinde geçireceklerdi. Sloughi isimli yatla Yeni Zelenda'nın kıyılarını keşfe çıkıp eğlenmeyi planlıyorlardı. Bütün hazırlıklar yapılmış, yat sefere hazır hale getirilmişti, ertesi sabah yola çıkılacaktı. Öğrenciler geceyi yatta geçirirken mürettebat da son gecelerini dışarıda geçirmek istemişti. İşte felaket de tam bu sırada gerçekleşti. Nasıl olduysa yatı iskeleye bağlayan palamar çözülmüş, kuvvetli rüzgârın da et
“Eğer herkes sadece kendi inanışları için savaşsaydı, savaş olmazdı...” Benim cesur askerlerime ve gittiğiniz her yerdeki sadık halkıma deyiniz ki hiç askerim kalmadığı anda sevgili soylularımın ve iyi kalpli köylülerimin başına bizzat kendim geçer ve imparatorluğu son kaynağına kadar harcarım. Eğer atalarımın tahtında hanedanımın oturmaması alnımıza yazılmışsa, o zaman, elimdeki bütün imkanlar bittikten sonra, sevgili vatandaşlarıma yüz karası olacak bir barış imzalamaktansa, sakalımı uzatır ve en yoksul k
Peyami Safa, bu eserinde insanlığı materyalizmin kör çenberini kırmağa, kendini kaybettiği ruhunu bulmaya çağırmaktadır. Asrımızda insanın bütün problemleri bu noktada düğümlenmektedir. Ve Allah` ı bilmedikçe, insanlık buhrandan buhrana yuvarlanacak, huzur ve sükun bulamayacaktır.
Tükendi
Ülkemizde her gün onlarca kadın katledilmekte, yüzlerce kadın sözlü ya da fiziksel tacize uğramaktadır. Bu kadınların kimisi susarak kaderine razı gelmekte kimisi de SUSTURULMUŞ kimseler olarak hayatlarına devam etmektedir. Peki, bizler şiddete, tacize, tecavüze uğramış kadınlarımız için bugüne kadar neler yaptık? Yalnızca üzülmekle mi yetindik, yoksa yaşadıkları korkunç hadiselerde utanması gereken tarafın karşı taraf olduğunu ifade ederek, suçluların cezasını bulmasına yardım mı ettik? Değerli okurlar, be
Tükendi
Kitap Tanıtım Yazısı : Kadının ruhu sessizliğe hapsolmuştu. Ve o, kadının sessizliğine dahi ölen, kadının ruhunu sevdasıyla iyileştiren bir adamdı. Fakat aşka giden yol dikenliydi, ayaklar kan revan içinde kalacaktı. Yol uzundu ama yürek yine de pes etmiyordu. Çocuk kalbi bir sevdaya tutulmuş ve sevdasını kendisiyle beraber büyütmüştü. Ona imkânsız gelen sevdasına bir gün kavuşacağını hiç düşünmezdi. Kaderin ördüğü ağlara bir kere takılmış ve bir daha da kurtulamamıştı. Tutulmuştu sevdanın efsununa, gi
Tükendi
Kalbini Ne Kadar Koruyabilirsin? Yıllar boyunca, Kuzey Carolina kıyısında sessiz bir kasaba olan Barkley Cove'da "Bataklık Kızı" ile ilgili söylentiler dolaşmaktadır. O yüzden 1969'un sonlarında, yakışıklı Chase Andrews ölü bulunduğunda kasaba halkı, hemen "Bataklık Kızı" dedikleri Kya Clark'tan şüphelenir. Ancak Kya onların anlattıkları gibi biri değildir. Hassas ve zeki olan Kya yıllardır, evi olan bataklıkta martılarla arkadaş olmuş, kumdan dersler alarak tek başına hayatta kalmıştır. Yıllar sonra
"Saf Bir Yürek öyküsü sıradan bir yaşamın, bağlandığına coşkudan uzak bir biçimde bağlanan, taze, ekmek gibi yumuşak, dindar ve yoksul bir köylü kadının öyküsüdür." - Flaubert Fransız edebiyatında gerçekçiliğin öncüsü sayılan Gustave Flaubert, birçoklarınca başyapıt kabul edilen öyküsü Saf Bir Yürek'te, biricik aşkı Théodore askere alınmamak için hali vakti yerinde bir kadınla evlenince, çalıştığı çiftlikten ayrılıp başka bir kentte yaşayan dul bir kadının hizmetçisi olan Félicité'nin öyküsünü anlatır
Yazarın kendine has, orijinal üslübuyla okuyucuyu psikoljik bir maceraya sürüklediği bir başka romanı...
Mütareke döneminin bunalımlı günlerinde, babasını aramak amacıyla İstanbul`a gelen bir genç kızın macerası çerçevesinde, yüksek tabakanın içinde bulunduğu ahlaki çöküşü ele alır. Peyami Safa`nın ilk romanlarındandır. Yazılışı eski olmakla beraber, konu günümüzde de tazeliğini korumaktadır. Bugünün kızlarını, onları mesud yahut bedbaht edebilecek hususları birer ibret levhası şeklinde yansıtmaktadır.
Hadi gidelim... İstanbul’un terlediği o sarı sıcak güne... Körler ülkesine yaklaşırken, denizi seyredip, rüzgâra karşı bulutlarla çay içelim... Sonra vapur iskeleye yanaşsın... Ve hayat birilerine geçmiş ile bugün arasında mekik dokuyarak diktiği hakikat elbisesini giydirirken, gonca bir gül gibi açıversin Kadıköy... Yıllardır hiç değişmeyen o dükkânda, bir sandalye de çocukluğumuza çekip, adisababa yiyelim... Hadi soralım: Derin bir sızıda aşkı aklamak zorunda kalan, yalnızca Suphi midir şu koca dün
Tükendi
1923 yılında yazıldıktan hemen sonra Sovyet bilim-kurgusu içinde büyük şöhrete kavuşan Aelita, bir yıl sonra, 1924 yılında, Sovyetlerin uzun metrajlı ilk bilim-kurgu filmine de ilham oldu. Daha sonra farklı yönetmenler tarafından aynı adla tekrar tekrar çekilen filmlerin ilhamı olan kitap, bir bilim-kurgu klasiği haline geldi. Bugün bile Rusya’da birçok aile, çocuklarına dünyanın hiçbir dilinde anlamı olmayan, Aleksey Tolstoy’un bu kitap için icat ettiği Aelita kelimesini isim olarak vermeye devam etmektedi
Selma Lagerlöf, Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan hem ilk İsveçli hem de ilk kadın yazardır. Türk okurları tarafından keşfedilmeye değer bir hazinedir. Masal tadında eserlere imza atan yazarın ‘Portugallia İmparatoriçesi’ adlı romanını beğeninize sunmaktan mutluluk duyuyoruz. İşte Jan dışında Portugallia’nın muhteşemliklerine inanan -yine de kadın oraya seyahat etme zevkinden mahrum bırakılıyordu- dünyadaki tek insan orada oturuyordu. Zavallı yaşlı kadın o krallıkta ne fakirlik ve açlığın, ne talihsizliklerle
İlk hatam bu oldu. Sahteci olmak, her şeyi başkalarından almak ve kendinden hiçbir şey vermemek demektir. Hikâye bir polisiye gibi başlar: Sahte tablo ustası Gaspard Winckler, Paris’in eteklerinde bir stüdyodadır. Ellerinde finansörü Anatole Madera’nın kanı vardır. Cinayetin sebebiyse, Antonello da Messina’nın 1475 tarihli, kitaba adını veren Paralı Asker tablosudur. Gaspard Winckler, bu tablonun bir sahtesini yaparken Louvre’daki aslına taş çıkartacak bir ustalık sergilemiştir. Peki Winckler neden bu me
Her yapıt bir başka yapıtın aynasıdır. Zengin koleksiyoner Hermann Raffke’nin özel koleksiyonundan oluşan sergi, öngörülenin aksine, sanat dünyasında olay yaratır: İnsanlar dört bir yandan apar topar bu sergiyi görmeye koşar. Durum izdihama varınca, içeriye sınırlı sayıda ziyaretçi almaya başlanır. Fakat serginin sonlanmasına bir hafta kala işler iyice karışır, gün boyu bekleyip içeri giremediği için çileden çıkan bir ziyaretçi içeri dalar ve olan olur. Harikalar Odası, Perec’in harika tasvirlerinin a
Sadece stokta olanlar : 
Toplam 1000 kayıt bulunmuştur Gösterilen 660-680 / Aktif Sayfa : 34